25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

koyan bir insanın acımasızlığı insanın kanını donduruyor. Kitapta 12 Kasım 1914 ile 5 Ocak 1915 arasında iki aydan az bir sürede yüz yirmi bin kişilik 3. Ordunun 18 Ocak 1915’te 8900 askere inmesinin gün gün öyküsünü tüylerim ürpererek okudum. Harbiye’den yeni çıkmış, buyruğundaki askerlerin hepsi ölmüş, bir ağacın dibinde kara kara düşünen yorgun argın bir teğmeni o durumda görünce kurşuna dizdirecek kadar zalim bir Enver. SARAYIN DAMADI Enver Paşa, orduyu Al man komutanlara teslim et miş bir Osmanlı subayı. Balkanlarda çetecilik yap mış, Edirne’den geri çekilen ordunun ardından İstanbul’a giren sahte kahraman; sara ya damat olmuş, yarbaylık tan on sekiz günde paşalığa yükselmiş bir asker. Burnu Kaf Dağı’nda. Ap talca şeylere inanıyor. Ka şındaki beyaz bir kılın ken dini cihangir bir komutan, bir Napolyon, bir İskender yapacağına inanmış. Enver Paşa Enver Paşa’nın savaşa gi den bir orduyu her şeyiyle donatması, yiyeceğini, içe zanılan Çanakkale Zaferi’nde de cep ceğini, giyitlerini sağlaması gerekirken heye gidiyor, Alman Generali Liman şu buyruğu Sarıkamış felaketinin nede Von Sanders’i kutluyor ama Musta nini açıklıyor: “Saldır ve düşman toprak fa Kemal’in ününü kıskandığından gör larında karnını doyur!” meden İstanbul’a dönüyor. Mustafa Ke Bu arada İttihat Terakki’nin askerliğe mal, onuruna yediremiyor, istifa ediyor. meraklı Doktoru Bahattin Şakir’le, ünlü Alman generalin diretmesiyle Enver Pa çetecisi Yakup Cemil’in Ardahanlılara şa özür diliyor, Mustafa Kemal görevi nasıl bir düş kırıklığı yaşattığını da acıy ne dönüyor. Zaten Çanakkale’den sonra la öğreniyor insan kitaptan. Mustafa Kemal’i Kafkas Cephesi Komu Her şeyi buyruklarla çözmeye kararlı bir komutan. Öylesine ki dağılmış, tükenmiş orduları sürekli saldırı için sağa sola yerleştiriyor, görev veriyor. Karakışta açlıktan, hastalıklardan, tifüsten kırılan Anadolu çocuklarının ayaklarında çarık, sırtlarında mintanlarından başka bir şey yok. Karınları aç, günde otuz tanlığına Silvan’a göndermemiş miydi? Almanların Karadeniz’e çıkardıkları Yavuz’la Midilli’nin Rus limanlarını topa tutmaları, bitmiş, tükenmiş Osmanlı ordularının Birinci Dünya Savaşı’na girmesine neden oluyor. Bu ayrı bir dram elbette. kırk kilometre yürütülüyor, yürüyüşün bitiminde düşmana saldırmaları isteniyor Enver Paşa tarafından. HAFIZ HAKKI DA ENVER’LE YARIŞIYOR! Padişah damadı Hafız Hakkı da SARIKAMIŞ DRAMI Bir yandan İstanbul basınında Turan türküleri söyleniyor, Sarıkamış’ta askerlerimizin kesin zafer kazanacağından söz ediliyor. Dahası 122.000’den fazla bir sayısı bulunan 3. Ordu Allahuekber Dağları’nda donarak sekiz on bin kişiye indiği zaman bile İstanbul gazeteleri gerçeği yazamıyorlar. Zafer çığlıklarıyla dolduruyorlar sayfalarını. Çünkü Enver Paşa, sansür uyguluyor. Sarıkamış’tan kaçarken İstanbul’a çektiği telgraflarla kamuoyunu sürekli zaferlere inandırıyor. Bu arada o kadar duygusal ki (!) karısı Naciye Sultan’ın sağlığıyla köpeğinin Sarıkamış’tan bir yıl önce yazdığı Bozgun kitabında gerçek bir asker gibi savaş biliminin gereklerini yazdığı halde Enver’i kıskanarak “Benim neyim eksik” dercesine yazdıklarının tersine davranıyor, Enver’le yarışıyor. 3. Ordu’nun karlara, açlığa, hastalıklara, tifüse kırdırılmasında etkin görev yapıyor. Enver, Sarıkamış’tan kaçarken Yarbay Hafız Hakkı’yı general yapıp bacanağını ödüllendiriyor. Ne var ki Yarbay Hafız Hakkı, generalliğinin tadını çıkaramadan Sarıkamış’tan döndükten sonra 12 Şubat 1915’te Erzurum’da tifüsten ölüyor. Yakın tarihimizin unutulmaz dramını sağlığını soruyor telgraflarında. bin dolayında kaynaktan araştırarak ya Türkiye, Sarıkamış Dramı’nı ne ya zan sayın Alptekin Müderrisoğlu’na bin zık ki tutsaklıktan beş buçuk yıl sonra teşekkür… n Sibirya’dan 1920 yılının ortalarında dönen Yarbay Şerif’in anılarından öğreniyor. Sarıkamış Dramı / Alptekin Müder Enver Paşa, 1915’in 18 Martı’ında ka risoğlu / Bilgi Yayınevi / 608 s. 13 11 Haziran 2020 HAZİRAN 2020 Çeviren: Mehmet Özgül, İletişim Klasikleri, 371 sayfa Çehov’dan türlü insanlık hallerine açılan bir sosyal ve edebi panorama... Düello, çağdaşlarının görkemli başyapıtlarının aksine ölçeğine insanı alan mütevazı yapılar kurarak Rus toplumunun yalın hakikatlerini betimleyen Anton Çehov’un 18901892 arasında yazılmış öykülerinden oluşuyor. Modern öykücülükte bir ekol oluşturan Çehov’un olgunluk dönemine ait kısa ve uzun öykülerinden oluşan, her zamanki gibi lezzetli bir kitap. www.iletisim.com.tr iletisim@iletisim.com.tr vimeo.com/iletisim facebook.com/iletisimyayin twi er.com/iletisimyayin instagram.com/iletisimyayin
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear