Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SHIDA BAZYAR’DAN “GECELERİ SESSİZDİR TAHRAN” Devrim, sürgün, vatan... “Geceleri Sessizdir Tahran”, 1979’da İran’da Şah’ın devrilişine giden süreçle hızını alan ve ardından yirmi yıllık bir zaman dilimine yayılan, bu yirmi yıllık zaman diliminde de aynı ailenin ayrı fertleri üzerinden farklı kopuşlara, yaralara, endişelere ve siyasi zeminlere odaklanan bir roman. eray ak erayak@cumhuriyet.com.tr 1979 İran... Solcuİslamcı koalisyonu sonucu devrim gerçekleşmiş, Muhammed Rıza Pehlevi liderliğindeki bir anayasal monarşiden, Ayetullah Ruhullah Humeyni yönetiminde şeriat cumhuriyetine geçilmiş. Ancak tek başlarına iktidar özlemini yıllardır sürdüren mollalar, yönetimden solculiberal kesimi uzaklaştırmak için çeşitli oyunlar oynamaya başlamış. Yönetime bir takım siyasi ayak oyunları ve katledişler olarak yansıyan bu baskı, halk için âdeta bir zulme dönüşmüş. Bu arada toplumun münevverleri, baskıdan bunalıp ülkelerini terk eder olmuş. Kimileri de sadece baskıdan değil, can güvenliğinin artık tehlikede olduğunu düşündüğü için ülkesinden ayrılmış. İran’dan yurtdışına böylelikle çıkmış insanların sayısı epey fazla. Geçenlerde Türkçede de yayımlanan Geceleri Sessizdir Tahran’ın yazarı ve ailesinin hikâyesi de hemen yukarıda anlattığıma benzer. Bu türden toplumsal kırılma noktalarının edebiyata yansıması ise kaçınılmaz ki halihazırda Geceleri Sessizdir Tahran da tam anlamıyla bu insanları, topraklarını terk edecek denli sıkıştıran sürecin ve ötesininin hikâyesini anlatıyor. Türkiye ve İran tüm tarih boyunca birbirleri için çekim odağı oldu. Kimi zaman yaşanan düşmanlıklar, savaşlar, çekişmeler sonucunda bu odak ve niteliği farklı noktalara doğru kaymışsa da aradaki bağ bir şekilde korundu. Bu “bir şekilde” kullanımının yanıtı aslında belli; kültürel ya da coğrafi anlamda bir kopuş, araya giren siyasi mesafelere rağmen hiçbir zaman gerçekleşmedi çünkü. O nedenle İran’a ait hikâyeler biraz da Türkiye’ye aittir ve aynı şekilde Türkiye’nin hikâyesini İran’dan ayrı düşünmek neredeyse imkansızdır. ŞAH DEVRİLİRKEN... Shida Bazyar’ın romanı Geceleri Sessizdir Tahran’a da bu gözle bakmak gerektiğini düşünüyorum. Siyasi anlamda Türkiye’de pek çok insana yaşatılan acıları, ülkelerinden uzakta solmuş yaşamları düşündüğümüzde Bazyar’ın anlattığı hikâye daha da anlamlı geliyor. Bu paralelde sadece aynı toprakların doğurduğu insanlar olmadık. Benzer acıların doğurduğu insanlarız aynı zamanda. O nedenle Geceleri Sessizdir Tahran’a yalnızca bir İran hikâyesiymiş gibi bakmak ne romanın ne de yazarının hakkını vermek anlamına gelir. Bazyar romanıyla hem siyasi hem de insani ölüçülerle okurunun önüne farklı ve geniş pencereler açma uğraşı içine girmiş. Romanın kahramanları da yazarlarının sunmak istediği bu geniş bakış açısına uygun olarak seçilmiş. Geceleri Sessizdir Tahran, 1979’da İran’da Şah’ın devrilişine giden süreçle hızını alan ve ardından yirmi yıllık bir zaman dilimine yayılan, bu yirmi yıllık zaman diliminde de aynı ailenin ayrı fertleri üzerinden farklı kopuşlara, yaralara, endişelere ve siyasi zeminlere odaklanan bir roman. İki kuşak ekseninden anlatıyor dertlerini yazar. Buna bağlı olarak iki kuşak arasındaki algı farklılıkları ve bakış açısı değişikliği de romana yansıyor. İki kuşağın temsilcileri olarak da karşımızda Behsad, Nahid, Lale ve Mu duruyor. Romanda da kahramanlarımız sahne sırası gelip öne çıktıklarında yaşadıkları ve onların gözünden izlediğimiz dünya, özellikle siyasi gelişmeler ışığında yeniden canlanıyor. ALMANYA’YA KAÇIŞ Geceleri Sessizdir Tahran’ın dünyasına adım atabilmek adına Behsad’ın gözünden anlatılmış bölüm önemli bir yerde duruyor. Çünkü Behsad üzerinden anlatılanlar, İran’ı ve insanlarını 1979’a taşıyan süreci anlamak adına değerli. Behsad, yazarı tarafından, İran komünist liderlerinden biri olarak çizilmiş. Haliyle Şah’ın bir an önce devrilip gitmesini istiyor ancak sonrası için pek de düşündüğü söylenemez. Romanın ilerleyen sayfalarında buna bir özeleştiri sürecinde yine rastlayacağız ancak Bazyar’ın, Behsad gibi bir kahramanla romanın kapılarını bize açmasının nedeni; hem devrim isteyenlerin devrim gerçekleştikten sonra neler yapılabileceği üzerine ciddi hesaplamalar yapmadıklarını göstermek hem de gerçekleşen devrimin kendile rini yakacağını öğrendikleri anda nasıl hareket ettiklerini dile getirmek. “Kimsenin devrim olduktan sonra neler yaşanacağını sorduğuna şahit olmadım,” derken Behsad tam da az önce dile getirilmek isteneni söylüyor. Bu anlamda Behsad’ın romanda önemli bir yeri var. Zaten devrimin kendilerine dönmüş bir silah olduğunu gördüklerinde ailesiyle birlikte Almanya’ya kaçışları, hem romanın kendisi hem de Behsad ve ailesi için de kırılma noktası oluyor... Bu kırılma noktasının ilk ayağı da Nahid üzerinden anlatılıyor. Nahid’i ilkin kendisine yazarı tarafından söz verilmediği halde Behsad’ın aşk dolu gözlerle izlediği güzel kadın olarak tanıyoruz. Kurgu dahilinde Nahid konuşmaya başladığında ise araya on yıl girmiş ve takvim 1989’u göstermiştir. Nahid’in gördükleriyle bize gösterilenler, çocuklarının asimile olma korkusuyla yaşayan bir anne öncellikle. Sonraki adımda ise Doğu ve ardından Batı Almanya günleri, sığınmacı olarak geldikleri bu ülkede tutunma çabaları, siyaseten önceden öğrendikleri üzerine yanılışlarının gözlemleri ve en çok da radyo başında İran’dan haber almaya çalışan Behsad var. VATAN ASLINDA NERESİ? Romanda alttan alta yürüyen bir siyasi eleştiri ise göze batan ilk unsurlardan biri. Bu anlamda Nahid’in kadın gözüyle kocasına bakışını; gerçekleri artık anlayabilmiş bir kadının, gerçekleri anlasa da kendine anlatamayan bir kocaya şefkatle bakışı olarak adlandırabiliriz. Lale ve Mu’nun gözünden anlatılan dünya ise bugünlere ve yaşananlara daha yakın olmakla birlikte, Nahid’in yaşadığı korkuların da bir anlamda gün yüzüne çıkmış halini yansıtıyor. Özellikle 1999’un kapılarını açan Lale, romanda köklerden kopmaya başlayışı, daha doğrusu köklerinin farkında olsa dahi bunları yabancılayıp alışamayışı temsil ediyor. Mu ise 2009’la birlikte romanın güne en yakın kısmı olsa da bir anlamda 1979’da yaşananların nereye kadar uzandığını anlatmasıyla tüm bir hikâyenin toparlayıcısı rolünü üstleniyor. 2009’da ise artık devrimler sosyal medya aracılığıyla takip edilip, yine sosyal medya aracılığıyla yönlendiriliyor. Shida Bazyar, Geceleri Sessizdir Tahran ile geniş bir algıyla farklı siniruçlarını kaşıyarak bütünlüklü bir resim koyuyor aslında önümüze; tüm kahramanları ve kahramanlarına yaşattıklarıyla. Daha da önemlisi bu tabloda öne çıkan siyasi algılayışların insanın başına açtıklarıysa da geride duran ama her kelimenin altında gizlenen bir soru: İnsanın vatanı aslında neresidir? Bazyar bu soruyu yanıtlamak için didinmiyor. Romanına dahil ettiği her kahramanıyla değişik bakış açılarıyla yeniliyor. n Geceleri Sessizdir Tahran / Shida Bazyar / Çeviren: Gül Gürtunca / hep kitap / 220 s. 4 12 Ocak 2017 KItap