Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
GAZANFER ERYÜKSEL’DEN “ŞAMAN VE ZAMAN” ‘Müzikten fazlasıyla besleniyorum’ İlk şiiri 1973’te yayınlanan şair Gazanfer Eryüksel’in yeni kitabı “Şaman ve Zaman” okurla buluştu. ‘Dünya şiirle dönüyor’ diyen Eryüksel’le şiir serüvenini ve yeni dizelerini konuştuk. neslihan perşembe Ş aman ve Zaman’daki ‘Hayat Bilgisi’ şiiri, yakın tarihimizin izdüşümü. “İpekten çelik dokuyorduk... demirle / çeliği büken ellerimizle” dizelerinde 68’in umudu var. Bu umut nasıl oluştu? n Ben Deniz Ağabey ile hatıralarımı anlattığım zaman, “Senin yaşın kaç?” diyorlar. Deniz Gezmiş’i 1969’da gördüğümde lise son sınıf talebesiydim. İstanbul’da Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın başlattığı üç günlük bir boykot vardı. Boykotta lise öğrencileri de yer aldı. Pertevniyal Lisesi’nden üç arkadaş boykota katıldık. Şiirimdeki umut buradan geliyor. Şair olarak hiçbir zaman insanlara, umutsuzluğu şırınga etme hakkım yok. Hayat devam ettiği sürece umut vardır. n Şiirlerinizi kitaplaştırma serüveni ve bununla ilgili bir anınızı anlatır mısınız? n Şiirlerimi kitaplaştırmak istiyordum ama param yoktu. Yarışmalara gönderdim. İlk olarak Dünya gazetesi kitap eki için Faruk Şüyün şiirlerimi seçti ve yayımlattı. Yayımlanan şiirlerim de seçici kurulun önüne gitti. ‘Sükutun Feryadı’ adlı şiirim ödüle değer bulundu. Seçici kurulda Ahmet Oktay’ın olması benim için ölçüydü. Dosyayı Mayıs Yayınları’na gönderdim. Orada da ödülü Yücelay Sal ile paylaştım. Aynı dönemde Aşk, Hiçlik ve Her Şey adlı dosyamla da Ankara Çankaya Belediyesi ile Damar Dergisi’nin ortaklaşa düzenledikleri III. İlkbahar Şiir ve Öykü Yarışması’nda Büyük Şiir Dalı’nda birinciliğe değer bulundum. Üç kitap peş peşe gelen üç ödülün meyvesi oldu. Kulakları çınlasın Ahmet Özer Ağabey, Ankara’dan Trabzon’a giderken Çorum’da çay molası verirdi. O dönemde Çorum’daydım. Benden dolayı Çorum’daki çay molaları iki saate çıktı. Peş peşe gelen üç ödül için Ahmet Ağabey, “Yeter artık, bir yere dosya gönderme. Bütün ödülleri sen topluyorsun” dedi. Gülmüştük. Bir daha yarışmalara dosya göndermeyeceğim diye söz verdim. “HARF ÜZERİNDEN BİR KAPI ARALAMAYA ÇALIŞIYORUM” n Türk Musikisi eğitimi aldınız. Eğitiminizin yanı sıra bir dönem işiniz de müzik üzerineydi. Müziğin yanı sıra şiirde de ritim önemli. Şiir ve müzik nasıl besledi yaratım sürecinizi? n Müziğin ve şiirin olmadığı bir şey yok. İnsanlığın zaman yolculuğunda şiir, müzik ve dans birlikte yola çıkıyor. Eski ritüellerde de üçü birlikte. Zaman yolculuğunda insanlık bunları ayrı sanatlar olarak kullansa, ifade biçim olarak değerlendirse de ne yaparsa yapsın içinde şiir, müzik, dans oluyor. Şiir serbest de yazılsa bir ritminin, ezgisinin olması lazım. Bir şair olarak müzikten fazlasıyla besleniyorum. n Yine ‘Şaman ve Zaman’a dönelim. “Anlatılmayanı oynuyor harfler/ maskesiz suskun/ burkulan yürekleri...” Kitabınızda karşımıza hep harfler çıkıyor. Her harf bir çağrışım kimi zaman insana, damardaki kana kimi zaman taşlara kimi zaman da zamana... n Harf; insanlığın zaman yolculuğunda mağara duvar yazılarından başlayan bir uzun yürüyüş. Oradan zamanla hiyeroglife, çivi yazısına geçiliyor. Çin ve Japonya hâlâ resim yazıyı kul “Müziğin ve şiirin olmadığı bir şey yok. İnsanlığın zaman yolculuğunda şiir, müzik ve dans birlikte yola çıkıyor” diyor Eryüksel. lanıyor. Bu zamanın içinde değişerek ve dönüşerek devam ediyor. Belli bir dönem sözcüklerle haşır neşirdim. Sonra baktım harfler olmasaydı sözcükler de olmayacaktı. Harflere kadar imge boyutunda kalarak bu şiirleri yazdım. ‘Şaman ve Zaman’da okura, harf üzerinden kendince bir kapı aralamaya çalışıyorum. n “Harf harf ile ölçülür/ dedi Şaman/ aşk, ayrılıkla...” dizelerini paylaştığım ‘Kuş Uçumu’ ve birçok şiiriniz aşka yelken açıyor ve okuru; düne, bugüne ve geleceğe bir taş koymaya davet ediyorsunuz. n Sevgi muhakkak ki hayatımızın en önemli boyutu ama “aşk olmayınca meşk de olmaz” diye bir ifademiz var. Aşk muhakkak var. Aşk olmadan şiir de yazılmaz. Aşk eğer sevgiye dönüşür se ki o da emek istiyor, yaşayabiliyor. Aşk, sevgiye dönüşmediği zaman, namludan çıkan bir kurşun gibi gidiyor. Birini vuruyor ve sonrası yani aşkı yaşatmak, insanlara kalıyor. “SON SÖZÜ ŞAMAN’A BIRAKTIM” n Şiirden uzaklaşanlar hakkındaki düşünceniz nedir? n Gayet tabii didaktik metinler yazmıyoruz, manzume ile uğraşmıyoruz ama şiir, insana, bir şeyler söylemek zorunda. Birtakım soyut, hayattan kopuk imge yığınlarıyla yola devam etmek, insanlara da “Sen şiirle ilgilenme” demektir. “İnsanlar niye şiirden uzaklaştı?” sorusunu ilk olarak şairler kendilerine sormalı. 1980 sonrası öyle bir baskı, kontrol başladı ki... “İnsanı anlatma” denildi. İnsan anlatılmadı mı, toplum da anlatılmaz. İnsandan ve toplumdan uzak laflar üretilmeye zorlanıldı. Böyle olunca da insanlar şiirden koptu. 1980’den bu yana oluşan o yoğun baskı dönemi de hâlâ artarak sürüyor. O kâbus, renkli boyalarla başka bir şeymiş gibi yeniden dayatılıyor. O dönemin mücadelesiyle, toplumdaki sosyal muhalefetle bügün geldiğimiz noktaya baktığımız zaman; üniversitesinden sendikasına, sanatçısından iş dünyasına herkes ağzına bant takmış. Üniversitelerden ses yok. n Kitabın adında da yer alan “Şaman,” sözlüklerdeki tanımı dışında halk edebiyatımızdaki âşıklara benziyor. Çıkmaz sokaklarımızda yeni yolları işaret eden, kapıları açmayı okura bırakan bilge kişi... n “Şaman ve Zaman”, 650 sayfalık dosyamın başından alındı. Yani bu dosyadan iki şiir kitabı daha çıkacak. 2005 sonbaharında Antalya’ya taşındım. Antalya’daki ilk şiir dosyam “Batılı İlahiler”di. Bunu yayımlattıktan sonra bizim kendi kültür köklerimizde bir yolculuk olsun dedim. Arkasından da “Bergüzar Nefes”i yazdım. Yani ilahi var, nefes var... Dedim ki bu bir üçleme olsun. Şaman ile üçlemeyi tamamladım. Şaman’ı zaptedemeyince aldı başını gitti. Şair Muammer Can ile konuştum, böldük. Bizim derin kökümüzde Şaman var. Sizin dediğiniz gibi Şaman; bir bilge kişi. Şiirlerde son sözü Şaman’a bıraktım. İşlek bir damar çıktı. Son dönemde Şaman, yakamı bıraktı. Ara sıra yine bir şiirin içine girmek istiyor. n Şaman ve Zaman / Gazanfer Eryüksel / Temren Yayınları / 112 s. 4 17 Ocak 2019 KItap