14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 Emir Kusturica'nın son filmi "Bir Mucizedir Yaşamak" gösterimde. Filmin mekânı yine Bosna ve aşk. Kusturica, filmin baş karakteri Luka ile kendisi arasında benzerlikler kuruyor, örneğin ikisi de savaşın çıktığına inanmakta zorlanıyor... Yönetmene göre dünyadan eksilen şey umut, ölüm ise artık sıradan bir olay... ilm savaş yıllannda Bosna'da geçiyor. Romantik komedi. Aşkı ve oğlu arasında seçim yapmak zorunda kalan Luka'nın çelişkileri üzerine kurulu. AItın Palmiye'ye aday gösterilen filmin yonetmeni Emir Kusturica. Yönetmenle yapılmış, bir internet sitesinde yer alan röportajı yayımlıyoruz : "Bir Mucizedir Yaşamak" yıldızları karşılaşan âşıkların hikâyesi. Luka ve Sabaha'yı modern çağın Romeo ve Juliette'i olarak görebilir miyiz? Bir anlamda evet. Underground'u yaptığımda Peter Handke film konusunda çok hevesliydi vq yapılmamışı başardığımı, Marx kardeşlerle Shakespeare'i bir araya getirdiğimi söyledi. "Bir Mucizedir Yaşamak"ıgördükten sonra bana şöyle dedi: Bu defa daha çok Shakespeare. Bence kahraman Luka'da, Shakespeare tarzı ikilemler var. Asla rehine alacak birisi olmamasına rağmen, Luka'nın bir rehinesi var. Bu rehine'ye âşık oluyor. îkilem, oğlunu geri istiyorsa onunla takas etme zorunluluğu. O ne yapıyor? Kıza âşık, ama aynı zamanda oğlunu da seviyor. Savaş sırasında olanlar Shakespeare F tarzı ama ben kendi bakış açımdan yaklaşmaya çalıştım. Demek Balkanlar'ın tamamı bir film seti? Kesinlikle. Balkan içerikli bir Shakespeare ikilemi yarattığınızda, bu Danimarka veya tngiliz bağlammdaki gibi olmuyor. Her zaman biraz daha putperest. Örneğin senaryonun ilk taslaklarında Jadranka bir opera sanatçısı değildi ama bazı şeyleri değiştirdim ki insanları çılgınca davranacak başka bir dünyanın parçası yapacak eksantrik bir durum yaratayım. Ve ayrıca bu tarihsel bir gerçek. Balkanlar yetenekli insanlarla dolu. Ama ne zaman topluma karışmaya çalışsalar uymuyor. ^ Kendinizi Luka ile özJ deşleştiriyor musunuz? / Hem de çok. Onda / hoşlandığım şey aşka balıklama dalmaması. Çok daha eski kafalı. Bu kadınla ' bağlantısını askıya alıyor, çünkü oğlunun döndüğünü görmek istiyor. O çok fedakâr bir insan. Ben de öyleyim. Kadma adım adım yaklaştığını gördükçe sanki temelde ben oymuşum gibi geliyor. Ben de böyle yapardım. Luka savaşın başlamak iizere olduğu fikrine karşı koyuyor. Bu bana da oldu. Savaş başladığında Paris'teydim. Savaşın ilk 40 gününde inanamadım. Belki beynimde bir gecikme oldu. Şu eski kameralar gibi, kımıldadığında orada olan resim değişmez. Savaşın devam ettiğine inanamıyordum. Gelmekte olanları fark edemeyen büyük bir Yugoslav kuşağı vardı. Luka onlar gibiydi. Bunun iyimser bir film olduğunu söyleyebilir misiniz? Luka aşk perspektifini açtığı için üzücü bir iyimserlik diyebilirim. Bugün başka her şey berbat durumda. Kötümser olmamız gerekmez, ama gördüklerimiz konusunda gerçekçi olmalıyız. Geçen asır savaşlar ve çatışmalar asnydı ama şu andakinden daha fazla umut vardı. Bence sanki ölüm her gün karşılaşılan sıradan bir şey oluyor. Yaşadığımız bu dünyada, ütopya olmadan, kendi ütopyamızı inşa etmeliyiz, çünkü kurtanlan her ruh bizim için bir kazançtır. Filmde savaş konusunda söylemek istediğiniz bir şey var mıydı? Vardı ama tamamen farklı açıdan. Bu ulus haklı, bu haksız, bu saldırgan, bu değil söylemlerinden olabildiğince uzak kalmaya çalıştım. Bu aptalca çünkü sorunu çözmüyor, sade Yönetmen Emir Kusturica... ce donduruyor. Ve zamanı geldiğinde sorun dondurulmadan önceki haline geri dönüyor. Bu film savaşta geçiyor ve bence savaşın arka planını daha da ideolojik yapıyor, çünkü çok pis bir savaştı. TV'de gördüğünüz hiçbir şey değildi. O kadar yüzeysel ve yönlendirilmişti ki inanamıyordunuz. Ben insan tepkilerinin daha derinine inmeye çalışıyorum. Bu çerçevede bir aşkfilmiyapmak zor muydu? Çok zordu çünkü bu film benim için büyük bir sınavdı. Iki kişi ile ilgili bir film yapmayı biliyor muyum? Birçok büyük sahne çekerek başladım. Sonra kendime şöyle dedim: Tamam yeterince yaşlısın, yeterince olgunsun, bunu yapmaya çalışmalısın. Ve fark ettim ki beceriyorum. Zordu, ama iyi bir meydan okumaydı. însanlar, eski tarz bir film yapıyorsun dediler. Ben buna kimin suçlu olduğunu, kimin olmadığını anlatacağımıza, duyguların altını çizdiğimizden "çok eski tarz modern bir film" diyorum. Bu, Batı dünyası için Bosna savaşında çok revaçtaydı. Savaşı mı yoksa aşkı mı çekmek daha kolay? Değişik türler ama bu film ikisinin kanşımı. Bazı savaş sahneleri var, a ma çok kısa. Içeriği göstermek ve samimi sahnelere güç katmak için. Bu çok zor. Eğer geniş bir kitle tarafından anlaşılmak ve filmin ruhunu bir bütün olarak tutmak istiyorsan bu en büyük meydan okuma, çünkü filmini insanlara açıyorsun ve karakterlerinde kendini bulmanı sağlayan organikliği ve sağlam değerleri kaybediyorsun. Coliseum'un kanla dolu olduğu Roma çağına bugün dönmek gibi. • IŞIL ÖZGENTÜRK'ÜN KURDUĞU FİLM ATÖLYESİ 3. YILINDA 'Herkes film yapabilir' Gözde Gündoğdu adıköy'de "Herkes Film Yapabilir" adlı bir atölye var. Senaryo yazmaktan montaja bir filmin yapımını öğrenebilirsiniz. Atölyenin kurucusu yönetmen Işıl Özgentürk. Çalışmalarını anlatıyor: Bir film atölyesi kurmafikrinasıl oluştu? Kadıköy bölgesi kültür düzeyi oldukça yüksek bir bölge ve bu bölgede belediyenin 10 yıldır devam eden danışma merkezleri vardı. Dil kursları, bilgisayar kursları, takı kursları gibi.. Buralarda insanlar değişik konularda eğitim alıyorlar ve hayata atılıyorlar. Biz de "bir film atölyesi kuralım" dedik. 2001 ydmda "Herkes film yapabilir" sloganıyla atölyemizi açtık. Burası Türkiye'de yerel yönetimin bünyesinde olan ilk film atölyesi. O yüzden de çok önemli bir girişim olıığunu düşünüyorum. K Atölyenin amaçları neler? Bizim amacımız insanları meslek sahibi yapmak ve çektiğimiz kısa filmleri gösterebilmek. Atölye'de öğrenci olabilmek için ön koşullar var mı? Bu atölyenin en önemli özelliği bir sivil girişim olması. Yani burası bir okul değil. Kimseye diploması ya da mesleği sorulmuyor. Benim öğrencilerim arasında heykeltıraş, ressam, şair, iletişim fakültesi öğrencisi, Bilgi Üniversitesi mezunları, mühendisler var. Her meslekten her türlü insan gelebilir. Tek koşul var; o da her türlü eleştiriye açık olmak ve bu işi yapmayı gönülden istemek ve bunun için çalışmak. Kaç öğrenciyle başlamıştınız? Şimdi kaç kişi oldunuz? İlk 25 kişiyle başladık. Ikinci yıl bu sayı 75, üçüncü yıl 118 kişiye çıktı. Bu yıl için de şimdiden 60 öğrenci var. O yüzden bu 4 ı sene öğrencileri mülakatla almayı düşünüyoruz çünkü ben artık bütün derslere yetişemiyorum, öğrencilerim yardımcı oluyor. Ne tarz çalışmalar yapiyorsunuz? Bir filmin temel öğesinin senaryo olduğuna inanıyorum. O yüzden en çok senaryo yazımı üstünde duruyoruz. Workshoplar da var. İlk sene Nâzım Hikmet ile ilgili bir çalışmamız oldu. Çıkan 17 senaryoyu Kadıköy Belediyesi sayesinde bir kitap altında topladık. îkinci yıl "terör ve savaş" konulu kısa filmler çektik. Bu filmlerin gösterimini 40. Uluslararası Altın Portakal Festivali'nde yaptık. Üçüncü yılda da belgesel filmler çektik. Iki öğrencim festivallerde senaryo ödülü kazandı. Mühendis olan bir öğrencim depremi anlatan bir film yaptı, onun filmini beton üretimi yapan firmalar satın aldı ve bir öğretim filmi olarak kullanıyor. 4 / Ekonomik olarak film yapmak pahalı bir iş. Nasıl çözüyorsunuz bu problemi? Film yapmak pahalı bir iş, fakat dijital tekniği keşfettikten sonra film yapma işi (özellikle kısa film) son derece kolaylaştı. Ayrıca Kadıköy Belediyesi'nin yardımlarmı göz ardı edemeyiz. Öğrencilerden de ayda 20 milyon gibi cüzi bir yardım alıyoruz. Ders programı nasıl? Dersler haftada iki gün, ikişer saat, ama film çekimi zamanlarında iki günü geçiyor. Kurslar haziranın sonuna kadar devam ediyor. Yaz aylan içinde de çekimler yapılıyor. •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear