25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

CEVAT ÇAPAN ŞİİRİ ÜZERİNE ‘Ten akılla buluşunca...’ Cevat Çapan’ın kaleminden çıkanlar her seferinde yolculukların, yolculuklar ise elmaslaşma süreçlerinin şiirleri. Yalınlaştıkça yoğunlaşan, yoğunlaştıkça zenginleşen, durulaştıkça billurlaşarak ışıyan şiirler... İSMAİL MERT BAŞAT C evat Çapan şiirine çok sayıda alt başlıkla yaklaşmayı denemek mümkün görünüyor. Sözgelimi bu zenginlik arasında Çapan şiirini buluşmaların, buluşturmaların şiiri olarak ele almak da mümkün. Gerek insanlar arasındaki gerek insan ile diğer varlıklar arasındaki yarılma ve kopmalara karşı, onları zihinselliğimizde yeniden buluşturan, onaran, hatta şefkatle saran bir tutum var bu şiirlerde. ‘Dört Mevsim’ başlıklı şiirin son dizesi geliyor aklıma: “Bizdik onaran aramızdaki yıkık köprüleri o kış uykusunda”. Mahmut Temizyürek de “daha iyi, daha güzel bir yarına kurulan köprü” ifadesini kullanıyor bu konuda. Kuşkusuz bu şiirlerde şimdi, geçmişle de buluşturuluyor; hatta Çapan şiirinde gelecek de geçmişin üzerinden çevrimlenerek okunabiliyor. DOĞA–İNSAN, DUYGUDÜŞÜNCE AYRIŞMASI Daha da önemlisi buluşturmalar; insan ve doğa, duygu ve düşünce, sevinç ve hüzün, düş ve gerçek, kişi ve onun kendi özbeni gibi hasar görmüş ilişkilerde de sürer. Geleneksel ile gelişen hemhal edilirken bellekle de, yaşanılmış aşklarla da dostluklarla da buluşularak ilerler şiirler. Yaşama şevki verir, umut ve direnç üretir ama kulağınıza da usulca söyler Cevat Ağabey: Umudu hak edebilmek için önce direnmeye başlamak gerekir! Kayaları yarıp boy atan dağ menekşesi gibi: “Yeniden bir su boyunca yürümek /Elinden tutmak bir çocuğun usulca / Birlikte solumak menekşeleri / Dağlarda kayaları kıracak.” Başlangıçta Doğa, insanlar için ne gizdir ne de gerçek. Yalnızca kendisidir ve o “kendi”liğe dâhil olan insanın, nefesinin ve bedeninin geçişli bir uzantısıdır. Varlık ilişkileri dolaysız, birebirdir. Yaşama ritmi, doğanın ortak deviniminin ritmidir. Binlerce yıllık süreçler içinde rasyonel aklın maddenin tam karşısında konumlandırılışı, insan ve doğa arasında bir yarılmanın başlamasıyla sonuçlanmıştır ki bugün, insanlık bu yarılmanın yani Kapital’in, insanları ve toplumları doğaya karşı konumlandırışının verdiği ağır hasarlarla baş başadır. Cevat Ağabey, insandoğa ilişkilerini kökleriyle buluşturup yeniden birlikte devinime sokarken imgelemimizde de pırıl pırıl, diri bir evrenin belirip yükselişini aynı anda gerçekleştiriyor. Bu gerçekleştikçe kendisi de sevincin, arı bir neşenin doğrudan kendisine dönüşüyor. Kökende, zihinselliğimiz diyalektik bir bütünlüktür. Peki, bu bütünlük ne zaman ve nasıl bozuldu? Özellikle, duygudüşünce birliği nasıl ayrıştı? Ben bunun ayrıntılarına girmeden, kapitalizmin elinde rasyonalizmin, zihinselliğin diğer öğeleri üzerinde baskınlaştırılmasına işaret etmekle yetineceğim. Şiirlerinde, duygudüşünce yarılmasını onarmaya, duygu ve düşünce arasında birbirlerini besleyen bir bütünleşmeyi kurmaya yıllardır emek veriyor Cevat Çapan. Kendisinin, Değişen Tiyatro adlı o değerli kitabından birkaç satır okuyalım: “Elizabeth Çağı oyun yazarlarının ve metafiziksel şairlerin başarısı, eserlerindeki duygu ve düşünce ögelerinin birbirini beslemesinden ileri geliyordu. Her türlü yaşantı, şairin kafasında birleşip birbirleriyle yeni bağlar kurarak bir bütünlük kazanıyordu.” Kuşkusuz ki sorun, günümüzün parçalanan insanı kadar, parçalanan insanvarlık ilişkilerine de bütünlük kazandırılabilmesindedir. CEVAT ÇAPAN, HAYAT VE ŞİİR Cevat Çapan’ın şiir tutumu ile yapılandırdığı kendi özbeni ve hayata karşı tutumu birbirlerinin içinden geçip birbirlerine dönüşerek bir ve aynı şey demek olur. Kapital’in elinde, iktidar ve kâr hırsı ile “çölleşmiş, paçavralaşmış bir dünya” karşısında, 2003’teki bir söyleşide, şunları söyler: “Ama bütün bunlara karşın bizi mutlu eden aşklarımız, yakınlarımız, dostlarımız, aynı değerleri benimseyen, paylaşan insanlar arasındaki dayanışma, direnç ve sevgi bizi mutlu etmez mi? Çevremizde geliştirip yaygınlaştırmaya çalıştığımız bir gerçeklik ve güzellik duygusu bu mutluluğu büyük insanlık ailesiyle birlikte yaşama özlemimizi pekiştirmez mi?” 1986’daki bir söyleşisinde geçen şu sözüne de işaret edilmesi gerekir: “...şiirle uğraşanlar mutlu azınlığın değil, mutlu çoğunluğun bir parçası olmaya çalışırlar.” Çapan, iyilik peşinde ya da iyimserliğin koynunda olmanın merakında değildir; yalnızca tüm insanların değil, tüm varlıkların kökendeki o yaşama sevincini, var oluş neşesini yakalayabilmelerini ister. Şiiri ile alımlayıcısının bir an için de olsa kendi özbenine dönüp duraksamasını ve yitirmekte bulunduklarını ayrımsamasını ister. Doğaya sere serpe açıverdiği şiiriyle birlikte okurunu da azat edip kuşlar gibi özgürleştirmeye koyulur: “Uçarak kaybolmuştuk gözden o sonsuz mavilikte.” “Var olma coşkusu” ya da Orhan Koçak’ın sözü ile “yaşama iştahı” derken hazların değil, yabancılaşmaların kırılmasının peşindedir o ve ilk şiirlerinden başlayarak şiirlerinde bir bilgeleşmenin mayalanıp durduğu görülür. Derin bir tevazu içinde, “olumsuz yaşantılardan olumlu dersler çıkartmaya çalıştım” demekle yetinir. Biz biliriz ki Cevat Çapan dersler çıkartmanın ötesinde, tüm üretkenliğinin içinde hep ince şeyleri de düşünmeye vakit bularak yürüyen ve yürüdükçe yolunu kendi açan bir yolcudur. Şiirini ise çürüyenin üzerinden kurmaz. Berrak, pırıl pırıl ışıldayanı gösterir; özgüvenimizi tazeler; güç ve direnç üretir bizim için de ve o ışıklı dünya için hepimizi buluşmaya çağırır. Bilgeliğin sessiz sesiyle konuşur; zarafeti kaybetmeden de itiraz edilip karşı çıkılabileceğini ve direnilebileceğini bize gösterir; dostluklarla gönenir, aşklarla güzelleşir... ŞİİR DİLİSÖYLEYİŞ ÖZELLİKLERİ Cevat Çapan şiirine ilişkin, bu şiirin diliyle ilgili metinler ve yapılan kimi söyleşiler tarandığında, çok zengin bir “nitelemeler” sağanağı ile karşılaşılır. Kendi nitelemelerimi de katarak bunları sergilemeye çalışacağım ama sıralamanın uzunluğunun müsebbibi ben değilim; fail, elbette şairin kendisi: liriğini hiç kaybetmeyen usul sesli ve zarif açık sözlü, doğal ve zorlamasız; dolayısı ile de sahici sıcak ve cömert özgür, ödünsüz, devingen yoğun hem şiir dili hem de içerik olarak yalın ve duru duyguyu ve düşünceyi birlikte koşturan gerçekliği ve estetiği birbirine feda etmeden, birlikte gözeten dizeleri imgelerle süslemeyen ama şiirin tümünde kurduğu imge çatısı ile anlamlandırma ufuklarını açan ve şiiri zenginleştiren fotografik ince bir humor taşıyan hikâyesi olan ve işaretlemelerini hikâyesinin üzerinden gösteren yarattığı sessizliklerle şiirin iç gerilimini artıran, aynı zamanda bu yoldan şiirin devinimi, okurun anlam kuruculuğu ve eleştirel bakış için mesafeler üreten bir şiir okur imgeleminin görsel diliyle buluşarak akan bir şiir dili ve özgürce nefes alınabilen bir şiir... Peki, tüm bunları, körlerin fili tanımlamaları hikâyesi gibi mi düşüneceğiz? Kuşkusuz, değil; bu nitelemeler, birbirini besliyor ve birbirinden besleniyor. Böylece, Çapan şirinin özüyle göz göze gelip yüzleşebiliyoruz. Bu şiirler her seferinde yolculukların, yolculuklar ise elmaslaşma süreçlerinin şiirleri. Yalınlaştıkça yoğunlaşan, yoğunlaştıkça zenginleşen, durulaştıkça billurlaşarak ışıyan şiirler. n 4 28 Haziran 2018 KITAP
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear