22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

>> maruz bırakıyor, akıp gitmesine izin veriyor. İnsan kimi zaman bu gibi dramatik bir öyküsü olduğunda dinleyiciden sempati kazanmak, merhamet, sevgi görmek için onu süslemeye, parlatmaya başlar. Öyle ki öykülerimiz, anlatıla anlatıla kof birer kabuğa dönüşür ve bizler bu resmî anlatıların içine sıkışıp kalırız. Kimi zaman ise öykülerimizi yeniden anlatma şansı buluruz; yeni bir yerde, yeni bir hâldeyizdir artık; özgürleşmiş, bizi felç eden bir şeyin içinde hareket kabiliyeti kazanmış olarak yeni bir düzlüğe çıkarız. Bu müthiş bir şeydir aslında, birer kurban olmaktan kurtuluruz. Yazdığım her şey, edebiyatımın tamamı sanırım bu meseleyle, bizleri birer kurban hâline sokan durumlarda kurban rolünü reddetmek ile ilgili. n İki tür şiddet söz konusu romanda; biri, askerî eğitim kampındaki çocukların birbirine uyguladığı zorbalıkları da içeren kurumsallaşmış şiddet; diğeri ise komedi kulübüne iyi vakit geçirmek üzere gelmiş insanların sahnedeki göstericiye karşı hoyrat, kaba, tacizci tavırlarındaki şiddet... Bu şiddet iklimi komedyen kahramanı nasıl şekillendiriyor? n Bu ikisi temelde aynı şiddet. Biri dışlandığı takdirde diğerlerinin kendi içlerinde birleşeceğini varsayan cinsten bir şiddet; birini dışlayıp dalga geçtiğimiz, ona güldüğümüz takdirde grup olarak bağımızı pekiştiren... “KURBAN HÂLİNE GELMEMEK İÇİN ÇABALIYORUM” n Peki, İsrail’de eleştiri ve mizah kültürü ne durumda? Standup mesela, popüler mi? n Çok güçlü bir Yahudi mizah geleneği mevcut. Bu, belki de Yahudilerin yıllar boyunca yaşadığı trajedilerden kaynaklanıyor çünkü gülmek nefes almasını sağlar insanın ve bazen, bazı olaylar nefes almanızı zorlaştırır. İsrail mizahı Yahudi mizahından farklı; daha ani, daha kaba saba. Yahudi mizahı alaycılığa bel bağlar; başkasıyla dalga geçmeden önce kendine yönelir, kendinle dalga geçersin. Standup’ın İsrail’de belki on beş yıllık bir geçmişi var ve oldukça popüler, itiraf etmeliyim ki ben, bu romanı yazdıktan önce veya sonra bir canlı gösteriye gitmedim, gerçi bu devirde yaşayıp da buna maruz kalmamak olanaksız, standup dört bir yanı sarmış hâlde. Bay Donald Trump mesela; o da bir komedyenden farksız. İsrail mizahının etliye sütlüye pek dokunmadığını, duygusal ya da siyasi anlamda sınırları zorlamadığını düşünüyorum. Daha ziyade kaynana esprileriyle, belden aşağı fıkralarla idare ediyorlar. Odanın içindeki filden, Filistin işgalinden bahsetmeye cesaret edecek olanların sayısı oldukça az. n Terör atmosferi, insanların arasında yükselen bu duvarlar sizi İsrailli bir yazar olarak nasıl etkiliyor? Sizi bir entelektüel olarak besleyen ya da ilham veren şeyler neler? n İsrail, her şey bir yana, benim evim. Burada olan biten beni zaman zaman dehşete düşürse de kendimi yabancı hissetmediğim tek yer burası. İki bin yıldır yersiz yurtsuz olan Yahudilerin bir yurdu var ve ben burada yaşamak istiyorum. Fakat yetmiş yıllık bağımsızlıktan sonra bile bu yuvayı hâlâ bir yuvanın olması gereken şeye, güvenli, geleceği garanti altına alınmış bir yere dönüştüremedik. Bu durum elbette etkiliyor beni. Sadece Filistin meselesi değil, Arap ülkelerinin çoğunun bizi burada istememesi vs. Ortadoğu İsrail’in var olma hakkını asla hazmedemedi. Çoğu insan bizi Batı sömürgeciliğinin bir uzantısı gibi görüyor ama bu büyük bir hata; bizim Kongo’daki Belçikalılarla, Güney Afrika’daki Hollandalılarla bir benzerliğimiz yok; biz buradayız çünkü bin yıllar önce bir halk olarak burada ortaya çıkmışız. Kültürümüz, dilimiz... Bizim burayla olan bağımız çok temel, sonradan kurulmuş ya da ticari kazanım emeli taşıyan bir bağ değil. Sorunu çözmek isteyenlerin anlaması gereken şey bu, dediğim gibi burada yaşamak acı verici, hayat boyu şiddetle, korkuyla ödenen bedeller ruhunu daraltıyor insanın. Dışarısı çok tehlikeli olduğu için kendini dışa kapatmaya müthiş bir enerji harcıyorsun, ödenen bedeller çok ağır oluyor. Sanırım biliyorsunuz, biz on iki yıl önce oğlumuz Uri’yi Lübnan’daki savaşta kaybettik. Yasın ne demek olduğunu biliyoruz, ister Filistinli, ister Mısırlı, ister Sudanlı olsun, evladını kaybeden bir ailenin ne hissettiğini biliyoruz. Yazdığım onca makaleye, yaptığım konuşmalara, edebiyatımın tamamına bakıyorum ve nasıl olup da bunca zamandır bu noktada saplanıp kaldığımızı anlamaya çalışıyorum, vatandaşla devleti diyaloğa sokabilecek lisan nedir mesela... Bu iklime teslim olmamak, kurban hâline gelmemek için çabalıyorum. Bana sorarsanız her şeye ama her şeye hazırlıklı olup barış için var gücümüzle savaşarak geleceğimizi sağlama alabiliriz. Yalnızca böyle bu bölgenin kalkınması mümkün olur. Yalnızca böyle insanlara haysiyetleri bahşedilebilir. Yetmiş, hayır, yüz yirmi yıl boyunca birileriyle savaş hâlinde olduysanız artık haysiyetinizi de yitirmişsinizdir çünkü. Savaştan başka bir çözüme inancınız kalmamış demektir; çoktan kaybetmiş, ümitsizliğe, atalete ve kaderciliğe teslim olmuşsunuzdur. O zaman da sizi kendi çıkarları doğrultusunda kullanacak herhangi bir despota malzeme olmanız an meselesidir. n Romanda kapanışa doğru bir Pessoa alıntısı geçiyor: “Bütün olmak için, var olmak yeter de artar.” Gerçekten var olduğumuz sürece bizler için hâlâ umut var mı sizce? n Ümitsizliğin ağırlığı son derece büyük. Eğer umutlu olmak istiyorsak umudu kendimiz yaratmalıyız. Umutta ısrarcı olmalı, en korkunç zamanlarda bile birbirlerine yardım eden insanların çıktığını ve insanlığın haysiyetinin korunduğunu anımsamalıyız. Bunu söylerken Ortadoğu mültecileri karşısında ahlaki bir sınav veren Avrupa’yı düşünüyorum ve itiraf edeyim bazen ben de ümitsizliğe kapılıyorum. Özellikle de Donald Trump veya Putin gibilerinin dünyada yarattığı iklimi gördüğümde ama sonra ümitsizliğe düşme lüksüm yok diyorum kendime çünkü ümitsizlik insanı felç eder, onu pasif bir kurban hâline getirir. Herhangi bir durumun pasif kurbanı olmak benim kişisel olarak asla, asla kabullenemeyeceğim, beni insan olarak aşağılayan bir şey. Belki de yazar olmamı sağlayan şey budur: Her hakikat anlatısının farklı bakış açılarıyla okunabileceği düşüncesi... n Bir At Bara Girmiş / David Grossman / Çeviren: Aylin Ülçer / Siren Yayınları / 216 s. KItap 1325 Ekim 2018
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear