Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
>> bantları kullanan, renkli kıyafetleri olan ve kurbağalı patiklerle dolaşan biri (İtiraf edeyim, kendimi buldum bu annede). Aynı zamanda oldukça dağınık, sakar, sıklıkla tencerenin dibini tutturan, masal okuyan, doğayı seven bu anne epey eğlenceli görünüyor değil mi? Fakat onun da eğlenceli olmadığı, kızdığı anlar var tabii ki. Oğlu, onu her hâliyle sevdiğini kulağımıza fısıldıyor, “kocaman yürekli” annesini kimi zaman kediye, kimi zaman zürafaya, bazen de aslana benzetiyor. Neden mi? Onu da okuyanlar çözecek! Anne ile babaya, saçmalama, aklına eseni yapma hakkı verilmesi konusunda pek güzel bir altyapı hazırlayan kitap bunun tartışılmasına da olanak sağlıyor. “Bizim evde yemekleri babam yapar” (s. 21) cümlesi, görselle de destekleniyor. Çocukların sağlıklı gelişimini olumsuz etkileyen baba örneği yerine çocukların gelişimini destekleyen baba figürü öne çıkıyor. Bununla birlikte, çamaşır yıkayıp asarken gördüğümüz anne, bütün işleri babaya bırakmayıp eşitlikçi yaklaşımın ön plana alınmasını sağlıyor. İKİ BOŞ SAYFA Hikâyede, anne ile baba çocukla kaliteli zaman geçirirken kendilerine de zaman ayırdığını, otorite kurmak için yasak koymaktan kaçındığını görüyoruz. Baskıcı bir ortamda yetişmediği için duygularını gösteren çocuk karakter, kendini rahatça ifade edebiliyor. Erkek karakterleri olabildiğince maskülen, kadını feminen gösteren, okuru cinsiyetçi kalıplara maruz bırakan çocuk kitapları devri çoktan kapandı. İşte Benim Annem’de, oğlan çocuğun çamaşır ve bulaşık işlerinde annesine yardım eden bir karakter biçiminde anlatılması, cinsiyetçi yaklaşımlara sahip olmayan, bunların karşısında duran bireyler yetiştirebilmek için önemli bir örnek. Komşular, çocuğu anneye şikâyet ettiği zaman annenin nasıl bir davranış biçimi yeğlediğini okuyunca yetişkinlerin dinamik, esnek ve akışkan düşünce yapısının çocuğun yaratıcılığı üzerindeki olumlu etkisini de fark ediyoruz. Çok küçükmüş ve önemsizmiş gibi gözüken ayrıntıların, aslında çocuk okurun dikkatini çektiğini hem Berk hem de ressam Konak iyi biliyor. Kitabın sonunda, okurun resimlemesi için iki sayfa boş bırakılmış. Birinde, “Haydi buraya süper anneni çiz”, diğerinde “Senin annen kızgınken nasıl görünüyor?” yönergeleri verilmiş. Çok yakında dizinin İşte Benim Babam adlı kitabının geleceği de müjdelenmiş. Berk’in yapıtlarını izlemeye devam edelim. Sağlıklı düşünebilen çocuklar yetiştirmenin şartı, sağlıklı düşünebilen yetişkinler olmaktan geçer. İşte tam da bu nedenle çocuk kitaplarını yetişkinler de okusun diyorum. Çocuk kitapları sezgimizi artırır, çocukları tanımamıza yardımcı olur. Bunları yazarken yine yemeğin dibi tuttu! Şimdi ne olacak? Yanıtı kitapta! n İşte Benim Annem / Ezgi Berk / Resimleyen: İpek Konak / abm Yayınevi / 44 s. / 2018 / 4+ KITAP KİTAPÇI Hazırlayanlar: AYTÜL AKAL, ÇİĞDEM GÜNDEŞ, MAVİSEL YENER Kaybedenler Kulübü / Andrew Clements / Çeviren: Mine Kazmaoğlu / Günışığı Kitaplığı / 2018 / 246 s. / 9+ Andrew Clemets, Kaybedenler Kulübü’nde, kitap okumaya tutkun bir gencin hikâyesini anlatıyor. Alec, altıncı sınıfa yeni başlayan bir öğrencidir ve okulun ilk gününü daha önce pek çok kez olduğu gibi müdür yardımcısının odasında geçirir ve her zamanki gibi sürekli kitap okuduğu için büyük bir ceza almak üzeredir. Derste, ders aralarında, sokakta, otobüste, uyumadan önce, uyanır uyanmaz sürekli kitap okur… Okuyamadığı anlarda da “kitapları” hayal eder. İlk anda kulağa hoş gelse bile bu tutkusu sosyal hayatını ve özellikle derslerini olumsuz etkiler. Müdür yardımcısı, bu kez çok ciddidir ve bir anlaşma yapar. Alec, her gün dersler bittikten sonra okulda kalıp “Okul Sonrası Programına” katılacaktır. Alec, bundan hiç hoşlanmasa da başka çaresi yoktur. Neyse ki bu program sayesinde her gün dilediği gibi kitap okuyabilecektir. Ancak işler hiç de umduğu gibi gitmez. Çünkü bu programda mevcut kulüplerden birine kayıt yaptırmak zorundadır. Çünkü bu programda mevcut kulüplerden birine kayıt yaptırmak zorundadır. Seçenekleri ise origami, aktif sporlar, Çince ve etüd kulübüdür. Sarayda / Nâzım Hikmet / Resimleyen: Ayşe İnan Alican / YKY / 2017 / 40 s. / 6+ Ünlü şair, roman ve oyun yazarı Nâzım Hikmet, 115. doğum, 54. ölüm yıldönümünde, orman cücelerinin bir macerasıyla çocukları selamlıyor. Özgün adı “Orman Cücelerinin Sergüzeşti” olan eser, 1932’de Naime Hassan takma adıyla Suhulet Kütüphanesi tarafından yayımlanmış. Sarayda, işte o kitaptaki öykülerden biri. Kitabın ilk sayfalarında, orman cücelerinin nerede yaşadığını, isimlerini ve karakterlerini öğreniyor, Yusufçuk adlı cücenin gözünden anlatılan maceraları onun hatıra defterinden okuyoruz. Bu öyküde Yusufçuk, arkadaşlarına şehrin ortasındaki kocaman saraya girmesi için cesaret verir. Sarayın odalarını dolaşır, gürültü patırtı yapıp eğlenirler. Dinlenmek için yatağa doluştuklarında… yok yok biz tamamını anlatmayalım. Siz çocuğunuzla birlikte okuyun. n KITAP 2117 Mayıs 2018