Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
>> yani aristokrasiden burjuva toplumuna geçişte, bir başka deyişle soylu toplumdan demokratik bir topluma geçişte birtakım sorunlar yaşanıyor. O güne kadar aileler kızlarını bilmem hangi paşanın kızıyla evlendirmeye çalışıyor, kız alırken de ailesine dikkat ediliyor. II. Meşrutiyet’ten sonra burjuvalaşma merakı başlıyor. Büyükbabam Sürmelizade Albay Ethem Edip Bey de zenginleşme hevesine kapılıyor ve kızlarından birini, bir paşazade ile değil işadamıyla evlendirmek istiyor... n Babanız İstanbul’dan Anadolu’ya geçmek isteyenlere kılavuzluk ediyor, hatta ileri zamanda yurtdışındaki esir askerleri bulup onların da Anadolu’ya geçmesine yardımcı oluyor. Zenginleşme hevesindeki genç adam nasıl bir dönüşüm geçiriyor da Millî Mücadele’de böyle önemli görevler üstleniyor? n İstanbul’da bir direniş hareketi var. Eski Osmanlılar bu harekete katılıyor. Cumhuriyet zenginleşmeye engel değil. Zenginleşmek isteyen birçok insan Ankara’ya gidiyor. Hele ki İzmir Kongresi... Bütün zenginleşme heveslileri orada. İstanbul’da eski soylu sınıf Cumhuriyet’ten yana oluyor. Örneğin, Prof. Vasfi Raşit Seviğ eniştemi ve diğer eniştem Mehmet Esat Işık’ı bunlar arasında sayabilirim. n Babanızın, kayınpederi yani dedenizin zoruyla terk ettiği Münevver Hanım’dan olan kardeşinizle görüşüyor muydunuz? n Evet, kardeşim Yekta’yı çok severdim. Annesi Münevver Hanım çok güzel bir kadındı. Yekta’yı annesi büyüttü ve kendi soyadını verdi. Yekta zaman zaman bize gelince babam duygulanır, ona üzerinde ne varsa hediye etmeye çalışırdı. Annem ise bundan hiç hoşlanmazdı. Annemim ödü patlardı babam Münevver’e döner diye. n Nevbahar ile ilgili olarak Tevfik Fikret üzerine yazdığınız Elbet Sabah Olacaktır kitabına, “Bana daha okumayazma öğrenmeden Fikret’in şiirlerini ezberleten annemin...” diye başlıyorsunuz. Annenizin odasının duvarında Fikret’in bir resmi asılı. Tevfik Fikret’in anneniz için nasıl bir yeri vardı? n Annem Fikret Dayıma (kardeşi değil kuzeniydi) hayrandı. Doktor Fikret Onuralp, ilerici bir adam. Daha Tıbbiye’deyken bir arkadaşı var: Hak kı Bey, Tevfik Fikret’in çevresinden. Gelip giderken Tevfik Fikret’ten şiirler okuyor. Annem, Hakkı Bey’in etkisiyle Fikret hayranı oluyor. Annem mektuplarından birinde, “Fikret benim manevi babam sayılır. Ben onun şiirleriyle büyüdüm. İnsan sevgisi ve akılcılığı bana o aşıladı… Beni aydınlığa kavuşturdu...” diye yazmış. “HER KİTABIMDA BİR MESAJ İLETMEYE ÇALIŞIYORUM” n Bu kitabı da doğal olarak bir erkeğin ağzından yazmışsınız. Nevbahar, daha yeni evliyken kendisini bırakıp Paris’e giden, hayatına başka kadınları sokan Ahmet Şadi’ye kırgınlıklarını kendisi yazsa kristal bardaklar çatlardı... n Ben bunu ilk defa duyuyorum. Çünkü benim romanımda kadın kahramanlar var. Oysa kadınları tutan birisi olduğumu söylerler. Hiçbir kitabımda kadın haksız ve zalim değildir. Babam Ahmet Şadi’yi hiç göklere çıkarmıyorum. Babam diye korumuyorum; bütün zaaflarıyla ortaya koyuyorum. Gerçek bu, ben de babamı kınadım. Daha ne yapayım? Bu yaklaşımınızı bana gelen hiçbir mailde ve internetteki yorumlarda görmedim. Ben kendimi kadın düşmanı görmüyorum, hep kadınların avukatlığını yapıyorum. Hakikatten kadınları tuttum, onları yerden yere vurmadım, onlara hep acımışımdır kendi ilişkilerimde. Hep acımışımdır. Gizli Aşklar kitabında da öyle. Kendimi hiç kadın celladı olarak görmedim. Hep ilişkimi bitirmek için uğraşmışımdır, onlar anlasın da bıraksın, aman kırmayayım diye yıllarca tahammül ettiğim kadınlar oldu; istemediğim hâlde ayrılmadığım kadınlar... n Tarihî romanlarınızdaki akıcılığı nasıl sağlıyorsunuz? n Okurun anlamayacağı uzun cümleler ve paragraflar, yabancı sözcük kullanmıyorum. Halkın bilgi düzeyinin üzerine çok çıkmamaya gayret ediyorum. Her kitabımda bir mesaj iletmeye çalışıyorum. Bunu bir iletişim meselesi olarak alıyorum. Mesaja okurun tepkisini merak ediyorum. Bunu imza günlerinde, konuşmaya çağırdıklarında gelen sorulardan anlıyorum. Şöyle: Kitapla mesaj ve enformasyon gidiyor, bunlara yanıt geliyor ve bunun ışığında yeni mesajlar hazırlıyorum. Fildişi kulemde yazmıyorum, okurdan kopmayıp onun anlayacağı düzeyde kalıyorum. n Osmanlı Sarayı’ndan görüştükleriniz var. Bugünkü Osmanlı tartışmalarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? n Osmanlı Sarayı’ndan Fevziye ile Paris’te birlikte çalıştık. Sarayı metheden hiçbir laf işitmedim kendisinden. Hanzade keza öyle... Paris’te Osmanlı ailesinden kişilerle görüştüm, Atatürkçü olduğum için tepki görmedim. Benim tanıdıklarım Osmanlı hayranı değildi. Sultan V. Murad’ın torunu Fuad Efendi ile rakı içmişliğim vardı. Fuad Efendi, kaçmadan önce “Pera Palas’ta Mustafa Kemal ile buluşurduk ben viski içerdim, o rakı içerdi” derdi. n Hıfzı Topuz’un roman, “Meyyale”nin devamı niteliğinde. Nevbahar / Hıfzı Topuz / Remzi Kitabevi / 184 s. KITAP 135 Nisan 2018 ERHAN BENER KIRMIZI KEDİ’DE Kırmızı Kedi Yayınları Türk edebiyatının büyük ustalarından Erhan Bener’i BÜTÜN ÖYKÜLERİ ile ağırlıyor