05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

O Hınzır Kız Mario Vargas Llosa “Hınzır Kız”da tutkulu âşık Ricardo’nun yaşadıklarını anlatırken 50 yıllık bir zaman diliminde Peru’da ve dünyada yaşananları da anlatıyor. Cynan Jones adını ilk kez duyduğumuz Galli bir yazar. İlk romanı “Uzun Kuraklık” 2006’da yayımlanmış. Kitapta yer alan ikinci anlatı olan “Kazı” da son eseri, 2014’de çıkmış. ario Vargas Llosa “Hınzır Kız”da bir ömür boyu süren saplantılı bir aşkın öyküsünü anlatıyor. Kendisini sevmeyen, bunu da açıkça ifade eden bir kadına âşık bir adam neler yaşar, neler hisseder, başından neler geçer sorularının cevabını veriyor Llosa. Romanın tutkulu âşığı Ricardo Somocurcio, roman boyunca sürekli adı ve kimliği değişeceği için “Hınzır Kız” adını takacağı Lily’le ilk gençlik çağlarında, öğrenciyken karşılaşır. Kendilerini Şilili iki kız kardeş olarak tanıtan Lily ve Lucy halleri, tavırları ve giyimleri ile hemen ilgi odağı olurlar. Çünkü 1950’lerin Perusu için iki genç kızın Şili’den gelmiş olması bile yeterince gizemlidir, buna bir de kızların onlara yukarıdan bakan tavırları eklenince etkileri daha da artar. Bir süre de bu hava sürer. Sonunda gerçek ortaya çıkar, büyü bozulur; kızların Şili ile bir ilgisi yoktur. Kızlar ortadan kaybolur. Ama Ricardo’nun Lily’e aşkı bitmez. Onu hep özler. Ricardo ile Lily’nin bir dahaki karşılaşmaları yıllar sonra Paris’te olacaktır. Ricardo Peru’yu terk etmiş, dünya üzerinde yaşamak istediği tek şehir olan Paris’e yerleşip çevirmen olmuştur. Bir daha Peru’ya dönmeyi düşünmemektedir. Ülkesiyle tek bağı akrabalarından gelen mektuplardır. Latin Amerika’daki devrimci hava Peru’yu da etkilemiştir. Perulu gençler Paris üzerinden Küba’ya gidip gerilla eğitimi almaktadır. Bu eğitime gidenlerden biri de Yoldaş Arlette’dir. FARKLI YERLER, YENİ KİMLİKLER Lily bu kez de Arlette kimliği ile ortaya çıkmıştır. Ricardo Hınzır Kız’ı hemen tanır ve sanki araya yıllar girmemiş gibi yeniden aşkını ilan eder. Hınzır Kız da onun ilgisini karşılıksız bırakmaz. Ama bu ilginin altında yatan niyet kendisine S A Y F A 1 0 n 1 7 kuduğum Kitaplar METİN CELÂL lecek görmez. Diğer yandan dünya da önemli değişimler yaşamaktadır. Latin Amerika’daki devrimci kalkışma, 68 Olayları gibi değişimler hep ilgi alanındadır. Eray Ak “Hınzır Kız’ın, kurgusu ve tipik kişilikleriyle klasik bir Yeşilçam örgüsü olduğunu” yazmış. Evet, bir yere kadar Hınzır Kız’ı bir Yeşilçam filmi olarak algılayabiliriz ama Mario Vargas Llosa’nın bu ana öyküyü nasıl derinleştirdiğini, yan hikâyelerle zenginleştirirken nasıl farklı anlamlar kattığını da göz önüne almamız gerekli. “Hınzır Kız” yaşayan büyük bir yazarın ustalık dönemi romanı olarak, bildik, klişeleşmiş gibi görünen bir konuya usta eli değdiğinde neler olduğunu görmek için okunmalı. “Hınzır Kız” keyifle, merakla okunan sürükleyici bir roman. bakışları, tavırları, tepkileri benzerlikler taşıyor. Zaman zaman aynı kahramanın farklı zamanlarda geçen maceralarını okuyormuş duygusuna kapılıyorsunuz. “Uzun Kuraklık”da bir çiftlikte gün doğumundan batımına kadar bir gün boyu yaşananlar anlatıyor. Çiftçi Gareth kayıp hamile ineğini aramaya çıkıyor. Biz okurlar da onunla birlikte Galler’deki çiftlik yaşamını tanıyoruz. Dışarıdan bakıldığında sakin, mutlu, huzurlu bir yaşam varmış gibi görünse de hem toplumsal hem de bireysel sorunlar var kuşkusuz. Gelişen yaşam şartları, ekonomideki gelişmeler, yeni kurallar çiftçiliği yapılmaz hale getirmiş. Ne üretseler, hangi hayvanı yetiştirseler bir dizi sorunla karşılaşmaları kaçınılmaz. Aile yapısında, karı koca ve çocuklar arasında da bazıları kolayca onarılamayacak gibi görünen sorunlar var. Gareth’in tıpkı çiftliğini, mesleğini olduğu gibi korumak istediği gibi hasta yatan karısıyla ilişkisi, delikanlılık çağına gelen oğluna nasıl bir gelecek belirleyeceği gibi sorunları da çözmesi gerekiyor. MİNİMALİST BİR ANLATIM Cynan Jones’un son derece ekonomik bir anlatımı var. Tam anlamıyla “minimalist”. Çok kısa öz ama yoğun cümleler, paragraflar kuruyor. 82 sayfada bu kısa cümle ve paragraflarla kocaman bir dünya yaratıyor. Anlatının kahramanları tek tek söz alıyor ve tek düze gelişecekmiş gibi görünen roman çok farklı boyutlar kazanıyor. Ömer Türkeş’in de dikkati çektiği gibi çok yerel görünen konu evrenselleşiyor. “Kazı”da ise birbiri ile paralel gelişen iki öykü var. Karısının ölümünü bir türlü içine sindirememiş olan Daniel radikal bir karar vermek durumundadır. O karısı ve doğacak çocuklarıyla birlikte bir çiftlik hayatı düşlemiştir. Ama şimdi tamamen yalnızdır. Her şeye rağmen çiftlikte kalıp koyunlarını yetiştirmeye devam etmek niyetindedir ama içindeki acı ile bunu ne kadar becerebileceği meçhuldür. Diğer yanda geçimini köpeklerle dövüştürmek için porsuk avcılığı yapan bir eski mahkum vardır. Porsuk avcılığı yasal olarak yasaktır ve avlandığı tespit edilirse yeniden hapse gideceğinin farkındadır. Daniel’le bu adamın yolları eninde sonunda kesişecektir. “Kazı” özellikle porsuk avının anlatıldığı ve köpeklerle porsukların dövüştürüldüğü bölümlerde çok sert bir hikâye halini alıyor. İnsanlar hayvanlara, doğaya karşı sert ve acımasız. Aslında Daniel’in çok daha barışçıl görünen yaşamında da bu sertliğin izlerini görüyoruz. Örneğin ölen bir hayvanı gömmüyorlar, doğaya bırakıyorlar. Bu biraz üşengeçlikten olsa da biraz da diğer hayvanların ölmüş hayvanın leşinden beslenecekleri, kısa sürede onu yiyip yok edecekleri düşüncesinden de kaynaklanıyor. Cynan Jones iyi bir yazar, Türk edebiyatında uzun süredir ihmal edilmiş insanın doğa ile ilişkisi, kırsal kesimde, çiftliklerde yaşam gibi konuları işlemesiyle, yerelden evrensele uzanan yaklaşımı ile ilgi çekici. Ama aynı konuları aynı bakış açısıyla işleyen iki anlatıyı tek bir kitapta ard arda okumak bende tekrar duygusu yarattı. “Uzun Kuraklık” ve “Kazı” ayrı ayrı kitaplar halinde araya zaman konarak yayımlansaymış daha iyi olurmuş diye düşündüm. n K İ T A P S A Y I 1335 M sevdalı olan adamla evlenip mutlu bir yuva kurmak değil onun olanaklarından yararlanarak Paris’te kalmaktır. Ricardo yakın dostu olan devrimci önderlerle çatışmak istemediği için Hınzır Kız’ın isteğini yerine getirmez ve kız Küba’ya gider. Araya yine yıllar girer. Ricardo “dana gibi âşık” olduğu Hınzır Kız’ı unutamadığı için başka bir kadınla ilişkiye girmez, hep onu bekler. Tekrar karşılaşmalarında ise Hınzır Kız artık bambaşka bir kimliktedir. Ricardo onunla Fransız bir diplomatın karısı, soylu bir İngiliz’in eşi, mafya tipli bir Japon’un metresi olarak farklı yerlerde, yeni kimliklerle karşılaşır. Ricardo Hınzır Kız’a aşkını yeniden ilan eder, kısa sürelerde birlikte olurlar ve sonra Hınzır Kız ortadan kaybolur. Aslında her defasında aynı şey olmaktadır. Hınzır Kız bir ilişkiyi tüketip yenisini ararken bir an soluklanmak için “Uslu Çocuk” dediği Ricardo’ya sığınmakta, onunla birlikteyken yaralarını onardıktan sonra yeni bir ilişkiye koşmaktadır. Çünkü onun düşlediği mutlu bir aşk değil güç ve paraya ulaşmaktır. Güç ve paraya ulaştığı bir ilişki kurduğunda da bir süre sonra onu tüketmekte ve yenisini aramaktadır. Mario Vargas Llosa “Hınzır Kız”da (Temmuz 2015, Çev. Süleyman Doğru, Can Yay.) tutkulu âşık Ricardo’nun yaşadıklarını anlatırken 1950’lerden 90’ların sonuna kadar yaklaşık 50 yıllık bir zaman diliminde Peru’da ve dünyada yaşananları da anlatıyor. Ricardo’nun gönüllü göçmenliği seçip Paris’e yerleşmesi ve sonunda Fransız vatandaşı olmasının temelinde Peru’nun bir türlü istikrara kavuşup haklar ve özgürlüklere saygı gösteren bir ülke olamaması yatmaktadır. Ricardo, birçok vatandaşı gibi Peru’da kendine bir geE Y L Ü L 2 0 1 5 UZUN KURAKLIK KAZI Cynan Jones “Uzun KuraklıkKazı”da (Temmuz 2015, Çev. Kıvanç Güney, Yapı Kredi Yay.) yer alan iki anlatıda çiftçilikle geçinen iki erkeğin gündelik hayatlarını anlatırken doğal yaşamda “yalnızlık, ölüm, şiddet ve erkeklik” kavramlarını ele alıyor. Cynan Jones adını ilk kez duyduğumuz Galli bir yazar. İlk romanı “Uzun Kuraklık” 2006’da yayımlanmış. Kitapta yer alan ikinci anlatı olan “Kazı” da son eseri, 2014’de çıkmış. Arada iki anlatı daha var. Tabii aklıma ilk takılan bu iki anlatı neden bir araya getirilmiş. Çünkü orijinalleri farklı tarihlerde ayrı ayrı yayımlanmış. Metinleri okuduğunuzda temel olarak farklılar. Ama esasta benzerlikler de var. Sadece mekân ya da anlatım biçimi değil aslında temaları ve vurguladıkları, tartıştıkları kavramlar da benzer. Galler’deki çiftlik yaşamlarını anlatıyor ve ana kahramanları yani çiftçilerin hayata Cynan Jones’un son derece ekonomik bir anlatımı var. Tam anlamıyla “minimalist”. C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear