25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

ALTAR KAPLAN’DAN ‘İKİ NEHİR ARASI’ M. ZİYA ÜNSEL Resimmetin kurgusunda Özünde yazmak bana başka bir hayatı yaşama imkânı veriyor.. Gezmek, görmek, anlatmak ve yazmak. İşte M. Ziya Ünsel. . . Sadece Malatya ve Hatay’ı değil tüm Anadolu’yu yazdı. Bu dünyaya geldi, gezdi, ve yazdı. O, zamanının Evliya Çelebi’sidir. Amacı, kendisinden sonraki kuşaklara kültürel bir miras bırakmaktı. İyi bir gözlemci ve anlatıcıdır. Sadece bir yazar gözüyle değil, bir mimar, bir arkeolog, titiz bir araştırmacı kimliğiyle, camileri, pınarları, anıtları, köprüleri, tarihi ve doğal güzellikleri ortaya koyuyor. Bu toprakları, denizleri, yeryüzünü, gökyüzünü akıcı, heyecanlı ve sade bir dille bize anlatıyor. EMİNE TOPRAK M aliye Bakanlığında çalışan bir uzmansınız. Genelde devlet memuriyeti yapanlar edilgen bir yaşam sürerler, ama eserlerinize baktığımda edilgen bir yazar hissiyatı uyandırmamanız bir yana muhalif bir tarzınız var. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Özünde yazmak bana başka bir hayatı yaşama imkânı veriyor. Belki de oldukça sıkıcı olan memuriyetten ki en sıkıcılarından biri olan vergilemeden bu sayede kaçabiliyorumdur. Romanlarımda adeta arka planda çalan fon müziği kıvamındaki mevcut eleştirel, daha doğru bir ifadeyle yerleşik sisteme muhalif söylemi ise açıkçası okuyucunun takdirine bırakıyorum. Nitekim ben kalemi elime bir mesaj verme kaygısı ile almam ama kalemin kâğıtla buluştuğu anda ne kadar ben benimdir emin de değilim… n Gelgelim romanlarınıza; gerçekten her eserinizde yeni bir arayış içerisindesiniz. Örneğin; Papadopulos Apartmanı’nda ismi olmayan bir karakteri apartmanla özdeşleştirip anlattınız, Halifeler Köyü’nde rakamlar üzerinden Osmanlı dönemindeki sınıfsal yapıyı resmettiniz, Aloda’yı hiç “O” harfi kullanmadan lipogram tekniği ile yazdınız ve son olarak İki Nehir Arası resimmetin kurgusunda ilerleyen bir roman olarak yayımlandı. Gerek kurgu gerekse üslup olarak farklı tarzlarda eserler yazmayı nasıl sağlıyorsunuz? Okuyarak. Yazdığımdan daha çok okuyarak. n Peki, siz ne tür kitaplar okuyor hangi yazarları izliyorsunuz? Size bir itirafta bulanayım; bir süredir prensip olarak, benim romanlarımdan herhangi birini okumadığını düşündüğüm, hayatta olan hiçbir Türk yazarın kitabını okumuyorum. İlla ki çok merak eder ve okumak istersem o yazarın adre sine kendi romanlarımdan birini gönderiyorum, ola ki okur diye ve böylece kendi ilkemi çiğnemeden ben de onun eserini okumuş oluyorum. Onun dışında edebiyat harici konularda geniş bir yelpazede okuma yaptığımı söyleyebilirim. Ne var ki bağnaz bir şekilde belirli bir ideolojiye, dine, felsefi düşünceye bağlı olan ve bunun sempatizanlığını yapan kesin inançlıların, heykel gibi yazarların eserlerini okumuyorum, okuyamıyorum. Bir de çok provokatif olduğunun farkındayım ama nedense zenginlerin ürettiği eserler de ilgimi çekmiyor; ne zaman bu sınıftan sadece yazarların değil sanatçıların eserlerini görsem beynim zonkluyor; hep benzer bir sığlık… n Tekrar romanlarınıza dönersek hepsinin arasında temel bir bağ olduğunu söyleyebilir misiniz? Aslında yazdığım tüm romanlar Papadopulos Apartmanı’ndan türemişlerdir diyebilirim, temelleri oradadır. Kaldı ki ben eskiden beri yazarların aslında hayatları boyunca gerçek anlamda tek kitap yazdıklarını düşünürüm. n Kendi adıma bir soru sormak istiyorum yazmaya nasıl başlarsınız? İlk aklıma gelen, örneğin son romanım İki Nehir Arası’nı yazma serüvenim yıllar önce Sherlock Holmes’un yaveri Dr.Watson’a iyi bir detektiflik işinin nasıl yürütmesi gerektiğini anlatırken ısrarla vurguladığı gibi, “sana kaç kez söyledim; imkânsız olanı eledikten sonra geride kalanın, ne kadar olasılık dışı olsa da ger çek olması gerekir diye,” sözünü okuduktan sonra başlamıştı. Sonra kurguyu; zamanla okuduğum, öğrendiğim yeni şeyler ilmek ilmek dokumuştu. Aynı romanda; Erwin karakteri, Hollanda’nın Almanya’nın işgalinden kurtulduktan sonra yaptığı ilk işlerden birisinin ordusunu yeniden inşa ederek eski sömürgesi Endonezya’yı işgale gittiğini öğrenmemle gelişmişti. Benzer süreçlerin öteki romanlarım için de geçerli olduğunu söyleyebilirim. n İki Nehir Arası /Altar Kaplan / Alfa Yay. / 460 s, / 2019. 2324 Ekim 2019 M. Ziya Ünsel, “Acı Deniz”le Hatay’ın dağının denizinin, ovasının acısını, insanın mücadelesini anlatıyor. Daha çok aldatma, tutku ve insanlığın varolduğu zamanlardan beri üstesinden gelemediği tehlikeli ilişkiler, aşklar, pişmanlıklar… Bu sürükleyici tutku öyküsü her gün, her an ülkemizin bir yerinde veya dünyanın herhangi bir noktasında yaşanılan sevdaları, aşkları anlatıyor. Sevinçle başlayıp hüzünle, acıyla biten yaşamlar. Anlatılan insandır. “Mutlu Güney’i yazar şöyle betimliyor”... Hatay’da deniz deniz, dağ dağ dolaştım; yol yol gezdim. Yeşil çam ormanlarında, buzlu pınar başlarında, yazları bütün Çukurova ağalarının doldurduğu yaylalarında oturdum. Yağlı bir kayış gibi parıl parıl yanan kara asfalt aşağıda dolam dolam olur ve Akdeniz’in mavi atlası göklerin maviliği ile birlikte ufuklarca uzanıp gider. Ve nihayet, palmiyeler, muz ağaçları, kan kırmızısı tropika çiçekleriyle süslü bahçeler, yer yer acı zakkumlar…. Zeytinlikler, incirliklerle dolu yamaçlar. . . ” “Yeşil Malatya” Malatya’nın bir dönemini değil, geleceğin Malatya’sını da anlatıyor. Akıcı ve sade üslubu, anlatımındaki zenginlik, okuyanlarda oraya gitme isteği yaratıyor. Gezip gördüğü yerleri bir sinema filmi izler gibi gözlerimizin önüne seriyor. TÜM İNTERNET SİTELERİ VE KİTAPÇILARDA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear