Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
PAZAR EKİ 5 CMYK 12 KASIM 2006 / SAYI 1077 5 MEHMET SOĞANCI (TMMOB Yönetim Kurul Başkanı) 19751985 yılları arasında Mühendislik Fakültesi, Makina Mühendisliği Bölümü’nde öğrenciydim. Bu sürenin iki yıla yakın bir dönemini 12 Eylül’ün doğal bir sonucu olarak Mamak’ta tutuklu olarak geçirdim. O dönemin diğer üniversitelerinin durumunu bilmediğim için bir kıyaslama yapmam olası değil. Dönemin ODTÜ’süne baktığımızda, öğrencilerin ÖTK (Öğrenci Temsilcileri Konseyi) örgütlülüğü ile verdikleri akademik, demokratik, özerk üniversite mücadelesi çok ayırt edici bir özelliktir. Her şey için söylenebilecek bir söz burada da kullanılabilir: Herkesin ODTÜ’sü kendine göredir, ama bugün TMMOB örgütlülüğünde karanlığa karşı aydınlığı, eşitsizliğe karşı adaleti, sömürüye karşı emeği savunuyorsak, bunda ODTÜ’lü olmanın etkisi mutlaka olmuştur. Ankara ODTÜ Mezunları Derneği’ne üyeyim. 80 öncesi dönemde bölümlerdeki ve üçlü amfideki tartışmalarımızı çok özlüyorum. Gerçekleştirdiğimiz “Forum”ların ve onun kültürünün benim yaşantımda önemli bir yeri vardır. Stadyum tribünündeki silinemeyen “Devrim” yazısının sırrını bilenlerden biri olmanın keyfi içerisindeyim. “Hasan Tan ODTÜ'ye Rektör Olamaz” kampanyasında giriş kapısında jandarma süngüsüyle öldürülen yiğit devrimci Ertuğrul Karakaya yurttan oda arkadaşımdı. Gene aynı dönemde 2 Aralık'ta faşistlerce YUSUF ASLAN (Devrimci) Yusuf Aslan 1966’da ODTÜ’ye girdi, bir yıl sonra Sosyalist Fikir Kulübü’ne üye oldu. 1969’un Ocak ayında, Komer Ankara’ya büyükelçi olarak atanıp da ilk ziyaretini ODTÜ’ye yapınca, bu “Vietnam halkına işkence yapmış CIA ajanı”nın otomobilini yakan öğrenciler arasında yer aldı. Altı öğrenciyle birlikte hakkında gıyabi tutuklama kararı alındı. Yönetimin okulu bir ay süreyle kapatma kararına karşılık, okulu işgal edip öğrenimi sürdürme kararı aldılar. 1970’te, Deniz Gezmiş ve kendisi gibi ODTÜ öğrencisi olan Hüseyin İnan’la birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) hareketini kurdular. Gezmiş İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisiydi, ama bir eylem olduğunda ya da arandığında Ankara’ya gidiyor, ODTÜ’nün yurtlarında Yusuf Aslan ağaç dikme bayramında (beyaz pardösülü). Komer’in arabası (solda). kalıyordu. Şubat 1971’de, Balgat’taki ABD askeri üssüne girilip Çavuş Finley rehin alındı ve ODTÜ yurtlarına götürüldü, sorgulandı, sonra salıverildi. Mart 1971’de ise dört ABD’li asker kaçırıldı. ODTÜ kuşatıldı, öğrencilerle emniyet güçleri arasında çatışma çıktı. Aramada rehin askerler bulunamadı, daha sonra Gezmiş ve arkadaşları tarafından serbest bırakıldılar. Komer’in otomobilinin yakılmasında yer alan ODTÜ öğrencilerinden Mustafa Taylan Özgür, 23 Eylül 1969’da, Ulaş Bardakçı 19 Şubat 1972’de İstanbul’da, yine ODTÜ öğrencilerinden Sinan Cemgil ile Alpaslan Özdoğan, 31 Mayıs 1971 günü, Nurhak dağında öldürüldüler. Aslan, Gezmiş, İnan 6 Mayıs 1971’de idam edildi. Turan Feyizoğlu’nun “Deniz” kitabından derlendi. rektörlük binası önünde üzerine bomba atılan ve otomatik tüfeklerle taranan öğrenci grubunun arasındaydım. Yüzü aşkın ODTÜ’lünün yaralandığı o gün İbrahim Baloğlu faşistlerce öldürüldü. İbrahim benim arkadaşımdı. Her ikisinin anıları, ODTÜ’deki tüm anılarımdan üsttedir. HİLMİ GÜLER (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı) 19661972 yılları arasında, Metalurji bölümünde okudum. Master ve Doktoramı da, ODTÜ’de yaptım. Her ne kadar, her öğretim kurumunun kendine has bir karakteristiği varsa da, ODTÜ bir üniversiteden çok, bir yaşama hazırlama platformu gibidir. Öğrencilik yaptığım yıllar, öğrenci hareketlerinin zirvede olduğu yıllardı, okulda, her çeşit düşünceye sahip öğrenci vardı ve bu bir argo yaklaşımdan ziyade, onlardan da bir şeyler öğrenmemize bağlardık. ODTÜ, öncelikle bizleri yarışmacı olarak yetiştirdi. İkinci olarak da, araştırmacı ve kendi kendine yeterli olmayı öğretti. Mesela, hocalar bize sadece dersin yarısını anlatır, geri kalan yarısını ise, isimlerini verdiği eser ve hocalardan tamamlamamızı beklerdi. Bizler de hep, problem çözmeye alıştığımız için, para kazanmayı ikinci plana attık. Ayrıca, diğer üniversitelerde olduğu gibi, hocaların ders vermesi için profesör unvanı şartı olmadığı için hep genç hocalarla ders yapmayı alıştık. ODTÜ, beni hayatım boyunca “öğrenci” yapan bir okuldur. Bana arge’cilik virüsünü bir “yaşam felsefesi” şeklinde aşılayan bir okuldur. ODTÜ mezunlarının kurduğu birçok derneğe üyeyim. Okula yeni girdiğim günlerden birinde, okul çıkışı arkadaşlarımızla stadyumda top oynuyorduk. Orta yaşlı, gözlüklü bir bey yanımıza gelerek, “Ben de oynayabilir miyim” dedi. Bizim takım tamam olduğu için karşı takımdaki arkadaşlar kendisini kabul etti ve oynamaya başladık. Bir ara, o orta yaşlı beyin bir hatası sebebiyle ben gol attım. Bunun üzerine o orta yaşlı bey daha atak oynamaya başladı. Bir ara seyirciler arasında biri “Bravo hocam” diye bağırdı. O zaman anladık ki, bizim futbol oynadığımız kişi, rektör Kemal Kurdaş’mış. MURAT ÇELİKKAN (Birgün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni) 19741980 İdari İlimler Fakültesi İşletme bölümünde okudum. Kürsü sisteminin olmaması, akademisyenlerin de daha demokratik ilişkiler içinde olmasını getiriyordu sanırım. Mutlaka diğer üniversitelerde de çok değerli hocalar vardı, ama Teo Grünberg, Huricihan İslamoğlu, Tansı Şenyapılı, İlhan Tekeli ve daha pek çok değerli bilim insanından eğitim almak bir ayrıcalıktı. Akademisyenöğrenci ilişkilerinin de daha demokratik olduğunu, ilk ÖTK seçimlerinde akademisyenlerin gözcü olduklarını anımsıyorum. İş bulma konusunda diploma hep sonradan geldi, bu nedenle ODTÜ mezunu olmam iş bulmamda bir fark yaratmasa da, Türkiye’nin o döneminde üniversitede, ODTÜ’de olmak, sonrasında cezaevi de dahil olmak üzere bütün hayatımı etkiledi. ODTÜ Mezunları Derneği’nin İstanbul şubesine üyeyim. Özellikle Hasan Tan döneminde okula sokulan bildiri ve pankartları gönüllü taşıyan, ama o döneme kadar hiç bir politik faaliyete katılmamış arkadaşlarımızın dayanışmasını unutmadım. ÖNDER FOCAN (Müzisyen) 19731978 arasında, Makine Bölümü’nde öğrenciydim. ODTÜ ezberci değil araştırıcı, direkt bilgiden çok bilgiye ulaşan yolu gösteren bir eğitim sistemini esas almıştır diye düşünüyorum. Deneyimli, konusunda sadece Türkiye’de değil dünyada da söz sahibi hocalarımızla birlikte genç, dinamik akademisyenlerle uyumlu, gelişmeye, öğrenmeye ve araştırmaya açık bir eğitim düzeni içinde eğitimimizi sürdürmüştük. Yaşamımı çift meslekli olarak sürdürüyorum. Hem makine mühendisliğini hem de caz müzisyenliğini sürdürürken zamanı verimli kullanma, disiplin, organizasyon becerisi, yaratıcılık ve bir tasarıyı hayata geçirme gibi becerileri kazanmamda ODTÜ'nün büyük katkısı oldu. İstanbul ODTÜ Mezunları Derneği’ne üyeyim. Ayrıca mezunların oluşturduğu bazı toplumsal dayanışma organizasyonlarına da katılıyorum. Mezunlar arasındaki dayanışmanın etkisine ve gücüne inandığım gibi son derece gerekli olduğunu da düşünüyorum. ODTÜ’de geçen 5 yıl içinde doğal olarak pek çok iyi kötü anım var. Unutamadığım olay ise 2 Aralık 1977’de rektörlük civarındaki öğrencilere bomba atılıp yaylım ateşi açılmasıdır. LALE MORA (Finansbank Genel Müdür Yardımcısı) Eylül 1974Şubat 1979 arasında, Fizik Bölümü’nde öğrenciydim. Gerek eğitim programı, gerekse akademisyen ve öğrenci ilişkileriyle ODTÜ’deki akademik ortam, öğrencileri daha çok araştırma yapmaya, konuları farklı bakış açılarıyla değerlendirmeye ve tartışmaya yönlendiriyordu. Bunun sonucunda da mütevazı, sürekli sorgulayan ve beyin disiplini olan insanlar yetiştiğini düşünüyorum. ODTÜ’den hemen sonra Kanada’da yüksek lisans yaptım. Benimle beraber master’a başlayan, Amerikan üniversitelerinden gelmiş diğer öğrencilere kıyasla benim fizik, değişik fikirlere sahip öğrencilerin en büyük özelliği de, fikirlerini serbestçe tartışmaktı. Sıkça düzenlenen forumlarda, herkes kendi fikrini savunurdu. Verilen eğitimin bir parçası olarak kabul edilen hoca öğrenci ilişkisi de ODTÜ’lülerin başarıyı yakalamalarında en büyük etkenlerden biridir. ODTÜ’de, sadece öğretim verilmez, ilişkiler sebebiyle eğitim de alınırdı. O kadar ki, bizler çalışanlara bile hocam diye hitap etmeyi, SITKI KÖSEMEN (Fotoğraf sanatçısımimar) 1974 1978 yılları arasında Mimarlık Fakültesi’nde okudum. Diğer üniversitelerden duyduklarımız “vize sınavları sadece sınav için okula gitme 200 kişilik amfide ders anlatılması hocaların öğrenciyi tanımaması”ydı. ODTÜ’de ise mimarlık stüdyoları 25 kişiydi, herkesin kilitli masası vardı, hocalarla arkadaşlık yapardık. Master için Londra’da bilinen bir okuldan acceptance gelmişti. Okulun mekân ve çalışma sistemini görünce vazgeçtim. Daha sonra anladım ki, ODTÜ’de şımartılmışız... ODTÜ’lü olmak her zaman yardımcı oldu. ODTÜ Mezunlar Derneği İstanbul Şubesi’ne üyeyim. 197523 Nisan fakültenin Bodrum Gezisi en güzel anılarımdan... Tabii durakların taranması, rektörlükten öğrencilere ateş açılması, yurtlarda mahsur kalmamız, velilerin okula yığılması gibi anılarla beraber... FARUK MALHAN (Koleksiyon Mobilya’nın sahibi) 1966 ile 1971 yılları arasında Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü’nde okudum. ODTÜ “eğitim” değil, “öğrenim” yönünde bir yapıya sahipti, öğrencilerin yaptığı araştırmalar, hazırlayacakları makaleler klasik imtihan olgusundan daha önemliydi. Kitap yayınlarında Ankara o yıllarda çok hızlıydı. İyi hatırlarım, ilk yayınlandığı gün Sartre Küba’yı Anlatıyor kitabı Kızılay’daki kitapçılarda bitmişti, bazı arkadaşlarımız basımların yapıldığı Rüzgarlı Sokağa gidip akşamına kitabı almışlardı. Çünkü ertesi gün kitap kantinlerde konuşulacak ve okumayanlar eksikli olacaktı. ODTÜ’lü olmak bana sorgulayıcı, araştırıcı, meraklı, deneyci, duygularla yaşayabilen, belirsizliği ve paradoksu kucaklayan, bilimci, sanatçı, bedensel, ilgili, mükemmeliyetçi ve derleyici özellikler kazandırdı. Eymir’e ve Mezunlar Derneği’ne üyeyim. Mimarlık Fakültesi’ndeki ilk yılımdan sonra sinemacı olmaya, ODTÜ’yü bırakmaya karar vermiş, o zaman için en iyisi olduğunu zannettiğim Polonya’daki Lotz Sinema okuluna başvurmuş, karşılıksız burs ile yönetmenlik öğrenimi için kabul edilmiştim. Bunu kantinde arkadaşlarımla paylaştığımda “böyle fildişi kulelerde sanat yapmak için kaybedilecek HAYRİ KOZANOĞLU (ÖDP Genel Başkanı) 197380 yılları arasında işletme ve endüstri mühendisliği okudum. ODTÜ’deki eğitim öğrenciden hep daha fazlasını talep eden rekabetçi, yıpratıcı, ama bir o kadar da geliştiricidir. Tabii ruhen ve fiziken diplomasıyla sağ salim çıkabilenlere! Her defasında dünyayı, Türkiye’yi kurtardığımız o ateşli ODTÜ yurdu forumlarından sonra ilk kez Londra City Üniversitesi’deki yurtta foruma çağrıldığım için çok heyecanlıydım. Kalabalığın arasına girince anladım ki, benzer coşkuya konu olan forumun konusu bina içindeki pubın kapanış saatleri, birayı fazla kaçıran öğrencilerin naralarından yurt yönetiminin şikâyetçi olmasıymış. ODTÜ’lülerde kendine aşırı bir güven, aldıkları işi başaracaklarına ilişkin kesin bir inanç ve amaca ulaşmak için bazen dizginlenemez bir hırs var. Bunun olumlulukları yanında, beraberinde tüm “makbul” insanların sadece ODTÜ’den çıkacağına ilişkin bir önyargıyı getirmesi, ODTÜ’lü olmayanları tedirgin etmesi gibi tatsız yan etkilerini gözlemlememek de imkânsız. İstanbul ODTÜ mezunlarının üyesiyim. Tek bir andan öte, öğrencilik yıllarım öğrencilerin sırf Kredi Yurtlar Kurumu’nun 400 liralık bursla yaşamını sürdürebildiği; birçok gencin ama özelikle ODTÜ’lülerin ülkenin değişeceğine, bu değişimde önemli rol oynayabileceklerine inandığı mutlu, umutlu bir dönem olduğuna şüphe yok. zamanımız olmadığını, sanat için sanatın boş, halkımız için sanatın ise geçerli olduğunu, düzenin değişeceğini, devrimin yaklaştığını, afişlerin basılması gerektiğini” söylediler. Tüm kabul belgelerini çöpe attım. Mimarlık eğitimine devam ettim, gördüğünüz gibi bir tasarımcı oldum. astronomi, matematik, kimya, bilgisayar, vb fen konularında bilgim daha kapsamlı, teorik ve sağlamdı. Diğer arkadaşların bilgisi daha pratiğe dayalı ve tek konuya odaklıydı. ODTÜ’deki eğitimimden edindiğim özellikler, beni özel yaşamımda ve iş hayatında sürekli sorgulamaya, daha iyiyi aramaya, insan ilişkilerinde uzlaştırıcı olmaya ve doğru olduğuna inandığım konuda sonuca varmak için usanmadan çalışmaya yönlendirdi. Her konuda problem çözmek hâlâ en büyük eğlencemdir. İstanbul Mezunlar Derneği’ne üyeyim, dayanışmanın olumlu etkisine inanıyorum. Maalesef ortamın çok karışık olduğu bir dönemde öğrenciydim ve epey üzücü olaylar yaşadık, ama Yuluğ Tekin Kurat’ın Cumhuriyet Tarihi dersinin keyfi, Quantum Mekaniği derslerinin kışkırtıcılığı ve uzay teleskobundan gelen verilerden yeni bir yıldız keşfetmemin sevinci hâlâ sık sık hatırladığım anılardandır.