25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cem Akaş’ın yayıma hazırladığı güncel bir kitap Türkiye için kritik kavşak Başkanlık sisteminin ve parlamenter sistemin, siyaset bilimi literatüründeki bazı karşılaştırmalı incelemelerinin ele alındığı “Kritik Kavşak” isimli derleme, bugünkü tartışmaları anlamak açısından önemli. Seçim sonuçlarıyla şimdilik askıya alınmış gibi görünen başkanlık tartışmasının yakın zamanda Türkiye’de gündeme gelmesi beklenebilir. r Efe SIVIŞ oç Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan Kritik Kavşak: Parlamenter SistemBaşkanlık Sistemi, karşılaştırmalı siyaset alanında Türkiye özelini de ilgilendiren bir derleme. Kitap, ileri düzeyde siyaset bilimi eğitimi alan herkesin bir şekilde rahlei tedrisatından geçtiği Türk siyaset bilimi hocalarının ve bazı batılı akademisyenlerin makalelerinden oluşuyor. Teşbihte hata olmaz. Tıp literatüründe cilde musallat olmuş bazı virüslerin, tedavi sonrası belirtileri kaybolsa dahi derinin altında yaşamaya devam ettiği anlatılır. Bu durum, tıpta virüsün “kuluçka süresi” olarak tanımlanır. Vücudun bağışıklığı düştüğü, uygun şartların oluştuğu anda, virüs etkisini göstermeye kaldığı yerden devam eder. Genel manada akademide çok kesin ifadeler kullanmaktan kaçınılır, ölçülü olmaya özen gösterilir. Fakat görevdeki Cumhurbaşkanı’nın herhangi bir konuyu öylece unutuvereceğini ya da böylesine ciddi bir arzusundan kendisinin tam manasıyla resmî bir tarafı bile olmadığı bir seçim neticesinde vazgeçeceğini varsaymak romantiklik olacaktır. Ezcümle kendisinin sıkça kullandığı tabirle “o can o tende olduğu müddetçe” başkanlık sistemi tartışması Türkiye’nin gündemine öyle ya da böyle gelecek. Kritik Kavşak kitabı, o gün geldiğinde bu konuda partizanlıktan, hamasi söylemlerden bir adım öteye geçip meseleye biraz daha yukarıdan bakabilmek ve eleştirel ya da destekleyici argümanlarını sağlam temellere oturtmak isteyenler için kıymetli bir çalışma. Makalelerin derleyicisi, Koç Üniversitesi Yayınları Yöneticisi Cem Akaş, akademisyen değil fakat ABD ve Türkiye’de siyaset bilimi formasyonu almış bir isim. Makalelerin seçiminde bu formasyon etkisini gösteriyor. TÜRKİYE SİYASETİNİN “KÖŞE YASTIĞI”: CUMHURBAŞKANLIĞI Kitap, parlamenter sistemle başkanlık sistemi arasında yapılacak seçimde hangi unsurların üzerinde durulması gerektiğine işaret ediyor. Başkanlık sisteminin ve parlamenter sistemin güçlü ve zayıf yanları ayrı ayrı ele alınıyor. Atalarımızın buyurduğu üzere, “Amerika’yı yeniden keşfetme” alışkanlığı ülkemizde her alana olduğu gibi bu tartışmalara da sirayet etmiş durumda. S A Y F A 1 4 n 1 3 ken merkez sağcı Chirac başbakandı. O dönem beklenildiği gibi yüksek gerilimli ve debdebeli geçmedi fakat aynı senaryo Türkiye’ye uyarlandığında, farklı partilerden birinin cumhurbaşkanlığı birinin başbakanlık makamındayken olacakları düşünmek bile insanı olası çatışmalar açısından ürkütüyor. Bu nedenlerle Türkiye artık eski parlamenter sisteminden 2007’de çıkmış durumda, diş macununu tüpe koymak nasıl mümkün değilse beğenelim ya da beğenmeyelim sistem başkanlık sistemine doğru büyükçe bir adım atmış bulunuyor. BAŞKANLIK SİSTEMİ TÜRKİYE’YE NE GETİRİR? Kitaptan, tek başına bir başkanın, bir başbakanın ya da meclisin, demokrasinin doğru işlemesi için yeterli olmadığı sonucu çıkıyor. Esas olan sistemdeki diğer kurumların yapısı ve etkisi. Fren, denetleme sistemlerinin yerleşik olup olmaması, başkanın ya da başbakanın denetlenebilirliği, hesap verebilir konuma getirilmesi, yargı bağımsızlığı demokrasi açısından esas önemli noktalar. Bu fikirden yola çıkarak ABD başkanlık sistemi, İngiltere parlamenter sistem, Fransa ise yarı başkanlık sistemiyle demokrasilerini istikrarlı bir çizgiye oturtmuş görünüyor. Yine aynı şekilde Afrika kıtasında sonu otoriterleşmeyle bitmiş parlamenter sistemle yönetilen ülkeler, kitapta siyaset bilimci Prof. Juan Linz’in vurguladığı otoriterlikle sonuçlanan Latin Amerika’daki başkanlık sistemini benimsemiş ülkeler de önümüzde duruyor. Özetle siyaset biliminin bize söylediği herhangi bir sistemin tek başına demokrasinin pekişmesi, kökleşmesi ve konsolide olması için yeterli olmadığı. Siyaset Bilimci Prof. Seymour Lipset, kitapta yer alan makalesinde sistemin iyi işlemesinin siyasal kültüre bağlı olduğunu belirtiyor. Aynı ekolden bir isim, Dünya Değerler Araştırması Türkiye Yöneticisi Prof. Yılmaz Esmer, geçtiğimiz Mart ayında Bilimler Akademisi’nde yaptığı sunumda, Türkiye’nin toplumsal kültürünün başkanlık sistemi için elverişli olmadığını, olası bir başkanlığa geçişin otoriterleşmeyle sonuçlanacağını belirtmişti. Kitapta yer alan bir diğer makalede Prof. Sabri Sayarı, paralel bir görüşle başkanlık sisteminin Türkiye’yi demokrasiden uzaklaştıracağını, kontrol mekanizmalarını zayıflatacağını savunuyor. İş yaşamı dışında sosyal bilimlere ilgisi malumumuz olan Türkiye’nin yapı ve tüketim ürünleri alanında önde gelen holdinglerinden birinin yöneticisi, geçtiğimiz Mart ayında ekonomi gazetecileriyle yaptığı bir sohbette başkanlık sisteminin kişiler bazında değerlendirilmemesi, sistemin içeriğinin tartışılması gerektiğini söylemişti. Bülent Eczacıbaşı, siyaset bilimi literatürünü bilerek ya da bilmeyerek meselenin püf noktasını işaret etmiş. Bu noktada kendisi tartışmaya doğru noktadan başlama açısından önemli bir örnek. Kritik Kavşak, bu konudaki perspektifinizi genişletecek ve fikirlerinize boyut kazandıracak nitelikte bilimsel bir çalışma. n Kritik Kavşak: Parlamenter SistemBaşkanlık Sistemi/ Yayına Hazırlayan: Cem Akaş/ Koç Üniversitesi Yayınları/ 184 s. K İ T A P S A Y I 1330 K 19861988 arasında Mitterrand cumhurbaşkanıyken merkez sağcı Chirac başbakandı. O dönem beklenildiği gibi yüksek gerilimli ve debdebeli geçmedi Halbuki parlamenter sistembaşkanlık sistemi tartışması, ne Türkiye’de ilk kez yapılıyor ne de dünyada. Yine kitapta yer aldığı haliyle bu tartışmanın Türkiye’deki tarihçesine bakıldığında ilginç bir temayül görünüyor. Türkiye siyasetinde ciddi bir siyasi kariyere sahip, başbakanlık yapmış, en üst düzeyde icracı makamlarda bulunmuş, art arda seçimler kazanmış kimseler, cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturunca başkanlık sistemine geçiş tartışmasının fitilini ateşlemiş. Nedeni malum. Cumhurbaşkanlığı makamı, 1982 Anayasası’nın darbe ya Koç Üniversitesi Yayınları Yöneticisi Cem Akaş, akademisyen değil fakat ABD ve Türkiye’de siyaset bilimi formasyonu almış. Makalelerin seçiminde bu formasyon etkisini gösteriyor. pan generalin kendisi için koydurduğu yetkilere rağmen son derece sembolik ve aktif siyasetin dışında kalıyor. Halk tabiriyle cumhurbaşkanlığı, Türkiye siyasetinin “köşe yastığı” olarak algılanıyordu. Bu noktada 2007 Referandumu Türkiye’nin parlamenter sistemi açısından çok önemli bir eşik. O referandumunda Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesini de içeren paket için 19 milyonu aşan seçmen “evet” oyu kullandı. Bu, geçerli oyların yüzde 62’sine tekabül eden bir orandı. Böylece Cumhurbaşkanlığı eskiden devleti temsil eden sembolik bir makamken birden bire meşruiyetini halktan alan, hükümetle eşit ve hatta bazen daha güçlü konumda görülebilecek bir makama dönüştü. Bugün yaklaşık yüzde 52 oyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı görevde ve kuvvetle muhtemel bu yazı yayımlandığında yüzde 41 oy almış bir Başbakan görev yapıyor olacak. Güçlü bir cumhurbaşkanlığının bulunduğu sistemlerde, cumhurbaşkanı ve tek parti iktidarı aynı siyasi akımdan ise disiplinli partilerde çok ciddi bir yetki çatışması beklenmez fakat şu an yaşadığımız gibi olası bir koalisyon hükümetinde, diğer partiler Cumhurbaşkanı’nın daha önce Türkiye’de görülmemiş etki gücüne karşı pozisyon almış durumda. Bunun bir ileri seviyesi ise Cumhurbaşkanı’nın farklı, hükümet eden partininbaşbakanın farklı siyasi akımlardan olması. Örnekse 19861988 arasında Mitterrand cumhurbaşkanıy A Ğ U S T O S 2 0 1 5 C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear