08 Ocak 2025 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Hayriyem Zeynep Altan’dan “Prenses Eteğindeki Taşları Döküyor” ‘Anlattığım gayet kişisel bir hikâye’ Fotoğraf: Kaan SAĞANAK Hayriyem Zeynep Altan’ın yeni romanı “Prenses Eteğindeki Taşları Döküyor”, Zehra’nın Korkut’a rastlayana kadar farkına varmadığı kendi ıssızlığına giden mücadeleli yolun ve bu yolda her daim önünü tıkayan geçmişiyle yüzleşmesinin hikâyesi. Zehra yalnız çıktığı bir deniz kenarı yürüyüşünden Korkut’la birlikte döner. Bu karşılaşma; kadının, erkeğin ikliminden etkilenmesi midir yalnızca? Zehra önceleri öyle sanır ancak adamın karanlığı içini ürpertmeye başladığında dönüp kendi içine bakmak zorunda kalır ve her bakış onu geriye doğru akan bir nehirde yüzmeye iter. Kadın dünyasının gizemlerini aralamaya devam eden Altan aşk, ilişkiler, cinsellik, kader ve haset temaları üzerinden hayatın her an ıssızlaşmaya muktedir yanlarını bu kez yalın ama şiirsel bir dille anlatıyor. Altan’la “Prenses Eteğindeki Taşları Döküyor” adlı romanı üzerine söyleştik. S A Y F A 1 6 n 1 5 O C A K 2 0 1 5 r Gamze AKDEMİR adınların iç sorgulamalarıyla daha hemhal yapıları dolayısıyla ilişkilerinde mutlu bir menzile varışı daha mı sancılı ki romanda Zehra’nın yaşamında çıktığı kısa zamanlı psikolojik maratonda da bu menzil sürekli yer değiştirerek oyunlar oynuyor ona. Şöyle söyleyebiliriz: Bu kendini sorgulama, iç sesiyle konuşma durumu biraz da içinde yaşadığımız dönemin ruhuyla ilgili. 2000’lere gelirken düşünce karşısında duyguları aciz gösteren Aydınlanma geleneğinde; küreselleşmeyle beraber daha bariz biçimde göz önüne serilen bir kırılma yaşandı. Kendimizi ifade etmek için “postmodern” ya da “dijital toplum” gibi sınıflandırmalar yapıyoruz. Yirmi beş yıl öncesine oranla farklı bir bireyselleşme sürecinden geçiyor insanlar. Özellikle kadının kamusal alandaki yeri ciddi değişimler geçiriyor. Aklıma Solomon’un “Tutkular” adlı eseri geldi şu an. Daha 1980’lere gelirken “Yeni Romantizm”den bahsediyor ve toplumsal yaşamın bağrına tutkular söylemini yerleştiriyor. Bugün bu söylemi hayata geçirmiş durumdayız: Yaşam hakkı eylemcileri, çevre hareketlerinin üyeleri, feminist kadın kolları, gay eylemciler ve hayvan haklarında iyileştirmeler talep edenler ve bunlara benzer çağdaş toplumsal hareketler… İnsanların kendilerini bu tür eylemlerle ifade ve temsil etmelerini sağlayan, yüzyıllardır bastırılan ve kontrolsüzlük şemsiyesi altında aşağılanan duygulardır. Toplumumuz da çağdaş Batı toplumlarının yaşamakta K İ T A P S A Y I 1300 K C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear