22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 2 TEMMUZ 2006 / SAYI 1058 Edebiyat seramik ateşinde pişti Okuduğunuz romanları bir heykel olarak izlemeye ne dersiniz? Yaşar Kemal’in “Filler Sultanı ile Kırmızı Topal Karınca”sını, Adalet Ağaoğlu’nun “Üç Beş Kişi”sini, İnci Aral’ın “İçimden Kuşlar Göçüyor”unu ya da Ayşe Kulin’in “Füreya”sını... VitrA Seramik Atölyesi’nin düzenlediği sergi için Kulin, “Çok heyecanlandım ve sonuçtan memnunum” diyor... stanbul bu aralar heykellere uyanıyor... Üstelik bu kez heykellerin konuları, roman kahramanları. Adalet Ağaoğlu, Orhan Pamuk, Yaşar Kemal, Murathan Mungan’ın da aralarında yer aldığı 16 edebiyatçının eserlerinden esinlerek oluşturulan heykeller ve üç boyutlu objeler İstanbul’u da bir açık hava müzesi haline getiriyor. VitrA Seramik Sanat Atölyesi’nin projesi olan “Satır Aralarından Seramiğe” sergisinde yer alan eserlerin ana mekânı Kanyon, ama Beyoğlu/Galatasaray, Nişantaşı, Etiler, Bağdat Caddesi de heykelleri ağırlıyor... 9 Temmuz’a dek izlenebilecek bu serginin en dikkat çekici işlerinden biri de Ayşe Kulin’in, yaşamöyküsünü kaleme aldığı, Türkiye’nin ilk seramik sanatçısı Füreya Koral’ı anlatan üç boyutlu düzenleme. Ayşe Kulin ve VitrA Seramik Sanat Atölyesi yöneticisi Reyhan Gürses ile buluştuk. Füreya’dan edebiyata, seramikten sokaklara uzanan bu projenin hikâyesini dinledik. Edebiyatçılarla bir sergi yapmak fikri nasıl oluştu? “Füreya” sergiye nasıl dahil oldu? Reyhan Gürses: Atölyemiz, her yeni sergisinde seramiğin farklı sanat disiplinleri ile ilişkisini gündeme getirmeyi amaçlıyor. Bu kez edebiyatseramik ilişkisini ele almak istedik. Bu proje için ülkemizin önde gelen edebiyatçılarından oluşan bir liste yapmakla işe başlamıştık. Listeyi oluştururken aklımıza hemen gelen isimlerden biri de şüphesiz Ayşe Kulin oldu. İlk görüşmemde kendisine hemen “Füreya” dedi. “Füreya’yı yapalım. Mademki bu bir seramik atölyesinin projesi; mademki ben de seramiğin kraliçesinin romanını yazmışım, öyleyse?” Biz de sergide üç boyutlu bir Füreya belgeseli yaratmaya karar verdik. Büyükçe bir stand üzerine onun seramik fırınının, en bilinen eserleri olan evlerinin, kuşlarının ve içi boş kadınlarının benzerlerini yaptık. Eski yeni fotoğraflarını, yaptığı bir desen çalışmasını, diplomasını, kendi el yazısıyla bir kâğıt üzerine karaladığı sır reçetelerini hazırladığımız seramik plakalar üzerinde daha da kalıcı kılmaya çalıştık. İ Özgür Durgun Ayşe Kulin, “Füreya”sının önünde... Siz kitabınızın elle tutulur, gözle görülür bir şekle bürünmesi karşısında neler hissettiniz? Sonuçtan hoşnut kaldınız mı? Ayşe Kulin: Yapıtı ilk kez Kartal’daki atölyede düzenlenen toplantıda gördüm. Çok heyecanlandım ve sonuçtan hoşnut kaldım, çünkü yapıt Füreya ile özdeşleşen kuşları ve seramiğin olmazsa olmazı seramik fırını içeriyordu, ayrıca benim onu yakından tanıdığım yıllarda yapmış olduğu son dönem çalışmalarına da (içi boş insanlara ve evlere) yer verilmişti. Fırının dibine serpiştirdikleri, çocukluğundan gençliğine ve son günlerine uzanan albüm sayfalarını özellikle çok sevdim. Ahmet Hamdi Tanpınar, 1958 tarihli bir yazısında Füreya Koral’ın seramik serüvenini şöyle anlatmış: “Daha ilk tecrübelerinden itibaren seramiği başka iklimlere taşımaya çalıştı. Bu sayede seramik eserler ilk işaretimizde piştikleri ateşin karşısında hizmetimize koşan uysal cariyeler olmaktan kurtuldu. Bu ateş kızları şimdi büyük resmin ve heykelin gururuyla bize geliyorlar. Tabak gibi, fincan gibi hususi bir iş görenler bile bizimle bir sevgili nazıyla, edasıyla konuşuyorlar”. Tanpınar, bu yorumuyla Füreya’nın yaratıcılığını aynı zamanda kadın olma savaşımı ile de özdeşleştirmiş. Katılıyor musunuz? A. Kulin: Elbette. 17. yüzyıldan sonra duraklayan ve unutulan seramiğin yeniden canlanmasında, mimariye eşlik etmeye başlamasında ve sadece duvar süsü olarak değil, günlük eşyalar olarak hayatımızda yerini almasında o kadar büyük bir katkısı var ki Füreya’nın. Benim çeyizimin düzüldüğü döneme rastgelen yıllarda, evime onun ince zevkini yansıtan beyaz fincan takımlarını ve bir küçük renkli sehpasını aldırttığımı çok iyi hatırlıyorum. Fincanlar kırıldı ama sehpa hâlâ evimde duruyor. Son yıllarında meydana getirdiği yapıtlarına ruh ve anlam da katmıştı Füreya. İçi boş insancıkları acıyı ve çağımızı çağrıştırırken, pencerelerinde sardunyaları, pervazlara kıvrılmış kedileriyle evleri de kentimizdeki mütevazı yaşamları betimliyordu, bence. FÜREYA VE SERAMİK... Füreya Koral atölyeyi hiç ziyaret etti mi? R. Gürses: Ne yazık ki sadece bir kez ziyaret edebildi. 14 Şubat 1995 günü atölyenin yeniden yapılanarak daha verimli kullanılması amacıyla yapılan danışma kurulu toplantısına katıldı. Daha sonraları atölyede kendisi için hep özel bir gün yapmak istediğimiz halde sağlık durumu elvermediğinden bir türlü gerçekleştirememiştik. Çeşitli söyleşilerinizde resim sanatına ilginizden, hatta Ferruh Başağa, Yusuf Taktak gibi ustalardan ders aldığınızı belirtiyorsunuz. “Füreya” kitabınızdan ve bu sergiden sonra seramiğe hiç ilgi duydunuz mu? A. Kulin: Seramik ilgimi çekti ama hayat bana hiçbir zaman hobilerime vakit ve nakit ayırabilme fırsatını tanıyacak kadar cömert davranmadı. Ben, Füreya’yı okuduktan sonra aşka gelip, seramiğe, tahta boyamaya, resim yapmaya başlayan ve el sanatlarını birer işkoluna ya da çok keyifli birer hobiye dönüştürebilen okurlarımın başarılarıyla avunuyorum ancak. İzlediğimiz kadarıyla Vitra Seramik Sanat Atölyesi’nin temel işlevi, seramiği sokaktaki insanla buluşturan projeler üretmek. Üç yıl önce de karikatür sanatçılarının eserlerini yorumlamıştınız. Bu tür projeler sokaktaki insana nasıl ulaşıyor, nasıl tepkiler alıyorsunuz? R. Gürses: Üç yıl önce sokaklara karikatür kahramanlarını yerleştirmeye çalışırken sevinç çığlıklarıyla üzerimize gelen insanlar, heykellere sarılan çocuklar, onlarla fotoğraf çektiren insanlar oldu. Yine aynı ilgiyi gördük, ancak bu kez tek üzüntümüz sokaklarda daha fazla mekânda yer alamamak oldu. Yani planladığımız kadar noktada yer alamadık. Üç yıl öncesine göre bürokratik açıdan işler çok daha zorlaşmış. Temennim, sosyal sorumluluk projelerinde bu tür engellerin olmaması. Hangi eser, nerede? Kanyon Levent Tüm eserlerin yer aldığı ana mekân İstiklal Caddesi, Galatasaray FüruzanRedife’ye Güzelleme Kürşat BaşarBaşucumda Müzik Yaşar KemalFiller Sultanı ile Kırmızı Topal Karınca İntema MağazasıNişantaşı Buket Uzuner Balıkların Sesi Can DündarBüyülü Fener İnci Aralİçimden Kuşlar Göçüyor Buket Uzuner / Balıkların Sesi (sağda). Murathan Mungan / Yüksek Topuklar (solda). Yaşar Kemal / Filler Sultanı ile Kırmızı Topal Karınca (üstte). Latife Tekin / Unutma Bahçesi (en üstte) Karşı Sanat Çalışmaları’nda kimlik sorgusu... D&REtiler Kürşat Başar Başucumda Müzik Nazlı Eray Orphee Tuna Kiremitçi Bu İşte Bir Yalnızlık Var D&R Suadiye Sulhi DölekKirpi Tuna Kiremitçi Bu İşte Bir Yalnızlık Var Yaşar Kemal Filler Sultanı ile Kırmızı Topal Karınca D&R Erenköy Buket Uzuner Balıkların Sesi Murathan MunganYüksek Topuklar Selim İleriYarın Yapayalnız Vitra Info Center, Caddebostan Adalet AğaoğluÜç Beş Kişi Can DündarBüyülü Fener Orhan Pamuk Benim Adım Kırmızı Yaşar Kemal Filler Sultanı ile Kırmızı Topal Karınca Sürekliliğin sınırları K üratörlüğünü Gülsen Bal’ın yaptığı Karşı Sanat Çalışmaları’ndaki “Sürekliliğin Sınırları” sergisi “farklılık” ve “kimliğin farklılığı” sorgulamasını disiplinlerarası sanatsal bir yaklaşım içerisinde araştırmayı öneriyor. Sergi, aynı zamanda daha önce Diyarbakır Keçiburnu’nda Avrupa’nın ne kadar Avrupalı olduğunu sorgulayan “Nerede olduysa orada olacağım...” sergisinin devamı niteliğinde. Yani sınır ötesi bir iletişim ve diyaloğu oluşturmayı da amaçlıyor. Sergiye Cengiz Tekin, “Her işte bir hayır vardır”, Dilek Winchester, “Çay, çekirdek, çoluk, çocuk”, Elena Cologni “Pollen forecast”, Genco Gülan “Kara kutu aslında turuncudur”, Karl Ingar Roys “Erna’nın videosu”, Nasan Tur “Koşu”, Shezad Dawood “Pazar Sabahı”, Sophia Kosmaoglou “Yaşam için bir ideal” ve Turan Aksoy “Yalan ve Bellek” isimli çalışmalarıyla katılıyor. Küratör Gülsen Bal ise sergiyle “içteki” ve “dıştaki” ile bağlantılı “sınırlar” ve “aradalık” sorgulamasını jeopolitik bir açılımın ötesinde gündeme taşımayı amaçlıyor. Avrupa’nın anlamı ve şehir hayatının heterojenliği ile bunu homojenleştirmeye çalışan resmi anlatılar arasındaki çelişkileri izleyicinin algısına sunuyor. (Sergi 15 Temmuz’a kadar Karşı Sanat Çalışmaları’nda görülebilir. Tel: 0 212 245 15 08) CUMHURİYET 06 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear