26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

BÜLENT GÜLDAL’DAN 14 KİTAPLIK ‘TOPLU ŞİİRLER’ ‘Ömrüm denize koşan bir şiir atı sanki; bir yanım dağ, diğer yanım deniz ve az ötemde adalar!’ Şiir ve kültür-edebiyat üzerine denemeleriyle, yaşadığı yörelerin, çocukların çok yakın bir yazar dostudur Bülent Güldal. Tevazu ya da üst şiirsel farkındalık evrenin kıyısında ama şiirin tam ortasında, sözün kanatlarıyla da Kazdağı yükseklikleri neler söylüyorsa o sözlerin zirvesinde konumlamıştır kendisini. “Mekân” değil “zaman” şairidir daha çok. Yer değil, “hep”lik, “devamlılık” ustasıdır. Bitmeyen şarkılarla çağından zerre kopmayan ve gelecek zamanlara da ışık veren bir ses... Bülent Güldal’ın 1979-2023 yılları arasında toplam 44 yıllık şiir serüveni ile birikimini sunan ve üzerine söyleştiğimiz Toplu Şiirler’i (Kafekültür Yayıncılık) şu kitaplarından oluşuyor: “Dördüncü Cemre, Durgun Sis, Sabaha Biriken, Anası Okyanus, Yağmurkuşunun Türküsü, Şiirtüven Sofrası Ezgileri, Şakayık Şelalesi, Şehlâ Menekşe, Zambak Kapısı, İçli Bir Türküdür Ömür Güz Dallarının Dilinden, Beton Ağaçlar Altında, Yağmur Salkımları, Göz Masalı, Aşk Sesli Orkestra”. kavluya baktığımda sınırsız derinlikle konuşuyor gibi- HALİL GÖKHAN yim. Bu durum yaşama gücü veriyor bana. Farkında olmadan belki de yeni yeni tanımlamalara gi- “Dil vermez derinlerin uğultusu / sığ sularda rişiyorum. Bu durumu bir şiirimde şöyle dile getirmiştim: kulaç atanlara / Kayıkçıları severim de / derin deniz “Dil vermez derinlerin uğultusu / sığ sularda kulaç atanlara kaptanlığıdır işim” Kitaptan... / Kayıkçıları severim de / derin deniz kaptanlığıdır işim”. n Nereye gittiğimizi bilemeden yolculuğa övgüler di- n Bugün Ankara’yı yad ettik seninle. Bir kitap hac- ziyoruz şiirde, edebiyatta. Sanki en genel anlamıyla ya- minde tuttu konuştuklarımız. zarlar daha uyanık olmalı… Yani uykusuz yolculuklar. Evet, Ankara benim için bir edebiyat okulu oldu. 1980 ya- Ömür denilen yolculukta kimi zaman öfkeli, kimi za- zında, 26 yaşımdayken girdim başkentin kapısından. Benim man aşk ile doluyuz. Yaşadığımız coğrafyanın, toplumun için caddeleri, sokakları kâğıt kokan, kitapların çiçek açtı- rüzgârlarına göre biçimleniyor sanki duygularımız. Geç- ğı bir coğrafyaydı o yıllarda Ankara. Zafer Pasajı’na girdi- tiğimiz yolların derinliğini bildiğimiz oranda, olması ge- ğimde çıkmak istemezdim. Kitapçıları dolaşır, yeni yayın- rekene dair yorumlar yapabiliyoruz. ları, dergileri izlerdim. Pasajın bir yerinde küçük bir çay Sunulanı reddetme becerisini bilgimiz oranında kaza- ocağı vardı, ayaküstü sohbetlerin vazgeçilmez mekânıydı. nıyoruz. Neyin ne olduğunun ayrımına vardıkça, sorgu- Bir de, Sakarya Bira Parkı’ndaki Han Piknik ve Expres lamalarımız başlıyor. Kendi adıma şiirimde durum böy- Piknik’te geçen sohbet dolu geceleri anımsıyorum; Sivas le. Örneğin şu dizelerimde Tanrı’nın, toplumun nasıl bir Yangınında (Madımak) katledilen Behçet Aysan’ı, Asaf karmaşa içinde buluştuğu gerçeği var: Koçak’ı bu sohbetlerde tanımıştım, mekânları ışık olsun. “İnsanlık marketini kapatıyor Tanrı / genel sayıma geçi- Hasan Ali Toptaş, Şükrü Erbaş, Salih Bolat, İzzet Kılıçlı, yor melekleriyle // Gardı düşen bir boksöre benziyor zaman Cemil Kavukçu ve şu an adı aklıma gelmeyen birçok arka- / öyle bir iniyor ki son yumruk // Ölüm düşüyor payına aşk daşla hemen her akşamüstü buluşur, edebiyat sohbetlerine güllerinin / bataklık zakkumları düğün dernek içinde…” dalardık. Kimi yeni öyküsünden, kimi de yeni şiirinden söz ederdi. Derdimiz edebiyattı. Bir de Ankara dışından gelen- ‘BEN BİTECEĞİM AMA YOL DEVAM EDECEK!’ ler olurdu. Hicri İzgören, Yılmaz Odabaşı aklımda kalanlar. n Genç şairlere öğütlerle büyüdüğünü hatırlıyorum O yıllarda Ankara’nın önemli edebiyat dergileri var- şiirin, şiirlerin. “Yapma” diyebileceğin şeyler de olmalı. dı; Türkiye Yazıları, Yarın, Karşı, Gökyüzü, Yazıt, Hasi- Ece Ayhan bu konuda şöyle diyor: “Gençler siyasal şi- be Ayten’in çıkardığı Sesimiz vd. O zamanlar bu dergilere ire yöneliyorlar doğrudan doğruya. Onlar için söyleye- posta ile şiirler gönderirdik. Ve sonra dergide yer almasını bileceğim şey ’Yek beyza vü sadhezar dâva’ - Yüz bin gü- beklerdik. Beklemenin heyecanı bir başkaydı. rültü ve sonunda tek bir yumurta -. Ama civcivler sevilir. Yaba dergisini unutmak olmaz, aynı zamanda yayıneviydi Şiir de zorlanacak doğallıkla. Şiirin de başka bir şeyleri ca. Şiirimiz bu şansı kullanamamış gibi duruyor Cum- ve Durgun Sis isimli şiir kitabım buradan çıkmıştı. 1987’de, zorlaması için eski bir sefine gelip hesap sorabilir, baştan huriyetin ikinci devresinde. Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği Yurtta Barış Dünyada ayağa beyaz giyinmiş adamlara”. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun karşı Devrim dediği bir ol- Barış Şiir Yarışması’nda başarı ödülü aldığımı da unutamı- Ben de diyorum ki; “Gagasından öp yaralı kuşu / bir gu var ki bir geriye gidişi imliyor. Ama şöyle bir gerçek çıkı- yorum. Dediğim gibi Ankara bir fakülte oldu bana. dudak payı bırak aşka / karanfil ol yakalara olabiliyorsan yor karşımıza; eskiye özlemin olanca haşmetiyle zamanı ve eğer // Kendinin kıl yüreğini, düşünü, düşünceni / bir ma- ‘DİL KIRILDI. DÜŞÜNCE KIRILDI! mekânları kuşatması, hissedilir bir durağanlığı dayatıyor gibi. şa ne söyleyebilir ki hayata dair?” KARŞIDEVRİM UZUN SÜREBİLİR AMA Bu durumun eninde sonunda ortadan kalkacağına inanı- n Toplu Şiirler (Kafekültür Yayıncılık) yolun sonunun KALICI OLMAZ!’ yorum. Uzun sürebilir ama kalıcı olmaz. Kitapların yasak- başı gibi anlaşılsa da yeni bir yol gibi duruyor daha çok… n Adanalılığın, Adanalılık imge ve metaforlar dışında landığı, yakıldığı dönemlerden geçtik, Akıl rafa kaldırıldı. bildiğim kadarıyla yazdıklarında dışa vurmuyor. İçeri- Evet, ömrüm denize koşan bir şiir atı sanki; bir yanım Akıldan, bilimden yana olan düşüncenin yerini hurafe aldı dağ, diğer yanım deniz ve az ötemde adalar. Bana farkın- deyse ateşin kömürü, odunu olmalı bu aidiyet. şimdilik. Bu yüzden dil kırıldı. Düşünce kırıldı. Ama insa- da olmadan şiir söyletiyorlar. Mekânı ışık olsun şair Salih Çocukluğumun geçtiği Ceyhan’ın havası, suyu, Allah’a nın uzun koşusunu sürdüreceğine inanıyorum. Bizler gö- kafa tutanların naraları, yüzmeyi öğrendiğim delicoş ır- Bolat, “Az yaz Bülent. Kendini nadasa bırak biraz” de- remeyiz ama böyle olması bir gerekirlilik doğal süreçte. mişti ölümünden az önce. Sevgili Sabahattin Yalkın ağa- mak, sanırım içten içe düşüncemin / düşlerimin omurga- sını oluşturuyor. Suyun ve toprağın, aşkın ve kavganın ‘SINIRSIZ DERİNLİKLE KONUŞUYOR GİBİYİM!’ bey de yinelemişti bu sözü. Oysa bana göre değil bu ta- n Dile kolay 14 kitap. Toplu şiirlerinin gözbebekleri. en sıcak olduğu bir coğrafya Çukurova. Bahar havası gi- vır. Akan bir ırmağın önüne set çekmek bana anlamsız ge- Bunca göz, bunca masal… Büyük bir anafor. liyor. Hayat kısa ve ben yolun sonunu görüyorum. Ben bi- bi bir karakteri var, güneş içindeyken birden bire kararan ve şimşeklerle dolu bir gökyüzüne dönüşüveriyor insanı. Gözüme ilişen nesnelerin şiir dilini duyuyorum. Bunun teceğim ama yol devam edecek. Bu bağlamda Toplu Şiir- Sonrası duygu karmaşası. adı çok yazmak oluyor. Ya da derine inmek mi diyelim? ler’imin haricinde, basıma hazır bir ırmak şiir dosyamın n Türkçe. Türk dili. Şanslı bir dilse coğrafya kanımız- Dağa çıktığımda dağ ile, kumsala indiğimde deniz ile, gö- son düzenlemelerini yapıyorum. Şiir devam ediyor… n 12 21 Eylül 2023
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear