Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
sampo sözlerinde yaşlandı, Louhi gücünün altında kaldı, Vipunen ağıtlarında kayboldu, oyunda gitti Lemminkäinen. cevatcapan33@gmail.com Fin Halk Destanı Kalevala Türkçesi: Riitta Cankoçak E fsanelerden, masallardan ve benzer mitolojik öğelerden esinlenerek ortaya çıkan birçok destan gibi Kalevala da Finlandiya’da sözlü edebiyat geleneğinin 19. yüzyılda asıl uzmanlık alanı fizik olan Elias Lönnrot adlı bir aydın tarafından derlenmiştir. Bu halk destanı hakkında çevirmeni Riitta Cankoçak kitabın önsözünde şu açıklayıcı bilgileri veriyor: “Kalevala’nın tarihsel kurgusunu Fin halkının Finlandiya topraklarına yerleşme süreci sırasında, bu topraklardaki Samilerle (destanda Laponlar olarak geçer) ilişkileri oluşturur. Ancak Homeros’un İlyada’sından farklı olarak bu kurguda sadece iki halkın çatışması değil, aynı zamanda dostlukları, evlilikleri, gelenek göreneklerinin de kaynaşmasını görebiliriz. Kalevala’da esas olarak iki önemli yer vardır: Kaleva ve Pohjola. Destanın üç ana kahramanı Väinämöinen, Ilmarinen ve Lemminkäinen Kalevalıdır. Yarı tanrısal yarı büyücü olan bu kahramanlar Pohjola’daki öbür insanlarla, büyücülerle ve yarı tanrılarla hem bir mücadele hem de dostluk ilişkisi içindedir.” Tolkien ve Ursula K. Le Guin gibi birçok çağdaş edebiyatçıyı etkilemiş olan yüz bölümden oluşan bu destanın biz burada yalnızca birinci şiirinden bir bölümü yayımlıyoruz. SÖZCÜKLER DERGİ MAYIS / HAZİRAN TEMMUZ / AĞUSTOS 2020 . Bir Şiirin Oluşumu / Stephen Spender . Sanat, Edebiyat ve Tarihin Temeli Dil / Önay Sözer . Angelopoulos Sinemasında Felsefe / Hakan Savaş . “Sen Aydınlatırsın Geceyi” / Taner Gülen Cevat Çapan Ataol Behramoğlu Egemen Berköz Ahmet Telli Uğur Kökden Eray Canberk Fadime Uslu İsimsiz Roni Margulies Haydar Ergülen Arife Kalender Octavio Paz Oğuz Demiralp Betül Dünder Mustafa Ergin Kılıç Burcu Yılmaz Umut Ünalan Akın Art Gökhan Turgut Nafia Akdeniz Ozan Şafak Koçak Ahmet Akın Ali Akan Tuba Bozkurt Murat Çelik Burçe Bahadır Ozan Çınar Doğuş Benli Hakan Sipahioğlu Erdem Özgül Emin Kaya Menekşe Ercan Cihan Çakan Giuseppe Ungaretti Bahar Ulukan Niki Marangu Ahmet Yıkık Gabriela Mistral Ayşe Nihal Akbulut Mehveş Demirer Mustafa Tosun Yiğit Kerim Arslan 1. ŞIIR Gökyüzünde yaşamakta olan havaların bakiresi Ilmatar, sudan ve rüzgârdan hamile kalmış çocuk beklemektedir. Coşkun denizlerin sularında yıllarca çalkanır, ıstırap çeker. Efsanevi bir kuş bakirenin dizini görür, oraya yuvasını yapar, yumurtalarını bırakır. Yumurtalar kırılır, denize dökülür. Parçalarından gökyüzü, güneş, ay ve bulutlar meydana gelir Ilmatar da sonradan yeryüzünü yaratır. Ölümsüz ozan, Ilmatar’dan dünyaya gelir Canım ister, ey canım akıl almak, söz bulmak yola çıkmaya koşuklarım, ister gönül dilini saymak, ah, adlarına ataların, türkülerine halklarının. Durmaz hiçbir söz düşer bal gibi erir. ağzı ağlar, dilime düşüp döner, dağılır diş ezer. Kırık kalır kelam. Sen ey kardeş, güzel dost, yoldaşı yurdumun! Gel sen, gel ey çıkalım şu türkülerin diyarına iki gönül birdir dünyada, kol kola girelim, dost ey dost! Şu tenha kuzeyde tektir insan, bağrında kimsesiz zaman çok Pohja’nın uzak sınırlarında, zulüm ve hasretin yurdunda. El ele girsin, kol kola parmak parmağa sarılalım, sağlam olsun türkümüz, güzel günlerin kal’asında, kulağa üflesin altın yel, keyifli olsun yolu candan cana, yükselen gençliğin gözlerinde, uyanan halkın hafızasında: Ağzımıza laf alsak bir, türkülerini çağırsak bak, Väinämöinen’in kemerinin, Ilmariinen’in örsünün, kılıcının ucunun Kauko’nun, Joukahainen’in yayının, sonsuz Pohja tarlalarının, Kalevala bozkırlarının. Ataların koşuklarıydı baltasını hazırlarken; küçükken bize söylediği anamın çıkrığı çevirirken, ayak altında dolandığımızda diz boyunda dünyanın, sütten kalma bıyıklarım, ağzı hâlâ ayranı arayan. Ama yetmedi samponun ağır sözü, Louhi’nin gücü kayıp gitti: 10 2 Temmuz 2020 Ama söz tükenmez kolay, daha bilinmez ki bilinen: hakikati bir bilsek, fundalıkların canlarını, çalıların dertlerini, birden çıkıverir filiz, buğday başı bulur semayı, bulur tarlanın değirmeni, bense çobanıydım bozkırların, çocukken sürülerimle gezen, tepelerin ballı çayırlarında, altın kayalıklarında, siyah Muurikki’nin peşinden, allı pullu Kimmo’nun ardında. Üşündü ruhum tek dostum, ve öyle buldu mecrasını şiir: Gelip giden rüzgârlar fısıldadı, deryadan dalga seslendi. Kuşlar havada çizip yazdı, ağaçların uçları sallandı. Bunları buldum ben, topladım bana gelen âlemi. Ettim, yaptım, yumak oldu, yerleştirdim kızağıma, ve evimin yoluna koyuldum, geldim de ahırın dibine kadar; oraya koydum samanlığa küçük bakır sandığa. Geçen hafta soğuk mu soğuk, uzun uzun geçti günler. Ne yapsam, yensem mi bu soğukları, söylesem mi bir koşuk, alsam mı yanıma yumağımı, kutucuğumu ortaya koysam, adam gibi yüksek tavanın altında, elleriyle yaptığı güzel cadının, ve açsam sandığı sözlerle dolu, ayarlayıp hazırlasam ahengini, ve çözmeye başlasam mı, düğümünü dünyanın? Ne güzel bir koşuk çıkar, vura vura yürek alır çavdar ekmeğim olsa, içsem bozamı, mahmur olsan. Yok mu ikram kırağıdan başka, sudan katı içecek, yoksa söylerim küçük sesle, kuru da olsa, döndürelim seslerimizi bu akşamın bahtiyarına, bu büyük günün şerefine, yarının yüceliğine de olsun, yeni şafağın yükselişine. Öyle duydum bu sözlerini, öyle bildim yapacağı: bizde gece yalnız gelir, günler yalnız ışığı bulur; yalnız doğdu Väinämöinen de, ölümsüz ozan anasından, narin taşıyanından, Ilmatar’dan doğdu geldi. Semada bakire bir kızdı o ana, güzel mi güzel hafifliğinde. El değmemiş bekledi haftalarca, sonsuz bakire havaların bitmeyen zamanların bahçelerinde, yüzsüz yerlerin yakınlarında. Gel zaman git zaman, halini gördü ki sönüyordu, yalnız kaldı hayatında, ey şu sonsuz gökyüzünde, mutsuz ve bakire devasa ufkun yersizliğinde.