01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 23 NİSAN 2006 / SAYI 1048 Kadın kadının dostudur... nunla tanışmamız, aslında tanışmamız sözcüğü yetersiz, onun hayatıma girmesi birkaç ay sonra tam yirmi yıl olacak. Önce kesintisiz sekizdokuz yıl yan yana, iç içe bir çalışma, sonra seyrelen görüşmeler ama hiç bitmeyen bir sevgi, hiç bitmeyen bir yakınlık ve yirmi yıllık bir arkadaşlık. Duygu Asena bana sadece mesleğimi değil, hayatın önemli bir yanını da öğreten insan oldu. Tabii sadece bana öğretmedi. Pek çok kadının hayatında “Zeki... Yaratıcı... Cesur... Hiçbir kelime tek başına onu tanıtmaya yeterli değil. Hele benim için. Ama galiba, onu en iyi anlatan üç kelime bu. Bir de kadın”... Filiz Koçali Kadınca dergisinde birlikte çalıştıkları DUYGU ASENA’yı böyle anlatıyor. Biz, Cumhuriyet Dergi çalışanları da 19 Nisan’da 60. yaşını kutlayan Filiz Koçali ve Duygu Asena... O yılları kafanızda canlandırmaya çalışın. Yaşı buna uygun olanlar, o yıllarda kadınların ve erkeklerin nasıl düşündüklerini, nasıl yaşadıklarını hatırlayın, yaşı daha genç olanlar, siz de hayal edin... Otuz yıl önce... Duygu Asena bir söyleşisinde, “Kadınlarla erkekler arasında bir çelişki olduğunu fark ettiğimin de farkında değildim aslında, ama hep kavga halindeydim. Sonra yavaş yavaş bilinçlenmeyle, bunun ne olduğunu anlamam paralel gitti” demiş. Asena’ya nice yıllar diliyoruz... İlk fark ediş, yani aslında fark ettiğinin de farkında olmadığı dönem, yani seksenlerin ilk başı, yani yaklaşık otuz yıl önce... Onunla bianet.org için yaptığım söyleşide şöyle anlatıyordu, “Kadınca ”yı: “Dergiyi patronumuz Ercan Arıklı ve stilist Necla Seyhun planlamışlardı. Sıradan bir kadın dergisiydi. Moda, patronlu modeller, güzellik, nakış, dikiş falan. Geldiğimde satışı 17 bin civarındaydı. Ayşeler uyanın Aliler’i uyandırın diye bir yazı koydum... Çok ilgi gördü... Dergiyi değiştirmeye karar verdim ama patronum Türkiye’de böyle bir derginin satmayacağına inanıyordu... Ben ısrar ettim ve hızla satış artmaya başladı... 90 binlere kadar çıktı ve tabii artık kimse bana karışmaz oldu. Elbette bu kadar büyük bir ilgi tahmin etmiyordum. İyi gideceğini biliyordum ama böylesi bir yoğunluk ve satış kimsenin aklına gelemezdi. Ama kadınlar öyle yalnızdı ki, binlerce dostumuz oldu.” O önemli bir yeri olduğuna tanık oldum. Çok üretti, pek çok dergi yönetti ama ilk yönettiği dergi Kadınca ve ilk yazdığı kitap “Kadının Adı Yok”, hem Duygu Asena’nın kişisel tarihinde hem de kadınların tarihinde çok önemli bir yere sahip bence. Kadınlara açıktan, sistematik ilk seslendiği yer Kadınca oldu Asena’nın. Kadınca dergisini 1 Aralık 1978’den 1 Mart 1992’ye kadar yönetti, aynı zamanda Kadınca’nın çizgisini de asıl belirleyen kişiydi. Şimdi yaklaşık otuz yıl öncesine gidin... DUYGU ASENA’NIN “İLK”LERİ Kadınca’nın ilk yılları kadınları tek tek ele aldığı, tek tek kadınların başarılarını öne çıkardığı bir dönem. Bir kadının, “kadın olduğu için” başına gelen olumsuz bir olay, ya da bir kadının başarısı, örneğin ilk kez bir kuruma bir kadının yönetici olması ele aldığı konular arasında. Ama bu dönemin asıl “ilk”i Duygu Asena’nın “ben” diye konuşması. Batılı feministlerin teorize ettiği, ama Türkiye’de henüz bilinmeyen “özel olan politik”tir sloganını ilk pratiğe geçiren kişi o. Bazen kendi, bazen bir yakınının, bazen bir okurunun yaşadığı bir olayı anlatıp yorumlayan ve hepimize yarayacak dersler çıkaran Asena, aslında özel alanın politikasını yapan ilk kadın. Kadınların iş ya da özel yaşamlarında başarılarını dergisine, yazılarına aktaran, kadınların “başarısızlığıyla” uğraşmayan, herhangi bir kadın kadınlara zarar vermediği sürece çok kızsa da, hiç beğenmese de eleştirmeyen, “kadınlar birbirini desteklemeli” diyerek, bugün politikleştirdiğimiz “kadın dayanışması” kavramını da ilk uygulayan kişi. Hakkında iğneleyici, küçük düşürmeye çalışan demeçler veren kadınlara bile karşılık verdirmeyen, sadece dost sohbetlerinde “kadınlar niye birbirini çekemiyor” diye hayıflandıran, bir fark ediş. Cinsellikle ilgili ilk “feminist” yazıları yazan, yazdıran da, Türkiye’yi “orgazm” sözcüğüyle tanıştıran da o. Kadınların da haz duyması gerektiğini, erkeklerin kadınların haz duymasını önemsemediğini, dahası erkeklerin sevişmeyi bilmediğini, kadınların nasıl haz alabileceğini, önce Kadınca’dan okudu pek çok kadın. Tabii aslında bütün bunların toplamı, yani “kadınlar” ve “erkekler” vurgusu, kadınların bir toplumsal bir grup ezilmişlerinin “farkında olduğunu fark etmeden”, böyle teorize etmeden, kadınların bir toplumsal grup olarak ezilmişlikleri dile getirmesi nedeniyle Duygu Asena kadınların tarihinde önemli bir yer ediniyor. Kadınca’da, ilerleyen yıllarda, “erkekler yapıyor, biz niye yapmayalım” vurgusu öne çıkıyordu. “Biz de gece sokağa çıkabilmeliyiz”, “Biz de aşkta ilk adımı atmalıyız”, “Biz de yönetmeliyiz...” Ve buna paralel, “Erkekler de ağlar”, “Erkekler de çocuk bakar” yazıları… Ki o yıllar, örneğin İbrahim Tatlıses’in böyle şakır şakır ağlamadığı tam tersine kadınlara vurması nedeniyle gündemde olduğu yıllardı. Yani Duygu Asena ve onun Kadınca’sı cinsiyet rollerinin dönüştürülmesini “fark ettiğinin farkında olmadan” cinsiyet rollerinin dönüşmesini savunuyordu. İLK HAREKET VE KARŞILIKLI BESLENME Duygu Asena kadınlara anlattı, kadınlar Duygu Asena’ya... Her gün onlarca mektup, onlarca telefon, çok uzaklardan kalkıp dergiye gelen kadınlar... Karşılık bir deneyim aktarımı, karşılıklı bir beslenme söz konusuydu. Kadınlar Duygu Asena’dan öğrendi, Duygu Asena kadınlardan. Feminizmin örgütlü bir güç olarak sahneye çıkması, kampanyalar, feminist dergiler, paneller, yazılar, tartışmalar... Bu kez Kadınca, Duygu Asena ve feminist hareket arasında bir bağ kuruldu. Feminist hareketten çok önce şiddet, sığınak gibi konular Kadınca’nın ve Duygu Asena’nın gündemindeydi ama bu kez feministlerin kampanyaları, önerileri, yaptıkları da Kadınca’ya taşınıyordu. İşte bu yıllarda Kadının Adı Yok çıktı. Dönemin en çok satan kitabıydı. Pek çok kadın onu okuyarak hayatını sorguladı. Değiştirmeye çalıştı. Değiştirdi. Pek çok kadın kitabı okuduktan sonra feminist oldu. Yeni bir karşılıklı akış söz konusuydu, feminizmden Duygu Asena’ya, Duygu Asena’dan feminizme... Kadın, erkek, evlilik, aşk, cinsellik, şiddet, mücadele, örgütlenme... Feminizmin pek çok konusu artık Türkiye’nin gündemindeydi. Ve bunda, bununla da kalmayıp değişmede ve değiştirme de Duygu Asena fitili ilk ateşleyenlerdendi. Belki de ilk ateşleyen... Sadece çok sevdiğim bir arkadaşım olduğun için değil, bir kadın olarak kendimi tanımama, hayatımı sorgulamama, mücadele etmeme katkıda bulunduğun için, bütün kadınlar adına iyi ki doğdun Duygu Asena... Çok yaşa... CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear