Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Della Torre’den “Askıya Alınmış Tutku” Gıyabın kumaşı “Marguerite DurasAskıya Alınmış Tutku”, Leopoldina Pallotta Della Torre imzalı bir söyleşi kitabı. Duras’a dair söylenebilecek en belirgin şey, otobiyografik unsurları bir şekilde yansıttığı yapıtlarında on sekizine kadar yaşadığı Vietnam’ın (Hindiçin) çeltik tarlalarından, ormanlarından, ıssızlığından esinlenmesi ve Fransız’dan çok Vietnamlı, o cılız, şaşkın çocuğu yazması. r Hande MİR süreçten geçerek yazmayı benimsedi Marguerite Duras. Diyaloglarıyla Hemingway, aşk analizleriyle Madame de la Fayette ve Benjamin Constant sonra Faulkner, Musil, Rousseau’ya “ustalarım” dedi. Okurla alışverişini doğrudan bir aktarım şeklinde kurmadı. Yaşananların işlenmemiş bir raporunu aktardı. Tutku mekânını; her şeyin mikrokozmosunda olup bittiği “ben”, takıntılarla bezeli “heyecan” ve en çok da ulvileştirilmiş “tortu” olarak belirledi. Sonlanan hikâyelerden hep kaçındı. “Edebiyatın görevi yasak olanı temsil etmektir” görüşünü benimsedi, bilinmeyen yerlerini keşfetmek için kafa patlatarak onu yenileyebileceğine inananlara tek kelimeyle “budalalar” diye seslendi. ietnam’dan 1992’de ayrılan Marguerite Duras, on bir yaşında hakkında hiçbir şey bilmediği hayat üzerine sayısız şiir yazıp on sekiz yaşına kadar yaşadığı, o topraklara bir daha hiç gitmedi. Fakat zihninin kök hücrelerinde orayı daima yaşattı ve menzili kıldı. Duras’da beni en çok etkileyen de bu; kaybolmayan geçmişi ve hayaletleriyle teması, bağını koparmaması, yaşamla dobra barışıklığı ve kaygısız görünen bir kaygılı olması. Derdinin peşinde sürüklenmekte bir sakınca görmemesi. Dolu dolu “yaşadım” diyebilmesi. Ölümüne dek hayatta hep aidiyet hisseEDEBİYATIN KORKUNÇ ÇOCUĞU! deceği bir yer aramış, daimi “yabanıl” bir Kendisini, çoğunlukla şiirde sınırları bağlılıkla yaşamış bir ruh Duras. Siyasetle aşan diğer kadın yazarlara belki de bu yüzden erken yaklaştıran ise aynısını tanıştı. romanda yapabildiği içinParis’teki ilk dönemi; edebiyatın “korkunç çocuHalk Cephesi yılları, ğu” olarak hissetmesiydi. solun ihtişamlı zaferi, Karakterlerini eksiksiz Lêon Blum’un seçilmesi, bir biçim olarak yüzleardından Gide, Bernanos, rindeki ifadeleriyle değil, Malraux, Mauriac gibi pek kübist bir resim gibi parçok entelektüelin angaje çalanmış ayrıntılar yığını olduğu zamanlardı. ya da onu belirleyecek O aralar, tam angaje basit bir jest olarak gördü. değilse de savaşın ilaDuras’ı en çok çatlaklanından kısa süre sonra rın incelenmesi, söz ve yalnızlıktan, içinde bueylem arasındaki olası lunduğu diasporadan boşlukların doldurulması, sıyrılıp çıkmak, kolektif söylenmiş olanla susulan ve paylaşılabilir bir bilince Marguerite Duras arasındaki tortular ilgilenkatılmak ihtiyacıyla Kodirdi. Tıpkı dediği ve ta münist Parti’ye kaydoldu. kendisini tarif ettiği gibi “Yazı; sessizliğin, Stalin modelinin devrimden uzaklaşması gıyabın kumaşıdır!” ve 1956’da Macaristan’da yaşananlar ise Sinemasına gelince... Lumiere KardeşParti’den ayrılmasına neden oldu. ler ya da Marcel l’Herber döneminin, TASARRUFU BOL, OTOMATİK BİR sessiz sinemanın da kullandığı sanatsal SÜREÇTE YAZDI kazanımlarını kutsadı. Sinemayı fakirleştirmeden, mümkün olduğunca primitif Mayıs 68, çelişkilere takılmadan iyi bir haline döndürmeye çalıştı. 15 filminin hikâye anlatıcısı olamayacağını duyumsadıilki 1966 tarihli La Musica’dan itibaren ğı bir dönüm noktasıydı. Dolayısıyla Parti hayatın heterojenliği ve alt edilemezliğini deneyimi çalışmalarını “belirlemedi”. Bir yansıtmayı amaçladı. istisna olarak en üç boyutlu yapıtı Abahn Tiyatrosu da bu edimlerden payını Sabana David’de (1970) partiye olan tüm almakla birlikte trajediyi öne çıkaran bir nefretini aktardıysa da ancak ve ancak yazyapıyla kavruldu. Teatral söze, dinsel dığı zaman her türlü ideolojiyi ve kültürel ayinlerin kutsal gücünü taşıması da cabası. hafızayı unutabildiğini ifade etti. “Mutluluk” kavramına da oldum olası Gettolarda, hapishanelerde, kaldırıminanmadı hatta telaffuzunu bile sakıncalı larda ve manastırlarda mahkum, rahibe, buldu Marquerite Duras. Sonunda dediği emekçi, Afrikalı, Yahudi ve proleterlerle gibi acıyı kadın olmanın ayrılmaz bir parçakonuşmalar ve röportajlar yaptı. Dopdolu sı olarak yaşayan biriydi. n gazeteciliğinde kıskanmamak mümkün değil mottosu daima net bir ahlaki duruş Marguerite DurasAskıya Alınmış Tutalmaktı. ku/ Söyleşi: Leopoldina Pallotta Della TorDilbilimsel malzemenin arıtıldığı ve re/ Çev: Birsel Uzma/ Can Yayınları/ 128 s. kaynaştırıldığı tasarrufu bol, otomatik bir V C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1317 1 4 M A Y I S 2 0 1 5 n S A Y F A 3 1