Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ERICEMMANUEL SCHMITT İLE YAZI, FELSEFE, MÜZİK ÜZERİNE “Kitaplarımda amacım ‘öteki’yle yakınlık kurabilmek” Dünya çapında üne sahip Fransız asıllı yazar EricEmmanuel Schmitt geçtiğimiz günlerde “Bayan Ming’in Hiç Olmayan On Çocuğu” adlı romanıyla Notre Dame de Sion Liseliler Edebiyat Ödülü’nü almak üzere İstanbul’daydı; ödül töreninden sonra düzenlenen ‘Günümüzde Fransız Dilinde Yazmak ve Edebiyat Ödüllerinin Önemi’ konulu bir de konferans verdi. Schmitt’le gerçekleştirdiğimiz kısa söyleşiyi konferansta dile getirdiği düşünceleriyle bir arada sunuyoruz. EricEmmanuel Schmitt nedret öztokat kılıçeri E.E. Schmitt’in yapıtları kırktan fazla dile çevrildi; elliden fazla ülkede düzenli olarak oyunları sahneleniyor. 2010’da Goncourt Ödülü’nü kazandı. 2012’de Belçika Fransız Dili ve Edebiyatı Kraliyet Akademisi’ne seçildi. Belçika vatandaşlığı da olan Schmitt, yalnızca Fransızca edebiyatın değil, tiyatronun da önemli bir adı. Oyunları dünyada en çok oynanan Frankofon yazar olma özelliğine sahip. Bazı yapıtlarının sinemaya uyarlanması onu sinema alanında da yazmaya yöneltti. EricEmmanuel Schmitt, on yedi yaşındayken Gençlik Edebiyat Yarışmasını kazanınca dönemin Cumhurbaşkanı Valéry Giscard d’Estaing tarafından kabul edilir. Fransız hükümeti genç öğrencinin dileğini yerine getirmek ister; Schmitt Léopold Sédar Senghor ile tanışmayı ister. O sıralarda Senghor Cumhurbaşkanıdır. Schmitt Senegal’de büyük ozanla tanışır; edebiyat tutkusu perçinlenmiştir. Çok sayıda edebiyat ve tiyatro ödü lüne sahip Schmitt, artık ödül almak yerine ödüllerde seçici üye olarak görev aldığını belirtiyor. Goncourt Akademisi’nin on üyesinden biri olan Schmitt, özellikle Goncourt Ödülü’nün Fransa’da büyük bir olaya dönüştüğüne dikkat çekiyor. Böyle bir başarı ise yazar ve yapıt için çok büyük bir satış, çeviri olanaklarının çoğalması ve uluslararası ün anlamına geliyor; yazar okunma mutluluğuna erişiyor. “Goncourt Ödülü yazarın hayatını değiştirir” diyen Schmitt, seçici kurulda olması nedeniyle artık klasikler yerine güncel yazarları okuduğunu anlatıyor çünkü amaç yeni yeteneklere ulaşmak. Günümüz Fransız edebiyatının zenginleşmesinde Frankofon yazarların ağırlığını vurgulayan Schmitt’e göre, kadın yazarlar da edebiyata yeni soluk getiriyor. Edebiyat, Schmitt için büyük bir özgürlük ve ifade alanı. Edebiyat birey olma hayalini gerçekleştiren bir alan. Birey olmak da özgürlükle ilgili. Fransız dili, yüzyıllardır belli bir hümanist anlayışın taşıyıcısı ancak bu, düzenli olarak sorgulayan, tartışan ve kuşku duyan bir hümanizm; derinliğinde Descartes’a, Montaigne’e uzanan “kuşkucu düşünce” var; kuşku duymak insanın kendi içinde kendisiyle karşı karşıya gelmesi. NDS Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Bayan Ming’in Hiç Olmayan On Çocuğu, Çin’de bir çocuktan fazla doğurma yasağına dayanan bir anlatı. Grand Hôtel Yunhai’de tuvalet temizlikçisi olarak çalışan Madam Ming ile Çinli bir işadamı karşılaşır. Madam Ming ile aralarında geçen sohbette işadamının ağzından iki çocuk adı çıkar; Madam Ming de kendi doğurduğu dışındaki dokuz çocukla birlikte, on çocuğunu anlatır. Düşlerinin çocuklarıdır bunlar, hayalinde yaşarlar. Madam Ming onları birey olarak sunar, kişiliklerine son derece saygılıdır. “CEVAPLAR BAZEN AYIRIYOR, BAZEN BULUŞTURUYOR” n Felsefeci, edebiyatçı, müzisyen, sinemacı kimliklerinizin yanı sıra hümanist bir yazar olarak tanınıyorsunuz... n Benim hümanizmim hepimizin aynı soruları sormasıyla ilgili. Kültürümüz, inancımız, tarihimiz ne olursa olsun, hepimiz aynı soruları soruyoruz: “Neden buradayız?”, “Neden doğdum?”, “Neden ölmek zorundayım?”, “Sevmeyi başarıyor muyum?”, “Sevmeli miyim?”. Sanıyorum bu konuda hepimiz kardeşiz çünkü aynı soruları soruyoruz. Sonra cevaplar veriyoruz. İşte burada farklılaşıyoruz: Cevaplar bazen ayırıyor, bazen buluşturuyor bazen de karşı karşıya getirip düşmanlaştırıyor. Bence hümanizmi sorular üzerine yeniden kurmalıyız, çözümler üzerine değil. Beni yazarlık deneyimimde en mutlu eden şey elliye yakın ülkede çevrilmesi; demek aynı soruları paylaşıyoruz. Kısa metinler yazıyorum, Madam Ming bunlardan biri. İlki Mösyö İbrahim ve Kuran’ın Çiçekleri’ydi. Bunlar her seferinde samimi bir spritüalizme götüren metinler. Bir Hıristiyan, Mösyö İbrahim’e farklı yaklaşacaktır. Madam Ming’e yaklaşımımda Konfüçyus’u keşfettim, Çin’in bilgeliğini. Benim düşüncem hümanist bir yolculuk yapmak, edebiyat işte bu. Spritüaliteden dinsel şekilde söz etmek değil, ona insanca bir yaklaşımla bakmak; bunlar insanlığın hazineleri. Başkalarının sahip olduğu hazineler bizi besleyebilir; işte kitaplarımda amacım “öteki”yle yakınlık kurabilmek. “CHOPIN DERSLERİ BENİM İÇİN HAYAT DERSLERİ OLDU” n Romanda, öykü ve tiyatroda felsefeci kimliğiniz nasıl devreye giriyor? n Beş yıl üniversitede felsefe alanında çalıştım, ders verdim... Sonra yazarlık başladı. Sorbonne’da tezimi savunduğumda artık felsefe yazmayacağım dedim; kurmacada karar kıldım. Kendime hikâyeler yarattım; anlamı olan, anlam yaratan hikâyeler anlatmayı seviyorum. Bunlar fabl dediğimiz şeylerdir; önce size keyif verir, sizi oyalar ama altında bir konu yatar. Benim hikâyelerimin toprağında felsefe var. n Büyük bir Mozart hayranısınız. Son romanınızda da Chopin’i ele aldınız... n Mozart ile Yaşamım adlı kitapta da yazdığım gibi, Mozart benim yaşamımı kurtardı: On beş yaşındaydım, ergenlik depresyonu içindeydim, intiharı düşünüyordum; bir gün ‘Figaro’nun Düğünü’ çalıyordu; Kontes’i canlandıran şarkıcı “Dove sono i bei moment”i söylerken birden bir şey oldu; iyileştim. Güzellik iyileştirir. Chopin’de ise şöyle oldu: Chopin’i iyi çalmak için hep çok uğraştım. Piyano çaldığımı biliyorsunuz. İyi çaldığım besteciler var ama Chopin çok zordu. Bu kitabı bir müzik dersi gibi yazdım, aynı zamanda bir hayat dersiydi. Chopin bana müziği dinlemeyi öğretti, fısıltıyı dinlemeyi öğretti, aslında bir yazma ustası gibiydi. En güzel sesler, bir metnin en kuvvetli sesleri değil, çoğunlukla en yumuşak sesleridir. Chopin bizi nüansın dünyasına sokar, ben kaba yapılı bir gençtim; Chopin hassas ve dinleyen bir şairi bulmama yardım etti. Dinleyen, dikkat kesilen bir şairi. Chopin dersleri benim için hayat dersleri oldu. n Bayan Ming‘in Hiç Olmayan On Çocuğu / EricEmmanuel Schmitt / Çeviren: Yaşar İlksavaş / Doğan Kitap / 72 s. 4 20 Aralık 2018 KItap