25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 Şehrin CAZ hali... Meraklısına konser programı Stephan Micus (09 Ekim Perşembe, 20.30, Aya İrini Müzesi) Rhoda Scott (10 Ekim Cuma, 20.30, Aya İrini Müzesi) James Carter Quintet (17 Ekim Cuma, 19.30, Cemal Reşit Rey Konser Salonu Tomasz Stanko Band (17 Ekim Cuma, 21:45, Cemal Reşit Rey Konser Salonu) Jason Moran&The Bandwagon (18 Ekim Cumartesi, 19.30, Cemal Reşit Rey Konser Salonu) Ron Carter “Dear Miles” (18 Ekim Cumartesi, 21.45, Cemal Reşit Rey Konser Salonu) I Led 3 Lives (09 Ekim Perşembe, 21.30, Babylon) Smadj feat. Ibrahim Malouf&Talvin Singh (10 Ekim Cuma, 21.30, Babylon) Dublex INC DJ Team (10 Ekim Cuma, 00.00/Babylon) PPP aka Platinum Pied Pipers (11 Ekim Cumartesi, 23.00, Babylon) Far East Revisited (12 Ekim Pazar, 20.00, Babylon) Erdem Helvacıoğlu&Elliott Sharp (14 Ekim Salı, 20.00, Babylon) Sarp Maden Quartet (14 Ekim Salı, 22.00, Babylon) Steve Reid Ensemble (15 Ekim Çarşamba, 21.30, Babylon) Azymuth (16 Ekim Perşembe, 21.30, Babylon) Sayag Jazz Machine (17 Ekim Cuma, 23.00, Babylon) Charlie Hunter Trio (18 Ekim Cumartesi, 21.00, Babylon) DJ FoodStrictly Kev (18 Ekim Cumartesi, 00.00, Babylon) Bonga/11 Ekim Cumartesi / 23:00/ Ghetto PanelCaz YapıyoruzDinliyoruz (09 Ekim Perşembe, 19.00, Akbank Sanat) AtölyeEtiketler Dışında Duyma Biçimleri/Şenol Küçükyıldırım (11 Ekim Cumartesi, 14.00, Akbank Sanat) PanelCaz Nedir? Ne Değildir? (11 Ekim Cumartesi, 19.00, Akbank Sanat) Jonas Knutsson Quartet (14 Ekim Salı, 19.30, Akbank Sanat Boğaziçi Üniversitesi A Cappella Caz Korosu (15 Ekim Çarşamba, 19.30, Akbank Sanat) Platinum Pied Pipers. James Carter. Kerem Görsev Akustik Trio (16 Ekim Perşembe, 19.30, Akbank Sanat) 123 (17 Ekim Cuma, 19.30, Akbank Sanat) Atölye (18 Ekim Cumartesi, 14.00, Çocuklarla Müzikal Kaynaşma, Hülya Tunçağ, Akbank Sanat) Olcay SaralAnadolu “EVOLUTION” (19 Ekim Pazar, 19.30, Akbank Sanat) Büyükberber&Klein ElectroAcoustic Duo (13 Ekim Pazartesi, 19:30, Talimhane Tiyatrosu) Şenol KüçükyıldırımWAYS (13 Ekim Pazartesi, 20.45, Talimhane Tiyatrosu) Jonas Knutsson Quartet (15 Ekim Salı, 20.00, Talimhane Tiyatrosu) Ron Carter (altta). Sayag Jazz Machine (üstte). Akbank Caz Festivali, 18. yılında, dünyanın ünlü caz sanatçılarına ev sahipliği yapıyor. Bu yıl atölyelerle caz dinleyicisi profilinin daha da gençleştirilmesi hedefleniyor. Festivalin sloganı ise on günlük müzik şölenine uygun… G Zekeriya S. Şen elişen iletişim araçları ve teknolojinin dizginlenemez hızı ile artık sınırlar her yönde değişiyor, kayıyor ve birbirine geçiyor. Sadece politik veya coğrafik olarak değil aynı zamanda kültürel, sosyal ve dinsel anlamda bu kaymalara şahit oluyoruz. Tüm kötümserliklere rağmen bu çağda yaşamak oldukça heyecan verici, zira birey olarak bizden toplumumuza karşı yükümlülük bekleniyor. Bir festival ise hizmet ettiği toplumun yaratıcı arzusunun yansıması, bireysel ve toplumsal meydan okumaların sosyal yönden ele alındığı, genellikle problemli görünen diğer sınırlardan gelen sanatçıların yerel halk ile birlikte birbirlerini mest ettiği bir aktivite. Bu sene “Şehrin caz hali” sloganı ile on sekizinci yaşını kutlayacak olan Akbank Caz Festivali butikselliğini koruyan ancak yukarıda ifade ettiğimiz festival tanımını İstanbul’a yaşatan en prestijli etkinliklerden biri. Her sene bir önceki seneye kıyasla kalite çıtasını yükseltmeyi başaran Akbank Caz Festivali, İstanbul’un etkinlik patlaması yaşadığı güz ve kış aylarına açılan ilk doyurucu pencere. İstanbul’un katmer katmer işlenmiş zengin kültürel mirasını, katılan sanatçıların derin dışavurumculuğu ile birleştiren festival, bir müzik paylaşımından öte farklı kültürleri birbirleri ile yüzleştiren ortak etkileşim fanusu. Geçen on yedi yıl boyunca içerdiği derin ve heyecan verici canlı konserler ile cazın müzikal mirasını koruyup bu tarzın 21. yüzyılda ilerlediği farklı kolları sergileyen festival, bu yıl 919 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek. On gün boyunca Aya İrini Müzesi, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Akbank Sanat, Babylon, Talimhane Tiyatrosu ve Ghetto gibi yediden yetmişe müzikseverlerin uğrak mekânlarından akan şifalı müzik melodileri ile İstanbul baştan sona yıkanacak. Büyüklerin bıraktığı patikalardan takip eden küçüklerin elinden cazın güncel hallerini dinleme imkânı yakalayacağınız bu festivalde konserlerin yanı sıra bol bol atölyeler ve paneller de yer alacak. Bu açıkçası diğer yıllara kıyasla bu yılki festivalin istisnasız en büyük ve alkışlanacak özelliği. Çocukların ve meraklıların caza karşı olabilecek algılamalarını geliştirmeye yönelik bu çalışmalar umarım ileriki yıllarda katlanarak artar. Böylece Akbank Caz Festivali bir müziksel şölenin haricinde eğitimsel etkileşim platformuna ulaşıp iz bırakır. Bu sene festival programında yer alan “Çocuklarla Müzikal Kaynaşma” ve “Etiketler Dışında Duyma Biçimleri” konulu atölye çalışmalarında çocuklara yönelik caz etkileşimi festivalin gençleşme konseptinin en güzel örneklerinden sadece birkaçı. Bu tür etkinliklerin herkese açık ve ücretsiz olması ise festivalin sosyal sorumluluk bilincinde olduğunun bir kanıtı. İstanbul’da caz müziğine olan ilginin artmasında önemli bir rol oynayan festival, hem ciddiyet hem de bir şölen özelliğine sahip. Adı her ne kadar “caz festivali” olsa da sadece caz ile sınırlı kalmayan festival, füzyon caz’dan funk’a, dünya müziğinden klasik müziğe, punk’tan elektronik müziğe çok geniş bir yetenek yelpazesi içeriyor. Her farklı müziksel zevke göre tasarlanan festival, 9 Ekim akşamı müzik seyyahı, geleneksel enstrümanları, kendine özgü stili ile yorumlayıp dinleyenleri klasikleşmiş ezgi kalıpların dışına savuran Stephan Micus’un Aya İrini Müzesi’nde vereceği konser ile açılıyor. Program boyunca karşımıza her köşede bir caz efsanesi çıkıyor. Bunlar arasında ilk dikkat çekenler: AfrikaAmerika hard bop ve soul caz tarzının usta Hammond orgcusu Rhoda Scott veya çıplak ayakları ile mucizeler yaratan namı diğer “Çıplak Ayaklı Kontes”; dünya çapında bir saksofoncu olan James Carter ve beşlisi; Miles Davis ve Chet Baker’ın uçuk ve gizemli müziksel serüvenini farklı bir paralellikle takip eden 1942 doğumlu Polonyalı trompetçi Tomasz Stanko ve ekibi ile iki bin beş yüz albümden fazla çalışmada fiilen yer alan Tommy Flanagan’dan, Dexter Gordon’a kadar çok geniş ünlü isimlerle çalışan günümüzün yaşayan efsanesi olan basçı Ron Carter... Efsane isimlerin yanı sıra bu yıl caz dünyasında farklı üsluplar, normlar ve temalarla ön plana çıkan sanatçı ve gruplarla tanışma imkânı yaratan festival böylece geçmiş ve gelecek arasında da başarılı bir cazsal köprü kuruyor. Her şey bir yana, kişisel hâkimiyet ve şefkat sağlayan şiirsel bir çalgı aleti olan müzik gibi bir dili kullanırken hem sanatçılar hem de seyirciler arasında derin bir iletişim serüveni yaratıyor. Umarım bu festivalde siz de kendi patikanızı bulup kendi maceranızı yaratırsınız… G muzik@tikabasamuzik.com Nice yıllara Giacomo Puccini... iacomo Antonio Domenico Michele Secondo Maria Puccini ya da kısaca tanınan ismiyle Puccini, gerçekçiliği öyküleme ustalığı, ruhani şiirselliği yakalayışı ve cesur ses örgüsüyle yazdığı teatral besteleriyle yirminci yüzyılın en önemli opera bestecilerinden. Hatta popüler opera dediğimizde, en sevilen operaların onun elinden çıktığını söylersek abartmış olmayız. Melodramdaki kabiliyeti ile “Tosca”da ve “La Boheme”de erotizmi, Madam Butterfly’daki mistik egzotizmi ile operada seyirci tutunduran en büyük bestecilerden biri Puccini. İtalyan besteci 22 Aralık 1858’de İtalya’nın Toscana bölgesinde Lucca şehrinde doğdu. Yedi çocuklu bir ailenin ilk erkek çocuğuydu. Ailesinin müzik geçmişi klasik müziğe küçük yaşta aşina olmasını sağladı. Kilise orgları ile müziğe adım attı, operaya ise Pisa’da başladı. Pisa’da izlediği Verdi’nin “Aida” operası onu o kadar etkiledi ki zaten uzağında olmadığı İtalyan drama geleneğine bağlandı. 1880’den 1883’e kadar Milan Konservatuvarı’nda eğitim gördü. Amilcare Ponchielli ve Antonio Bazzini’nin öğrencisi oldu. Tosca’yla, Sonzogno Müzikevi’nin açtığı tek perdelik opera yarışmasına katıldı. Puccini bu operayla natüralizme de ilk adımı attı. Tosca bir bakıma da Puccini’nin sanatının kırılma noktasıydı, içerik olarak 19. yüzyıl başlarındaki G İtalya’da, özellikle de Roma’daki halkın tutkularının, korkularının ve din üzerinden yaşanan çatışmalarının bir resmini çizmişti. Puccini daha sonra “Edgar” ve “Manon Lescaut” operasını yazdı. Bu yaratıcı dönem Puccini’nin müzikal anlamda sıçrayışını sağladı. Ardından romantik operaların en iyilerinden biri olarak tanımlanın “La Bohème” geldi. “Madame Butterfly” da aynı Stephen Micus. dönemde hayat buldu. Bu eserde, Amerikalı bir denizci uğruna her şeyinden vazgeçen bir geyşanın trajik öyküsü anlatılıyordu. Zaten operanın son sahnesi de geyşanın harakirisi ile son bulur. Eleştirmenler Puccini’nin Verdi kadar büyük olmadığını kabul etseler de onun İtalyan operasının milatlarından biri olduğu gerçek. Puccini’nin “İl Tabarro” operasında dillere pelesenk olan, sokak satıcısının söylediği “chi há vissuto per amore per amore si morìkim aşk için yaşadıysa, aşk için öldü” aslında bestecinin müzikal sınırlarının sözel ifadesi. Yani Puccini yenilikçi ve yaratıcı farklılıklarından ziyade seyircinin kanına karışması ve dinleyeni müzikal atmosfere çekmesi konusunda büyük bir usta. Şimdi de doğumunun 150. yılında “EMI Classics” tüm Puccini arşivini müzikseverlere sunuyor. EMI Classics”, Giacomo Puccini’nin arşivini on farklı başlık altında bir araya getirmiş. Bunlar; “Nessun Dorma”, “Best Puccini 100”, “Maira Callas: Vissi d’arte: The Puccini Love Songs” “Maria Callas – The Complete Puccini Studio Recordings”, “Angela Gheorghiu – My Puccini”, “Puccini – The Operas”, “Great Recordings Of The Century Puccini : Madama Butterfly”,“Il Trittico”, “La Boheme– Featuring Angela Gheorghieu”, “Manon Lescaut”. Tüm bu albümler onun müzikal zenginliğini tanımak, hatırlamak ve öğrenmek için iyi bir fırsat. G C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear