05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

İllüstrasyon: LEO VE DIANE DILLON biçimi geliştiren siyahi erkekler, kontrolsüz gücün tutkusuyla bulmacanın içine düşürür. Twyla ve Roberta adlı karakterle- önce kendi kadınlarına, sonra da yakınlardaki manastırda ya- rin renklerini gizler, hangisinin siyah, hangisinin beyaz oldu- ğunu sezdirmez. Novella aslında Twyla’nın gözünden yazı- şayan beyaz kadınlara tıpkı 15. yüzyıl Avrupa’sında başlayan cadı avları gibi dünyayı dar eder. Haven (cennet) dedikleri lır; ancak ırk renklerini operadaki resitatifte olduğu gibi bir köyü, cehenneme çevirirler. Manastırda yaşayan ve hayatları Twyla konuşur, bir Roberta. Yetiştirme yurdunda yemek ya- pan, parantez bacaklı dilsiz siyahi hizmetçi Maggie de vardır boyunca itilmiş rahibe kadınların bir erkeğe ihtiyaç duymak- (Sel Yay. / Çev. Elif Ersavcı) ırkının yaşadığı acıları bir ço- öyküde. Maggie’ye yurttaki çocuklar çok kötü davranır hatta sızın rahat ve dayanışma içinde yaşamaları, siyahi erkeklerin cuğun doğumundan yetişkin bir kadın oluncaya kadarki sü- bir gün yere yuvarlayıp tekmelemeye başlarlar. Twyla da Ro- recinde ele alır Morrison. Yaşanılan ve çoğu kez kayıtsız kadınlara karşı nefretini ve öfkesini tetikler. berta da tekmelemek ister ama bunu yapmazlar. Hangisi si- kalınan çocuk istismarı, çocukluk travmalarının yetişkinlik- Eşlerini kontrol ettikleri gibi buradaki kadınları kontrol ede- yah hangisi beyazdır? Ötekileştirmenin kimin üzerinden ve- meyen erkekler bu kadınları cadılık ve doğaüstü güçlere sa- te ilişkilere nasıl yansıdığı, çocukluk döneminin bütün bir rildiği ortaya konmaz. Resitatif’te kalıtımsal birikim ya yok yaşamın kilidi konumunda olduğu gözler önüne serilir. hip olmakla suçlayıp her türlü felaket ve belanın sebebi ola- sayılarak ya da önemsiz kılınarak aktarılır. Lula Ann, genlerinin küçük bir bölümünde zenci geni ta- rak günah keçisi ilan ederler. Uygulanan kolektif işkenceler, şıyan bir anne ile tüm ailesi beyaz babadan doğan bir kız ürkütücü ve sarsıcı sahnelerle tam bir yıkım ve acıyı doğurur. KÖLELİK VE ÖZGÜRLÜK! ‘YUVA’... çocuğudur. Katran karası rengi ve yemyeşil gözleriyle dün- Kölelik ve özgürlük kavramlarını aidiyet duygusu ve ka- yaya umutla merhaba der. Anne Sweetness ve beyaz baba- KİM SİYAH, KİM BEYAZ? ‘RESİTATİF’... dın erkek varoluşları ekseninde incelediği Yuva’da (Sel Yay. sı, onu teninin renginden dolayı reddeder. Üstelik baba- Aslında yoksulluk, zenginlik, dışlanma, aşağılanma, ötekileş- / Çev. Püren Özgören) ise Morrison, Georgia’daki Lotus sı, Sweetness’i suçlayarak evden ayrılır. Çocuğun yetiştiril- tirme ne siyaha ne de beyaza özgüdür. Her türlü ırksal kodla- kasabasının boğucu atmosferinden kaçıp orduya yazılan ve mesinde kendince doğru yaptığını düşünen anne, Lula’dan manın silinmesini amaçladığı Resitatif’te (Sel Yay. / Çev. Seda Kore Savaşı’na katılan Frank’in dramını işler. Lotus kasa- utanç duyar ve ona asla dokunmaz. Lula Ann ya da yetiş- Çıngay Mellor) tüm bunları tekrar tekrar perçinler Morrison. basının boğuculuğuna alternatif bir seçeneğin bir savaş or- kinlikte tercih ettiği adıyla Bride, öz annesine “anne” diye Yetiştirme yurdunda kalan farklı ırklardan iki ana karak- tamı olması, Frank’in yaşadığı baskının büyüklüğünü gös- seslenemez. Özellikle yaramazlık yapar; çünkü annesi ona terin yaşadıklarıyla ilgili anlatıda okuyucuyu karmaşık bir terir. Lotus, dünyanın en berbat yeridir. Burada herkes kö- tokat atarsa bir kerecik anne elini teninde hissedebilecektir. ledir. İzbe evlerde yaşamaya çalışıp tarlalarda çalışırlar. Şa- Böylece Lula, annesinin tokadındaki acıda dahi şefkat arar. vaşa katılan Frank’i düşündüren tek kişi kardeşi Cee’dir. Üvey büyükannenin eziyetlerine dayanamayan Cee ise “iş IRKÇILIĞIN AÇTIĞI YARALAR, TOKSİK tulumuyla değil de kemerli bir pantolonla” gördüğü ilk ki- EBEVEYNLİK VE ÇOCUK İSTİSMARI! şiye âşık olup onunla Atlanta’ya gider ancak mutlu olamaz Bride, zorluklara inat, mücadeleden asla vazgeçmez. Ba- ve ayrılır. Ağır işlerde çalışır. Son işyeri olan, bilimsel araş- şarılı, öz güvenli ve sadece beyaz ve onun tonlarını giyerek tırmalar yapan bir doktorun evinde çok hastalanır. ten rengini lehine kullanmış ve kozmetik dünyasında yıldız- lı bir kariyer yapmış genç bir kadındır artık. Ne var ki sev- ‘KİM OLDUĞUNA KİMSE KARAR diği adamla yaşadığı ayrılık, onu çocuklukta yaşadığı olay- VEREMEZ. BUNA KÖLELİK DENİR!’ larla yüzleştirirken bir taraftan da varoluşunu sorgulatarak Kitapta ırkçılık, ana konu olarak işlenmese de satır ara- gerçek benliğini bulmasının yolunu açar. larına inceden işlenir. Cee’nin ölümle burun buruna gelme Romanda Batılı güzellik standartları, ırkçılığın açtığı ya- nedeni çalıştığı doktorun araştırmasında kobay olarak kul- ralar, toksik ebeveynlik ve çocuk istismarı öne çıkarılır. Irk- lanılmasıdır. Bu dönem, beyazların siyahlar üzerinde, onla- sal adaletsizliğin siyah çocukları nasıl travmalara sürükle- rın hayatlarını tehlikeye atarak deneyler yaptığı 50’li yıllar- diği işlenir. Yine sadece derisi siyah olan bir kızın trajedisi dır. Frank, zorlu bir yolculuğun ardından kardeşine ulaşın- değil, istismara uğrayan çocukların da ele alınışı, anlatı bo- ca onu iyileştirmeleri için Lotus’un bilge kadınlarına götü- yunca “Tanrı çocuğu korusun!” yakarışına ortak eder. rür. Bu bilgelerin, özellikle de Ethel’in Cee’ye, “Senin kim olduğuna kimse karar veremez. Buna izin verme. Buna kö- MORRISON: ‘SİYAHLAR VE BEYAZLAR, lelik denir. Sen, özgürsün. İçinde bir yerde özgür birey yatı- KADINLAR VE ERKEKLER; BU DÜNYA yor” seslenişi polifonik bir özgürlük mottosu yaratır. SİZİN, BİZİM, HEPİMİZİN!’ Kitapta bir yandan Frank’in yazdığı mektuplar da oku- Ana karakter üzerinden bakılacak olursa siyah ya da be- nur; itirafları, anıları, çocukluğu, kaçışı, bir “yuva” sıcaklı- yaz yoktur aslında. İyi insan ve kötü insan vardır. Çocuklar ğı arayışı... Hepsi iç konuşmalar şeklinde sıralanır. Yuva, bu kime emanet? Çocuklar küçük yaşlarda nelere maruz kalı- iki kardeşin yaşadıkları ağır şartlardan kurtulmak ve yeni yu- yor? Tüm bu sorularla baş başa bırakır yazar, okuru. valar aramak için çıktıkları yolculukta yenilerek ve yara ala- Derisinin rengi nedeniyle dışlanmak, aşağılanmak, insan rak döndükleri yer değildir. Yuva aslında iki kardeşin kavu- olarak kabul edilmemek sosyolojik bir farkındalık olarak şabilmesi ve kölelik aidiyetsizliklerini birlikte aşabilmesidir. yansır Toni Morrison yapıtlarında. Seksen sekiz yıllık yaşa- mı Ağustos 2019’da “Everybody’s somebody” (Herkes, bi- ‘TANRI ÇOCUĞU KORUSUN’ ridir!) diye diye sonlandığında “Siyahlar ve beyazlar, ka- Irkçılığı tersten işlediği ve siyahlar arasındaki renk farklı- dınlar ve erkekler; bu dünya sizin, bizim, hepimizin!” slo- lıklarının yansımalarını anlattığı Tanrı Çocuğu Korusun’da ganını miras bırakır insanlığa. n 12 25 Ağustos 2022
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear