05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

YEŞİM IŞIL ÜLMAN’DAN “GALATASARAY TIBBİYESİ” Modernleşmenin başlangıcı Prof. Yeşim Işıl Ülman, “Galatasaray Tıbbiyesi: Tıbbiye’de Modernleşmenin Başlangıcı” adlı kitabında okuru Tanzimat’ın ilk yıllarına götürüyor, ‘Tanzimat reformlarının hızıyla uygulamaya konulan, toplumsal yenileşme hareketinin bir eğitim kurumunda nasıl uygulanmaya sokulduğunu’ gösteriyor. ceren ilikan rasimoğlu O smanlı İmparatorluğu’nun eskisinden farklı temellerle yeniden kurulması ve siyasi otoritenin merkeziyetçi bir yapıya bürünmesi, daha öncesinde ilk denemeleri görülmüş olsa da sistemli bir şekilde Tanzimat hareketi ile başlamıştı. Devletin her din ve millete mensup tebaasına karşı eşit mesafede duracağını vaat etmesi, hem Fransız Devrimi ideallerinin hem de Doğu Sorunu etkilerinin hafifletilme çabasının bir ürünüydü: Osmanlı, değişen dünyaya tüm gücüyle uyum sağlamaya çalışıyor, bunun için de mevcut kurumlarını ve siyaset etme biçimini değiştiriyordu. Bu da adalet, güvenlik, maliye gibi alanların yanında, sağlığın da bütünüyle elden geçirilerek modernleştirilmesi ve merkezileşmesi anlamına geliyordu. Prof. Yeşim Işıl Ülman, Galatasaray Tıbbiyesi: Tıbbiye’de Modernleşmenin Başlangıcı adlı kitabında okuru Tanzimat’ın ilk yıllarına götürüyor, “Tanzimat reformlarının hızıyla uygulamaya konulan, toplumsal yenileşme hareketinin bir eğitim kurumunda nasıl uygulanmaya sokulduğunu” gösteriyor. Osmanlı coğrafyasının öncelikle askerî ve onun ardından idarî ihtiyaçları doğrultusunda tıp eğitimi ve şifa dağıtımı işini modernleştirmek için birkaç deneme yapılmış fakat bu denemeler her seferinde sekteye uğramış durumdayken nihayetinde Tanzimat’a birkaç adım kala İstanbul’da, Galatasaray’da Mektebi Tıbbiyei Şahane kurulur. Bu okul, kuruluşundan itibaren OsmanlıTürkiye tarihinin hem modern tıp eğitiminin başlangıcını hem de Tanzimat’ın temsil ettiği yeniliklerin bir mikro coğrafyasını temsil eder. Okul hakkında bugüne kadar sahip olduğumuz kısmi bilgiyi sistematik bir incelemeyle genişleterek zenginleştiren Ülman, Osmanlı ve Türkiye modernleşmesinin ekseninde, cumhuriyetin kurucu kadroları arasında önemli rol oynayan hekimlerin Osmanlı İstanbulu’nda nasıl yetiştiğini anlatıyor. Galatasaray’da kurulan ilk modern tıp okulunun hikâyesi bize on dokuzuncu yüzyıl Osmanlısı’nın resmini sunuyor. Kitapta tıp eğitiminde modernleşmenin anlatıldığı bölümle Tıbbiye için genel bir çerçeve çizdikten sonra Tıbbiye’nin tıp eğitimine getirdiği yenilikler, sekülerleşme, cemiyetlerin eğitimdeki yeri ve halk sağlığının etkileri tartışılıyor. Bunun ardından kitabın temel birincil kaynağı olan Journal de Constantinople tanıtılıp okulun mimari özelliklerinden yola çıkarak kelimenin tam anlamıyla okur dıştan içe doğru gezdiriliyor ve müfredat ile derslerin içerikleri, okulun idare edilmesindeki yöntemler ile kurulan sistem anlatılıyor. Ülman bizi okulda görev yapmış herkesle tek tek tanıştırıp öğrenim dışı faaliyetlere ve nihayetinde raporlarına yer vererek okulu bir bütün olarak tanımamızı sağlıyor. MODERNLEŞMENİN DERTLERİ Kitap bize sadece Tıbbiye’yi değil on dokuzuncu yüzyıl Osmanlı devlet modernleşmesinin karşılaştığı pek çok sorunu da anlatıyor. Mektebin hikâyesi aslında Tanzimat reformlarının toplumsal yenileşmeye dair ideallerinin nasıl eğitim alanında uygulamaya konmaya çalışıldığının da hikâyesi. Ülman, bu noktada en temel olarak Tanzimat’ın sekülerleşme Yeşim Işıl Ülman hedefinin bir prototipi olarak okula cemaatlerin dirençleri gibi zorluklara rağmen her din ve millete mensup tabip adayının kabul edilmesinin öneminin altını çiziyor. Tanzimat döneminde birçok okul tipinin bir arada var olmasının Tıbbiye açısından yarattığı sorun, tıp derslerini izleyebilmek için gerekli altyapının bulunmayışı olarak yansımış ve bu durum okulun yapısını belirlemiş, Tıbbiye’yi idadi ile birleşik bir meslek eğitim kurumuna dönüştürmüştü. Bu sorun karşısında yedi sene olarak tasarlanan öğretimin süresi on bir seneye çıkarılmıştı. Elbette on bir yıl boyunca homojen bir eğitim öğretim sürecinden geçen genç bir grubun zihniyet ve motivasyonu da burada geçirdiği süre ölçüsünde şekillenecekti. Tıbbiye’nin açılması devrim niteliğinde bir gelişme idiyse aynı nitelikte bir gelişme de 1841’de kadavra üzerinde inceleme yapılmasına izin verilmesiydi. Okulun kliniği hem modern hasta başı tıp öğretimi için hem de sekülerleşen hasta bakım hizmetleri açısından önemli amaçlara hizmet ediyordu. Klinik hizmetler yanında cerrahlık, ebelik, botanik bahçesi, okuldaki matbaa ile tıp eğitimi için kaynak eser üretimi, eczacılık gibi pek çok alana da hizmet eden okulun bu çok yönlü Tanzimat’a birkaç adım kala İstanbul’da, Galatasaray’da Mektebi Tıbbiyei Şahane kurulur. Kuruluşundan itibaren OsmanlıTürkiye tarihinin hem modern tıp eğitiminin başlangıcını hem de Tanzimat’ın temsil ettiği yeniliklerin bir mikro coğrafyasını temsil eder. özelliği yıllar boyunca korunacaktı. TIBBİYE’DEKİ EĞİTİM Okulun eğitimi Fransızca olduğundan yıllık faaliyet raporları da bu dilde yazılıyor ve devrin Fransızca yayımlanan gazetelerinde yer alıyordu. Bu raporlar, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nden derlenen belgeler ile beraber kitabın temel kaynakları arasında bulunuyor. Bu faaliyet raporlarının anlattıkları arasında şu önemli bilgiler yer alıyordu: Okuldaki Müslüman ve gayrimüslim öğrenci sayısı, alınan dersler, davranış ve ders takibine ilişkin olarak kaleme alınan nizamnâmeler, hasta üzerinde yapılan çalışmalar ve ameliyatlar, öğrencilerin ders başarı düzeyleri, başarıyla ilişkili olarak verilen rütbe ve ödüller, memurların ordu hizmetine alındıklarında atandıkları hastanelerde gösterdikleri performanslar, geçmiş yılların (bugünkü ifadeyle) genel performans değerlendirmeleri, mezuniyet sınavlarının nasıl yapıldığı, tek tek sınav soruları, kimlerin başarılı olduğu, Tıbbiye mezunu dört hekimin Tıbbiye’nin Avrupa çapında denkliğinin sağlanabilmesi için Viyana’da geçirdikleri sınavın detayları, okul idaresinin nazırlardan muallimlere hiyerarşik örgütlenmesi ve okulun (aşılama, askerlik muayenesi gibi) eğitim dışı faaliyetleri. Osmanlı’nın hep karşılaşacağı yetkin kadro sorunu, sağlık alanında da kendini hep gösteriyordu, bunun sonucu olarak da Tıbbiye’deki eğitim her zaman orduda ve taşradaki hekim açığını göz önünde bulundurularak veriliyordu. Örneğin, cemaatlerden taşradaki cemaat üyelerine hizmet etmek üzere öğrenciler seçilerek okula kaydettirilmekteydi. İlk yıllardaki cemaatlerin direnci okulun açılışını takip eden on yıl içinde kırılmış, hem başarı hem de cemaatlere saygı konusunda rüştünü ispatlayan okula duyulan güven artmıştı. Burada da yine Tanzimat’ın cemaatler nezdinde öncelikle yine de temkinle karşılanması ve ilk yıllarda olumsuz sonuçlarla karşılaşılmasının bir örneği düşünülebilir. Okula verilen önem, padişahın her yıl gelip törensel mezuniyet sınavlarını izlemesinde en iyi şekilde belirir. Sonuç olarak, okulun her din ve milletten çocuğu alıp arzu edildiği gibi modern bir Osmanlı tebaasına nasıl dönüştürdüğünü, Dr. Spitzer’in 184647 yılı raporundan dinleyelim ve kitabın sadece modernleşmeyi değil, aynı zamanda bir Osmanlı kimliği yaratmayı da nasıl anlattığına tanık olalım: “Efendim, Zatı Şâhânelerinin bir buyruğuna uyarak imparatorluğun en uzak köşelerinden kopup gelen şu çocuklara bakınız. Bir bu çocuklar bir de eğitimlerini tamamlamış olarak kurumdan ayrılan mezunlara bakınız. Kılıklarında, alışkanlıklarında, kafalarının çalışma şeklinde iki grup arasında ne büyük farklar var.” (18461847 Öğretim Yılı Mezuniyet Töreni ve Faaliyet Raporu). n Galatasaray Tıbbiyesi Tıbbiye‘de Modernleşmenin Başlangıcı / Yeşim Işıl Ülman / İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları / 348 s. 12 17 Ağustos 2017 KItap
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear