08 Ocak 2025 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Hüseyin Atabaş’tan “Umut, Her Zaman” ‘Zincirlerimizden başka umutlarımız kaldı’ Hüseyin Atabaş’ın “Umut, Her Zaman” isimli kitabına adını veren şiir geçmişe bir gönderme barındırmakla beraber Gezi Direnişi’ne de selam gönderiyor aynı zamanda. Atabaş yeni şiirlerinde böylece yakın geçmişle bugünü buluşturuyor. Atabaş’la “Umut, Her Zaman”a dair bir söyleşi gerçekleştirdik. r Zerrin TAŞPINAR tabaş, bu kitabındaki dizelerin toplamına, 1970’ler şiir ortamını çağrıştıran Umut, Her Zaman adını neden verdiğini sorarak başlayayım mı söyleşimize? “Umut, Her Zaman” adlandırmasının 1970’ler ruhunu çağrıştırdığını söyleyen başka arkadaşlarım da oldu ama ben zaten oradan geliyorum. Umut kavramı bir bireyin ya da grubun yaşamındaki olaylar ve durumlarla ilgili olarak olumlu sonuçlara varılacağına ait inanç olarak tanımlanabilir. Bu tanım, “Ummaktan doğan güven duygusu, bu duyguyu veren kimse ya da şey” olarak algılanır. Yani bir şeyin olmasını istemek, beklemek, sanmak, varsaymak… Bu varsayımlara göre “umut” genellikle güzel bir sanıdan doğan ya da iyi bir sanıya olan güven duygusu. Ayrıca günümüzde de güven duygusuna, dirence gereksinmemiz var. Tüm bu nedenlerle Umut, Her Zaman dedim!.. oluşamayan bir kargaşa, bir izlek yitimi, yeteneği mi? Kendini toplumsal koşullases savsaklanması gibi şeyler olduğunu rın tam da içinde duyumsamanın yarattığı düşünmeye başladık. Zaman zaman sen yarın umutsuzluğu mu? de bu durumu yazılarında dillendiriyor Lirik şiiri severim ve Türk şiirinin sun. Bu bağlamda şiirde çok konuşulup başat özelliğinin de lirizm olduğutartışılan içerik ne? Biçim ne? Bunları nu söylerim. Ama şiiri yazarken ipi birbirinden ayırmak olanaklı mı? tümüyle lirizmin eline bırakmamak Evet, ne yazık ki genç arkadaşlarıgerek, o halkayı bir yerde kırarak şiiri mızın büyük bir bölümü bunları pek tekdüzelikten kurtarmak gerektiğini önemsemiyor gibi. “Ben yazdım, yapdüşünürüm. Çünkü okur şiirin lirik tım, oldu” havası, daha doğrusu yanılgıakışına kendisini bırakarak uyumadan, sı içindeler. Sanat her şeyden önce söze, bir yerde “Ne oluyor?” diye şöyle bir sese, boyaya, taşa, kısacası malzemeye kendisini yoklasın isterim. Böylece okur biçim verme işi. Bu bağlamda içerik; bir şiire, şiir de kendini okura daha bir şeyin içinde bulunan öğelerin tümü, bir verebilsin. Senin, “okuru ironik biçimanlatımda verilmek istenen öz, düşünce, de bir ikileme sokan dizeler” dediğin duygu ve imgelerin tümü. Biçim ise olay, eğer yanlış anlamıyorsam, modern bir nesnenin dış çizgileri bakımından sanat anlayışının hemen başlarındaki o niteliği, dıştan görünüşü anlamına gelir. empresyonist algıya tutkum nedeniyle Örneğin şiirde ses öğesi bunolsa gerek. Bu özellik bizim şiirilardan biri. Ama bunların mizde Ahmet Haşim’le geldi. Buolabilmesi, söz konusu olan nun nedeni belki de klasik şiirin o edebiyatsa söze bir biçim ağır, oturmuş ve tamlık duygusuna vermek, yani kişiye özgü bir kendimce bir başkaldırı da olabilir. söylem oluşturmakla olanakSorunun ikinci bölümüne gelince lı. “Özle biçim bir kâğıdın Akif Tutumlu’nun şu yargısını iki yüzü gibidir.” (Metin Alanımsatmak isterim: “Her bilge tıok) Onlar ayrı ayrı şeylerşair değildir ama her şair bilgedir.” miş gibi görünseler de onları birbirinden ayıramazsınız. Sanatın bu özbiçim birlikteliği yazdığınız metinde seçikleşmiş olması gerekir ki bize verili (gündelik) olandan farklı değerler sunabilsin… Bir genç şair arkadaşla oturup konuştuğumda, şiire benden daha donanımlı olarak başladığını görüyorum ama yazdığı şiire o birikim yansımıyor gibi geliyor bana, nedense... Ben senin şiirinde hep lirizm halkasını bir yerde kıran ve okuru ironik biçimde bir ikileme sokan dizeler bulurum: Yüksek titreşimli bir aşktan evocak gerçeğine dönmek gibi. Şairin esin kaynağı anka kuşunun varlığını sorgulamak gibi. Hedef dağın tepesine çıkmakken dağın öteki yüzünün benzerliğini ya da sıradanlığını hatırlatmak gibi… Altını çizerek söylemeliyim ki ilk kitaplarında da var bu kırılışlar. Bunun nedeni nedir “Ben, namus denilen kavramın yerini, insanın ekmeğini kazanmak için verdiği uğraşta bulurum. Tekel direnişinde de sence? Hayata bilgece bakmak insanlar emeğinin karşılığı olan ekmeğini böldürmemek için mı? En baştan sonu görebilme savaşımı verirlerken nasıl coşku duyacaksınız?” O C A K 2 0 1 5 Senin tüm sıraladığın şeylerin teknik olarak nedeni; sen ne yaparsan yap, hayat kendi bildiği yolda yürüyor algısı nedeniyle olabilir. Bizim ona ufak tefek müdahalelerimiz oluyor sanırız ama bu durum bir yanılsama sanki. Şu sözleriniz benim şiirimin özelliği ya da gerçekliği ile örtüşebilir: “Kendini toplumsal koşulların tam da içinde duyumsamanın yarattığı yarın umutsuzluğu.” Kendisini toplumun içinde görmeyen neden umutsuz olsun ki? Yani umut da bir anlamda umutsuzluktan doğuyor! “BUGÜNÜN GENÇLİĞİ HAYATI HEM CİDDİYE HEM DE Tİ’YE ALABİLİYOR” Bir önceki sorumla bağlantı kurarak “Gül Emek” başlıklı şiirine getirmek istiyorum sözü. Tekel direnişine adadığın bu şiirde ben coşku yerine, insanca umutlu bir hüzün buldum. Hepimizi evimizden çıkaran, direnişçilerle yaşamaya, paylaşmaya koşturan coşku değil de neden hüzün diye sormak istiyorum ki hüznün pek çok şiirinde sezdiğimi ekleyerek. Ben, namus denilen kavramın yerini, insanın ekmeğini kazanmak için verdiği uğraşta bulurum. Tekel direnişinde de insanlar emeğinin karşılığı olan ekmeğini böldürmemek için savaşımı verirlerken nasıl coşku duyacaksınız? Çünkü coşku sevincin yansıması. İnsanlar orada nafakalarına sahip çıkma savaşımı verirken siz coşku duyamazsınız. Bu bakımdan “Gül Emek” ve benzer başka şiirlerde, “coşku yerine, insanca umutlu bir hüzün bulmak” doğal değil mi? 2013’te, sanal dünyada teknoloji kuşağı olarak tanımlanan gençler, bir başkaldırıyla seslerini yükseltip eylemleriyle “Biz buradayız, varız” dedi; ülkede ve dünyada olup bitenlerden ne kadar haberdar olduğunu gösterdi. Geleceğe umutla baktığım bir “Gezi” sürecinden söz ediyorum... Elbette öldürülenlerle öldüğümüz, yaralananlarla acı çektiğimiz gerçeğini de yadsımıyorum ki sen de kitabına adını veren şiirini “Gezi direnişçilerine” adamışsın. Gezi Direnişi gençlerinin zekâsı, şiddeti bile alaya alma yeteneği seni nasıl etkiledi? Bugünün gençliği hayatı hem ciddiye hem de ti’ye alabiliyor. Gezi sürecinde ortaya çıkan mizah algısı da gençliğin bu özelliğini yansıtıyor… Kendiliğinden ortaya çıkmış gibi görünen Gezi Direnişi, sanırım aslında sosyal medya üzerinden çok kısa zamanda, evet, kendiliğinden denilecek denli bir örgütlenmeyle ortaya çıktı. Ama pek bir şeyden haberli olmadığı sanılan günümüz gençliğinin toplumsal bir birikimi, bir duyarlılığı olduğunu bize göstermesi bakımından önemliydi. Gene bu bakımından birilerine de kuşkusuz bir “nodul etkisi” yapması nedeniyle çok iyiydi. Ölümler getirmesi, sakatlıklar bırakması hoş değil ama karşısındaki orantısız devlet gücü nedeniyle doğaldı... Gezi Direnişi, haberimiz olmadığı bir gizilgücün direniş ruhunu ortaya koyması bakımından önemliydi. Ama bizim bildiğimiz anlamda bir örgütlenme olmaması nedeniyle uzun erimli bir sonuca götürmeyeceğini düşündüm ve bayağı umutlu olan dostlara da boş umutlarla kapılmamalarını önerdim. n Umut, Her Zaman/ Hüseyin Atabaş/ Yazılı Kâğıt Yayınları/ 80 s. K İ T A P S A Y I 1300 A “ŞİİR, YAŞAMIN KUŞATMASINA BİR İTİRAZ” Peki, bu şiirlerinde, önceki kitaplarından farklı olarak ne var? İşte bu zor bir soru çünkü insanın kendi şiiri üzerine konuşması kolay değil. Ama biraz övünerek de olsa söylemeye çalışayım: Örneğin ilk üç kitabımdaki şiirlerimde öncelikli amaç, anlatmak istenileni şiirin elverdiği açıklıkla söyleyebilmekti. Sonraları, daha bir açıklıkla söyleme isteğinden farklı olarak şiirlerimde daha bir incelikle yani estetik ölçütle ya da yakışmışlıkla söyleme, bu yolla sözün anlamı biraz daha derinleştirme çabası da öne çıkmaya başladı. Denebilirse sonraki şiirlerimde daha bir incelikli söyleme çabası var. Bu gayret de doğrudan değil de sezdirme yoluyla algılatmaya çalışma çabasını taşır şiire. Yaşamın (verili olanın) kuşatmasına bir itiraz olan şiir, böylece hem dilsel özellikleri hem de söylemi ile bize dayatılana muhalefet olarak kendini gösterir. Eğer bu bir işlevse bunu benim “yakışmışlık” dediğim estetik söylemle yapar şiir… Ben de karınca kararınca bunu başarmaya çalıştım sanıyorum. Biz, yani biraz eskiler; bugünün şiirinde kendiliğinden oluşan ya da S A Y F A 1 2 n 1 5 C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear