Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
1 ŞUBAT 2009 / SAYI 1193 3 Yeni bir engizisyona hayır... Milano’da eşcinseller Vatikan’ın kendilerine yönelik ayrımcı politikasını protesto ediyor. San Remo Müzik Festivali de eşcinsellerin hedefinde, çünkü festivale katılacak bir müzisyen de şarkısında Vatikan’ın ağzıyla konuşuyor… Yazı: Aslı Kayabal / Fotoğraflar: Yıldız Çelik Arcigay Roma’nın başkanı Aurelio Mancuso da, Papa Ratzinger’in eşcinsellerle saplantılı bir düzeyde ilgilenmesini eleştiriyor, “Papa, bu ilgisini dünyayı ve insanlığı tehdit eden dramatik olaylara yöneltse daha hayırlı bir iş yapmış olur” diyor. Prodi hükümeti döneminde Komünist Yeniden Yapılanma Partisi’nden milletvekili seçilen transseksüel Vladimir Luxuria da toplumda eşcinsel fobisine neden olan ayrımcı politikalara tepkili. “Bizler de herkes gibi insanız” diyerek dillendiriyor öfkesini; “Ne yazık ki Papa Ratzinger tutucu bir kilise yarattı.” SAN REMO MÜZİK FESTİVALİ İtalyan eşcinsellerin hedefinde San Remo Müzik Festivali de var. San Remo’daki sorun “Luca era gay/Luca eşcinseldi” adlı şarkı. Bu parçayı festivalde Povia seslendirecek. Arcigay Roma’nın başkanı Aurelio Mancuso’nun söylediğine göre Povia’nin şarkısına adını veren Luca, ABD’de eşcinselliğin tedaviyle iyileştirilebileceğini iddia eden Joseph Nicolosini’ye tedavi olan Luca Tolve adlı eski bir eşcinsel! Koyu bir Katolik olan Nicolosini’nin eşcinselliği bir tür hastalık olarak kabul ettiği ama onun eşcinselliğin tedavi edilebileceği teorisinin bilimsel çevrelerde kabul görmediği biliniyor. Povia’nin San Remo’da yarışacak tartışmalı şarkısının sözleri İtalya’da eşcinsellerin tepkisini çekti, “Gay doğulmaz/ Gay olmak kime takıldığına bağlı/ Ben de bir dönem gaydim/ Bu dönem 7 ay sürdü/ Sonra kurtuldum/ Gay olduklarına inanan iki arkadaşım vardı/ Onları da kurtardım/ Şimdi evliler...” Bu nedenle Arcigay San Remo Müzik Festivali’ni engellemeye kararlı... Milanolu eşcinsellerin Vatikan’ı protesto ettikleri Duomo meydanındaki o soğuk gecede dağıtılan bildirilerde eşcinsellerin bazı ülkelerde ciddi bir tehlike olarak görüldüğü vurgulandı. 87 ülke yasal olarak eşcinselliği cezalandırıyor. Suudi Arabistan, Sudan, Nijerya, Moritanya’da eşcinsel ve lezbiyenlerin cezası idam. Geçen yıl İran’da Pegah Emambakhsh ise lezbiyen olduğu gerekçesiyle ölüme mahkum edilmişti. Arcigay Milano’nun “Yeni Bir Engizisyona Hayır” adlı protestosu ayrımcılığa uğrayan İtalyan eşcinsellerin seslerini duyurabilmek için attıkları ilk adım oldu. Vatikan ve onu temsil eden Papa XVI. Benediktus eşcinsellerle uğraşmaya devam ettikçe şüphesiz protestoların boyutu da büyüyecek. G Vatikan’ın eşcinsellerin dünya için bir tehlike olduğu yönündeki açıklamaları protesto edildi. Vatikan’ın açıklamaları Milano’da eşcinsellere yönelik şiddeti arttırdı. ilano’nun buz kestiği bir akşam. Kuzey rüzgârı nefes kesiyor ama Milanolu eşcinseller seslerini duyurabilmek için meydanda. Vatikan’ın kendilerini hedef alan saldırgan üslubunu protesto etmek için bir aradalar. Eşcinsellerin derneği Arcigay’in Milano şubesi başkanı Paolo Ferigo’yu arıyorum. Gruptan bir genç hemen yardımcı oluyor. Ferigo’yu kalabalıkta buluyoruz. 50’li yaşlarda Ferigo. Hoşgörülü bir şehir olarak bilinen Milano’da son aylarda eşcinselleri hedef alan sözlü ve fiziki sataşmalardan kaygılı. Birkaç gün önce şehrin merkezinde bir pizzacıda yemek yerken saldırıya uğradığını, önce sözlü hakarete uğradığını, ardından iki kişi tarafından tekme tokat dövüldüğünü ve ölümle tehdit edildiğini anlatıyor. Her şey 20 dakika içinde olup M bitmiş, restoranda bulunan müşterilerden hiç kimse kalkıp da müdahale etmemiş. Ürküten bir kayıtsızlık. “Milano işte böyle bir şehir oldu” diyor Ferigo. Dünya çok büyük bir ekonomik krizle karşı karşıyayken Katolik kilisesinin dünya çapında bir eşcinsel tehlikesine dikkat çekmesini de anlamıyor. “İnsan Hakları Beyannamesi’nin kabul edilmesinden 60 yıl sonra hâlâ bu noktada olmak çok üzücü” diyor; “Bizse Vatikan’ın ‘günah’ kabul ettiğinin gerçekte ‘günah’ olmadığını anlatmaya çalışıyoruz. Vatikan’ın eşcinseller arasındaki evliliklere karşı çıkması da bizce bir ayrımcılık.” Berlusconi hükümeti ve onun ortağı Lega Nord (Kuzey Birliği) partisinin iktidarı döneminde eşcinselleri hedef alan saldırıların arttığına şüphe yok. İtalya’da göçmenler, Romanlar, Afrikalılar ve özürlüler üzerinde yoğunlaşan baskıdan eşcinseller de payını alıyor. DERGİDEN usma, sustukça sıra sana gelecek, sloganının temeli sayılabilecek şu repliği bilirsiniz: Önce komünistleri götürdü Naziler, der ikinci savaş sırasında bir rahip; sesimizi çıkarmadık, komünist değildik. Sonra sosyalistleri götürdüler, sesimizi çıkarmadık, sosyalist değildik. Sonra yaşlıları, akıl hastalarını, Yahudileri götürdüler, yine sesimizi çıkarmadık, çünkü hiçbiri değildik. Bir gün bizi götürmeye geldiklerinde, etrafımıza baktığımızda bizi savunacak kimsenin kalmadığını gördük! Bu da öyle bir şey, yani İstanbul’un yeniden paylaşımı… Altmış yıl içinde, neredeyse tarihinde olmadığı kadar el değiştirmesi de biraz bu sessizlikten… Şehir bu, gelenleri kabul eder ya da kusar. Hele İstanbul gibi bir metropol olunca, kusulduğunu hissedenler şehir tarafından kutsandığını hissedenlerden daha çok olur elbette… Edebiyat, sinema da bundan esinlenir işte, şehrin çeperlerine vuranları toparlayıp onlardan kendine birer kahraman yaratır. Öyle de oldu. Önce göç ziyanlarıyla beslenildi, sonra ortalamayla değil, ya tutunamayanlara (!) ya da her şeye rağmen ayakta kalanlara göz dikildi. Araya kimlikler sızdı, varoluş hikâyeleri, sınıfsız (!) kentliler girdi. Ama esas aranan hep marazi, bir o kadar mağdur karakterlerdi, deliler, eşcinseller, kadınlar, çocuklar… Bu gerçekti de çünkü hayat öyle akıyordu… Şimdi İstanbul yeni zamanlarına doğru ilerliyor, hızla. Bu yeni zamanda eşçinseller, deliler, çocuklar, farklı kimlikler, elbette yoksullar da tümüyle göz önünden çekilecek… Pazarın oyununu kuralına göre oynayanlar sıranın kendilerine gelmesini bekleyecek. İhtimal edebiyat ve sinema da gözden kaybolanların değil yeni gelenlerin peşine düşecek… Şimdi burada durup iki filmi karşılaştıralım, Mustafa Altıoklar’ın Ağır Roman’ı ve Çağan Irmak’ın Issız Adam’ı… On iki yıl arayla çekilen iki filmin, birbirine yakın mekânlardan çıkardığı farklı öyküleri anımsayın… Üstelik iki öykü de ihtimal dahilinde, iki karakter de sahici! Sonuç niyetine, İstanbul’un Avrupa Kültür Başkentliği’ni de sırtlanan yeni yüzünde, Tarlabaşı’nı da içine alan dönüşümünde Ağır Roman’ın karakterlerine yer yok artık… Galata’da da öyle… Sözünü ettiğimiz mahalleler hızla el değiştiriyor, hem de bir proje kapsamında… Yönetmenin, Issız Adam’ın karakteri Alper’i Galata’da, Asmalımescit’te yaşatması boşuna değil… Otuzlarda, kırklarda İstanbul’un bohemlerinin ayak izlerine tanık semtlerin yeni sahipleri Alpergiller çünkü. Semtin yoksulların ve göçle gelenlerin yaşadığı evlerine yavaş yavaş sızan entelektüeller, sanatçılar, becerikli mavi yakalılar kendi cumhuriyetlerini ilan etti bile. Şimdi de sermaye onların izini sürüyor, sadece Galata’yla, Asmalımescit’le, Tarlabaşı’yla sınırlı kalmayıp Sulukule gibi kentin tarihi ve kültürel diğer merkezlerini ele geçiriyor… Elbette merkezi ve yerel yönetimlerin de desteğiyle! Onlarca yıl şöyle denilecek ihtimal, orada işsizler ve yoksullar vardı, sonra entelektüeller, sonra pazarlamacılar, en sonunda da sermaye grupları geldi… Karşı çıkmak istediğimizde ise yaşamak için bize hiç yer kalmamıştı! İyi haftalar... Berat Günçıkan (bguncikan@yahoo.com) S Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı / Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Dilşad Özkaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri/Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul * Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr C M Y B C MY B