Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
serbestçe, kimseden izin almaksızın yaratıyor, bozuyordum. la işbirliği yapabilir miydi? Zamanla, karşıt peygamber’in tarafından yasaklar listesine alınır. Yunan Ruhani Meclis’i
Anlaşılan, gerçeklikten daha sağlam bir gerçeklik mevcut- eserini okudukça, basamak basamak esrarengiz bir gözü tüm eserlerinin Yunanistan’da yasaklanmasını ister.
tur, ama bunlardan biri, bizim gerçek dediğimiz insan yara- pekliğe doğru çıkıyordum: İyiyle kötü birbirine düşmandır, Yankılar uyandıran bu durum gazetelere yansır. Herakli-
tığından bir kat daha yüksekte bulunmaktadır.” (s. 157) diyordum; işte nefretin ilk basamağı. İyi ve kötü iş ortağı- on Belediyesi, Ruhani Meclis’in bu kararını protesto ederek
Bu süreçte üç ayda Yunanistan’ı baştan aşağı gezer: dır; bu, nefretin daha yüksek olan ikinci basamağıdır. İyiy- yazarın doğduğu evin bulunduğu sokağa “Nikolos Kazan-
“Yunanistan’da dolaşıyor, yavaş yavaş gözlerimle görüyor, le kötü birdir! Bu, şimdiye kadar ulaşabildiğim en yüksek cakis Sokağı” adını verir. Evin kapısına da “N. Kazancakis
dalgın bir düşüncenin görüp dokunamayacağı şeye ellerim- basamaktır. Bu basamağın üstünde ürpererek duruyordum; bu evde doğmuştur” yazan bir plaket asılmıştır.
le dokunuyordum.” (s. 173) kafama korkunç bir kuşku girdi: Acaba bu kutsal küfürcü Bir tutku insanı olan Kazancakis, içinde barındırdığı iki-
Tanıklığı onun duygu, düşünce dünyasının biçimler ade- beni de küfre itiyor olmasın?” (s. 363) lemleri yapıtlarına yansıtmış; sonsuzluk düşüncesinin sim-
ta. “Bu manevi seferimin ganimetleri nelerdir?” derken de, gesi olan “Girit Hayali”ni leitmotiv olarak sürekli olarak
GERÇEK YAŞAMDA TANIDIĞI
gezisinin/tanıklığının ardında kalanları şöyle değerlendirir: işlemiştir. Bu, onun yazı coğrafyasının özüdür adeta. Ya-
ALEKSİ ZORBA’DAN HAYATI SEVMEYİ,
“Doğu’yla Batı arasında Yunanistan’ın tarihi görevini da- şadığı ortam, tanıklıkları yapıtlarının düşünce ekseninin bi-
ÖLÜMDEN KORKMAMAYI ÖĞRENİR!
ha açık bir biçimde gördüm. En büyük çalışmasının, güzel- çimlemiştir. Bu anlamda bir süreklilik vardır yazdıklarında.
Bu iz, izlek bir yaşam boyu yapıtlarında yer eder. Aleksi
liği değil, özgürlüğü için yaptığı mücadele olduğunu anla- Tıpkı, Zorba’nın yazılış öyküsü gibidir, Kazancakis’in ya-
dım. Yunanistan’ın trajik kaderini ve Yunanlının görevinin zın evreninde sürüklendiği tutkulu yolculuk da...
ne kadar ağır olduğunu kavradım.” (s. 195) Kazancakis anlatısında her daim bir Girit bakışı vardır. On-
Daha sonra İtalya’ya gider. Arayışı sürmektedir. Bu gezisi ların tutkularından, sertliklerinden söz ederken, iyicil yanla-
de başladığı noktanın bir devamıdır: “İtalyan Rönesansı’nı rına da döner. Ama şu belirlemesi hep başattır anlatılarında:
ve onun doğurduğu büyük kişileri öğrenerek mantığımın yo- “Giritlinin ruhu katı, tek tabanca ve yaban, gergedan gibi…”
lunu değiştirdim, çünkü babamın vaat ettiği geziyi bitirmek Uyaran, uyandıran, sevindiren bir bakıştır onunkisi. Sesle
İtalya’yı dolaşmak kararını almıştım.” (s. 197) ses, sözle söz oluyor. Onun o bakışında, “Yaşam yalınlaşı-
Paris’e de yolu düşer. Özlemini çektiği kent onu yeni ara- yor ve bütün çağlar toplanıp küçücük ana sığıyor..”
yışlara sürükler: “Artık ışık biraz yükselmişti. Bu, melankoli, Bu, taşıyan bir bakıştır aslında. Ölümünden (1957) ni-
sis ve anlatılmayacak bir tatlılıkla yapılmış iyilikten oluşan ce sonra Girit’te Mirtia’daki Nikos Kazancakis Müzesi’nde
garip gökyüzüne, çopur bir güneş asılmıştı. Uzun yeleli Yunan bulunan elyazması romanı Yokuş, Kazancakis Yayınları ta-
seyisinin, bu gurbet elde nasıl da tüyleri yolunmuştu!” (s. 361) rafından gün ışığına çıkarıldı.
Felsefeci Bergson’un derslerini izledi. Nietszche’nin ya- Kazancakis 1946’da Zorba’dan sonra yazdığı romanı İngil-
pıtlarıyla bu yıllarda tanıştı: “Bu hayatımın en kısa anların- tere yolculuğunda kaleme alır. Üç bölümden (Girit / İngiltere
dan biri oldu; burada. Sainte Genevieve Kütüphanesi’nde, / Yalnızlık) oluşan roman yazarın özyaşamından izler taşır.
tanımadığım bir öğrenci kızın aracılığıyla kaderim bana tu- Yunanistan’daki Alman işgalinin yansımalarını da içeren ro-
zak kurmuştu; ateşli, kanlı, büyük savaşçı Deccal beni bu- manın bir başka özelliği de “derin bir melankoli”yi içerme-
rada bekliyormuş.” (s. 362) si. Savaşla gelen yıkımın gölgesinde yaşananları yansıtması
Paris’te üç yıl kaldı. Birinci Dünya Savaşı çıkınca ülkesi- romanın kahramanı Kosmos’un tanıklıklarını içerir.
ne döndü. Üniversitede hukuk asistanı oldu. Gönüllü olarak İnsanın / insanlığın öyküsünü anlatıyor bize Kazancakis.
savaşa katıldı. Savaş sonrasında hükümetin danışma kurulu- Çizdiği kahramanın öyküsünde yaşama yolunun sapaklarını
nun başkanlığını yaptı. Bu süreçte sık sık Avrupa, Asya ve anlatır, anlattırır tanıklığını yaptığı kişilere. Orada da Girit’in
Uzakdoğu ülkelerine gezilere çıktı. İspanya, İngiltere, Rusya, gerçeği çıkar ortaya, Girit insanının karakteristik özellikleri.
Mısır, Filistin, Japonya’yı dolaştı. Aigina Adası’na yerleşti. Kazancakis, zaman döngüsünde bir anlatıcı. Öyle ki yaşadığı
İkinci Dünya Savaşı’nda kurduğu partiyle ülkesinin siya- coğrafyanın / yerin tarihsel toplumsal zamanlarına uzanırken
sal yaşamında yer aldı. 1945-46’da liberal Sophuli hüküme- kendi tanıklık ve içsel zamanlarını da anlatısında buluşturur.
tinde sandalyesiz bakan olarak (basın bakanı) görev yaptı. Bu anlamda doğaçlama bir anlatıcıdır. Gelişine göre yazar,
Politikadan ayrıldı, 1947-48 yıllarında UNESCO’da çalıştı. yazdıkça da biçimleyendir. Tutkulu bakışı, derinlikli yorumu,
Fransa’da Antibes’e yerleşti. İki kez, 1954 ve 1955’te No- yersel ve ulusal bağlılıkları bu iki bileşeni adeta renklendirir.
Zorba’nın Hayat ve Yaşama Tarzı romanı bu itkiden doğar.
bel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilen Kazancakis, 1956’da
BAŞLICA YAPITLARI
Gerçek yaşamda tanıdığı Aleksi Zorba, Kazancakis’i etkile-
Barış Ödülü’nü kazandı. 1957’de Viyana’da öldü.
yen kaynaklardandır:
Roman: Toda Raba (1929), Aleksi Zorba (1946), Kaptan
PETROS PSILORITIS NAMI DİĞER “Hayatımda en iyi dostlarım, seyahatler ve hayaller olmuş-
Mihailis (Ya Hürriyet, Ya Ölüm 1953), Yeniden Çarmıha
NİKOS KAZANCAKİS!
tur. Canlı ve ölü. Ama, ruhumda en derin izleri bırakan insan-
Gerilen İsa (1954), Günaha Son Çağrı (1955), Allahın Ga-
Kazancakis, edebiyata “Petros Psiloritis” takma adıy- ları saymak istesem, belki Homeros, Buddha, Niçe, Bergson
ribi (1957), Kardeş Kavgası (1963, ös.), Yokuş (2022, ös.).
la yazılar yazarak başladı. İlk yapıtı Yılan ve Zambaklar’ı ve Zorba’yı sayardım. Birincisi benim için, her şeyi kurtarıcı
Şiir: Yılan ve Zambak (1906), Odysseia (1938).
1906’da, ilk tiyatro eseri İlk Usta’yı da 1910’da yayımla- bir ışıkla aydınlatan güneşin yüzü gibi, sırf ışıktan ibaret sa-
Deneme: Çileci (1927), Gezerken (1927) Tanrı Koru-
dı. Bunu diğer oyunları izledi: Nikiforos Frkas (1927), İsa kin bir göz olmuştur. Buddha, dünyanın, içinde boğulup kur-
sun (1928).
(1928), Odiseas (1928), İulianos, Melissa.
tulduğu dipsiz göldü. Bergson, beni gençliğimin ilk yılların-
Oyun: Oyunlar (1955-56, 3 cilt), Üç Dizeli Kıtalar (1960, ös.).
“Salvatores Dei” adlı felsefi denemesi de 1928’de yayım- da, uğraştırıcı bazı çözülmemiş felsefe sorunlarından kurta-
Gezi: Rusya Yolculuğu (1956), Çin ve Japonya Yolculuğu
ladı. Edebiyat ve felsefe üzerine denemeler yazdı. Birçok kla- rıp hafifletti. Niçe, yeni acılarla zenginleştirdi beni ve sıkıntı-
(1956), 1. 1927’de İtalya, Mısır, Sina, Kudüs, Kıbrıs Yolcu-
sik yapıtı Yunancaya çevirdi. Bunların başında Dante’nin İla- yı, acıyı, kararsızlığı gurura dönüştürmeyi; Zorba’ysa hayatı
lukları; 2. 1937 Pelepones Yolculuğu (1961, ös.).
hi Komedya’sı, Homeros’un ve Goethe’nin yapıtları gelmek- sevmeyi, ölümden korkmamayı öğretti.” (s. 508)
Mektup: Galatia’ya Mektuplar (1958), Yazar Prevelakis’e
tedir. Yaptığı gezilerin izlenimlerini kitaplaştırdı. Yunan ede-
Dörtyüz Mektup (1965, ös.).
KAHRAMANLARININ EN BELİRGİN
biyatında önemlice yer tutan bu gezi yazıları Rusya, İspanya,
Özyaşam: El Greco’ya Mektuplar (1961, ös.).
ÖZELLİĞİ: ÖZGÜRLEŞME TUTKUSU!
Japonya, Çin ve İngiltere gezilerini içermektedir.
Romanlarında yaşam ve doğa ile savaşımı tutkusal bi-
TÜRKÇEDE KAZANCAKİS
Gençliğinde felsefeye duyduğu ilgi onun düşün yaşamı-
çimde benimseyen insanların dünyasını sergiler. Özgürleş-
nın zenginleştirici yanını oluşturur. Bergson’un derslerini
Aleksi Zorba, Çev. Ahmet Angın, 1963; 3. basım: 1970
me tutkusu, roman kahramanlarının belirgin özelliğidir. Ya-
izlediği süreçte Nietzsche ve Buddhacılık’la ilgilenir. Marx,
Ataç Yay.
şamla ölüm arasında sorguladığı Tanrı kavramını ise, gene
Darwin ilgisini çeker. Hıristiyanlık üzerine yoğunca düşü-
Ya Hürriyet Ya Ölüm, Çev. Nevzat Hatko, Cilt: I, 1967,
kahramanlarıyla özdeşleştirerek verir.
nür. Yaşadığı çatışma onu farklı bir kıyıya getirmiştir:
Ararat Yay. (Kaptan Mihalis adıyla eksiksiz baskı, 1993
Aleksi Zorba’da beliren nihilist bakışı, Kaptan Mihalis’te
“Hiç düşünmüş olmadığı halde iki şekil, İsa ile Deccal,
Can Yay.)
daha özgürlükçü, Yeniden Çarmıha Gerilen İsa’da ise sa-
yavaş yavaş birleşmekteydi. Peki ama, bu ikisi birbirinin
Kardeş Kavgası, Çev. Kosta Daponte, 1969, E Yay.
vaşımcı düzeye erişir. Günaha Son Çağrı romanının içeriği
ezeli düşmanı değil miydi, sabah yıldızı, Tanrı’nın rakibi
Kayalı Bahçe, Çev. Ahmet Angın, 1971, Kitaş Yay.,
kilise ile Kazancakis’i karşı karşıya getirir. Eserleri Vatikan
değil miydi? Hiç, kötü olan şey İyinin hizmetine girip onun-
İspanya Yaşasın Ölüm, Çev. Ahmet Angın, 1973, Tel Yay.
Allahın Garibi, Çev. Ender Gürol, 1974 Cem
Yay. (Assisili Françis adıyla Çev. Sabiha Se-
rim, 1995, Yalçın Yay.)
El Greco’ya Mektuplar, Çev. Ahmet Angın,
1975, E Yay.
Günaha Son Çağrı, Çev. Ender Gürol, 1983,
Cem Yay.
Çileci, Çev. Hârun Ömer Tarhan, 2012, İs-
tos Yay.
Yokuş, Çev. Hârun Ömer Tarhan, 2022,
Can Yay.
n
* El Greco’ya Mektuplar, Çeviren:
Ahmet Angın, Can Yayınları, 539 s., 2003.
12 19 Ocak 2023