Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ŞİMA ÖZGÜRLER’DEN “GECEYE ÖVGÜ” ‘Rüyalar ysıazzddı’ıklarıma “Geceye Övgü”, ölüme ve ölümsüzlüğe, yaratmaya, âşık olmaya ve rüya görmeye dair bir roman. Şima Özgürler ile romanını konuştuk. SALİH ERTURAN Aynı zamanda akademisyensiniz. Hangisi ötekinin öncülü ya da hangi tarafınız ağır basıyor? n İki taraf birbirini besliyor, bu yüzden biri ötekinin öncülü diyemiyorum. Henüz yüksek lisans öğrencisiyken aldığım derslerden birinin sınavında hızımı alamayıp o metinle ilgili söylemek istediklerimin tamamını söyleyemediğimi düşünüp eve varmıştım ve oturup sınavını olduğumuz o romanın bir yeniden yazımını ortaya çıkartmaya çalışmıştım örneğin. Ortaya çıkan şey çok çok kötüydü tabii ama iki tarafın birbirini nasıl beslediğini gösteren iyi bir andır bence bu. Sonra da hep böyle gitti. n İki pratik ayrıdır ama yine de. n Tabii. İkisi çok ayrı süreç ve işler. Şimdilerde mesela, tezimin başında olduğumda ki bu aşağı yukarı günümün tamamı demek oluyor yaratıcı işler yaparkenki halime kıyasla beynimin çok başka çalıştığını hissedebiliyorum. Tezi gündüzleri, romanı geceleri yazabiliyorum örneğin. Yaratıcı bir şey yazarken mutlaka müzik dinlemeliyim. Geceye Övgü’de örneğin her bölümün ayrı bir müzik listesi bulunuyor. Her karakterin arka plan müziği başka. Bir de dönüp dolaşıp dinlediğim, romanın tamamına hâkim müzikler var. Halbuki derse ya da örneğin bir konferans için sunum hazırlarken odam sessiz olmalı. nGünümüz İstanbul’unda geçen fantastik bir roman bu. Her zaman bu türe ilginiz var mıydı? Nasıl ortaya çıktı? n Hem vardı hem yoktu. Neredeyse dindar diyeceğim bir bağlılıkla sadece ama sadece fantastik okuyan tanıdıklarım vardı mesela. Ben hiçbir zaman öyle değildim. Hatta 1819 yaşından sonra türden oldukça uzaklaşmıştım. Fakat dönüp dolaşıp bakıyorum, gönlümü çelen her kitap bir şekilde fantastikle haşır neşir, türe göz kırpan örnekler. Bulgakov’un Usta ile Margarita’sından tutun da Virginia Woolf’un Orlando’suna kadar gider bu iş. Üniversiteye başlamadan önce ise doğaüstü hep bir biçimde kafamın içinde dönüp dolaşan bir şeydi tabii. Belli bir yaşa geleceğim ve aslında cadı olduğumu öğreneceğim hayali, 1990’larda büyümüş pek çok kişi gibi benim de içimde ukde. nGeceye Övgü nasıl doğdu? Romanın ana karakteri Öykü de sizin gibi edebiyat mezunu. Yazıyor ya da yazmak istiyor. Ne kadar kişisel bir roman bu? n Geceye Övgü başka bir metnin taslağından doğdu aslında. Hayatımda ilk kez yalnız yaşamaya başlamıştım, aşırı sıcak bir yaz akşamıydı ve canım çok sıkılmıştı. Oturup tam da benim gibi canı sıkılırken başına işler gelen birisinin hikâyesini yazmaya başladım. Koşturmacalı, aksiyonlu bir şeydi. Baktım ben farkına varmadan saatler geçmiş, bilgisayarın başında pıtır pıtır yazmışım, daha da yazmak istiyorum, heyecanlandım. Bir süre bu böyle gitti. Her akşam oturup o kızın başına gelenleri yazdım. Sonra o öyküyü daha da büyük bir projeye dönüştürmeye kalkınca Geceye Övgü’nün taslağı çıktı ortaya. Yazdığım o ilk hikâyeyi de Geceye Övgü’de, kahramanımın yazdığı paragraflar olarak kullandım. nRomanda porfiriyi kullanıyorsunuz. Oldukça seyrek ortaya çıkan ve dolayısıyla fazla bilinmeyen bir hastalık bu. Nasıl karşınıza çıktı? Bu konu üzerinde yazmaya nasıl başladınız? n Taslağı hazırlarken özellikle de ölümsüzlüğün etrafındaki efsanelere, kayıtlara bakarken karşıma çıktı porfiri. Sonra bir bilgi ötekine götürdü derken Öykü artık porfiri hastası olmuştu. Fakat tabii şunu kesinlikle belirtmeliyim: Geceye Övgü’de anlatılan porfiri hastalığın abartılıp kurgusallaştırılmış hali. Porfirinin birden fazla çeşidi var örneğin. Oysa ben kitapta bu birden fazla çeşidinde görülen etkileri toparlayıp Öykü’nünkini aslında var olmayan bir hastalığa doğru evriltmiş oldum. nMetnin içinde sıklıkla karakterlerin gördüğü rüyaları okuyoruz. n Evet. Her gördüğü rüyayı hatırlayanlardanımdır ben, o yüzden de rüyalar bir şekilde yazdıklarımı içine sızdı. İlk rüya, “Dinnet cinneti getirir” rüyası benim rüyamdır hatta. Sonra çok arayıp tarayıp dinnet kelimesinin ne demek olduğunu bulmaya çalışmışımdır. nSonuç? n Maalesef başarısız. Ne demek olduğunu bir türlü bulamasam da değiştirmeye elim varmadı. Öyle kalmalıydı sanki. Sonra da benim rüyam Öykü’nün oldu zaten. n Geceye Övgü/ Şima Özgürler/ Epsilon Yayınları/ 572 s. n 16 19 Mayıs 2016 KItap