Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 SUNAY AKIN 6 ARALIK 2009 / SAYI 1237 Teksin’in penceresinden görünen S abri Esat Siyavuşgil, İstanbul’un bir semtini anlatan şiirine şu dizlerle başlar: Bağlara boşaltırken suyunu kutu kutu Bir bostan dolabının esneyen hayvanına Hüzzamdan şarkı çalar uzak bir köşkün udu Şiirle, İstanbul’un 50 yıl öncesinde gezintiye çıkacağımız “bağlar”, “bostan dolabı” ve “köşkün udu”ndan belli oluyor. Şiir şu dizelerle devam ediyor: Kuşlar ceset halinde kaldırımda uyurlar; Sıra sıra dizilir yolun iki yanına Eski çadırlar gibi tozlanmış ıhlamurlar Şiir “Bağdat Caddesi’nde Öğle” adını taşıyor! Günümüzde kaldırımlarında insan selinin aktığı, ıhlamurların yerini ünlü markaların mağazalarının aldığı Bağdat Caddesi!.. Teksin Özgüz, yıllardır ünlü caddenin kıyısında bir sanat galerisi işletiyor. Karın doyurma mekânları ve mağazaların soyunma kabinleriyle dolu caddede, sanat galerilerinin sayısı bir elin parmaklarına ulaşamıyor. Türkiye’de burjuva kültürü yerine zengin kültürü yaratıldığı için, maddi olanakları iyi insanların yaşadığı Bağdat Caddesi’nde “Teksin Sanat Galerisi” çölde bir vaha gibi görünüyor gözüme. Semtin tarihinde yer alan sanat sohbetleri, bu mekânda Teksin Özgüz ve resim sanatının ustalarıyla ya da yeni ressamlarla yaptığımız sohbetlerde bir parça olsa da hâlâ yaşıyor. Teksin Özgüz, Lütfi Kırdar’da düzenlenen ve bugün sona erecek olan “Contemporary İstanbul”daki “Teksin Sanat Galerisi”nde “Üç Kırılgan” adını verdiği yeni resimlerini sergiliyor. Sanatçının tablolarındaki üç kırılganı doğa, cam ve kelebek oluşturuyor. Doğa içerikli Zahit Büyükişleyen, şöyle yorumluyor, öğrencisinin yeni çalışmalarını: “Bu resimlerde dikkat çeken bir diğer unsur, donmuş kelebeklerle kurulan konseptir: İki kelebek figürü, obje olarak kompozisyonun itibarlı bir yerine yerleştirilmiştir. Bu kelebeklerin pentürel bir değerle uyum sağlaması düşündürücü gelebilir. Fakat kelebekler yabancı bir öge olarak, kompozisyona uyum sağlamada, dizonans yaratmada işlev kazanırken, izleyicinin bir soyuta konseptüel anlamda yaklaşması konusunda uyarıcı olmaktadır.” Teksin Özgüz’ün resimleri, duvardaki yangın alarmını anımsattı bana; düğmesine basmak için önündeki camı kırmamız gereken yangın alarmı... Parmağımın ucunda cam, camın ardında kelebek ve onun arkasında bir doğa resmi... Üç kırılgan: Doğa, kelebek ve cam... Yan yana dizili resimlerde sanatçının ileri görüşlülüğü, sloganın sığ dünyasından uzak, sanatın tehlikeyi haber veren ışığı algılanıyor. Ümit Gezgin şöyle yorumluyor Özgüz’ün eserlerini: “Teksin Özgüz’ün anlatım gerçekliği çifte anlatım derinliğine ve özgünlüğüne sahiptir. Plastik anlatımı kendine özgü kalıplar içinde kullanır. Burada hem şiirsel bir düzlem oluşturur ve bunu üslubu ve de renk tercihleriyle gerçekleştirir; hem de eklediği ve bütünlüğü oluşturan cam, kelebek, imge ve gerçeklikleriyle de doğanın kirlenmişliğine, yok oluşuna, kırılgan bir yapı içinde çok boyutlu gönderimler içerir. Bu kırılgan yapı narin bir varoluşu da simgeleyen kelebek imgesi ve cam realitesiyle kavramsal anlam ve derinlikte çok iyi bulmuş ve bunu kendi estetiğinin özgünlüğü içine çok başarılı bir şekilde yerleştirmiştir sanatçı.” Teksin Özgüz’ün resimlerindeki kelebek sanki dondurulmuş değil de, uyuyorlarmış gibi. “Üç Kırılgan” adlı resimlerin, bana üç dizelik Japon şiirlerini anımsatması da bu yüzden... Haiku adı verilen Japon şiirlerinde doğa ve kırılganlık Özgüz’ün resimlerindeki gibi iç içedir. İşte bir örnek: Pembeler arasında uçup duran beyaz kelebek kim bilir kimin ruhu! Özgüz’ün resimleri hakkında İsmail Tunalı’nın düşünceleri şöyle: “Teksin Özgüz’ün resimlerinde gördüğüm özgünlük, resimlerinin dilinden doğuyor. Özgüz, resmin dilini, bu dilin resimsel elemanlarının oluşturduğu ifadeyi çok iyi kullanıyor. Mekânın bir resimde olması gerektiği değerini ortaya koymakta, doğa ve renk harmonisini duygularıyla harmanlamakta ve bütün ortaya çıkan bu ifadeye duyguyu ve hayal gücünü katarak resmi içtenlikli bir doğa olarak yaratmaktadır.” Sanatçının 2001 yılında kurduğu Teksin Sanat Galerisi’nin pencereleri, Bağdat Caddesi’nin hemen kıyısında, Göztepe Parkı’na bakıyor... Sabri Esat Siyavuşgil’in şiirindeki doğadan kalan son yeşilliğe!.. G Teksin Özgüz tablolarda, cam ve resim arasındaki boşluklara donmuş kelebekler koymuş sanatçı... Resmin dinginliğine, ölümsüzlüğüne, özgürlüğüne sığınan kelebekler!... Tabloları görünce, aklıma bir Japon şiiri geldi: Tapınağın çanında uyuyakalmış bir kelebek Pazar Çizer..... yazar çizer: Zafer Temoçin (zafertemocin@gmail.com) C M Y B C MY B