Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
24 NİSAN 2005 / SAYI 996 TOL, ŞİMDİ DE SAHNEDE îstanbul'dan Diyarbakır'a giden bir trende iki yolcu... Biri 68'li, diğeri 12 Eylül kuşağından. Yolculuk geçmişe, acılara ve gerçeğe... Mahir Günşiray, "şiir gibi" bulduğu, Murat Uyurkulak'ın ilk romanı Tol'u sahneye uyarladı... Özgür Erbaş urat Uyurkulak'ın ilk romanı Tol, Mahir Günşiray tarafından aynı adla sahneye uyarlandı. Tiyatro Oyunevi, yönetmenliğini dc Günşiray'ın yaptığı Tol'un prömiyerini "Devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi" alt başlığıyla Diyarbakır'da 4. Orhan Asena Tiyatro Festivali'nde yapacak. Günşiray'a Güven Ince'nin eşlik ettiği oyun, 9 ve 16 Mayıs'ta Taksirn Sahnesi'nde, 3031 Mayıs'ta da Oyun Atölyesi'nde izlcncbile cek. Günşiray ve Ince'yle, romanı, oyunu, Türkiye'de yeniden yükselen şiddeti ve darbeyi konuştuk. Yazar Murat Uyurkulak da romanının sahneye uyarlanması üzerine sorularımızı yanıtladı: Romanı seçme nedeniniz neydi? Mahir Günşiray: Son yıllarda okudu M ğum en güzel roman. Sadece bir roman da değil şiir gibi. Diline ve yaklaşınıına hayran oldum. Bizim için de kendi geçmişimizle doğrudan bağlantı kurduğumuz, belki de yaptığımız cn politik iş ol du. Geçmişle doğrudan bağlantı kurmayı zor ve tehlikeli görüyorduk. Tehlikeli derken sansür anlamında söylemiyorum; geçmiş o kadar yakın ki etrafımız hâlâ, iş kence görmüş, her şeyini kaybetmiş insanlarla dolu. Murat bu zorluğu roman da aşmıştı. Romanda hem 55'lerden 90'lara kadar insan manzaraları hem de politik geçmişimiz var. Bize, bu dili, bu dünyayı ve karakterleri kullanarak hakiki olmak düştü. Bu arada bir süredir hikâye anJatıcılığı üstüne çalışmak istiyorduk. Bu oyunla da bir romanın hikâye an latıcılığı biçiminde aktarılmasını dene miş olduk. Şair ve Yusuf'un yolculuk boyunca hikâyeleri oynamalan üzerine kurmaya çalıştık oyunu. Güven lnce: Yusuf un kendi geçmişiyle karşılaşması ve hesaplaşması, yüzleşnıesı oyunun temeli. M. Günşiray: Başta 12 Eylül kuşağı bir Yusuf u görüyoruz. Bu kişi, siyasi olarak kendinı ifade etmeye çalışsa da çok çabuk ezilmiş, umutsuzluğa, hiçüğe yönelmiş biraz. O, amaçsız, idealden yoksun kalnıış durumdayken gelen ve onunla ilışki kuran şairse bizim oyunumuzda yaşıyor mu ölü mü belli olmayan, şeytansı bir karakter. Yusuf u alıp bir geçmiş yolculuğuna çıkarıyor. Yusuf da bu sayede gelmişini, geçmişini, ecdadını, nerden gelip nereye gittiğini öğreniyor. Bu oyuna katılıp şairin anlattığı öyküleri oynayarak ona yardımcı oluyor. Tam unutmak isterken... Murat Uyurkulak ilk romanının sahneye uyarlanması konusunda şunları söylüyor: İlk romanınız oyunlaştmldı. Neler hissediyorsunuz? Memnunum, Tiyatro Oyunevi gibi muhalif ve yaratıcı bir ekip tarafından sahnelenecek çünkü. Üzgünüm, çünkü yıllarca uğraştığım, canıma okuyan bu kitapla bağımı artık asgariye indirmek istediğim, hatta bir nevi unutmak istediğim bir döneme denk geldi, Tol'u tekrar şahsi gündemime soktu. Oyun için yönetmenle nasıl bir çalışma yaptınız? Saaderce süren sorgulara maruz bırakıldım. Beş Tiyatro Oyunevi mensubu, her birinin elinde okunmaktan lime lime olmuş birer Tol, beni soru yağmuruna tuttular. Kimi zaman fikir teatisi veya teyidi, kimi zaman münakaşa biçiminde, konuştuk da konuştuk Sağolsunlar, tiyatrodan hiç anlamama rağmen, bana gözümde nasıl görüntüler canlandığını, kulağıma nasıl müzikJer çalındığını sorma inceliğini de gösterdiler. Sorularına yanıt vermek hiç kolay olmadı benim için. Oyun, sizin kurgunuzdan farklı olursa bu sizi üzer mi? Hiç üzmez. Zaten beni bu hayatta üzecek yegâne mesele, bayrağa saygısızlık yapılmasıdır! Ama gözde vatandaşlar, sözde vatandaşlara dersini verecektir elbet, o yüzden içim pek rahat! Yeni romanınızdan söz eder misiniz? Halen yazmaktayım. KORKU HAFIZASI VAR! 12 Eylül kuşağı hafızasız olarak tanımlanıyor. tzleyiciler açısından bir hafıza tazeleme olur mu sizce? M. Günşiray: Roman da oyun da birebir tarihler ve olaylar üstünde durmuyor aslında, ama birçok şcyi hatırlatacaktır kuşkusuz. Orneğin, 67 Eylül'ü anlatmıyoruz, o günlerde geçen bir sahneye tanık oluyoruz vc bu bize olaylarla ilgili ipucu verıyor ki bunların günümüzle paralellikler gösterdiğini düşünmek mümkün 2005'te de sokaklarda benzer görüntüler var, linç olayları, düşmanhk, yükselen milliyetçilik... Oyunda şairi 6O'lı yıLların mücadelesinin içinde görüyoruz. L Bir sonraki aşamada da 70'ler, 12 Mart, 12 Eylül var. G. lnce: 12 Eylül kuşağına hafızasız demek çok doğru olmaz. Tarih tarih bilmeseler de bedenlerinde bunun izini taşıyorlar. Yani sadece şaşkınlık, şapşallık durumu var, ama tüm tarihin izi bedeninde çizili. Bu açıdan hafıza, çok ilginç anlama geliyor oyunda. M. Günşiray: Aslında 12 Eylül'le birlikte sadece memleketin üzerinden postal geçmedi, aynı zamanda bir korku hafızası yaratıldı. Örneğin romanda Ahmet karakterı hafızasını yıtırıyor ve devletin içinde çalışan ve şairin ağabeyi olan Ismail diyor ki. "Ahmet, hafızasını yitirdiği için kurtuldu. Çünkü biz zaten hafızayı severiz. Unutturmak kadar hatırlatmak da bizim için önemlidir." Hafıza yaratmak yani hatırlatmak korkuyu da bir anlamda baki kılmaktır. Dolayısıyla 12 Eylül kuşağında, bütün toplumda olduğu gibi hafızasızlıktan çok korku hafızası baskın. Bugün bahar bayramını Taksim'de kutluyoruz deseniz kimse gelmek istemeyebilir, çünkü hafızasında 77'de ölen ya da ezilen insanlar var. Yazarla birlikte çalıştınız mı? M. Günşiray: Bize yardımı olur diye belirli aşamalarda metni okumasını istedim, ama bunu kabul etmedi. "Size güveniyorum nc ısterseniz yapın, isterseniz bir cümle kullanın" dedi. Böyle alçakgönüllü bir yazar çok az var yeryüzünde. Romanı oyunlaştırırken nerelerde zorlandınız? M. Günşiray: Kolaylıklardan başlarsak, uzun zamandır birlikte çalışan bir ekip olmanın büyük avantajı oldu. Güven'le birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Ayça yıllardır bizimle çalışıyor. Claude sahne tasarımcı ama projenin her yerinde emeği var. Uyarlamada da ben epeyce eleme yaptım. Hep birlikte okuduk, bu fazla bu eksik dedik. Hâlâ atacağımız ekleyeceğimiz yerler var. G. tnce: En büyük zorluk, eklemekten çok elemek oldu aslında. Çünkü hangi bölüme yazık edeceğimizin hesabını yapıyoruz. Yoksa oyun 5 saat sürecek... Siz kendi içinizde nasıl bir yolculuk yaptınız bu süreçte? M. Günşiray: Benim için hafıza tazelemesi oldu. Darbeleri yaşamış kişilerle göriiştük. Feza Kürkçüoğlu belgelerini, hatta birtakım nesnelerini verdi. Ümit Kıvanç'ın bizimle çalışması ve oyunun müziklerini yapması çok önemli katkıydı. G. lnce: Roman "Hatırlıyor musunuz devrim bir ihtimaldi ve bu çok güzeldi" diyor. Hatırlıyor musunuz, biliyor musunuz bunlar yaşandı... Benim için de bilgiden çok, o duygulan öğrenmekti. # Hem gözükara, hem alaturka... Özlem Altunok zen Yula'nın yazıp yönettiği "Gözükara Alaturka", ilk kez Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda sahnelendi. îstanbul'da bir evde, bir konsomatris, bir garson, duvarlara yazı yazan bir deli ve iki soyguncu arasında geçen oyununu Yula, "popart" bir iş olarak tanımlıyor. Kahramanlarını bir Yeşilçam parodilerine, bir bugüne, 12 Eylül'e, arabesk zamanlara, şiddet, öfke ve deliliklc taşıdığı oyunun nasıl bir komedi ye dönüştüğüne gelince... "Bu dönemin asık suratlı, vurdumduymaz, acımasız haline bir panzehir" diyor. Yula'yla aynı zamanda doğduğu kent olan Eskişehir'de konuştuk. "Gözükara Alaturka"yı Eskişehir Şehir Tiyatroları'na taşıyan nedir? Uzun bir aradan sonra ilk kez bir oyunu îstanbul dışında sahneye koyuyorum. Eskişehir, pek çok Anadolu kenti gibi tiyatronun Istanbul'a kıyasla zor koşullarda yapıldığı bir yer. Ama Eskişehir'i bu açıdan diğer şehirler den ayıran, insanlarının kültür sanat etkinliklerine verdikleri önem. Bu konuda belediyenin katkısı da yadsınamaz. Popüler öğelerle beslenen, zaman zaman sert ve hatta "müstehcen" bir oyun "Gözükara Alaturka". Eskişehir seyircisinin reaksiyonunu hesaba katmış mıydınız seçerken? Insan hayata sadece Istanbul'dan bakınca pek çok şeyi göz ardı ediyor. Oysa hayat hiçbir yerde aynı sürmüyor. Televizyon her yer de, insanlar artık konuşmaktan bile çekindikleri konuları, birliktc seyrediyor. O Her ne kadar klasik komedi anlayışından uzak olsa da, komik öğelerin en fazla olduğu oyununuz diyebilir miyiz bu oyun için? Doğru. Komedi, insanlara iletmek istediklerinizi rahat bir şekilde aktarmanızı, en sert eleştiriyi bile uygun bir dille yapabilmenizi sağlıyor. Bu oyunda kullandığım dil de, bu dönemin zehrine karşı, bir panzehir gibi. Oyunlarınızda zaman önemli bir malzeme. Geçmişle bugün bir arada. Bu oyunda da bugünün içinde etekleri uçuşan bir Ma rilyn Monroe fotoğrafı, eski plaklar, Yeşilçam parodileri vardı... Zaman kavramı ve tantmları üzerine çok kafa yoruyorum. Zaman, nasıl benimle oynuyor, beni yaşlandırıp başka bir yere götürüyor, o halde ben de zamahla oynayabilirim diyorum. Bu noktada, "zamanı bir yerinden kırmak, geriye çevirmek mümkün olsa, ne olurdu" demeye çalışıyorum. Zaman bir döngüye dönüşse ve bugünün gözüyle daha önce yaşananları izleyebilsek neyle karşılaşırız? Özen Yula'nın yazdığı ve yönettiği " Gözükara Alaturka" Eskişehir'de Özen Yula sahneleniyor. Oyun, alaturkadan arabeske, 12 Eylül'den bugüne 5 kişi aracılığıyla Peki, neden özellikle geçmiş, alaturka ve arabesk demek bu oyunda? Çünkü alaturka ve arabesk zamanlar yaşadık, yaşıyoruz. 1980'e kadar alaturka bir görgü anlayışımız vardı. Televizyonun tek kanallı olduğu o dönemlerde, siyah beyaz hayatlar insanları bu kadar özendirmiyor ya da çöplüğe dönüştürmüyordu. 12 Eylül sonrasında, hayatla beraber, alaturka hayatlar da kesintiye uğradı. Bu söyledilderimden alaturkayı ve arabeski iyi ya da nostaljik anlamda kullandığım anlaşılmasın. Ben üJkeye dair yaşanmışlıkları hep beraber hatırlayalım istedim. Oyunun hareketli ve ritmik bir yapısı var. Bu da bugünle ilgili bir kurgu muydu? Oyun, kabaca çifte standart ahlak anlayışımızı gülümseyerek sorgulayan bir oyun. Hareket de burada devreye giriyor. Seyirci hem yaşadığı günün ritmiyle, hem de geçmişe dönerek bu karşılaştırma içinde kendine yakın şeyler buluyor. Bu ritmi vermek de dekor, kostüm, gibi pek çok etkenin de önemi var. Sırada yeni bir oyun ya da kitap var mı? Evet, 4 yıl aradan sonra " Vücudumda Misafir" adlı bir öykü kitabı geliyor. Geçmişte yaşayan birtakım kahramanların başlarından geçen olayları kendi ağızlarından anlatacakları bir hikâyeler bütünü. Bir de tstanbul Tiyatro Festivali için düşündüğümüz bir proje var. Bernard Marie Koltes'in bir oyununu yönetmeyi istiyorum.f bağlanıyor.