Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
R PAZAR 12 14/6/07 15:44 Page 1 PAZAR EKİ 12 CMYK 12 “UMUYORUM”A TIKLAYIN! Rusya pavyonunda gördüklerim, medya ve haber tutsaklığımıza işaret ediyordu. Bireysel ve toplumsal bağımsızlığımızı korumamızın güçlüğüne… Küreselleşme yayıldıkça, kolektif ütopyaların yok oluşuna… A. Ponomarev ve A. Mescheryakov’un “Duş” adlı eserinde, banyoda duştan su yerine haber akıyordu. Dünyadaki bin televizyon kanalına bağlı duşun ortasında duruyorsunuz, farklı dillerde tüm haberler üzerinize akıyor. İki musluk aracılığıyla sıcak haber, porno, reklamlar, politika, spor haberleri vb. gibi seçim yapıyorsunuz… AES+F Grubu’nun pavyonun ortasına dev ekrana yerleştirdiği videosu tüyler ürperticiydi: Fantastik ya da uzayın boşluğunda (zaman, mekân yok) çocuk yüzlü gençlerin adeta sevişerek birbirini yok edişleri, öldürmeleri… “Son İsyan”da yalnızca güzel görüntüler var. Kan yok, acı yok, gözyaşı yok. Ama izlerken kahroluyorsunuz, hasta oluyorsunuz çünkü bu savaşta iyi kötü, saldırgankurban, kadınerkek , iyikötü de yok! J. Milner’in “umud’a tıklayın”ı (www.clickihope.com) her dilde yazılmış bir sözcüğün, “öldür” komutunun yerini almasından ibaretti. (Ben tıkladığımda Türkçe “umuyorum” sözcüğüne 1436 kez tıklanmıştı ve Bienale henüz açılmamıştı. Siz de evinizden katılabilirsiniz.) Duyguyla düşün, akılla hisset! “KENDİNE İYİ BAK” Çağımızın en ilginç ve çarpıcı sanatçılarından biri Sophie Calle. Fransız pavyonu ona teslim. Kendisine, sevgiliden gelen “Kendine iyi bak” diye biten bir ayrılık mektubunu, 107 çok farklı kadına yollayarak bu mektubu yorumlamalarını istemiş sanatçı. Dansla, müzikle, sayıyla, yazıyla, fotoğrafla, videoyla, aklınıza gelebilecek her araçla, yorum ve tepkilerden oluşuyor sergi. 107 kadın arasında fizikçi, dil bilimci, psikolog, oyuncu, fado şarkıcısı, filozof, polis müdürü, hâkim, seks uzmanı, anne, gazeteci, tarihçi, hesap uzmanı, falcı, satranç şampiyonu vb. olanlar var. Yeryüzünün tüm duyguları, tüm açıklamaları gelip boğazınızda düğümleniyor… Y Dünyanın gidişatında kadının ezilmişliği, kadına karşı ayırımcılık hâlâ önemli bir yer tutuyor. Çin’deki ekonomik politik değişimler bu durumu hiç değiştirmediği için Çin pavyonu dört Çinli kadın sanatçıya teslim edilmişti. (Yüzde yüzlük bir kota! Alkışlar!) Yin Xiuzhen’in kumaşlardan, çoraplardan oluşturduğu “Silahane” adlı enstelasyon, kadın belleğini, duyarlığını, yaratıcılığını vurgularken şiddete, silahlanmaya, unutmalara başkaldırıyordu. Zeynep Oral Güncel sanat dünyanın halini ortaya koyuyor: Kin, savaş, tehdit... Baskıya karşı direnmenin yolu belki de “Duygularla düşünmek, akılla hissetmek”ten geçiyor! Venedik Bienali işte bunu anlatıyor… ALMANYA’DAN Polonyalı sanatçı Pawel Althamer’in, Venedik üzerinde dolaşan havayla şişirilmiş gökyüzünde dolanan balonu ya da insanın binbir hali… üz yılı aşkın tarihiyle, öncü niteliğiyle ve çok geniş kapsama alanıyla, hiç kuşkusuz Venedik Bienali, günümüzün en önemli sanat ekinliklerinden biri. Dünyanın her ülkesinden yüzlerce sanatçının katılımı… En yeni gelişmeleri, sanatsal açılımları bir araya getirmesi... Eşsiz bir iletişim, etkileşim ağı oluşturması, çekim ortamı ve tartışma ortamı sunması… Bu yıl, Türkiye’ye verilen pavyonda Vasıf Kortun’un küratörlüğünde, Hüseyin Bahri Alptekin’in “Şikayet Etme” başlıklı sergisi yer aldı. Garanti Bankası’nın sponsorluğunda gerçekleşen sergiye, TC Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık Tanıtma Fonu, Venedik Bienali/Türkiye Pavyonu Dostları destek verdi, serginin koordinasyonunu ise İKSV İstanbul Kültür Sanat Vakfı üstlendi. Bizim pavyon, açıldığı andan başlayarak büyük ilgi gördü. (Bkz: 8 ve 10 Haziran tarihli Cumhuriyet) Üç günlük Venedik gezisine, kente dağılmış yüzlerce sergiden ancak birkaçını sığdırabildim. Garanti Bankası’nın konuğu olan gazetecilerden biriydim ve Venedik’ten yeryüzüne açılan tüm kapıların anahtarını elimde tutuyorum duygusunu taşıyordum. Açmaya çalıştığım, araladığım tüm pencerelerden gördüğüm şuydu: Yeryüzü sonsuz bir kaostu. Sanatçılar bu kaosa bir anlam vermeye çalışıyordu. Dünyaya egemen olan, kin, nefret, savaş, tehdit ve baskıydı. Bunlara karşı direnmenin yolu belki de “Duygularla düşünmek, akılla hissetmek”ten geçiyordu. Zaten bu yılki Bienale’nin ana teması da buydu. “Güncel Sanat”, izleyiciye çeşitli okumalar sunuyor. Kendi birikiminiz, bilginiz, verdiğiniz emek ve çaba sonucunda anlam katmanlarını çoğaltabilirsiniz. Örnek: Hüseyin Alptekin’in “Şikayet Etme” başlıklı sergisinde diyelim Çeçenistan ve Kosova’daki kayıpları izlerken kendi ülkenizdeki kayıplarla bağlar kurabilir, ağlayan annelerden hangisinin Rus ya da Çeçen, (şehit anası ya da militan anası) olduğunun ayırımına varmayabilirsiniz. Öldürülen Rus gazeteci Anna Poltkovskaya’yı izlerken, Hrant Dink’e uzanabilirsiniz… Haydi öteki pavyonlara uzanıp dünyanın halini görelim: AŞK VE SAVAŞA DAİR KADININ GÜCÜ Lübnan pavyonunda Fuad Elkoury’nin çarpıcı çalışması: Sanatçının Beyrut Günlüğü, bombalar altındaki kentte, sevgiliyi arayışı... Bu arayış yaşama ya da direnmeye nereden başlamalı sorusuyla bütünleşiyor. KUZEY RÜZGÂRLARI Dünyanın en ilginç mimarlarından Avlar Aalto’nun eseri olan ve içinden ağaçların geçtiği Kuzey Ülkeleri Pavyonunda, kuratör René Block farklı kökenli sanatçılara ve interaktif işlere yer vermiş: Adel Abidin (Finlandiya) “Bağdat’a hoş geldinizTatilden de öte” eseriyle izleyiciyi insanlığından utandırıyor. Tam bir seyahat acentesi dili, tavrı ve klişeleriyle Bağdat’ın bugünü anlatılıyor (kitap, fotoğraf, video ve enstelasyon). İsveç’ten Jacob Dahlgren’in “Ben, Dünya, Şeyler, Hayat” adlı eserinde izleyiciyi üzeri yüzlerce binlerce hedef tahtasına ok atmaya çağırıyor, doğal olarak görüntü her an değişiyor… Norveç’ten Lars Ramberg bayrak renklerinde üç seyyar tuvalet kurmuş. Her tuvaletin üzerinde Fransız Devrimi’nin sözcükleri “Özgürlük”, “Eşitlik” ve “Dayanışma”. Globalleşen dünyada demokratik ihtiyaç molalarına gönderme… Ama bu pavyonda en beğendiğim: Finlandiya’dan iki sanatçının T. Goksoti, C. Martens’in dev sokak panosu: İki uçta şık, güzel, bakımlı iki kadın (beyaz ve varlıklı kadın) fotoğrafı: Sözleri ağızlarından çıkan balonda yazılı. Biri “Bir şeyler yapmalıyız…”; öteki “..politik olsun” diyor. Panonun önünde yerleri süpüren siyah bir kadın… Fotoğraf ya da resim değil, canlı. KIBRIS’TAN AFRİKA’DAN İkisi de Londra’da yaşayan biri Türk öteki Yunan kökenli iki sanatçının Haris Epaminonda ve Mustafa Hulisi’nin ortak katılımlı sergisi, görünenin göründüğü gibi olmadığını vurguluyor… 30 sanatçının katıldığı Afrika pavyonunda, Londra doğumlu, Nijerya’da yaşayan Yinka Shonibare’nin “Bir anda iki kelle uçurmanın yolu” adlı eseri…