22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

O KU RLA R A leştirel denemeleriyle günümüz edebiyatına derin bakışlar getiren, inceleyip yorumladığı yazarlar ve kitaplarla kendi kanonunu oluşturan Oğuz Demiralp’in yeni kitabı “Okuya Yaza Geçiyor Ömür, Bitmiyor Kitap” okuyucu karşısında. Demiralp bu kez birbirinden bağımsız yazılarını ve metin değeri taşıyan soruşturma yanıtlarını bir araya getirmiş. Her zaman olduğu gibi Demiralp’in bu çalışmasında da derin bir okuma evreni var. Geniş bir kültür alanında dolaşıyor yazar ve derin okumalarla çıkardığı sonuçları tartışarak ele aldığı tüm yazarlara kültürel ve yazınsal bir açıklık getiriyor. Oğuz Demiralp’le Sibel Oral konuştu. “Çağdaş Alman Antolojisi”, Kâmuran Şipal’in Türkçeleştirmesiyle okura sunuldu. Şipal’in sunduğu bu kapsamlı seçki, Alman dilinin yirminci yüzyılda dünya çapındaki öykücülerinin ve anlatıcılarının hemen tamamını seçkin örneklerle önümüze seriyor. İki cilt, toplam 860 sayfa, 58 yazar, 101 öykü: Çağdaş Alman Öykü Antolojisi. Bu büyük yapıt için yıllarını veren Kâmuran Şipal’i yürekten kutlamak gerekiyor. Kitabı Yüksel Pazarkaya’nın yazısıyla tanıyoruz. Bill Morgan ve David Stanford’un yayıma hazırladığı “Jack KeruoacAllen Ginsberg: Mektuplar”da, ikilinin hem sıra dışı hem de sıradan hayatına tanık oluyoruz. Mektuplar, her ikisinin de kendini ve birbirini nasıl keşfettiğinin, büyük bir dostluğun ve saygının tarihi belgesi. Kitabı Ali Bulunmaz değerlendirdi. Unutulmaz roman “Tatar Çölü”nün yazarı Dino Buzzati’nin yazın kronolojisinde ikinci sırada yer alan romanı “Yaşlı Ormanın Gizemi”, Yelda Gürlek’in çevirisiyle okuyucu karşısında. Buzzati bu romanında, alegorik düzlemde iyiyle kötünün, roman düzleminde ise doğayla insanın savaşını dillendiriyor. İnsan ve doğanın bir bütün olabileceğinin ancak bunun, tıpkı doğanın yaptığı gibi saf bir duyuşla gerçekleşebileceğinin hikâyesini anlatıyor Buzzati. Eray Ak’ın kaleminden tanıyoruz kitabı. Renata Salecl’den “Seçme İkilemi” E Efendin kim senin? Renata Salecl “Seçme İkilemi”nde bugün revaçtaki, kişinin kim olmak istediğini seçme “fikrinin” ve “kendin ol” buyruğunun, özgürlük yerine kaygıyla birlikte doyumsuzluk getirdiğini anlatıyor. r Ali BULUNMAZ ünümüzün en gıldırgıcık sorunlarından biri tercih etme üzerinden yürüyor. Kendimizce hep “en iyiye” veya “ideale” doğru gitmeyi hedefliyoruz. Bunun yarattığı akıllara zarar gerilim bir yana acaba gerçekten biz mi seçiyoruz? Bindiğimiz alamet bizi bir tür kıyamete götüredursun bu konular üzerine kafa yoran Renata Salecl gibileri buz gibi tokatlar atıp Seçme İkilemi minvalinde kitaplar yazıyor da ayaklarımızın biraz olsun yere basmasını sağlıyor. G hayatımızı “düzene koyan” birer edime dönüşüyor. “İdeal olana” ulaşma amacı seçme ikilemini, seçme ikilemi de yeni yasak ve kısıtlamaları, nihayet hepsi zıvanadan çıkan bir kaygıyı besliyor. Yalnız bu kaygının öbür tarafı, bir başkası için seçmekle; bir başkası gibi olmakla ilgili. “Karşındaki gibi cazibe ve şöhret dolu hayata ulaşabilirsin” mesajı, kişide “Bende niye yok?” gerilimini tetikliyor. Bunun bir ileri aşaması “benim bedenim, benim sorumluluğum”; aslında o noktadan sonra her şey bir başkasına benzemeye, “onun gibi olmaya” vardığı için herhangi bir özgünlükten söz etmenin anlamı da kalmıyor. “Kendin yap”, “kendini yönet” ve “kendin seç” de hayli güzel süslenmiş bir algı ve pazarlama taktiği biçiminde karşımıza dikiliyor. Söz konusu akıntıya kapılanlar için bir “çıkış yolu” var elbette: “Mış gibi yapmak.” YÖNETİLEN İNSAN Salecl, şu noktada anlaşmamız gerektiğinin altını çiziyor: Mutluluk ve hayatı bir hal yoluna sokmak için kişiye “kendisinin tek efendisi olduğu” söylenmesine rağmen, bu pompalama insana büyük bir yük bindiriyor. Yazar, Lacan’nın yardımıyla geç kapitalizmde “kendimizi efendi olarak düşünmeye başladığımızı, böylece kendimizden sorumlu olduğumuzu sandığımızı” hatırlatıyor. Zaten bunun nasıl büyük bir yanılgı olduğu da bizi ezen kaygıdan belli. Kişisel gelişimcilerin bireyi ittiği “gidilmeyen yoldan gitme” kalıbını herkes zorladığında o kaygı biraz daha coşuyor. Devreye giren yumuşatma mekanizması ise bir başka “seçenekle” geliyor: “Daha az geçilmiş yola gir.” Salecl, seçme ikilemi ve bundan doğan kaygının yanında, başarısızlığın ve seçimle isteneni elde edememenin yarattığı utanç duygusundan da bahsediyor: “Yaptığımız seçimlerden utanç duyduğumuzda, bakışımızı toplum genelinden kaçırıp kendimize odaklanırız (…) yaşadığımız doyum ve keyfin sınırlarını kendi büyük başarısızlığımız sayarız.” Her şeyin bizim elimizde olduğunu söyleyen baskın ideoloji, bir taraftan hayatı sadeleştirmeye girişir bir taraftan da bunaltıcı tüketim seçimlerine karşı yeni tüketim seçenekleri sunar. Dolayısıyla seçim, kişinin rasyonelliğiyle değil, yaratılan, yönetilen eğilimlerle ve kişinin psikolojik yapısıyla ilgili hale gelir. Yazarın kitap boyunca vurgulamaya çalıştığı şey, seçimlerimizin hayatımızda hiç beklemediğimiz zamanlarda gerçekleştiği. Baskın ideoloji, hayatımızın akışının öngörülebilir olduğunu söylerken geleceği öngörme becerisi veya ihtimalini sıfırlar; “kendi hayatının efendisisin” balonu patlar. Salecl’a göre bir çıkış yolu var: Bize sunulanların ne olduğunu anlamaya çalışırsak seçim zorbalığının da üstesinden gelmek için bir adım atabiliriz. n Seçme İkilemi/ Renata Salecl/ Çeviren: Barış Engin Aksoy/ Metis Yayınları/ 136 s. Bol kitaplı günler… turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap TURHAN GÜNAY yapmaya değil, yaşamımızın bütününde seçime iteklenişimiz üzerine kurulu. Reklamlardan tutun da görüp işittiğimiz her şey bize “sen seç” derken kenardan asıl zehri veriyor: “Ama bizim istediklerimizden birini.” SEN SEÇ(ME) Panik ataklar ve onu yaSloven yazar Salecl, kişinin “kendi yatıştırmakla görevli uzmanşamının hâkimi olduğu” aldatmacasıyla ların (psikiyatrlar, yaşam seçmeye zorlandıkları arasındaki ince koçları ve danışmanların) bağlantıyı ortaya koyup kapitalizmin, her geçen gün daha da öne pazarın ve algı yönetiminin ördüğü ağı çıkmasına şaşmamalı, değil kurcalıyor. Salecl’ın tezi, tüketim toplumi? Bilinçaltındaki veya munda yalnızca ürünler arasında seçim üstündeki endişe daha çok tüketmeye, bu tüketim de katlanan kaygıya yol açıyor; Salecl’ın da dediği gibi bu kısırdöngü hayatımızın rotasını çiziyor. “Doğru” hayatı bulmaya çabalarken eldeki doğrulardan da oluyoruz: “Kişisel gelişim” uğruna toplumsal değişimi başlatmak için gerekli bakış açısının şirazesi kayıyor. “Kendi yaşamımızın efendisi” olduğumuza yönelik algı, aslında bizi sınırlı ve benzer şeyler seçmeye sürükleyen bir yeme dönüşüyor. “Kişinin kendi hayatını seçmesi”, bazı somut noktalara dayanıyor, örneğin ev, mobilya, sevgili… Bunlar da hep “kişiliği yansıtan göstergeler” olarak kabul ediliyor. Salecl’a Renata Salecl, Seçme İkilemi’nde bugün bildiklerimizin sahteliğinden göre seçimlerimizdeki her bahsediyor; “insanın kendi yaşamını yönettiği” ve “kendi kendisinin efendisi olduğu” yalanının peşinden giderek seçimlerimizin nasıl yön kalem, tıpkı ev dekoraslendirildiğini gösteriyor. yonu ve renk uyumu gibi İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız t Yayın Yönetmeni: Turhan Günay t Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1263 1 MAYIS 2014 n S A Y F A 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear