Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 11EYLÜL 2005/SAYI1016 KIZGIN L YOL VERİN! Serap Altekin *Uzman Klinık Psıkolog ızgınlık; bireyin, kendi sınırlarını korumak adına; bir tehlike, tehdit ya da incinmeye karşı ver diği duygusal bir tcpki. Tıpkı üzüntü, mutluluk, korku ya da heyecan gibi, her insan tarafından yaşanan olağan duygulardan. Ancak herkes tarafından farklı sıklıkta, farklı şiddette ve farklı şekilde yaşanıyor. Herkesi kızdıran şeyler farklı olabileceği gibi; birçok insan kızgınlığı ve öfkeyi farklı şekillerde tanımlayıp, farkJı şekillerde dışa vurabiliyor... İnsan kazanmak Aylin Kotil ok iyi niyetle başlarsınız ve güzel bir şeyler yaptığınızı düşünürsünüz. Aslında güzeldir de yaptığınız, ama kimileri ya, "ben niye düşünemedim" der ya da "onun gibi biri nasıl oldu da bunu düşündü" der ve hikâye bu andan itibaren başlar: Takdir duygumuz azdır, ama yenmek için aportta bekleriz. Övgü sözleri çok zor çıkar ağzımızdan, ama çabucak ve düşünmeden eleştiririz. Taşlı, çamurlu yolda yürürken omuz vermeyiz başkasına, ama asfalta çıkınca da ilk yanaşanlardan oluruz. A&falt yolda yürürken yanaştığımıza bir yandan sinir oluruz, ama taşlı yolda yanaşmadığıtnızdan da garip bir zevk alırız. Bu ikilem arasında gidip gelirken, "peki ben ne yapıyorum" demeyiz. Ayrıcalıklarımızı, elimize fırsat geçmişse, başkalarının canını acıtmak için kullanır, bizi diğerlerinden üstün tutan durumların mezara kadar gideceği sarhoşluğuna kapılırız. Birinı kaybetmeyi önemsemeyiz. Çabuk gözden çıkarırız. Biri gider biri gelir deriz. Aynı insanı kazanmayı, dantel gibi işleyip keyif almayı, düşünmeyiz çoğu kez. Ç K ÖFKE KILIK DEĞİŞTİRİR Kızgınlık ve öfkenın farkJı tarkh dışavurumları var... Kimileri her an patlamaya hazır bir saatli bomba gibi, saldırgan. Kimileri ise susup, içine atıyor, biriktıriyor. Kimileri imalı ve iğneli sözlerle, kimileri ise enerjisini spora ya da sanata kanalize ederek dışa vuruyor. Bazen de gücü yeten yetene kızıyor; tepkiler zincirHissettiğiniz leme gidiyor. Patronun çalışanına, o çalışan adamın evde eşine, o eşin çocuğa, çocuğun kardeşihayal kırıklığı, ne, en küçük kardeşin de evin kedisine kızması endişe ya da gibi... Bazıları bastınlmış kızgınlıklarını, temizlik ve titizlikle; bazıları da alışverişle yaşıyor. Kızınkaygı, ama ortaya ca hınç alır gibi yemek yiyor ya da iştahı kapanıyor, bazılarının uykuları kaçıyor, bazıları ise dalkızgınlık çıkıyor. gınlaşıyor... Bazen de ifade edilememiş, dışa vuBu, blr savunma rulamamış ve bastırılmış kızgınlıklar; vücudumuzun bir yerlerinde ağrılar, uyuşmalar, kistler biçiml. Ancak veya enfeksiyonlar olarak ifade buluyor! Ofkelenmemize esas neden olaıı şey, durumun kontrol olmayınca ya da olayın kendisi değil, bizim o durumu, o öfke hastalıklara olayı nasıl algıladığımız, nasıl yorumladığımız. Duygularımız ile düşünce, algı ve yorumlarımız kapı aralıyor, arasında karşılıkh bir etkileşim var. Bu açıdan bakıldığında, kızgınlık veya öfke duygusu tek bailişkilere zarar şına "sağlıksız", "tehlikeli" ya da "tehditkâr" deveriyor... ğil. Bunu bir problem haline getiren, ona eşlik eden düşünce, anlam, algı ve yorumla birlikte onu ifade ve dışavurum şeklimiz, davranışjarımız! Çoğu zaman gerçek duygumuz, hayal kırıklığı, üzüntü, erıdişe, kaygı, korku, kıskançlık ya da utanç olsa da; en sıklıkla ve nedense en kolaylıkla dışavurduğumuz duygu kızgınlık ve öfke. Bu duygular çoğunlukla; kaygı ve korkunun yarattığı çaresizlik hissiyle baş etmek için ortaya çıkan bir savunma mekanizması. Duygu repertuvarımız zengin. Her duygunun da bir işlevi, bizi koruyan ve güç veren bir yanı var. Kızgınlığın en temel işlevi insanoğlunun hayatta kalabilmesi ve kendini koruyabilmesi için gerektiğinde alarm durumuna geçmesini sağlayarak, varlığını korumak. Belirli ölçüde gerilim, stres veya kızgınlık bazen iyi bir itici güç oluşturuyor ve motive ediyor. Gerekli enerjiyi ve gücü bulabilmemizi ve kullanabilmemizi sağlıyor. Kızgınlık bir iletişim unsuru, aynı zamanda, bir mesaj iletiyor; değişmesi gereken bir şeylere işaret ediyor; "hayır" diyor, sınırınızı belirlemenize ve korumanıza yardımcı oluyor. Ve bu yolla da benlik imajı NE YAPMALI? • Duygu, düşünce, davranış ve beden arasında karşılıklı etkileşimi düşünerek düzenli olarak bedensel gevşeme teknikleri uygulayın. Kaslarınızı nasıl kontrol edebileceğinizi ve nasıl gevşeyebileceğinizi öğrenin. • Mizahı, hayatınızın bir parçası haline getirin! Mizah; buzları kırar, gerilimi azaltıyor. Ağrı kesici, kas gevşetici, mutluluk ve enerji verici, uyku düzenleyici bir doping! Aynı zamanda iletişimde işbirliğinin önünü açıyor... • Algınızı ve yorumunuzu değiştirin: Herhangi bir olay veya durumaanlam yükleyen bizim onu algılama ve yorumlama biçimimiz. Dolayısıyla, bakış açımızı ve algılama biçimimizi gözden geçirmek,duygu ve davranışlarımızda da bir değişimi beraberinde getirecek. nızı ve kendinize güveninizi koruyor. Kızgınlık bazen de sosyal bir düzenleyici işlevinde; sosyal değerleri ve normlan koruyor, sosyal yaşamı düzenlemeye katkıda bulunuyor; birey toplum arasındaki sınırları ve kuralları belirlemede yardımcı oluyor. DENEYİMLERİMİZ... Kızgınlığımızı nasıl dışavuracağımızı öncelikle aile sistemi içindeki rol modellerinden öğreniriz. Evde öfke, şiddet, baskı ve saldırganlık varsa, çoğu zaman çocuk da aynı davranışları benimsiyor. Aile içinde duygusal ya da fiziksel şiddete maruz kalan çocuk, yaşadığı korku, kaygı ve dehşetle içe kapanıyor, kendini geri çekiyor. Her iki durumda da sonuç, riskli ve yıkıcı; çünkü kızgınlığın kontrolsüzce dışavurumu agresyona ve ciddi üişkisel problemlere neden olurken, tamamen bastırılması ise depresyona zemin hazırlıyor. Duygu ile davranış aynı şey değil! Kızgınlığı, bağırıp çağırmadan, şiddet kullanmadan, kendimize ve karşımızdakine zarar vermeden, iletişimi ve ilişkiyi zedelemeden ifade etmenin yapıcı yolları da var. Önemli olan, kızgınlığı ifade ederken ilişkiyi ve iletişimi korumak ve sürdürebilmek. Kronik stres, gerilim, kızgınlık, öfke ve saldırganlık, kişinin bedensel ve ruhsal sağlığını olumsuz etkiliyor; bağışıklık sistemini zayıflatıyor, kalp ve damar hastalıkları riskini arttırıyor, mide şikâyetlerini ve baş ağnlarını tetikliyor... Aile içinde, sosyal çevrede ya da işyerinde ilişkilere zarar veriyor; yaşam kalitesini düşürüyor... • Öfkeve kızgınlık aslında bir savunma mekanizması. Insanın hayatta kalabilmesi için bir alarm işlevi görüyor, ama... Bir sürü güzelliğin arasında tek bir çirkinlik varsa bile önce onu görür ve ona odaklanırız. Ancak çirkinliğin içinde bir güzellik varsa onu yok sayarız. Affetmekte, yeni sayfalar açmakta zorlanırız, ama fırsat kollayıp intikam almak bizi ne kadar yıpratır, düşünmeyiz. Çünkü önce kendimizi sevmeyi öğrenmemiz gerektiğini unuturuz. Çoğu zaman gerçeklerden kaçarak kendimize bile ihanet ederiz. İnsan kazanmak çok da kolay bir şey değil. I lele de üreten insanı. Başkasının sırtından geçinmeyi düşünmeyip bizzat taşın altına elini koyanı. Bu seçiminden dolayı zaten zor olan hayatını, teşviklerimizle süsleyeceğimize, zar zor bulduğumuz taşı önüne koyarız. Uzun lafın kısası; biri bir güzellik mi yaptı, öküz altında buzağı aramayalım. însan kazanmıyorsak da en azından üretene saygı duyalım • aylin@kotilsarigul.com Uyku öncesi gözyaşları ki yaşına merdiven dayamış bir çocuk o güne dek yaşamının 13 ayını uykuda geçiriyor. Çocuklarda uykuyla ilgili olarak en çok yaşanan üç temel sorun ise uykuya dalma, deliksiz bir uyku çekebilme ve gündüzleri aşırı uykulu olmak. Araştırmalar yeterli miktarda uyku almayan çocukların ötekilere kıyasla daha ufak tefek ve çelimsiz olduklarını kanıtlıyor. Uyku çocukların davranış biçimlerini, duygularını ve öğrenme yeteneğini de etkileyen bir unsur. Bir araştırma çocukların uyku süresinin gecede 10 saatten 9 saate indirilmesinin belleğin çalıştırılması ve sözel işlemleri yerine getirme yeteneğini olumsuz etkilediğini, alıngan ve huysuz yaptığını da ortaya koyuyor. Uzmanlar, otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (ADHD) gibi sinirsel rahatsızlıklar nedeniyle kendilerine başvuran çocukların hemen hemen yüzde 50'sinde uyku bozukluklarına da tanık olunduğuna dikkat çekiyorlar. Ancak garip olan, bu çocukların gündüzleri de uykusuzluk çektikleri. Söz konusu deneyde çocuk sürekli olarak zifiri karanlık bir odaya sokulup kendisinden uzanıp uykuya dalması isteniyor. Bu koşullarda normal hiçbir çocuk uykuya dalamazken narkoleptik çocuklar hep uyuyor. Uyku sorunlarıyla dikkat bozukluğu arasında yakın bir ilinti olduğu yönündeki kanıtlar giderek artıyor. Örneğin, 2002 yılında Michigan Üniversitesi uzmanlarından Dr. Ronald Chervin tarafından yapılan bir araştırma horlama sorunu olan çocuklarda dikkat bozukluğu ve hiperaktivite riskinin iki kat daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Cher Cumhuriyet DERGİ* I vin gerçekten de böylesi bir nedensonuç ilişkisinin olması durumunda, uykuyla ilgili sorunların sağlıkla ilgili çok ciddi bir durum yaratacağına dikkat çekiyor. Ne var ki, çok sayıda çocuk uzmanı uyku bozukluğunun ADHD'den kaynaklanmaktan çok, onun bir sonucu olduğuna inanıyor. UYKU APNESİNE DİKKAT! Peki, bu durumda anababalara düşen ne? Profesyonel bir yardım gerektiği kadar, yatak odasının yalnızca uykuya ayrılan bir yer olması ve fazla ışık almaması, düzenli uyku saatleri, gündüz egzersizleri gibi "uyku hijyeni" adı verilen ölçümler sorunun çözümünde etkili olabiliyor. Işık saçan bilgisayar ekranları uykuyu dağıtabileceğinden, bilgisayarın yatak odasının dışına yerleştirilmesi de bir çözüm. Önerilerden biri de çocukları her gece belli bir saatte yatırmaktan çok, sabahları sürekli aynı saatte kalkmalarını sağlamak.. Geceleri bir saat geç uyumalarına göz yummak herhangi bir sakınca yaratmazken, hafta sonları her zaman kinden üç saat geç kalkmalarına izin vermek beden saatlerinin her gün buna göre ayarlanmasına yol açacağından korkunç sonuçlar doğurabiliyor. Bunun için en uygun çözüm belli bir saatte yapay bir şafak vaktinin yaratılması. Bir başka yaygın sorun da uyku apnesi. Bu sorunu yaşayan çocuklarda horlamaya tanık olunmasa bile, bir saat içinde yaklaşık 12 kez uyandıkları ve bu nedenle de ertesi gün uykusuzluktan bitkin düştükleri görülüyor. Gündüzleri ve gecenin büyük bir bölümünde, yalnızca REM uykusu (düş görme) dışında, soluk alıp vermeleri normalmiş gibi göründüğünden, bu çocukların gün boyu sergiledikleri kötü performansın asıl nedeni genellikle gözden kaçıyor. Çocuklarda uykusuzluğun obezlikle ilintili olduğu ve çocukluğunda uyku bozuklukları yaşayanların erişkinliklerinde de benzer sorunlarla karşılaşabilecekleri de veriler arasında. Kısacası, uyku bozukluğu anababaların kesinlikle görmezden gelmemeleri gereken bir durum. • The Guardian'dan çeviren: Rita URGAN Imtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına tlhan Selçuk Genel Yayin Yönetmeni: tbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Mehmet Sucu Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Baskı: thlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna / Istanbul Idare Merkezi: Türkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34334 îstanbul. (0212) 512 05 05 Cumhuriyet Reklam (0212) 251 98 7475 / 512 48 30 *Cumhuriyet Gazetesi'nin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr