Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Süreyya Berfe’den “Kalfa” ‘Artık tadımlık kitaplar var’ Süreyya Berfe’nin toplu şiirleri “Kalfa” adıyla okurla buluşmuştu. Yakın zamanda genişletilmiş yeni basımı yapılan kitap, Berfe’nin şiir yolculuğunu ortaya döküyor. Berfe’yle hem toplu şiirleri hem şiirin genel hali hem de toplumsanat bağlantısının günümüzdeki durumu üzerine söyleştik. r Mehmet KÂZIM eden yazıyorsun? Hayat, tabiat, insan üzerine kafa yormak, düşünmek, anlayabilmek için. Anaksagoras üzerine çalışıyorum şimdilerde. Fragmanlarına bakıyorum. Onun “nous”u ne, parçacıkları ne, süreklilik devamlılık ne, gökyüzü üzerine söyledikleri ne? Anaksagoras’ı çobanla konuşturmak örneğin; bunun için her ikisini de anlamak lazım. Şiir yazmak için üzerinde düşünmek, anlamak lazım, her şey için düşünmek lazım: Gökyüzü, ağaç, dolunay... Seferis ile Üvez’i yazarken neden yazdığımı anladım. Seferis üzerine şiir yazmak başka bir şey, konferans vermek başka bir şey “İNSANOĞLU YALNIZ OLDUĞUNU SANIYOR” Çıkrık’taki “Orman Baharım” şiirinde “Hemingway ‘Yazmanın/ tek bir faydası vardır /Yalnızlık’ demiş/ Yazalım mı/ Müntehir patronu dinleyelim mi/ Birimiz ölene kadar?” Yalnız mısın; yabancılaşma yaşıyor musun? Genellikle yalnızım ama her zaman değil. Mutlak bir yalnızlıktan söz edemem. Bu bir fantezi, mantığa, eşyanın tabiatına aykırı. İstesen de olmaz. Dağ başına da çekilsen yalnız değilsin. İnsanoğlu yalnız olduğunu sanıyor. İnsanın biyolojik, psikolojik fonksiyonları çalıştığı müddetçe yalnız değilsin. Yabancılaşma başka bir şey. Fransız düşünürlerinin yabancılaşmadan anladığı, kafa patlattığı, dahası “Yabancı” diye de yazdığı farklı. O dönemdeki yabancılaşma ile bizim şimdi sözünü ettiğimiz yabancılaşma aynı mı? Çok zor. O anlamda sahici yabancılaşma yaşamak biraz da büyük cesaret. Kim göze alabilir? Hayal. Ama felsefi açıdan bakarsak insanın insana, topluma, tabiata yabancılaştığı gerçek. Elinde olmadan sanata da yabancılaştı. Sistem bunu bilinçli mi yapıyor? Bilemem. Ciddi bir yabancılaşma yaşandığı gerçek. Bundan yakamızı kurtarmak lazım. Verilenle yetiniyorsun. Yetmiyor artık zaten ne zaman yetti? Sevgi, S A Y F A 8 n 3 1 “Geliyorlar konuk değiller/ Ziyaretçi hiç/ Gidiyorlar, arkalarına bakarak/ gidiyorlar” Bu insanların acısı, ne kalabildiler ne gidebildiler gibi sanki? İbrahim Abi’nin kahvesine geldi bazıları, Seferis’in kahvesine. Arıyorlar evlerini. Turist gibi değillerdi, hallerinden belli. Bir gün çok ağladık beraber. “GENÇ ŞAİRLER EDEBİYATIN HİLELERİNİ ÖĞRENMEMİŞ HENÜZ” “Dağların göğü ayrı/ Üvez’in göğü ayrı/ Üvezi bilmeyenler/ kırlardan uzaklaştırdığı/ baharın çiçekleri.” Üvez Seferis’ten eski. Hangisi kalabilecek, kalabilecekler mi? Üvezi yazmasan, başkaları yazmasa Üvez sözcüğünü, ne olduğunu, bilmeyen bir dünyaya geldik. (Üvezi sözcük olarak ve meyve olarak) Bu nesil var şimdi. Senin şiirlerini okuyorlarsa ne anlıyorlar? Oysa sen Üvez’e yaşama hakkı istiyorsun. Evet, hiç olmazsa simgesel olarak. Bugün yazılan şiiri takip ediyor musun? Genç nesil şairleri, yazarları? Etmeye çalışıyorum. Çok ilginç şeyler çıkıyor ama ortalıkta bilinen mecralarda adları yok. Edebiyatın hilelerini öğrenmemişler henüz. Genç olduklarını sanıyorum. Bazılarını buldum. Bir dil oluşturuyorlar. Aliye Akan, Ayşegül Ergül (Hikayeciler), Sümeyye Betül (şair) Bilinen dergilerde yoklar ama merak ediyorum yazacakları şeyleri. Tuhaf tipler, sıkı bir edebiyatın devamı olma umutları var. Görsel ve işitsel bir çağda yaşıyoruz. Ama dayatılan bir durum bu. Neredeyse senin başka bir şey görmeni ve işitmeni engelleyecek kadar dayatılan bir şey. Yani hayal gücünü öldüren bir şey, Kafka’nın Şato’sunun oyunu gibi. Belki de ama Yeraltından Notlar’ı bilgisayar oyunu olarak görürsen o kitabı okumuş olmazsın. Yine de hayal gücünün ölmeyeceğine inanıyorum. Bir şeyi niçin yazdığın kadar nasıl yazdığın önemli. Yoksa ana temalar değişmez. Aşk, nefret, iktidar, tabiat, hırs, kıskançlık. Her değerli sanat ürününde o hal bambaşka bir biçimde anlatılmıştır. Böyle olmasa Shakespeare’den, hatta Eski Ahit’ten sonra bir şey yazılamazdı sanırım. Yeni kavramı işin içine giriyor bu noktada. Yeni bir şey mi, yeniden mi yoksa kendine göre mi yazıyor herkes? Aşk temasını düşünelim. Defalarca yazılmış, işlenmiş. Enheduanna’dan bu yana sayısız biçimde yazılmış. Ancak yine de Sappho’da başka; kendi nedenlerinden doğmuş, onun yazdığı. Ben de, böyle yazmayı düşündüm. Bir şeye benzedi mi; bilemem. Okuyanlara bırakalım istersen. Sappho da Enheduanna da aynı şeyleri yazıp durmuş ancak farklı şekillerde. Biz okurken farklı anlamlar mı yüklüyoruz? Evet ama ortak duyguları yakalayan metinler de var; Lorca’nın şiiri gibi. Uğraştığın şeyi yaşamının özü haline getirirsen bir şey olursun. Yaşam biçimi olursa bir şey olmaz. İçindeki o istek, tutku bitti mi yoksun demektir. Yazmakla aşk arasında şöyle bir ilişkiden söz edilebilir: Başlattığın bir şeyi birlikte sonlandırmak. Bu nedenle şiiri bırakanlara sonsuz saygım var, benden bu kadar diyenlere, yazmayı bırakanlara... n Kalfa/ Süreyya Berfe/ Yapı Kredi Yayınları/ 464 s. K İ T A P S A Y I 1276 N aşk, komşuluk, arkadaşlığı da bilmeye anlamaya, yaşamaya çalışıyorum. Belki o zaman yabancılaşmaktan çıkabilirsin. Sen Basmasın şiirinde diyorsun ki: “Geçelim bu derin felsefi mevzuları, bize ne/ Sheila Rossball adlı pop şarkıcısı/ Topyekün allerji Sendromu’na yakalanmış.” Yabancılaş“Başka bir çağa, başka bir döneme evriliyoruz. Okumak yok denemanın bağlantısı var mı cek kadar azaldı sanırım” diyor Süreyya Berfe. “topyekün allerji sendroyani oyuncu insan. Ancak kastedilen şeyle muyla” yoksa bu, insan bünyesinin isyanı çakışmıyor galiba. mı? Şato’yu kitap olarak okuduğunda, Hem de yabancılaşmanın en derin Kafka ile yüz yüzesin. Oyunda Kafka hali. Bunun gibi başımıza neler gelecek. yok, oyunu yapan var. O zaman kitapları İnsan beyni bunu kaldıramıyor. Bu kaldıralım. Kitap kalksın, kuşaklar rahat bombardımanı insan ruhu kaldıramıyor. etsin, basılmasın kitaplar. Başka bir dil var ve bu dili kullanmak Bir dil fukaralığı, dil daralması, dolazorunda kalıyor genellikle. İnsan beynine yısıyla anlam daralması, bu çağın kendine öyle bir saldırı var ki mutsuz da olursun, özgü dili her yeri örterken senin şiirinin allerji sendromuna da yakalanırsın, intidili üzerine konuşalım. Sen sanki şiir har da edersin. Amy Winehouse neden olmayan bir şiiri, bütün süslemelerden intihar etti? uzak, başka bir dili arıyorsun. Seferis ile Senin “Sen Basmasın” deyişinle Turgut Üvez’den, Sayıklamalar’dan bir örnek: “ Uyar’ın “Her şey Naylon’dan” deyişi geriNasıldı su?/ İyi yüzdün mü?/ Ne yüzmede kaldı. Şimdi kim ne söylerse söylesin, si?/ İşte, kıyıya paralel.” Bu alıştığımız, bunların taşıdığı eleştirel, ironik, övgülü, bildiğimiz bir şiir dili değil. Sanki dili yıritirazlı anlamı taşıyacak bir şey bulunamıtarak ama basitleştirmeden yazılmış. yor sanki. Böyle bir imge neden kurulamı Şiiri üst dilde yazmazsan her zaman yor artık? şiir olmaz. Konuşma dilini gerektiğinde Beat Generation yaptı bunu bir anyırtarak bir üst dile çıkmaya, o dille yazlamda. Tırmandırdı. Bizde de yapmaya maya çalışarak oluşturmaya mecbursun; çabalayan arkadaşlar var. Bir metro şiiri yoksa şiir olmaz yazsam ya da akıllı telefonla insan arasın Orhan Koçak’ın Kopuk Zinciri’nde daki ilişki üzerine bir şey yazsam, ne yapseninle ilgili bölümde Çıkrık’tan aldığı mış olurum? Bunun ne şiiri olur? Nesnel, kısa bir şiir var. ya da öznel karşılığı yok. Korkunç bir “Bazan/ sislendi ortalık/ Ama hiç/ kasistem var karşında. “Şiir internetten ranlığımız olmadı geçitlerden insanlardan/ okunmaz, kitaptan okunur” dediğin hayatımızın akıyla çıktık.” Şöyle yorumluzaman komik oluyorsun. Artık tadımlık yor: “Bir hayat muhasebesi olarak güvenli, kitaplar var. Okur profili bu tarafa doğru hatta gururlu bir şiir bu: Şair, bir insan gidiyor. olarak şair, sınavlardan ‘hayatının akıyla’ “BİLGİSAYAR OYUNUNUN çıkmıştır.” Ne diyorsun? MENŞEİ KAFKA OLAMAZ” Orhan’dan, neden “hayatımızın” diyorum da, “alnımızın akıyla” demiyo Türk şiirini okuyanlar az da olsa var. rum diye sormasını beklerdim. SınavŞiirimizin dünya şiiriyle bağını kurmak, lardan, hayattan alnımızın akıyla deriz. başka dillerde yazılan şiiri takip etmek Hayatımızda daha ağır mücadelelerden konusunda durum nedir sence? geçmişiz, o yüzden hayatımızın diyorum. Yabancı dillerden çevrilmiş şairleri, Derdim ne güven ne gurur. Sisi bahane şiir okuyanlardan birazı okusa böyle olederiz, neler neler yaşadık yine de karanmaz herhalde. Başka bir çağa, başka bir lığımız olmadı. Hayatımı kirletmeden döneme evriliyoruz. Okumak yok deneçıktığımın ifadesi. O anlamda müstecek kadar azaldı sanırım. Neden okunrihim. Gurur yok, mütevazı bir tespit sun? Şipşak okumalar, hatta şipşak kitap yalnızca. dizileri var artık, “Şipşak” adı altında Mübadeleyi düşünürsek, köklerinden felsefe ve edebiyat dizileri çıkıyor; buna koparılan, başka toprakta kök salabilir mi? ne yapılabilir? Çizgi roman ile Kafka anlaşılamaz. Dil, üslup o önemli. Bilgisayar Çok zor. Seferis’i hatırla. Giderken oyununun menşei Kafka olamaz. anahtarı bile bırakmışlar kapıda. İske Genç kuşak buna, “bilgisayar oyunu ledeki evi, şimdi bir kafeye dönüşmüş. nedir bilmiyorsunuz” diye bir yanıt veriYıkılıp yeniden yapılmış. Bir yeri terk yor. Bilmediğiniz bir şey üzerinden eleştiri ediyorsun, geri dönemeyeceksin, ama yapmayın diyorlar. Oysa “oyun” kavramı bunu bilmiyorsun, bilmiyorlar. Böyle bir önemli. Homo Ludens diye bir şey var; vahşet düşünemiyorum bile. 2 0 1 4 T E M M U Z C U M H U R İ Y E T