29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

STEFAN SWEIG’DAN ‘BALZAC’ Tembel sanatçıları utandıran yazar Zweig’ın dilinden destansı bir Balzac anlatısı... HÜRRIYET YAŞAR S tefan Zweig’ın bir türlü sınırlarını belirleyemediği ve bitiş noktasını göremediği için yazamadığı bu kitabı, ölümünden sonra yayıncısı ve arkadaşı Richard Friedenthal onun belgelerinden ve notlarından kurgulamış. Zweıg’ın dilinden neredeyse destansı bir Balzac anlatısı ortaya çıkmış. 19 ile 29 yaş arasındaki yıllarını para kazanmak için başka imzalarla fabrikasyon romanlar yazmaya veren Balzac yanlış yaptığını düşününce delicesine bir kapanma ile kendi yapıtlarını yazmaya başlar. Herkesin yattığı geceyarısı saatleri onun işbaşı saatleridir. Taa ki ertesi günün akşa müzerine değin. Ve bu sırada art arda içilen kahveler kahveler… Bu kahveler sonra onun düşmanı olur, vücudunu bitirir. Bir düşmanı daha vardır büyük romancının: Ölene dek yazma düşünü, varsıl bir kadınla evlenip bir eli yağda bir eli balda olarak ancak gerçekleştirebileceği saplantısı. Yazacakları da kafasında hazırdır. Öldüğünde sayısı ellinin üzerinde bitmemiş yapıtı bulunur. Fabrikasyon romanlardan vazgeçip kendi romanlarını yazmaya yoğunlaştığı 30. yaşıyla gözlerinin görmez olduğu 50. yaşına dek yirmi yılda yazdığı yapıtlarının sayısı 86’dır. OLAĞANÜSTÜ GÖZLEMCİ Bu inanılmaz anlatıyı türdeşlerine göre üstün yapan bir özellik de, büyük romancı Balzac’ın kişiliği ve güvenilmezliği konu sunda Zweig’ın hiç sözünü sakınmayışı. Bu bizde, hele yaşamöyküsü kitaplarında, kolay kolay göze alınabilir tutumlardan değildir. Özel yaşamında öyle bir Balzac’la karşılaştırıyor ki bizi anlatıcı, “sanatçının yapıtını gör, kendinden uzak dur” diyenlere “Ben demedim mi?” dedirtiyor. O zamanlar soylularca aşağı sınıf görülen köy kökenli bir burjuva ailesinden gelen Balzac tam bir “sonradan görme”dir. Romanda gerçekçiliğin büyük ustası Balzac, özel yaşamında kralcıdır. Ama yaşama dönük gözlemlerinden derlediği gerçekleri romanla yeniden yaratırken, büyük sanatçılarda olageldiği gibi sanatın namusu hep baskın çıkmış, Balzac’ın yapıtlarında kralcılığından iz kalmamıştır. Gerçekçi sanatın bu şaşmaz doğruculuğunu Balzac’ta saptarken şöyle der Stefan Zweig: “Edebiyat alanında sosyal değişimleri açıkça önceden görüp savunabilirken, siyasi alanda tıpkı ticari yaşamında olduğu gibi, yanlış tarafta olması Balzac için tipik bir durumdur.” 20 YILDA 86 KİTAP Balzac’ın yaşamı, kendine dönük büyük ve bitmez bir körlük boyunca gerçekleşen inanılmaz bir trajedinin ta kendisidir: Ölene dek yazma hayalini ancak soylu ve varsıl bir kadınla evlenerek gerçekleştirebileceği düşüncesine saplanıp kalmıştır. Yıllarca askıntı olduğu Ukraynalı varsıl dulla evlenmeyi onursuzluk pahasına başardığında, karşılaştığı ilgisizlik, sevgisizlik ve saygısızlık nedeniyle bu kez de büyük bir mutsuzluğun içindedir ama gözlerini bu acı gerçeklikten sürekli kaçırmaktadır. Yıllardır kurduğu düşü sonunda gerçekleşirken evlendiği soylu kadın ülkesinin ve kentinin sosyetesinden hiç kimseyi çağırmadığı, sabahın köründe yapılan bir nikâhla, çok az ömrü kaldığını öğrendiği Balzac’la hatır için evlenip bu evlilik için Balzac’ın Paris’te yaptırdığı eve yerleştiklerinde, Balzac değil yazmak, ayakta duramayacak denli sağlığını ve görme yetisini yitirmiştir. Birkaç ay içinde de ölür. Az çalışan, zamanını çok savuran sanatçılar için alabildiğine etkili bir utandırıcı Balzac’ın yaşamöyküsü. n Balzac Bir Yaşam Öyküsü / Stefan Zweig / Çev: Şebnem Sunar Yeşim Tükel Kılıç / Can Yayınları / 568 s. / 4. Baskı 2019 ‘CARL SCHMITT’IN MEYDAN OKUMASI’ Siyasal kavramın dostdüşman ilişkisi Schmitt, liberalizmi en iyi kavrayan düşünürlerden biri olarak kapsamlı bir liberalizm sorgulaması yapıyor BURCU BIRCAN Politika ve hukuk düşünürü olan Carl Schmitt, yakın dönemlerin en dikkat çekici siyaset ve hukuk kuramcılarından birisi. Schmitt, hem Hitler’e verdiği destekle açıkça eleştirilerin hedefinde olan hem de günümüz siyasi durumunu anlamak için bize önemli ipuçları sunan bir isim. Schmitt’e yönelik ilginin artmasının ve düşünürlerin onun eserlerine eğilerek incelemeler yapmalarının, ondan daha çok bahsetmelerinin sebebi de bu. Ünlü düşünür Chantal Mouffe’un derlediği ve İletişim Yayınları’ndan çıkan Carl Schmitt’in Meydan Okuması adlı çalışma, bu anlamda kapsamlı bir Schmitt eleştirisi sunuyor bize. Schmitt’in “siyasal”, “toplum”, “hukuk”, “dostdüşman”, “egemenlik” gibi kavramlara getirdiği açıklamalar ve bu kavramları oturttuğu bağlam, bugünkü siyasal alanın geldiği durumu anlamak için yol gösterici olabilir. Öncelikle Schmitt, liberalizmi en iyi kavrayan düşünürlerden biri olarak kapsamlı bir liberalizm sorgulaması yapar. Çok yönlü ve titiz bir biçimde liberal demokratik egemenlik teorisinin eksikliklerini ve teorinin çeşitli zayıflıklarını gözler önüne sererken, aslında yaşadığı çağın siyasi koşullarına ışık tutar. Makaleler de, tıpkı Schmitt gibi, yazarı farklı perspektiflerle birçok açıdan ele alıyor. Düşünürler, ona eleştirilerini yöneltirlerken, Schmitt’in kavramlarını ve onları açıklayış biçimini kullanarak onu eleştiriyorlar. Schmitt “siyasal” kavramını “dostdüşman” ilişkisi üzerinden açıklar. Ona göre gruplar bir düşmanlık ilişkisi içinde taraflara ayrıldığında “siyasal” ortaya çıkar. Her grup için “öteki” olan, savaşılması ve mümkünse yenilmesi gerekendir. Kendi cümlesiyle, “Her dinî, ahlâkî, ekonomik, etik ya da öteki antitez, insanları dostlara ya da düşmanlara göre etkili bir biçimde gruplayacak güce sahipse, siyasala evrilir.” KURAL KOYUCU BIR FIGÜR Schmitt için “siyasal kavramı devlet kavramından önce gelir.” Bu dinamizm doğal olarak devleti doğuracaktır. Çünkü bu gruplar bir kurumla kısıtlanmalı, dostdüşman mücadelesinin sınırları belirlenmelidir. Schmitt’in görüşlerini mercek altına alan düşünürler, siyasal kavramı ve Schmitt’in felsefesinde ele aldığı egemenlik, toplum, hukuk, istisna, normallik gibi diğer bütün temel kavramlarını kendi bakış açılarından süzerek ele alıyorlar. Derlemede en ilgi çekici makalelerden bi ri, Slavoj Zizek’in “PostPolitik Çağında Carl Schmitt” makalesi. Zizek, Schmitt’e ve kavramlarına Lacancı bir bakış açısı sunuyor. Metninde Freud ve Jung gibi düşünürlere de atıfta bulunan Zizek, Oedipus mitine gönderme yaparak kural koyucu ve yasa sahibi olanın katledilmiş baba figürü olduğunu, zira arzu nesnesine ulaşmaya engel olan baba figürünün öldürülmesi gerektiğini söylüyor. Baba, ölümünden sonra Simgesel Olan olarak, Hukukun/Yasağın temsilcisi olarak geri dönüyor. Zizek, böylece Schmitt okumasına farklı bir açıdan bakıyor. Chantal Mouffe, derlemenin sonunda Carl Schmitt’in kendi makalesi “Devlet Etiği ve Çoğulcu Devlet”e de yer veriyor. Schmitt, bu makalesinde etik ilişkilerin ancak somut yaşamın içinde anlamlı olabileceğini söylüyor. Ona göre bu ilişkilerin taşıyıcısı, toplumsal düzeni kurmaktan sorumlu olan devlettir ve devlet de doğası gereği çoğulcudur. Dostdüşman ilişkisinin sınırları, devlet içinde de bireylerin ilişkilerinin etik sınırları açısından belirleyicidir. Tüm bu makaleler okura oldukça kapsamlı ve dikkat gerektiren bir Carl Shmitt okuması sunuyor. Schmitt’i anlamak, yorumlamak, eleştirmek ve bugünle olan bağlantısını kurabilmek için edinilmesi gereken bir kaynak. n Carl Schmitt’in Meydan Okuması / Hazırlayan: Chantal Mouffe / Çev: P. Demir Atay, Hakan Atay / İletişim Yay. / 295 s. / 2019 8 16 Mayıs 2019
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear