Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
HIFZI TOPUZ’DAN “NEVBAHAR” ‘Fildişi kulemde yazmıyorum’ Hıfzı Topuz, Cumhuriyet dönemi ilk kuşağın birçok üyesi gibi ileri yaşına rağmen (95) hep üreten, yurdun, insanlığın sorunlarına kafa yoran bir bilge. Topuz’la annesinin hikâyesini anlattığı yeni biyografik romanı “Meyyâle’nin Ardından Nevbahar, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bir Aile Öyküsü” üzerine konuştuk. GÜL ATMACA B u kitap, ilk biyografik romanınız olan ve büyük ilgi gören Meyyâle’nin (1998) devamı niteliğinde. Olaylar gerçek ama isimler değiştirilmiş. Kitabın ne kadarı gerçek, ne kadarı kurgu? n Bazı olayların ayrıntılarına o kadar kaptırıyorum ki kendimi kurguya gerek kalmıyor. Hayal gücüyle yazdığım bölümler daha az kitaplarda. Hiçbirine biyografi demiyorum çünkü ekler var. Bunda da var. n Nevbahar’dan yani annenizden mektuplar var... n Mektuplar gerçek, sadece Türk çeleştirdim. Annemin dedesi Hasan Hilmi Paşa’nın mektupları da vardı. Büyükannem de annem de “Sen kıymet bilirsin” diyerek bunları bana bırakmıştı. Nevbahar’daki fotoğrafların bir kısmı Hasan Hilmi Paşa’nın ikinci eşi Hayriye Hanım’ın hayatta kalan tek torunu Gökçen Erner’den... n Kitaplarınızda belge, mektup ve fotoğraf zenginliği göze çarpıyor. Arşivi nasıl oluşturdunuz? n Ben çocukluğumdan beri bana gelen mektupları ve gazetelerde gördüğüm ilginç yazıları saklarım. VEDAT ARIK Gazetecilik dönemimde de arşivciliğe devam ettim. 1939’dan beri bana gelen mektupları sakladım. Kimler yok ki; Nâzım’dan, Sabahattin’den (Ali), Orhan Kemal’den, Yaşar Kemal’den ve Abidin’den (Dino) var. Emekliye ayrıldıktan sonra da bir odamı arşiv odası yaptım. Belki elli dosya var. “KİTAPTA ÜÇ ANA FİKİR VAR” n Kitap anneniz hakkında ama bana sorarsanız diğer kahraman babanız Ahmet Şadi. Ne dersiniz? n Nevbahar’da ailemi Osmanlı’nın çöküşünden 1950’lere uzanan bir dönem >>de ele alıyorum. Bu kitabın üç ana fikri var: Osmanlı’dan burjuvaziye Bir aile öyküsü HASAN AKARSU H ıfzı Topuz, yeni belgesel romanı Nevbahar’la okurlarına ulaşıyor bu kez. Hasan Hilmi Paşa, 1897’de Sivas Valisidir. Romanda onun ailesinin uzantısında Nevbahar’ın kimi sevinçli, kimi acıklı öyküsü 1950’lilere değin ilgiyle izleniyor. Hasan Hilmi Paşa, Meyyale’yle evli. Sivas’a atandığında eşini ve kızlarını İstanbul’da bırakır. Sivas’ta çalışırken arkadaşı Raif’in çağrısıyla Namık Kemal’in üç yıl kaymakamlık yaptığı Rodos’a gezmeye gider. Konuk gittiği arkadaşı Raif’in on yedi yaşındaki kızı Hayriye’yi eş olarak ister. Orada kısa sürede düğünleri yapılır ve Sivas’a birlikte dönerler. Bir de oğulları olur. Evliliklerini ne kadar gizlese de İstanbul’daki eşi Meyyale duyar ve çılgına döner. Büyük kızları Rebia ile Makbule annelerini de alıp Sivas’a gelir. Hasan Hilmi Paşa ölünce II. Abdülhamit, onun yakınlarını korumasına alır. Damadı Ethem’i ödüllendirir, Hayriye’ye nişan verir. Rebia ile evli olan Ethem, onları Sivas’tan alıp İstanbul’a getirir. Hayriye ikinci bebeğini Leman’ı doğurur. Leman büyüyüp Hataylı doktor Abdurrahman’la evlenir. Üç çocukları olur. Hayriye, 1943’te ölür. Meyyale’nin dört kızı vardır: Rebia, Makbule, Seniye ve Nazmiye. Yazar, köşkte yaşananları ayrıntılarıyla anlatır. Rebia ile Ethem’in üç çocuğu olur: İbrahim Hıfzı, Nevbahar, Beria. Romanda acıklı olaylar birbirini izler. On üç yaşındaki Nevbahar’ı babası Ethem zorla iyi bildiği Ahmet Şadi’yle evlendirir. Üstelik Şadi Münevver’le evli olup bir de çocuğu vardır. Nevbahar başlangıçta özgürlüğü için savaşmaya kararlıyken Şadi’yle evliliği kabul eder. Ethem, damadı Şadi’yi iş konusunda etkileyip ticarete atılmasını sağlar. O da Galata’da işyeri açıp dışalım şirketi kurar. Subay olan Ethem, Balkan Savaşı çıkınca Kırklareli’ne atanır (1912). Nevbahar ilk bebeğini doğurur, adını Mehmet Muzaffer koyarlar. Şadi’de Avrupa sevdası başlar ve Fransızcasını ilerletmek için Paris’e gider. Paris’in eğlence dünyasına kapılır. Nevbahar’a mektup yazsa da gönlünü alamaz. Eğlenirken tanıştığı Jacgueline onun yakasını bırakmaz. Nevbahar’ın da çilesi bitmez. Göz sayrılığına yakalanır. Bulgarlar Edirne’yi alır. Ethem Tekirdağ’a atanır. Şadi parasız kalıp İstanbul’a döner ve Fransız sevgilisiyle bağları kopar. Ticarette tutunmaya çalışır. Budapeşte’de kalır bir süre. Meyyale’nin diğer kızları da evlenir. Meyyale öldüğünde, torunu Nevbahar onun mektuplarını bulup okur. İstanbul işgal edilir. Şadi, Kurtuluş Savaşı’nda Ankara’nın hizmetinde önemli görevler üstlenir. Şifreyle ve Zafer kod adıyla Mustafa Kemal’e telgraf çekip haber ulaştırır. Hakimiyeti Mil liye (Ulus) gazetesi için kâğıt sağlarken Yunus Nadi ve Mustafa Kemal onu tanımaz. İspiro adlı bir casusu yakalar. Köşk çevresinde onu izleyen biri olduğunu anlayıp önlemini alır. Edirne’ye gidip Cafer Tayyar’dan aldığı emirleri uygular, yurtdışına çıkar. Tutsak olan Türk askerlerini kurtarıp Anadolu’ya geçmelerine yardım eder. Ankara’da Meclis açılır. Şadi İstanbul’a dönüp Kurtuluş Savaşı’na katılmanın coşkusunu yaşar. Türk Ordusu savaşı kazanır ve İzmir’e girişi sevinçle karşılanır. Mustafa Kemal’in İzmir’de topladığı İktisat Kongresi’ne Şadi de İstanbul’daki tüccarları temsil ederek katılır. Mustafa Kemal’i görür. Cumhuriyet ilan edilir. Kökeni Osmanlı paşalarına uzanan aile padişah ekmeğini yese de Cumhuriyet’i savunur ve hizmetine girer. Jacgueline, Şadi’nin izini bulur. İstanbul’da buluşurlar. Nevbahar, aldatıldığını öğrenip evi terk eder. Şadi, sevgilisiyle ilişkisini bitirip Nevbahar’ın gönlünü yeniden kazanır. Yazar, Nevbahar’ın anı defterine özel bir yer verir ve onun ağzından yaşananları anlatır. Ethem Bey 1924’te ölür. Şadi’nin işleri bozulur ve ölür. 1957’de Muzaffer kırk dört yaşında kalpten ölür. Nevbahar’ın şiir yazdığı ve edebiyatı sevdiği anlaşılır. Anı defterinde ailesinin geçmişi vardır. Son yıllarında anılarıyla avunur. 1979’da seksen üç yaşındayken komşuları evinde ölü bulur Nevbahar’ı. Topuz, Nevbahar’da Osmanlı’nın çöküşünü, Cumhuriyet’in kuruluşunu, bir Osmanlı ailesini sonraki kuşaklarıyla birlikte yansıtırken savaşları, aile ilişkilerini ve aşkları etkili bir dille anlatıyor. n 12 5 Nisan 2018 KITAP