Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    
                
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                obkula@hacettepe.edu.tr  Marx’ın Biçemi, Marx’tır  Dilsel zenginlik veya dilsel anlatım yetkinliği, hem gelişmiş bir bilincin göstergesidir,  hem de bilinci geliştiren bir etmendir.  W ilhelm Liebknecht’in değerlendirmesiyle, üstün bir dil yeteneği taşıyan ve  sel zenginlik veya dilsel anlatım yetkinliği, hem gelişmiş bir bilincin göstergesidir, hem de bilinci geliştiren bir etmendir.  “sonuç” değildir; “yol” da hakikatin bir parçasıdır. Bu nedenle, hakikatin araştırılması da “hakiki olmak zorundadır; hakiki araştırma dağınık parçacıkları sonuçta toplanan açımlanmış  bütün Avrupa dil  YAZARA, BIÇEM DAYATILMAZ  hakikattir.” Araştırmanın “tarzı” da  lerinde “okuyabilen” Marx, “Alman  Sansür, “gölgeyi/karanlığı, tinin bi nesnesine uymalı, ona göre değiş  ca, Fransızca ve İngilizcede, bu dilleri ricik dışavurumu” durumuna getir  melidir. Dolayısıyla, sansürcüler, hem  bilenlerin hayranlık duyacağı ölçüde” meyi amaçlamaktadır. Sansürcülere “nesnenin hakkını”, hem de “öznenin  yazmayı da başarır. “Bir yabancı dil, göre, tin “siyah giysilerle ortada do hakkını” ihlal etmektedir. Onlar “haki  yaşam savaşımında bir silahtır” sözü laşmalıdır”; ancak “çiçekler arasında kati soyut kavramakta”, tini, “araştır  nü sürekli yineler. Elli yaşından son siyah (çiçek) yoktur.” Tinin özü/tözü, mayı kuru bir şekilde tutanaklaştıran  ra Rusça öğrenir, Puşkin ve Gogol’u “her zaman hakikatin kendisidir.” Ti araştırma yargıcı”na indirgemektedir.  kendi dillerinde okur. “Dilin özünü ta nin “genel mütevazılığı, akıldır; evren  nıyan, kökeni, gelişmesi ve yapısı ile sel özgürlük(çü)lüktür.” Buna “ciddi  KAPITALIST TOPLUMDA  uğraşan” Marx için bir dil öğrenmek lik” de eklenmelidir. Tinin “en ciddi  SANATÇININ ÜRETKEN EMEĞI  her zaman kolay olmuştur. Buffon’un alçakgönüllülüğü, alçakgönülsüzlü  “Artı Değer Üzerine Kuramlar”  “biçem, adamdır” sözü, öncelikle  ğe karşı, alçakgönüllü olmaktır.”  (1862 / 1863) kapsamında Marx’ın  Marx için geçerlidir; çünkü “Marx’ın  Marx’ın deyişiyle, “yazara biçem  deyişiyle, bir tiyatro oyuncusu eğer  biçemi, Marx’tır.” Bir başka deyişle, dayatılamaz.” Dolayısıyla, sansür  “ücret olarak aldığından daha faz  Marx, özgün düşüncelerini, özgün bi cüler, eğer tutarlı olmak istiyorlar  la emeği sunduğu kapitalistin hizme  çemiyle açımlayarak ayrıksılaşır.  sa, “çok ciddi ve çok mütevazı ola  tinde çalışıyorsa, üretken bir işçidir.”  “Gerçekten başka kutsanacak bir rak” hakikati araştırmayı yasaklama Bunun yanı sıra, “kapitalistin evine  şey” tanımayan, “ikiyüzlülükten nef lıdır; çünkü “çok ciddilik en gülünç  gelip, onun pantolonunu yamayan”  ret eden” Marx, “yazılarında ve ya  şeydir ve çok büyük alçakgönüllülük bir terzi “üretken olmayan bir işçidir.”  şamında hep kendisi olarak” kalır.  en acı ironidir.” Yazarların etkinlikle Oyuncunun işi, “kendini sermaye ile  Kapital’in “biçemi”, “aynı işlediği ko rinin “bütün nesnelerinin, tek bir ge değiştokuş etmektedir”; terzinin işiy  nu gibi zordur.” Kapital’in biçeminin nel tasavvur”, diyesi, “hakikat” altın se, bir “gelir” ile değiştokuş edilmek  zorluğundan yakınan “kendi düşün da toplandığını eleştiren Marx’ın çö tedir. Oyuncu, “bir artı değer yarat  me tembelliğini ve düşünme yetenek zümlemesiyle, bu konuda asıl önemli makta”; terzi ise elde ettiği geliri “tü  sizliğini” ortaya koyar.  olan “öznedir”, öznelliktir; çünkü “bir ketmektedir.” Marx’ın belirlemesiyle,  Biçem sözcüğü; köken olarak Ro ve aynı nesne, farklı bireylerce farklı “üretken olan ve olmayan emek” bu  malıların yazmak için, oymak için kul biçimde” algılanır ve “çeşitli yönlerini, rada “sermayedarın, kapitalistin ko  landığı “ucu sivri çelik kalemdir.” Bi çeşitli karakterlere büründürür.” Do numu tarafından belirlenmektedir, iş  çem, “kalbe güvenli saplama için kul layısıyla, “nesnenin  çinin konumu tarafından değil.”  lanılan” hançerdir. Bu, özellikle Marx karakteri” önemli  Bir yazar, “fikirler üret  için geçerlidir.  dir. Marx’ın “yaza  tiği için değil, yapıtları  ra biçem dayatı  nın basımı ve dağıtımı  MARX SIKI BIR DIL  lamaz” ve “özne  nı yapanları zenginleş  ARILAŞTIRMACISIDIR  ler bir ve aynı nes  tirdiği zaman veya bir  “Katıksız ve doğru anlatıma ola  neyi farklı algılar”  kapitalistin ücretli işçisi  ğanüstü değer veren ve Goethe,  saptaması, biçem  olduğu zaman” üretken  Lessing, Shakespeare, Dante ve  kavramının önde  bir işçidir.  Cervantes’i her gün okuyan” Marx,  gelen felsefi ge  Marx’ın çözümleme  “dilin katıksızlığı ve doğruluğu” ko  rekçeleri arasın  siyle, “tinsel üretim  nusunda en büyük titizliği göste  dadır. Bir nesne  de emeğin başka bir tü  rir. Israrla ve uzun zaman harcayarak yi, bir durumu ve  rü”, olan sanatsal çalış  “doğru anlatımı” arar. “Gereksiz ya ya bir olayı farklı  ma “üretken olarak or  bancı sözcüklerden nefret eder.” Al algılama söz ko  taya çıkar.” Tinsel üre  mancaya “özgün yeni sözcük oluştu nusu olmasay  tim ve özdeksel üre  rumları kazandıran Alman dil ustala dı, ne düşünce  tim arasındaki bağlantı  rından, dil yaratıcılarından” biridir.  lerin çoğalması,  yı görmek için, “özdek  Marx’ın dil ve biçem üzerine yaptığı bir başka deyiş  sel emek, genel bir ulam  belirlemeler, taşıdıkları felsefi öz ne le, düşünsel ço  olarak değil, belli tarih  deniyle kalıcılaşmıştır. Dilbilinç ara ğullaşma, ne de tikel bireyler ve on sel biçimi içinde” kavranmalıdır. Do  sındaki diyalektik ilişki burada çok  ların tikel biçemleri olabilirdi. Ayrıca, layısıyla, “kapitalist üretim tarzına tin  açık biçimde ortaya koyulmuştur. Dil Marx’ın anlatımıyla, hakikat, yalnızca sel emeğin bir başka türü, Orta Çağ  üretim tarzına bir başka türü denk düşer.” Özdeksel üretim “özgün tarihsel biçimi içinde” kavranmadığı takdirde, “tinsel üretimin öznel üretime denk düşen belirli öğesini/yönünü ve ikisi arasındaki etkileşimi” kavramak olanaksızdır. “İnsanların doğayla olan belli ilişkisi” ve “devlet örgütü/yapısı”, insanın “tinsel görüsünü”, böylece “tinsel üretimlerinin tarzını” belirler. Özetlemek gerekirse: Marx’ın anlatımıyla, üretken emek, “emeğin belirlenimlerinden biridir” ve bunun “emeğin belli içeriğiyle, onun tikel yararlılığı veya kendini serimlediği özgün kullanım değeri” ile hiçbir ilişkisi yoktur. “Aynı tür” emek, üretken olduğu gibi, üretken olmayabilir de. Örneğin, Yitik Cennet’i yazan Milton, “üretken olmayan” (vurgu Marx’ındır) işçiydi. Buna karşın, “bir kitap satıcısı için fabrikada çalışan” bir yazar üretken bir işçidir. Milton, Yitik Cennet adlı yapıtını, “bir ipek kurdu, ipeği hangi nedenden üretirse, o nedenden ötürü üretmiştir.” O yapıt, Milton’un “doğasının etkinliğidir” ve Milton, daha sonra “ürünü” beş Sterlin karşılığında satmıştır. Bu bağlamda “bir kitap satıcısının talimatıyla fabrikada kitap üreten Leipzigli edebiyat proletaryası, üretken bir işçidir”; çünkü onun emeği veya emeğinin ürünü “daha baştan sermayeye altlanmıştır ve sermayenin değerlendirimi amacına hizmet etmektedir.” SANAT ÜRÜNLERI, ALINIRSATILIR MAL OLMALI MI? Marx’ın sonal belirlemesiyle, “özdeksel olmayan üretim”, salt değiştokuş için yapılsa bile, bir başka deyişle, “mallar” üretse dahi iki şey olasıdır: 1. Özdeksel olmayan üretim, “sonuç olarak mallara, üretici ve tüketici açısından farklı biçimler taşıyan kullanım değerlerine” dönüşür. Dolayısıyla, bunlar “üretim ile tüketim arasındaki bir aralıkta varolabilirler.” Kitaplarda, tablolarda, kısacası, “gerçekleştiren sanatçının sanat başarımından / veriminden farklı olan bütün sanat ürünlerinde görüldüğü gibi, alınırsatılır mallar olarak bu aralıkta dolaşabilirler.” Burada kapitalist üretim “çok sınırlı ölçüde uygulanabilir.” Örneğin, bir yazar “ortak bir yapıt”, bir ansiklopedi, üretmek için diğer yazarların emeklerini sömürebilir. Çeşitli sanatsal üreticilerin kitap satıcılarının “ortak tüccar sermayesi için yaptığı” bu tür üretim, kapitalist üretime “geçiş biçimi” olarak kalır. Bu geçiş biçimlerinde “emeğin sömürüsünün en büyük olması”, işin özünü değiştirmez. 2. “Her türlü gerçekleştirici sanatçıda” veya onun ürününde görüldüğü gibi, üretim, “üretme eyleminden ayrı değildir”; ancak burada da kapitalist üretim tarzı “dar kapsamda” gerçekleşir. Tiyatro ve eğlence kuruluşlarında “oyuncu, izleyici topluluğuyla sanatçı olarak ilişki kurar”; ancak aynı oyuncu, kurumun sahibi karşısında “üretken işçidir.” Tiyatro oyuncusunun bu iki farklı özelliği, onun izleyici topluluğu ve tiyatronun sahibi karşısındaki farklı konumlarından kaynaklanır. n  6 24 Ekim 2019   
            
    
