26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Alper Atalan’dan “Kısmet İşte” Kapı önünde dolaşan öykü Alper Atalan, “Kısmet İşte” adındaki kitabında topladığı otuz altı öyküsünde, kapı önünde dolaşan insanların, küçük hayatların arasında dolaşıyor. Atalan’ın öykülerine konuk olan kahramanların hepsi aynı mahallenin çocukları. Birbirine komşu yaşamların yaşanmışlıkları üzerine kuruyor Atalan öykü dünyasını. Ancak bu, kitapta birbirinin devamı olan hikâyeler okuyacağız anlamına gelmiyor. Aksine; öykülerin hiçbiri birbirine değmiyor ancak dertleri farklı olsa da aynı dünyanın insanlarına yöneliyor yazar. r Eray AK ykünün, hadi daha ileri gidelim, edebiyatın sınırlarını neyle biçip tartabiliriz? Ya da böyle bir imkânın varlığından söz edebilir miyiz? Tamam, söz ettik diyelim, bunu ölçecek herhangi bir birim mevcut mu? Böyle bir birim mevcutsa nerede, nasıl bulabiliriz? Nitelik, nicelik ayrımını hangi noktadan sonra konuşabiliriz? Yazarlar üretme şevkiyle ilerlerken, niteliklerinden kaybettikleri nokta neresi peki? Sorular uzar gider. Biz sorular üzerine düşünüp dururken de hayat akıp gidiyor aynı şekilde. Hemen yukarıdaki soruların yanıtlarını verebilmek, bunlar üzerine düşünmeye vakit bulabilmek tabii ki önemli. Ancak bir şekilde yaşamın bir köşesine tutunmak da aynı kertede değerini koruyor. Gelmek istediğim nokta ise sorulardan ne kadar bağımsızsa bir o kadar onlarla iç içe. Hayalgücünün sınırları nereye kadar uzanırsa, edebiyat da o sınırın en uç noktasındaki yerini muhakkak alacak. Hayalgücü neye izin veriyorsa bu edebiyata şüphesiz yansıyacak. Adına bazen fantastik, bazen büyülü gerçekçi bazen de kara edebiyat diyeceğiz. Bir şekilde geniş edebiyat coğrafyasındaki konumunu tespite uğraşacağız. Ama kapımızın hemen dışındaki dünyayı bize anlatmaya çalışanlar, yan koltukta oturan amcanın hikâyesinin peşine düşenler, balkondan sepet sarkıtanların derdi ne diye düşünenler, pavyonda âşık olup kalbini oraya gömenlerin derdini arayanlar her zaman daha farklı anılacak. Çünkü bu kişilerin yaptığı, bir şekilde tarihin köşesine insan hikâyelerinden mürekkep küçük küçük notlar düşmek. “İnsanın dertleri hep aynıydı, sadece şekil değiştirdi,” diyenler için de önemlidir böyle yazarların kaleminden çıkanlar çünkü o dertlerin evrildiği halleri görmek de farklı bir tecrübe sonuçta. Bu evrilişi yakalamak ise önemli bir yazar dikkati şüphesiz. Bu S A Y F A 1 0 n 1 ziyade yapısına etki eden bir durum. Alper Atalan bunu bir biçem olarak benimsemiş bu kitabında ve birçok öyküde farklı halleriyle karşımıza çıkıyor bu durum. Örnekse; “Sahte Okey”. “Sahte Okey” adlı öyküsünde bir okey masası etrafında toplanmış dört farklı kişinin zihnine giriyor yazar ve dört farklı derdi öykü dünyasına katıyor. Ayrıca eğlenir ya da vakit öldürürmüş gibi görünen zihinlerde nasıl çatışmalar olduğunu segilemeye çalışıyor. Bazen masa etrafında toplanmış insanların birbirleriyle ya da önlerindekiyle ilgileniyor gibi görünseler dahi zihnin her zaman başka dertlerin kapısında dolaşabileceğini, derdin kapı çalmak için zaman kollamayacağını da anlatmaya çalışıyor. Buna bakarak Alper Atalan’ın öykülerinde bir yöne ya da nesneye odaklanmış bir kaleminin olmadığını söyleyebiliriz. Öykü adına iyi bir zihin yapsı bu. Bir yöne odaklanmaktansa, bir nesne etrafında pek çok derde dokunabiliyor Alper Atalan. “MAHALLENİN” DİLİ Buna güzel bir örnek de yazarın “Hasır Sepet” adlı öyküsü. Bir apartman dairesinin en üst katından bakkala salınan bir sepet etrafında gelişiyor öykü ve sepet, her katı inişte o katın yaşamını yansıtıyor yazar. Yani Alper Atalan öykülerinde ne bir okey masası sadece bir okey masası olarak kalıyor ne de bir hasır sepet sadece hasır sepet. Alper Atalan, nesnelerle ilişkisini sıkı tutuyor. Satıraralarına ise şehrin ve paralelinde insanın değişimi sızıyor. “Bu mu lan İstanbul?” diyor bir kahramanı. “Dip dibe apartmanlar, g.t g.te hayatlar... Gündüz koşuşturma, kalabalık; gece sıkıntı, bunalım. AVM desen memlekette de var, Eminönü’ne götürdüler balık yemeye, balık dedikleri ekmek arası. İstiklal Caddesi’ne götürdüler içmeye, âlem dedikleri tıkış tepiş mekânlar, olmadı sokak ortası. Yemişim ben böyle İstanbul’u, s.karım böyle akrabalığı lan.” Öyküde söz konusu edilen İstanbul ama Alper Atalan’ın öykülerini herhangi bir şehrin herhangi bir mahallesine yerleştirebiliriz. Ancak herhangi bir şehre yerleştirmekten çok Alper Atalan’ın öykülerindeki mahalle diye tanımlamak daha doğru olur. Çünkü bu öykü dünyasının, Alper Atalan’ın kurduğu mahallenin bir parçasını oluşturuyor hepsi. Bu mahallenin bir dili de var üstelik: Alper Atalan’ın öykü dili. Her ne kadar derde dokunmaya çalışsa da esprisini de kendi oluşturan bir dil bu ve öykülerin çarpıcı tarafını meydana getiriyor aynı zamanda. Öykülerine hayatın kendisini almak isteyen Alper Atalan, öykülerinde yaşattığı hayatın dilini de büyük oranda yansıtıyor. Buradan yola çıkarak Kısmet İşte’deki otuz altı öykünün tümü için çok övücü yorumlar getirelemese de tümünün kapı komşumuz olduğunu söylemek mümkün. n [email protected] Kısmet İşte/ Alper Atalan/ İletişim Yayınları/ 162 s. K İ T A P S A Y I 1337 Ö bağlamda yaşayışın ve değişimin ayak izlerini de takip edebiliriz kapı önünde dolaşan insan hikâyelerinin peşine düşmüş yazarlardan. AYNI MAHALLENİN İNSANLARI Tüm bunları Alper Atalan’ın yayımlanan son kitabı Kısmet İşte düşündürdü. Şu an kitapçı raflarında pek göremeyeceğimiz Parantez Yayınları’ndan çıkmış Sanal Uyku adlı kitabıyla birlikte, Mart, Çok Kısa Bişi Anlatıcam ve Kısmet İşte’ye birlikte dört kitabı var Atalan’ın. Son üç kitabını ise 2013’ten bu yana ardı ardına yayımladı. Bu bağlamda üretken bir yazar olduğunu da söyleyebiliriz Atalan’ın. Kısmet İşte’de topladığı otuz altı öyküsünde yazar tam da bahsettiğim gibi hemen kapı önünde dolaşan insanların, küçük hayatların arasında dolaşıyor. Atalan’ın öykülerine konuk olan kahramanları hepsi aynı mahallenin çocukla Alper Atalan, kurduğu dünyada rahat hareket etme yetisini kazanabilmiş bir yazar. “Sahte Okey” adlı öyküsünde bir okey masası etrafında toplanmış dört farklı kişinin zihnine giriyor yazar ve dört farklı derdi öykü dünyasına katıyor. Alper Atalan’ın tüm öykülerine Turgut Demir’in çizimleri eşlik ediyor. rı. Birbirine komşu yaşamların yaşanmışlıkları üzerine kuruyor Atalan öykü dünyasını. Ancak bu, kitapta birbirinin devamı olan hikâyeler okuyacağız anlamına gelmiyor. Aksine; öykülerin hiçbiri birbirine değmiyor ancak dertleri farklı olsa da aynı dünyanın insanlarına yöneliyor yazar. Bir mahalle kurmuş gibi Atalan ve tüm bakışlarını bu mahallenin üzerinde toplamış. Birbirlerinin haberi olmadan hikâyeler topluyor adeta o mahallenin insanlarından. Bazen amcasının bakkalında duran sinik bir gencin kasa arkasındaki küçük mekânına, bazen büyük sandığı hayallerine rüyalarında kavuşan temizlikçinin dünyasına, ardından mahallenin kahvesindeki okey masasına konuk oluyor yazar. Hepsinden de hikâyesini koparmayı başarıyor. Diğer yandan ise kurduğu dünyasını besleyen damarların nereden, ne şekilde yol aldıklarını arıyor sürekli. Bu arayış, Atalan’ın öykü dünyasını renklendirip çeşitlendirmesinin yanında, yazarın neyi nerede bulacağını öğrenmesi açısından da besleyici. Bu bağlamda Alper Atalan, kurduğu dünyada rahat hareket etme yetisini kazanabilmiş bir yazar. Hangi duygu damarını, hangi kanaldan ve hangi kahramanlarla yakalayacağını biliyor. Kısmet İşte için de mahhallelisini iyi tanıyan bir komşunun öyküleri diyebiliriz rahatlıkla. Yazarın, bir anın birkaç yüzünü yakalama uğraşı ise öykülerin atmosferinden E K İ M 2 0 1 5 C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear