Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Beyoğlu’na tanıklık:
Anılardan geçmek, anılarda yaşamak!
endini yazmak, kendini anlatmak düşüncesi ak- cımızın gençliğindeki gözlemleri, o döne- tırlananlar. Hotel Tokatlıyan, bu hatırla-
lıma her düştüğünde, Shakespeare’in “Size Na-
me dair hatırladıkları yukarıda imliğim gi- nan mekânlar içinde bir simgedir adeta.
K sıl Geliyorsa” oyunundaki o ünlü tiradı hatırlarım: bi, kapsamlı bir özyaşamöyküsüne konu
Yolu oradan geçmeyen, oraya dair anısı
“Tümüyle bir sahnedir yaşam” diye başlayan Jaques’ın edinecek kadar zenginlik içerir.
olmayan yok gibidir!
tiradında insan ömrünün yedi döneminden söz edilir. Eğer Talu’nun hatırlayan ve hatırlatan bir
İmlediğim gibi Umur Talu’nun anı-ta-
bir gün kendinizi yazmak, anlatmak isterseniz bu yedi bakışı vardır. Ailesinin üç kuşaklık tanık-
nıklık, hatırlama-bilme biçiminde yazdığı,
dönemi anlatmalısınız öncelikle. Bunun da ancak hatır- lık öyküsüyle kendisine eşlik eden biri-
“bohem bir rehber” diye de nitelendirdiği
layarak yazılabileceğini söylemek isterim. kimini de buna katarsak o buluşturduğu
Beyoğlu kitabının göndermelerindeki yo-
Gazeteci Umur Talu’nun Edebî ve Edepsiz Beyoğlu: insan hikâyelerinin yansımalarında yaşa-
ğunluk başlı başına bir dizi romanlık mal-
Bohem Bir Rehber (*) kitabını okurken ister istemez ma kültürünün derin izlerini buluruz.
zemeyi içeriyor.
Shakespeare’in bu “çağ” benzetmesi geldi aklıma. Ta- Diğer bir adıyla Cadde-i Kebir bir dö-
Eğer bir gün Beyoğlu’nun bohem ta-
lu, asıl yazılabilecek bir otobiyografik anlatının, bence, nemin simgesidir adeta. Yolu oradan
rihinin romanı yazılacaksa eminim ki bu
satırbaşlarını yazmış kitabında.
geçmeyen İstanbul’da yaşıyorum diye-
kitap bir “rehber” olacaktır.
Mekân hatırlatır. Ne yazarsanız yazın, bir mekânın mez! Pasajları, sinemaları, tiyatro salon-
Yaşanan, okunan, hatırlanan, gözlem-
hafızasına doğrudur yolculuklarınız. Umur Talu da öyle ları, pastaneleri, barları, apartmanlarıyla
yapıyor. “Tarihçe değil yaptığımız” derken de bunu im- bir adadır Beyoğlu. lenen ve aktarılan bilgilerin ışığında yazı-
liyor aslında. Okuru “zaman tüneli”nde yolculuklara çı- İşte Umur Talu’nun okurunu gezindir- lan bu kitabın içeriğinin bu denli zenginli-
karırken genişçe bir mekân adası haritası çiziyor. diği bu “ada” kentin başlı başına kültür sanat merkezi-
ğini, o kültür adasının nasıl bir “miras” olduğu gerçeği-
Bu haritanın başlama noktası 1850’lerin Beyoğlusu. O dir. Hatırlattığı adların birbirine yakın duruşlarına ev sa-
ni şöyle dile getirecektir Talu:
tarihten 1950’lere kadar uzanan 100 yıllık bir gezintiye hipliği yapan bir “ada”:
“Anlattığım Beyoğlu, tamamen benim Beyoğlu’m da
büyük dedesi (Recaizade Mahmut Ekrem, 1847 / 1914), “İstiklâl’de, Luvr Apartmanı’nda, adeta bir sanat-
değildi. Benim olan vardı, benim olan var. Çocukları-
dedesi (Ercüment Ekrem Talu, 1886 / 1956) ve babasıyla
çı müzesi gibi ikamet etmiş Baylan’ın o devirlerdeki sa-
mın var. Benim bambaşka türlü olan, bir ‘genesis’ gi-
(Muvakkar Ekrem Talu, 1909 / 1963) bir yolculuğa çıkar. natçılarına belki bir selam edersiniz, şimdi benzerle-
bi olan Beyoğlum var. En azından ölünceye kadar. Bi-
Yakınlarla, kayıplarla, hatırlanan ve unutulanlarla ya- ri gibi ‘giyim kuşam, alışveriş’ mekânı bir mağazanın
nalar kadar duyguların da mirası olmalı. O miras he-
pılan bu yolculukta başka bir Beyoğlu’nun hafızasına önünden geçerken.
pimizin. Kitaplarını okuduğumuz, tablolarını gördüğü-
tanık oluruz. Siz görmeseniz de Cemal Süreya, Attilâ İlhan, Peya-
müz insanların; hâlâ öyle böyle yaşayan, kimi dirilen,
1950’lerdeki çocuğun gözünden Beyoğlu’nun ha- mi Safa, Basınköy’den çocuğun komşusu Orhan Ke-
kim teslim olan, kimi artık var olmayan binaların, silinen
fızasına doğru bir yolculuğa çıkarız. Gezinilen / ha- mal, Milliyet’te birlikte çalıştığı Ahmet Oktay ile Orhan
mekânların ruhunun mirası.” (s. 96)
tırlanılan mekânlarda kimler yoktur ki; Yahya Kemal Duru; ille de Behçet Necatigil, Tezer Özlü, Demir Öz-
Umur Talu, bize, bir kent hafızası sunar. Ama inanıyo-
Beyatlı’dan Yakup Kadri Karaosmanoğlu’na, Cahide lü, Ülkü Tamer, Asım Bezirci, Fikret Adil, Fikret Hakan,
Sonku’dan Ahmet Hamdi Tanpınar’a… Asaf Çiğiltepe, Ömer Uluç, Yılmaz Gruda, Fethi Naci, rum ki ailesinin kuşaklararası öyküsünü yazması için bir
“Neden Beyoğlu” sorusunun yanıtını verebilecek bir Yüksel Aslan, Ferit Edgü, Demirtaş Ceyhun, Hilmi Ya- adım bu kitap. Hatta, bence, ona bir sorumluluk yükledi-
öykü zenginliğinden söz eder Talu. Adeta kentin kalbi-
vuz selamlar sizi. 1950’lerin ‘Maviler’i… ‘Baylancılar
ğini de söylemeliyim. O “edebî ve ebedî miras”ın öyküsü-
dir burası. Akımı’nın akıp gidenleri…” (s. 25)
nü yazması için bir işaret fişeğidir burada tüm yazdıkları.
Yaşayanların yaşattıklarında da görüp gözleriz bunu. Talu, insan hikâyeleriyle birlikte mekânların yaşayan
Yaşama ve yazıya konu olmuş, birçok olayın tanıklığı- dilden dile aktarılan öykülerini de taşır bugünü. Büyük (*) Edebî ve Edepsiz Beyoğlu: Bohem Bir Rehber,
nı yapmış bir yaşama adasıdır anlatılan. Öyle ki anlatı- dedenin, dedesinin yaşadıklarına dönüktür burada ha- Umur Talu, Literatür Yayınları, 109 s., 2025.
Sevgili Pertev Ağabey ilişkin önemli sına 1960’lar- Boğaz’da Kara Gölge-
Sevgili Oğuz Kardeş - veriler içeren da son verme- ler / Nevra Bucak / Art-
Pertev Nail Boratav ve shop Yayıncılık / 144 s.
kitap, Türk sinin yanı sıra,
Oğuz Tansel Mektup- kültürü, ede- bilim dünya-
“Bu vatan çok güç şart-
laşması / BilgeSu Yay. biyatı ve halk sında simülas-
larda yeniden bizim oldu,
VİTRİNDEKİLER
/ Kolektif / 240 s. bilimi araş- yon kuramları,
değerini bilmeliyiz, Ali’m.
tırmaları açı- karmaşıklık bi-
Hiç kolay kazanmadık,
Kitap, Türk halk bilimi ça-
sından tarihsel birer belge niteliği de taşı- limi ve kendiliğinden örgütlenme alanla-
ne kadar çok şehit verdik
lışmalarının bağımsız bir
yor. Tamamına yakını Arap harfleriyle ka- rını ortaya çıkardı. Bazılarının “postmo-
kimbilir, ne kadar çok.
disiplin olarak kurumsal-
leme alınmış mektuplar, titiz bir çalışmay- dernizm” veya “yapısöküm” olarak ta-
Artık o günleri hatırlamak istemiyorum,
laşmasına öncülük eden Pertev Naili Bo-
la Latin harflerine aktarılmış; inceleme bö- nımladığı, bazılarının Üçüncü Kültür de-
ama yeniden böyle bir duruma düşme-
ratav ile şair, yazar ve halk bilimi araştır-
lümüyle de kitaba daha işlevsel bir nitelik diği bilimdeki bu değişimin metaforları
mek için de bağımsızlığımızı nasıl kazan-
macısı Oğuz Tansel arasındaki mektup-
edebiyat ve sinema dünyasını da etkile-
kazandırılmış. Böylece bilim insanı olarak
dığımızı hatırlamak, hatırlatmak zorunda-
laşmanın metinlerini ve bunlar üzerindeki
di. Prof. Dr. Gediz Akdeniz, kitabında bu
Boratav’ın, sanatçı ve araştırmacı olarak
yız. Gençlerimize, çocuklarımıza anlat-
genişçe bir incelemeyi içeriyor. 1930’lar-
metaforik etkilerin edebiyat ve sinema
da Tansel’in biyografilerindeki olası boş-
malıyız. Onlar da öğrensinler, anlasınlar.”
da Boratav’ın öğretmen, Tansel’in de öğ-
lukların doldurulmasına katkı sağlanıyor. dünyasında birer paradigma olarak orta-
Romandan... Boğaz’da Kara Gölgeler’in
renci olduğu Konya Erkek Lisesinde ya-
ya çıkışlarını ele alıyor. Bu paradigmala-
kahramanlarından Ayşe Aliye’nin, nişan-
Edebiyat ve Sinemada
kınlıkları, zamanla “ağabey-kardeş” diye
rın temelleri üzerine kısa bilgiler verirken
lısı Binbaşı Ali Kerem’e söylediği bu söz-
Kaos Karmaşıklık ve Zu-
hitap ettikleri güçlü bir dostluğa dönüş-
bu dünyalarda nasıl bir dile dönüşmüş
leri vurgulayan Nevra Bucak, yeni roma-
hur / Gediz Akdeniz / Be-
müş ve yaşamlarının sonuna değin sür-
olduğunu kült örneklerle anlatıyor. Öner-
nını bu düşünceden yola çıkarak kaleme
yaz Baykuş Yay. / 96 s.
müştür. Bu dostluğa tanıklık eden mek-
diği Kaotik Farkındalık Simülasyon (KFS)
aldığını belirtiyor. Kurtuluş Savaşı’mızın
tuplar, yazarlarının özel yaşamlarından
Kaos Kuramı, bilgilen- kuramıyla, bu gelişmelerden esinlenen
ne zorlu koşullarda kazanıldığını, yeni-
hareketle 1950’lerden 90’lara uzanan meyi kendi iktidarına gö- yazarların ve sinemacıların nasıl yeni bir
den o işgal günlerine dönmemek için ba-
yaklaşık 40 yıllık dönemden de kesitler re programlayan meka- dil arayışı içinde olduklarını göstererek ğımsızlığımızın değerini bilmemiz gerek-
sunuyor. Kimi çalışmalarının arka planına nikçi aklın hegemonya- yeni ufuklar açıyor. tiğini daima vurgulayarak.
12 13 Mart 2025