Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
AYŞEGÜL KOCABIÇAK’TAN “RUN GÜLÜZAR RUN” Gülüzar’ın günlükleri neden okunmalı? Ayşegül Kocabıçak’ın “Run Gülüzar Run” isimli romanı yayımlandı. Başkahramanı Gülüzar, çocukluğunu 1980’ler ve 1990’lar Türkiyesi’nde, Bursanın bir kenar mahallesinde geçiririyor. Romanın zamanı ve zamanın ruhu, merkeze alınan kişinin özelliklerinde kendini gösteriyor. ÖMÜRCAN BOZALİ H afızamızın derinliklerine gerçekleştirdiğimiz yolculuklar bizi ummadığımız hatıraların peşinden çocukluğumuzun, keşiflerimizin, ilkgençliğimizin saflığına, temizliğine, hamlığına, naifliğine sürükler. Yaşadığımız en gülünç, utandıran anılar bir çorap söküğü gibi açılıverir. Bazen de ucu dehşete varabilen küçüklük korkularımızın üstü perdelenmiş sisli gölgelerini bugünün doğrularıyla kıyasladığımızda sonu gelmeyen tedirginliklerimizin ne kadar uçucu olduğu düşüncesiyle dolarız. Yeni açılan gözlerimizle kocaman dünyayı anlamaya çalışırken ufkumuzun yarattığı simgesel dönüştürmeler; yetişkinlerin göremeyeceği kendi gerçeklik evrenini inşa eder, çocuk dünyasının içten yasalarını yazar. Tutulan günlükler, yazılan şiirler, yapılan resimler, biriktirilen eşyalar ve doldurulan kasetler yıllar sonra karşımıza çıktığında sevinçutanç karışımı duygu, dünyayla beraber değiştiğimizin; yetişkin olurken bütün saflığımızı geleceğe taşıyamadığımızın en büyük kanıtı oluverir. 1980’LER VE 1990’LAR Ayşegül Kocabıçak’ın Run Gülüzar Run isimli romanı yayımlandı. Başkahramanı Gülüzar, çocukluğunu 1980’ler ve 1990’lar Türkiyesi’nde, Bursanın bir kenar mahallesinde geçiriyor. Romanın zamanı ve zamanın ruhu, merkeze alınan kişinin özelliklerinde kendini gösteriyor; öyle ki Gülüzar, mağduriyetleri ve neşeyi bir arada yaşabiliyor. Bu noktada yazarın son zamanlarda herkesçe beğenilen, tutulan; yakın tarih ve nostalji güzellemesi yapma eğilimine yüz vermeden bir çocukluk hikâyesi anlatmasının bugünün edebiyatında başlı başına bir değer taşıdığı kanısındayım. Benzer temaları işleyen diğer edebiyatçılarımızın da beğenilme kaygısı gütmeden, endüstriyel kültür tuzaklarına düşmeden hikâyelerini kurma cesareti göstermesini okur olarak temenni ederim. Kitabı, sayıları son zamanlarda hızla artan “yetişkinlere çocuk öyküleri” kategorisinde değerlendirmek yerine kendi başına, özgün bir örnek olarak ele almak gerektiğini düşünüyorum. Gülüzar’ın günlükleri, yetişkinlerin ve gençlerin farklı çıkarımlarda bulunabileceği, ayrı tatlar keşfedebileceği bir roman sunuyor. Run Gülüzar Run, “bir kadının çocuk luktan yetişkinliğe geçiş hikâyesini” konu ediniyor. Anlatmanın veya göstermenin sonsuz yolu var. Ayşegül Kocabıçak, romanın önsözünde kurmaca karakter Gülüzar ile tanışıp görüştüğünü; karakterin kendisine günlüklerini getirip teslim ettiğini yazıyor. Bir diğer deyişle yazar, önsözünü de romanın bir parçası olarak kurguluyor. Diğer yandan kurmaca metnin içine yakın tarihimizde yaşanan önemli olaylar ekleniyor. “Sakallı Bebek Mi, O Ne?” isimli romanın ilk bölümü, sakallı bir bebeğin doğumundan hemen sonra kıyameti haber vereceği inanışına gönderme yapıyor. Söz konusu günlüğün yazıldığı yıllarda dönemin bazı gazetelerinde gerçekten de böyle bir haber çıkmıştı. Popüler müzik grubu MFÖ’den Körfez Savaşı’na, Madımak Katliamı’ndan Uğur Mumcu Suikastı’na, “Riki Martin”den Mahallenin Muhtarları dizisine dönemin sosyalsiyasalkültürel simgeleri Gülüzar’ın çocukluğunu, karakter gelişimini ağır şekilde etkiliyor. İlk kez sinemaya giden Gülüzar, beyaz perdede Forrest Gump filmi dönerken meşhur “Run Forrest Run” sözlerinin peşi sıra ilk defa regl oluyor ve utançla tuvalete koşuyor. Metin, bunun gibi nitelikli mizah ve ironi unsurlarıyla sarmalı... Gerçek dünyadan simgeler ile kurmaca metnin kişileri iç içe geçerek sahici bir günceroman ortaya çıkarıyor. GÜNCEROMAN Roman, yapısı gereği diğer bütün yazı türlerini ve sanat dallarını içerebilir. Sinemanın, müziğin, dönemin alt kültürünün, yakın siyasal tarihin geniş yer bulduğu Run Gülüzar Run’da günlük, metnin ana malzemesi. 1987’den başlayarak on yıl boyunca kısa ve kesintili anlatımlarla ilerleyen günlükler, biçime parçalı bir görünüm veriyor. Her bir küçük bölüm kendi başına ayrı birer öykü değeri taşımasına rağmen, tematik bütünlük ve karakter sürekliliği metne yekpare bir içerik kazandırıyor. Ana karakterden yalıtık bir yerde duran, olay örgüsüne uzak Tanrı anlatıcı yerine; öznel bir ben dilinin kurulabilmesi, birinci tekil anlatıcının kendi izlenimini metne hâkim kılmasını sağlıyor. Gülüzar’ın hikâyesinde yazarın tercih ettiği yöntem günce roman anlatımın sade ve ekonomik bir boyuta indirgenebilmesini kolaylaştırırken ben dilinin önünde büyük bir özgürlükler alanı açıyor. Bursa’da işçi olarak çalışan baba, evden tekstil fabrikasına parça başı iş yapan anne, dinî inancını yobazlığa vardıran babaanne ve erkekliğiyle evdekilerin göz bebeği olan küçük kardeşten oluşan Balkan göçmeni bir ailenin gamlı kızı Gülüzar’ın benliğini, kadınlığını, ezilmişliğini keşfetme hikâyesine; çocuk duyarlılığına en yakın yerden, özel günlüklerden bakıyoruz. Sorularla devam edelim: Şans eseri elimize geçen başkasına ait bir günlüğü okumalı mıyız, yoksa sayfalarını aralamadan bulduğumuz yerde bırakmalı mıyız? Hangisi daha ahlaki olurdu? Başkalarının sırlarla dolu özel yaşamlarını öğrenmenin verdiği gizemli, ürpertici keşif duygusu mu ya da ahlaklı davranmak ve uzunca bir süre merak içinde kıvranmak mı? Afacanlık mı, saflık mı? Sahi, sizce hangisi? Bugünün edebiyatında; erkek çocukların dilinden yazılan, ağrılı ve acıklı anlatılar çok beğeni toplayan metinlerden oluyor. Genellikle bu hikâyelerde kullanılan argo, küfür ve sokak jargonu, çocukların kuramayacağı, yapay bir üst dil yaratıyor. Büyüme sancıları taşıyan anlatıcıkarakter erkek çocukların merkeze yerleştirildiği, her köşesi buram buram eril dil kokan öykü ve romanların çokluğuna rağmen genç kadın duyarlılığı taşıyan böylesi örnek metinlerin artması umudu ve iyimserliğiyle... n Run Gülüzar Run / Ayşegül Kocabıçak / hep kitap / 144 s. 18 26 Ekim 2017 KITAP