Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 NlSAN 2005 / SAYI 994 Yatak odasındaki eter Kendimizi en özgür hissettiğimiz, mahremimiz saydığımız yatak odasında aslında yalnız değiliz. Devlet tüm yasa ve yönetmelikleriyle ön sıralarda, falcılar, kozmetikçiler ve akademisyenler daha arka sıralarda oturmuş bizi izliyorlar. Peki bu kalabalığın içinde birbirimizi ne kadar tanıyoruz? Sorunların kaynağını bulabiliyor muyuz? N. Ekrem Düzen atak odası, hayalet dolu bir mekândır. Perdeler ve kapılar, yalnızca içeriye daha fazla hayalet girmesini değil, içeridekilerin de dışarıya çıkmasını engeller. Oysa biz, en çok orada kendi başımıza olduğumuz duygusuyla bırakırız kendimizi birbirimizin kollarına. Oysa bizi bir çift değil, onlarca kol sarmalar. En derin özgürlük alanı saydığımız yer, geçmişin ve geleceğin hayalet ten parmaklıklarıyla kuşatılmış bir hücredir. Gelenek ve ahlak öteden beri yatak odasının demirbaşları olageldi. Hukuk ve genel idare de kurumlaşmış dizgeler olarak gelenek ve ahlakla hep kolkola bulundu. Zaman zaman "devlet yatak odamıza kadar giriyor" diye muhalefet ederken aslında bir tür otoritenin daima orada olduğunu yeterince hissedemedik. Yatak odası halkı bu kadarla sınırlı olsa iyi. Yakından bakarsak 'duyan gelmiş' diyecek kadar çok çeşitlilikte ahali görürüz: Şeref tribünü ve localar zaten "otorıteler" tarafından sezonluk kapatılmıştır. Doktorlar, eczacılar, diyetisyenler, kozmetikçiler, iç çamaşırcıları, dövmeciler ve piercingciler kapalı tribünde oturur. Eski açık tribünde eski sevgililer, yeni açıkta muhtemelleri vardır. Basın tribününün bir yansında yönetmeninden oyuncusuna Hollyvvoodcular, diğer yansında öteki medya mensupları bulunur. Sizden urnudu kesenlerle sizin umudu kestikleriniz kale arkalarında yerlerini almıştır. Nihayet numaralı tribünde bir grup akademisyen (antropolog, nörolog ve psikolog) ve bunların aralarına sızmış bir kısım falcı, üfürükçü ve muskacı vardır. Tümüyle kişisel, mahrem ve özgür addettiğimiz bir alanın bir ilişkininbu denli işgal altında olduğunu düşünmek ürkütücü olabılir. tnsanın içinden ret sesleri de yükselebilir. Ama bu reddediş, eşlerin birbirine hakeın olduğu, seyirciye oynanan bir ilişkinin, esasen kalabalıkta yapılan toplu bir faaliyet oldıığunun inkârıdır. Her ilişkinin iklimidir bu: Bir yanda o, diğer yanda siz ve cemaatleriniz. tlişkide çıkan sorunları da bu iklimde olan bitenden yola çıkarak anlamak gerek. Genel eğilimimizin, ilişkideki sorunları, nereden geldiğine fazla odaklanmadan diğerinin üzerine yıkmak olduğunu söylemek abartılı olmaz. Böyle davranmamızın nedeni, kalabalık içinde bir ilişkide olduğumuzu sıklıkla göz ardı etmektir. Bir ahbap ziyareti tatsızlık çıkmasına vesile oluyorsa cemaatlerarası uyuşmazlıklaıa bakmak gerekir. Başkaları olmadan, birlikte sinemaya gitmek veya tatile çıkmak tatsızlığa yol Y açıyorsa kişisel tercihlerdeki uyumsuzluklara dikkate etmelidir. Yeni bir eşya alımında, bir eşyayı kullanma biçiminde, gelecek planları yapmakta veya para harcamakta tatsızlıklar yaşanıyorsa "etrafın" etkisine yakından bakmalıdır. Bunların ikisinin hatta üçünün birbirine karıştığı durumlar daha çoktur. Ancak böyle bir sap saman ayrıştırması yapılamıyorsa, harman yığınının içinde düğüm olmak kaçınılmazdır. Hangi sorunun hayaletlerden veya seyircilerden kaynaklandığını ayrıştırabilmek ilişkiyi gerçek ikı insan ilişkisine benzetebilecek yegane anlama düzeyidir. Aksi halde ilişki sizi kendine fena halde benzetebilir. Neyin diğeıinden kaynaklandığı ve neyin kaynaklanmadığını ayrıştırmada tembellik ederseniz bu tembellik misliyle size de yönelecektir. NASIL İYİ SEVGİLİ OLUNUR! Nihai olarak hepimizin sevilme, beğenilme, takdir edilme ve yalnız olmama gibi temel ihtiyaçları var. Bu ihtiyaçlarımızı en çok karşılayan ilişki biçimi, adına yakın duygusal ilişki dcdiğimiz eş ya da sevgili ilişkisi. Eşinizin ne zaman tek başına, ne zaman kalabalıkla birlikte olduğunu bilmek ilişkinin selametinin birinci koşulu. Ben bununla uğraşamam diyorsanız, hazır mamul sevgili tiplerinden birine razı olacaksınız. Nasıl olsa, ilişkideki diğer kişinin beden ölçülerinden saç rengine, eğlenme biçimlerinden yeme alışkanlıklarına, duruşundan bakışına hemen her özelliğinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili tarifnameler uçuşuyor dört yanda. Bu tarifteki bir sevgilinin tam da kendinize uygun, son derece özgün ve "özel" olduğuna inanabilirsiniz. Öte yandan, "ıyi sevgili nasıl olunur" reçeteleri de pek revaçta. Bu reçetelerden birini de yine kendinize ait ve özel addedebilir, böylece kendinizi, hayalinizdeki tarife uygun bir tarit haline getirebilirsiniz. Böyle bir sevgiliyi çıplak bırakabilmek için kaç kat soymak gerekir? Tarifnamesinden sıyırdığımız bir insandan ya da kendimizden geriye ne kaür? Geriye bir şey kalmıyorsa biz neyi sevdik, neyi sevmeye çalışıyoruz? Hayaletlerle tarifnameler arasından çıkış yok mu? Hayaletlerden kurtulmanın, kendine ve birbirine oynamanın, tarifname soymaktan kurtulmanın yolu perdeleri ve kapıları açık bırakmaktan geçiyor. Kendisini reklam afişlerine benzetmemiş insanları keşfetmek, mümkünse onlarla birlikte yeni şeyler icat etmek hem hayaletleri hem de tarifnamcleri hayal kırıklığına uğratnıaya yeter. Bırakın hayaletler tarifnameleri yesin. Siz bir dahaki seçimde oyunuzu kapısız ve penceresiz sevişme vaat edenlere verin. • ekremd@sabanciuniv.edu Görse Şanatlara arklı Bir Bakı Akbank Yayınlarf nın Türkçeye kazandırdığı yeni bir eser; Edward LucieSmith'in "20. Yüzyılda Görsel Sanatlar" isimli yapıtı. Görsel sanatlarla ilgilenen herkes için kaynak kitap niteliğindeki bu eserin diğer sanat tarihi kitaplarından farklı olarak en önemli özelliği, kapsadığı dönemin toplumsal, tarihsel, düşünsel olay ve akımlarının görsel sanatlarla etkileşimlerini incelemesi. Resim, heykel, fotoğraf, grafik sanatlar ve mimarinin hikâyesinin on yıllık periyotlara bölünerek ele alındığı kitapta ayrıca, kendi dönemleri içinde önemli yer tutan yirmiden fazla'anahtar eser'in analizi de yer alıyor. , 20. yüzyıl görsel akımlarını, oluşumlarını dikey ve düşey eksenlerde işleyen, irdeleyen ve çözümleyen kapsamlı bir kaynak kitap özelliğiyle Akbank tarafından Türkçeye kazandırılan "20. Yüzyılda Görsel Sanatlar", tüm sanatseverlerin başucu kitaplarından biri olmayı hak ediyor. Cumhuriyet DERGİ* Imtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına llhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: tbrahim Yıldız Btlitör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Mehmet Sucu Yayımlayan: Yeni Giin Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Baskı: Ihlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna /İstanbul Idare Merkezi: Türkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34334 istanbul. (0212) 512 05 05 Cumhuriyet Reklam (0212) 512 41 19 / 512 48 30 512 47 78 ''Cumhunyct Gazetesı'nın parasızpazar ekıdır. Yerel sürclı yayın cumdergi@cumhuriyet.com.tr 20. YÜZYILDA GÖRSEL SANATLAR 4A4 25 2 r j www.akbank.com Akbank Yaymları / Fiyatı:125.YTL Edvvard LucieSmith (Axess Kart sahiplerine % 20 indinm uygulanacaktır.) AKBANK