Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Şair Hüseyin Suat Yalçın gözüyle Yıldız Kumarhanesi Mario Serra isimli bir İtalyan işletmeci, “Celbi Seyyahin Türk Anonim Şirketi”ni kurup Yıldız Parkı’nı ve Şâle Köşkü’nü işletmeye açar. Artık İstanbul’un “Montekarlo ve Nis’in bütün oyunlarını ihtiva eden Yıldız Merasim Kasrı” isimli bir kumarhanesi vardır. S ultan Abdülhamit’in ölümünden sonra gözden düşen Yıldız Sarayı, son sultan Vahdettin’in saltanat süresini daha çok Dolmabahçe Sarayı’nda geçirmesi nedeniyle bakımsızlaşır. 17 Kasım 1922’de, Sultan Vahdettin’in İstanbul’dan ayrılması üzerine saray ve ona bağlı yapılar boş kalmıştır. Bazı binaların Mektebi Harbiye’ye tahsis edildiği Yıldız Sarayı’nda, Harp Akademileri son yıllara kadar duruyordu. 1925’te İstanbul Şehremaneti (belediyesi), Ankara’ya Dahiliye Vekaleti’ne başvurarak sarayın bazı bölümlerinin belediyeye devredilmesini temin etmiş, yapıların haraplıktan ve bakımsızlıktan kurtulması adına burayı bir gazino gibi işletecek firmalar için ihale açmıştır. İhaleyi Fransız, Alman ve diğer milletlerden gelen başvurular içinde İtalyanlar kazanır. Mario Serra isimli bir İtalyan işletmeci, “Celbi Seyyahin Türk Anonim Şirketi”ni kurup Yıldız Parkı’nı ve Şâle Köşkü’nü işletmeye açar. Artık İstanbul’un “Montekarlo ve Nis’in bütün oyunlarını ihtiva eden Yıldız Merasim Kasrı” isimli bir kumarhanesi vardır. KUMARHANEDEKİ DEDİKODULAR VE TRAJEDİLER İşletmeyi alan şirket 1926’da Almanca, Fransızca ve Osmanlıca olmak üzere gazinoyu anlatan ve Yıldız Sarayı ve parkının o günkü durumunu gösteren fotoğraflı broşürler basar. Devrin icabı gereği Abdülhamit’e ve saray hayatına ağır sözler içeren bu kitapçık, “Onlar sultan haremlerinin yaşadığı sarayın içinde, Piyer Loti’lerin fevkaladeliğini terennüm eylediği şark mucizelerini ve dünyada emsâli bulunmaz Boğaziçi ve Marmara’nın güneş gurublarını seyrederek alıştıkları hayata devam eyleyebileceklerdir” gibi oryantalist bir ifadeyle sona erer. Kumar işleri yerli müşteriye yasaklanmasına rağmen İstanbul’un kalburüstü insanları yani sosyetesi, bu işletmenin müşterisi olur. Her gece kumar oynanan sarayda pek çok trajedi yaşanır; dedikodular, eleştiriler, tepkiler ayyuka çıkar. Genç bir subayın kumarhaneye kabul edilmeyişi nedeniyle kapıda intihar etmesi bardağı taşıran son nokta olmuş, Yıldız Kumarhanesi Çelik Gülersoy’a göre Atatürk’ün emriyle 21 Ocak 1927’de kapatılmıştır. Cumhuriyet gazetesi, 22 Ocak 1927’de “Dün Yıldız Kumarhanesinin İstanbul Muddeiumumisi Nazif Bey tarafından kapatıldığını yazmıştık. Bu kapatılış şehrimiz çevrelerinde büyük yankılar uyandırmıştır. Bu dedikodulu olayın cereyan tarzı çok dikkate değer mahiyettedir” şeklinde bir haber yapmıştır. 17 Nisan 1930 tarihli Cumhuriyet gazetesi haberine göre de Yıldız Kumarhanesi’nin mahkeme yoluyla tasfiyesi uzun bir zaman diliminde gerçekleşmiştir. Haberde şöyle denir: “Maryo Serra’nın eşyaları satıldı. Yıldız Kumarhanesi müsteciri Maryo Serra’nın müsadere olunan (ele geçen) kumarhane eşyasından bir kısmı dün Kumarhane sahibi Mario Serra (üstte). Sarayın kumarhane masalı salonu (Sağda üstte). Yıldız Kumarhanesi kitapçığının Osmanlıca, Almanca ve Fransızca basımları. Hüseyin Suat Yalçın Adliye Emanet Dairesi’nde müzayede suretile satılmıştır. Dün satılan eşya arasında kumar masaları ve fişleri bulunmaktadır. Mütebaki (kalan) eşyanın satışına başka bir gün devam edilecektir.” SAVCIYA HİTABEN Yıldız Kumarhanesi hakkında Ömer Faruk Yılmaz, Murat Bardakçı ve Çelik Gülersoy yazılar kaleme alır. Bu yazılarda, ünlü bir edebiyatçımızın Yıldız Kumarhanesi’yle ilişkisi gözden kaçmıştır. Serveti Fünun Edebiyatı üyeleri arasında kabul edilen Hüseyin Suat Yalçın doktor olup Hüseyin Cahit Yalçın’ın kardeşidir. “Lanei Melâl” isimli bir şiir kitabından sonra mizahi şiirlere yönelen şair, “Gavei Zalim” takma adıyla hicivler kaleme almıştır. Sonraları Millî Edebiyat hareketine de katılan Hüseyin Suat, hece vezniyle de şiirler yazmıştır. Yaptığı tiyatro çevirileri başarılı bulunan Hüseyin Suat Bey 21 Mart 1941’de ölmüştür. Şairin ölümünden sonra karısı Efzayiş Suat tarafında kaleme alınan Hüseyin Suat Yalçın ve Şiirleri (İstanbul, Halk Basımevi, 1943.) isimli kitabın 52’nci 56’ncı sayfaları arasında, Hüseyin Suat Yalçın’ın kumar tutkusu ve Yıldız Kumarhanesi ile olan ilişkisini anlatan bir bölüm vardır. İstanbul savcısına hitap eden şiirsel bir itiraz dilekçesi kabul edilebilecek bu metin kumarhane hakkında ilginç ve ilk elden bilgiler de verir: “Yıldız gazinosunun âkibeti herkesce malumdur. H. Suad, açılış günü, davetli sıfatile orada hazır bulunduğu gibi en son kapanış gününde de bu sefer maznun sıfatile orada bulunmuştur.” “İstanbul Vilayeti muhterem Müddeiumumisi Beyefendiye” yazdığı şu “Açık Tazarruname” ile o hadiseyi şöyle canlandırıyor: Beyefendi beni sevk eylediniz mahkemeye Gitti Yıldızda kumar oynadı, eğlendi diye, A velinimetim, insan denilen mahlukât, Hiç kumarsız mı durur, kevni mekanda heyhât! Bakınız borsaya, hatta kocaman bankalara, Soyar insanları vallahi gelirlerse dara. Bir kumarhanedir âlem ki bilen oynamayı, Kazanır kuvvetli bazu ile milyonla sayı. Ne kadar men’edici maddei kanun varsa, O kadar elverir, ehline bol bol parsa. Bu girizgâh ile şimdi gelelim baş başa biz, Dökeyim derdimi ben, siz de biraz dinleyiniz. Kimsenin yokken evet lubu ruletten haberi, Bize kim açtı bu Yıldız denilen süslü yeri? Bizi resmen o kumarhaneye celbeylediler, Korku var mı idi? Hayır, gizli yasak mı? Ne gezer! Kapısında kocaman bir yazı altında polis Herkese şekli bülendile durdururdu, munis. Taşıdık her gece bol bol kazanılmış parayı, Boyladık bazı dahi Kayseri’yi, Ankara’yı. Kimimiz hanei iflasa çekildi kimimiz İhtizar üzre olan hastai hicran gibiyiz. Tastamam bir sene iman ile gittik geldik, Hepimiz olduk o meydanı şikâra keklik. Bir fırıldaktı dönen ortada fıldır fıldır, Buna şeytan bile bir gün dolaşırken kapılır. Yine biz bir gece artık ne yalan söyliyeyim, Çünkü siz hamii kanun, biz ise mücrim, Oynayorken, bize bir başka oyun oynadınız. Toplayıp cümlemizi, evli bekâr, dul ya da kız, Sultanahmet’te ceza mahkemesinden içeri Tıktınız var mı beyim maddei kanunda yeri? Bir yerin bekçisi kanun iken, ey miri güher, Bir vatandaşı vatandaş nasıl iğfal eyler? Geçelim bunları, kanun gözetir hakkımızı, Belki yarana verir doğru sözüm gizli sızı. Hükmedin her neye ister iseniz, lakin âh! Kaldı bir haylice fiş köhne cebimde, bu günah! Siz ki bir hamii kanun, ben ise bir mücrim, Gözetin hakkımı lakin a mürüvvetli beyim. Üç yüz on bir lira var fiş olarak bende bugün, Bakarım Yıldız’a Taksim tepelerinden, küskün. Kim bilir kaç kişinin fişleri var koynunda, Cümleten yandık, evet, biz bu kumar oyununda. Alınız fişleri lütfen veriniz parasını, Ebediyyen gömelim biz bu gönül yarasını. Ne kadar sürci lisan ettim ise, affediniz, Beni mahkum edemez âdil olan mahkememiz. n 18 8 Mart 2018 KITAP