Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
En iyisi arkadaş gölgesi Düşlerimiz nerede başlar, hayat nasıl dokunup da hatırlatır kendini... Sınırsız çocuk hayallerimiz dile gelir de çoğalır mı düşlerimizde? Büyüdükçe hafızası zayıflar, küçülür mü düşleri insanın?.. Hayatımızdan hızla çıkan oyun alanları; evlere, odalara hapsolan günlerimiz, yitip giden oyunlar, dostluklar, arkadaşlıklar... Okurunu maceradan maceraya sürüklerken her geçen gün daha çok hapsolduğumuz “yeni” yaşama anlayışımıza derin bir eleştiri getiriyor Altay Öktem. Y. BEKİR YURDAKUL A ltay Öktem’le tanışıklığımız epeyce eskiye gider. Belki İstanbul’un şiir sokaklarından biri, belki şenlikli bir kasaba ya da şiirden bir kır yorgunluğu. Sonra bir gün merhabalarımız da buluştu bir mekânda. Aklımda onun, “önce yüzünü yakıştır bana sonra sus / icadiye ilkokulu nerden bilsin sevmeyi / bahçesinde çocuk sevinçleri gömülü” dizeleri, Kadıköy’deyim. Nezih Kitabevi’nin vitrinlerinde dolaşırken el etti bana Çalılar Diyarı. İki yıl olmuş mu? Neredeyse üç yıl! Dilinden eksik etmediği, yazdığı her satırda, dizede, tümcede alttan alta kendini duyumsatan ya da benim bulup çıkardığım muziplik düştü aklıma... bir de çocuklar için bu ilk kitabın sesini merak edişim duruyor yanı başımda. Kitabın kapağını açmadan “çalı”nın çağırdığı yere yöneldim. Rahatlıktı, kolaylıktı, yarenlikti, sımsıcaklıktı, koruluktu, kırda çelikçomaktı, çocukluktu, Anadolu’ydu benim için çalı ve çok daha fazlasıydı. BU GEÇİT BAŞKA GEÇİT “Eğer bir insan yaşadığından kuşku duyuyorsa, hiç kimse onun gerçekten yaşadığını kanıtlayamaz.” Çalılar Diyarı’na açılan pencerede böyle sesleniyordu Çağıl. Sihriâlem Geçitleri’ne hoş gelmiştim. Çağıl mı? Dizinin başkahramanı. Kitap okumayı seven, sihirli kitaplara bayılan, meraklı, atılgan, şaşırtıcı düşünce ve yargılarıyla Berk’i ürküten, korkutan bir çocuk. Çağıl’ın kedisi Kar’la arasını bir türlü düzeltemeyen, konuşmalarından korkuya kapılsa da Çağıl’ın arkadaşlığını hiçbir şeye değişmeyen Berk, ne kadar karar alsa da kendini her an başka bir maceranın içinde bulacaktır. Daha ilk tümcesiyle elimden tutan Çalılar Diyarı’nı kitabevinde bitirdiğimin farkına Altay’ın sesiyle vardım: “Sihriâlem Geçitleri 1, dediğine göre, devamı da yazıldı mı?” Düşmüş Çağıl’la Berk’in peşine, onlar istedikçe varmış arkası. Kral Kılıçbalığı’nın Kayıp Adası için çok bekletmemişti okurunu Altay Öktem. Dizinin üçüncü kitabı Gölgeler Diyarı da şu dünyada “ben ne dersem o olur” diyen salgın günlerinde çıkıp geldi. Benim Sihriâlem Geçitleri’den söz etmem için de bugünü beklemem gerekiyormuş. Yumuşak dokunuşlar ve lekelerin yardımıyla var ettiği resim ve vinyetlerle seriye renk katan Elif Deneç’e de el sağlıklığı dileklerimi şuracığa iliştirip seride olup bitenlere kısaca göz atalım. BİR DAYANIŞMA ÖYKÜSÜ Kasabada bazı çocuklar, Çağıl’ın kardeşi de aralarında, ansızın ortadan kaybolmuştur. Berk ne kadar korksa, istemese de merakına, arkadaşıyla birlikte olma heyecanına yenik düşer. Çağıl onu, kasabanın dışındaki çalı eve götürür. Çok geçmeden de kendilerini görkemli çalı şatosu, çalı insanlarıyla gizemli bir yerde, Garigya’da bulurlar. Berk, çevresine hayranlıkla bakarken Çağıl’ın, “Kitaplarda her şey mümkündür” dediğini anımsar. “Kitaplarda olan her şey gerçek hayatta da var.” Altın sarısı bir güneşin aydınlattığı şatoya doğru yürürlerken bir anda kargalar kaplar gökyüzünü, sonra o kertenkeleden de iri sürüngen çıkar karşılarına. Garigya’nın gizi nedir? Kaybolan çocuklar, nerededir? İki arkadaşı çok güzel karşılayan Çalılar Diyarı Garigya’nın kralı 1. Ligustrum ve kraliçe Eskalonya, Çağıl’la ne zaman ve nasıl tanışmıştır?.. Zamanında ve cesaretle verdikleri kararlarla Garigya’da düştükleri zor durumdan kurtulan Çağıl ve Berk, geride olağanüstü bir arkadaşlık ve dayanışma öyküsü bırakacaklardır. Okula gitmediği üstelik ortalarda da görünmediği için ona çok kızan Berk’in annesi, olup biteni öğrenince oğlunu sevgiyle kucaklayacaktır. KAYIP ADANIN KRALI Berk, Çalılar Diyarı’ndan bir daha asla söz edilmesini istemese de Çağıl, “İnsan yaşadıklarının toplamıdır” diyerek yine o ince düşüncesini ortaya koyar. Çağıl’a göre, Çalılar Diyarı’na gidişlerini yapmadıkları bir yolculuk gibi düşünmeleri doğru değildir. Çağıl’ın bakışıyla hiç de dağınık olmayan odasında bunları konuşurlarken raftan bir kılıçbalığı heykeli düşer yere. Kayıp Ada’nın kralının heykelidir bu. Kitabı da uzatır Çağıl. Berk ikirciklenir. Yine bir tuhaflık sezmiştir ama meraklanmıştır da. Bir de tebeşir uzatırken uyarır Berk’i: “Yatağının çevresini bu tebeşirle çiz. Kitabı da çizginin dışında bir yere koy.” Berk, kitabı okurken uyuyup kalınca kendini Çağıl’la birlikte Kayıp Ada’da bulur. Balığı olmayan balıkçı, müşterisi olmayan garson, oyun arkadaşı olmayan çocuk ve halkı olmayan kral kılıçbalığı... Kahramanlarımızın Kayıp Ada’yı keşfe çıktıklarında ansızın yükselen sular ve tepeden tırnağa silahlı, adanın kadim düşmanı Karkorsan ve çetesiyle mücadelesini; balıkçı, garson ve çocuğun yaşadıklarını hiç düşmeyen bir tempoyla izlerken kendimizi zamanda bir yolculuğun ortasında buluruz. DERSİMİZ GÖLGE Çağıl’la çıktığı gizemli yolculuklardan yorulan Berk, yeni bir macerayı kaldıramayacak haldedir. “Fen demek disiplin demektir!” diyen, sınıfa kendinden sonra geleni derse almayan fen bilgisi öğretmeni günün konusunun “Gölgeler” olduğunu söyler. Gölge oluşumunu açıklar ne ki sınıf işbirliği yapıp dersi kaynatınca işleyemediği yarı gölge konusunu da ödev olarak verir. Çağıl’a göre de her şeyin ağacın, insanın, arabanın... bir gölgesi vardır. Ve bunlara da gölge ağaç, gölge insan, gölge araba... denir. Elbette gölgelerin de bir diyarı vardır. Berk, arkadaşının söylediklerine bir anlam vermeye çalışırken Çağıl bir adım daha atar: “Gölgemiz bizim diğer yanımızdır, karanlık yanımızı yansıtır.” Kahramanlarımızın kendilerini; Gölge Bandosu, Çöl Gölgesi Bölgesi, Sihirli Gölgeler Sirki’yle Kagenokuni’de bulmaları çok sürmez. n Sihriâlem Geçitleri 123 (Çalılar Diyarı / 283 s. / 2018. Kral Kılıçbalığı / 78 s. / 2019. Gölgeler Diyarı / 104 s. / 2020.) / Altay Öktem / Can Çocuk Yay. / 12+. 14 28 Ocak 2021