22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 YEMEK 4 OCAK 2009 / SAYI 1189 Aylin Öney Tan Murat Sayın (muratsayin2005@gmail.com) Mehmet Âkif’i anarken Ataol Behramoğlu 27 Aralık 1936’da yaşama veda ettiğine göre, geride bıraktığımız yılın son haftası Mehmet Âkif Ersoy’un 72. ölüm yılıydı. “İstiklal Marşı”mızın şairi olarak yaygın bir üne sahip Mehmet Âkif Ersoy bir zamanlar bu tanınmışlığı dışında hemen hemen unutulmuş gibiydi. Şimdilerde sanki gelmiş geçmiş en önemli şairlerimiz arasında sayılır oldu. Geçen yıl Afyon yakınlarında bir özel liseyi ziyaretim sırasında, çocuklara en sevdikleri şairin kim olduğunu sorduğumda, neredeyse bir ağızdan Mehmet Âkif diye yanıtlamışlardı. Bir şiirini okumalarını istediğimde bir delikanlı, Âkif’in günümüz başbakanınca da arada bir birkaç dizesi terennüm edilen “ahlaki”, didaktik bir şiirini okumuştu. O çocuğun o yaşta Orhan Veli’den, Cahit Sıtkı’dan, belki Nâzım’dan, Ahmed Arif’ten, Attilâ İlhan’dan bir şiir okuması akla daha yakın olurdu. Günümüz başbakanıyla Afyon’daki bir özel lise öğrencisinin şiir zevklerinin Mehmet Âkif’te buluşması bir rastlantı sayılabilir mi? Kuşkusuz hayır. Bu olgu, şiir kültürümüzün de giderek imamhatipleştirilmesidir ki Mehmet Âkif’in şiiri biçimiyle de içeriğiyle de böyle bir amaç için biçilmiş kaftandır. TRT 2’nin “Okudukça” programında yayınlanacak Âkif dosyası için benimle de bir görüşme yapıldı. Söylediklerimin kesileceğini tahmin edebiliyordum ama, yaklaşık yedi dakikalık konuşmanın birkaç cümleye indirgenerek gülünçleştirileceğini düşünemezdim. Ağzımı açıp “dili çok eskimiş” dedim ve konuşmam da orada noktalandı. Şimdi “Okudukça” programında sansürlenen görüşlerimi, yenilerini de ekleyerek ve geliştirerek tekrarlayacağım... “Safahat”i oluşturan “şiir”lerin büyük çoğunluğu didaktik manzumelerden ibarettir. Mehmet Âkif’in şiiri, bu şiirin dili ve tekniği bakımından, ciddi bir edebiyat eleştirisi karşısında dayanıksız kalıp çökecektir. Dil, her şeyden önce tutarsızdır. Bu tutarsızlığa verilebilecek birçok örnek arasında “Meyhane” adlı şiir tipiktir. “Huruşan bâdi süfliyet derunundan, kenarından;/Girizan ruhi ulviyet hariminden, civarından./Çıkar bin nâlei nevmid hâk’i ra’şedarından,/İner bin zulmeti makber fezayi şebnisarından” dizeleriyle başlayan şiir, bir zaman sonra, mesela aşağıdaki gibi “dize”lerle sürebiliyor: “Kuzum Dimitri bu akşam biraz ziyadece ver…/Ziyade, anladık amma ya içtiğin şişeler?/Çizersin.../Öyle mi? Lakin silinmiyor çetele!/Bakın tavan tebeşirden görünmez oldu…/Hele!” ya da “Nevazil olmuşum Ahmed, bırak, sesim yok hiç.../Sesin mi yok? Açılır şimdi: bir imam suyu iç” vb... Denebilir ki asıl şiir girişteki dizelerdedir, sonraki bölümlerde Âkif sıradan halkın konuşma dilini örnekliyor... Böyle de olsa ne biri ne öteki, Tevfik Fikret gibi gerçek bir sanatkâr ve evrensel bildirisi olan bir şairin, Ahmet Haşim, Yahya Kemal gibi şairlerin az önce ya da az sonra ürün verdikleri bir dönemde, bu dize ya da sözlerin sahibini büyük şair yapmaya yetmez. “İstiklal Marşı” şairimiz olması Mehmet Âkif’e bir dokunulmazlık, neredeyse bir kutsallık kazandırmış olsa da Mehmet Âkif şiirinin içerik bakımından da bugüne söyleyebileceği herhangi bir şey olduğunu sanmıyorum. İstiklâl Marşı’nın kendisindeki “medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” sözünü herhangi bir uygar toplumun diline çevirdiğimizde, böyle bir dizeyi çocuklarına ezberleten bir toplumu, bence yerden göğe kadar haklı olarak “uygarlık düşmanlığı” ile suçlayıp küçümseyeceklerdir. Âkif “medeniyet sözü ile Batı uygarlığını değil emperyalizmi kastetti diyerek kendimizi aldatmayalım. Mehmet Âkif o da belki “Panislamizm”i icat eden ülke olduğu için Almanya’ya duyduğu sempati dışında Batı uygarlığının her şeyine karşıdır. Onun biricik “referans”ları Kuran ve İslamdır. Bugün, (“İstiklal Marşı”nın şairi olmasının sağladığı saygınlığın arkasına gizlenip) neredeyse gelmiş geçmiş en büyük şairimiz olarak lanse edilmek istenmesinin nedeni, şairliğinden çok bu özelliğidir. “Okudukça”da sansür edilen sözlerimden biri de, bunu yapanların aslında Mehmet Âkif’e de kötülük yaptıklarıdır... Âkif, ahlakçı, vicdanlı, halkın yaşamından ve dilinden haberli, aynı zamanda Cumhuriyeti anlamamış olsa da yurtsever bir şair olarak edebiyat tarihimizde kuşkusuz ki bir yere sahiptir. Fakat bu yer, Âkif’çilerin onu şair olarak bugün göstermeye çalıştıkları yerin epeyce altındadır. G ataolb@cumhuriyet.com.tr eni yıl, yeni bir sayfa gibidir. Yeni yılın ilk günü tertemiz, yepyeni bir defterin ilk sayfasına ilk kelimeleri yazmak gibi yaşanır. Sonra günler hızla aynılaşır, uçup gitmeyen pek az an bizimle kalır. “Carpe Diem” ise anı yaşamak, günü yakalamak anlamında kullanılan bir Latince deyim. Her yaşanan günü özel kılmayı, hayatı ıskalamamayı, anı dolu dolu yaşamayı anlatıyor. Bunun farklı yöntemleri var, biri de her ay lezzet peşinde tek bir özel gün geçirmek. Böyle yaparsanız gelecek yılbaşı hatırlanacak 12 güzel hatıranız olur. Takvimin bir kenarına yeni yılda yapmak istediğiniz yemekle ilgili 12 farklı şeyi şöylesine bir not edin. Sonra her ay birini gerçekleştirmeye çalışın. Böylece yıl boyunca farkında bile olmadan yiyecek dünyanızın ne kadar zenginleştiğini göreceksiniz. İşte size bu zenginliği arttıracak birkaç farklı öneri: Mevsimi kovalayın. Her turfanda yiyeceği yediğinizde minik bir kahkaha atmayı ihmal etmeyin. Eskiden böyle bir adet vardı, mevsimin yeni çıkan turfanda meyvesi yenirken, o meyveyi yıl boyu bol bol yiyebilmek için mutlaka ilk tadıldığında gülmek gerektiğine inanılırdı. Carpe diem Y Kahve Fincanında Şipşak Esmer Kek Avustralyalı yemek yazarı Janet Clarkson yemek tarihi konusunda uzman (theoldfoodie.blogspot.com). Eski mönüleri, eski tarifleri derlemekle kalmıyor, yenilerini de yaratıyor. Bu yılbaşı sevdiklerine birbirinden güzel kahve kupaları aldı. Uzun zamandır kafasında döndürüp dolaştırdığı bir tarifi sevdiklerine malzemeleriyle birlikte dağıttı. Kahve yapmak kadar kolay olan bu kek hemen yapılıp yenebiliyor. Malzemesi, ikişer çorba kaşığı şeker ve un (veya kekun), 1’er çorba kaşığı kakao, su ve sıvıyağ. Bütün malzemeleri kahve fincanının içinde karıştırın ve mikrodalgada yüksek ayarda 45 saniye tutun. Ilıkken fincanın içinden kaşık kaşık yiyin. Üstüne bir top dondurma da koyabilirsiniz. Karışıma biraz tarçın ekleyince daha da güzel oluyor. Janet benim önerim üzerine bir dolu tatlı kaşığı küçük doğranmış zencefil şekerlemesi kattı, bence pek güzel oldu. G BİRİLERİ / Rifat Mutlu Yemek uğruna bir yolculuğa çıkın. Edirne’de ciğer tava, Bursa’da İskender, Konya’da fırın kebabı ya da etli ekmek yemek için yollara düşün. Mehmet Yaşin’in ‘Lezzet Durakları’ kitabından yararlanabilirsiniz, kitap yoksa www.mehmetyasin.com adresine bakabilirsiniz. Bir başka kılavuzunuz ise yıllardır 3K, yani köfte, kebap, kuru fasulye peşinde koşan Hakkı Arıkan’ın www.agzimintadi.blogspot.com adresi olabilir. Pazara gidin. Semtinizin dışındaki, hatta uzak şehirlerdeki pazarları keşfedin. Mesela salı günleri kurulan, Türkiye’nin en muhteşem pazarı Tire pazarına gitmeyi planlayın ya da Ayvalık, Ödemiş, Kastamonu, Beypazarı, Milas pazarlarını hedefleyin. Hatta çıtayı yükseltip Selçuklu döneminden beri kurulan Kayseri Yabanlu pazarının peşine düşebilirsiniz. Kendinizi tabiatın bağrına atın. Yabani otları, yenilebilir çiçekleri, yaban meyvelerini öğrenin. Mantar toplamaya çıkın. Ancak asla ve asla kendi kendinize değil, bir bilenle. Aksi takdirde yılın son lezzet anı olabilir! En iyisi (fikirsahibidamaklar@googlegroups.com) grubunda izlediğim Jilber Bartuçuyan’ın mantar grubuna katılın. http://groups.google.com/group/mantardostu. Fikir Sahibi Damaklar’ın sadece mantar toplamak değil midye toplamak, Aysun Sökmen’in çiftliğine gidip çiğ süt tatmak, evde ekşi maya yapmak gibi etkinlikleri de var. Baştan sona yemekle ilgili bir kitabı okuyun. Yemek kültürü ve tarihi hakkında bilgi edindikçe, kanıksanan kimi geleneksel lezzetlerin değerini anlamak mümkün olabiliyor. Bu yıl okumanız gereken kitap kuşkusuz Priscilla Mary Işın tarafından yazılan “GülbeşekerTürk Tatlıları Tarihi” olmalı. İlk sayfasından son sayfasına kadar Mary’nin tutkulu heyecanına, bitmez tükenmez merakına da tanıklık edeceksiniz. Bir yemek grubuna katılın. Yıllardan beri bu iş büyük bir ustalıkla ve dirayetle yapan bir usta var. Doktorluk mesleğinin yorucu temposundan nasıl fırsat bulduğuna akıl erdiremediğim, temposuna, heyecanına, çalışkanlığına hayret ettiğim Bülent Tandoğan’ın yahoo grubuna katılın, kaybolan tatları yakalamaya çalışın. Bunun için kaybolantatlar@yahoogroups.com adresine kendinizi tanıtan ufak bir cümle yazarak bir eposta atmanız yeterli. Tatmayı öğrenin. Tadım kursları giderek artıyor, çeşitleniyor. Şarap tadım kursları yanı sıra özel lezzetler veya zeytinyağı tadımı gibi kurslar da yaygınlaşıyor. Benim kaçırdığım için karalar bağladığım, bu yıl mutlaka yakalamak istediğim kurs ise Ayvalık Ticaret Odası’nın (rifatmutlu@gmail.com) düzenlediği zeytinyağı tadım kursu. Zeytin hasadı zamanı araştırın, UZZK veya Ayvalık ticaret orasının düzenlediği kurslardan birinde zeytinyağının inceliklerini öğrenin. Farklı bayramları, özel günleri kutlayın. Kandil gecesi için kandil simidi yapın, Ramazan’da güllaç yapmayı unutmayın. Farklı kültürlerin farklı bayramlarına katılın, Roş Aşana, Çin Yeni, Nevruz gibi günlerin anlamını, lezzetlerini keşfedin. Hediye almak kadar vermek de güzeldir. Gelecek yılbaşının hediyelerini yiyeceklerden yapın. Bilinmedik, duyulmadık, yöresel lezzetlerden bir sepet hazırlayın. Kendi yarattığınız bir kek veya reçel tarifini uygulayın. Güzelce paketleyin ve sevdiklerinize sunun. Yılbaşı ağacı süslüyorsanız tamamen yenilebilir süslerle donanmış bir ağaç yapın. Yeni yılı hatırlanası kılmak sizin elinizde. Hatırlanacak lezzetlerle… G aylinnoneytan@yahoo.com MİZAH MAĞARA ADAMI / Tayyar Özkan (www.tayyarozkan.com) C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear