22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Hakan Akdoğan’dan “Varlık ve Piçlik” onu sevebilirse Derman artık kendisini sevebilecektir. OKURLA OYNAYAN YAZAR Aşk karşımızdaki kişi ile değil, bizimle, âşık olduğumuz kişiye kattığımız anlamla ilgili. İnsan kendisini yaralayan, değersiz hissettiren bilinçdışı tortuları temizlemek için kendisinden daha iyi, daha güzel, daha sağlam bir varlığa tutunmak ister. En azından buna inanmak ister. Derman sürekli kendinden vererek Peri’nin ilgisini kaybetmemek için sahte bir kendilik oluşturur. Peri de daha narsistik, daha talepkâr ve tahammülsüz bir yapıya bürünür. Derman’ın ruhsal boşluğu büyür. Boşluk büyüdükçe içini doldurabilmek için Peri’ye daha çok ihtiyaç duyar. “Var oldukça gitme ihtimali olacaktı.” “Kaybetme endişesi yaşamaktan başka ne yapabilirim ki?” Hakan Akdoğan, Derman’ın yaşadığı içsel bunalımı ve bunun hayatına olan yansımalarını anlatırken okuyucuyla oynuyor. Sebepsiz bir öfke patlaması, karakol, çocuklarının doğumuna geç kalması, ilgisizliği, hastaneden çıkınca içmeye gitmesi, radyo programındaki sohbetler… Sevdirmiyor Derman’ı. “Dövün beni. Salyalarım aksın. Sümüklerim kanla karışık dolsun ağzıma. Öldürün beni. Sürükleyerek götürün ilerideki araziye kadar.” Kaplan Bar; Derman’ın bilinçdışı, patlamaya hazır bir süpernova. İç dünyadaki baskı arttıkça, hacmi küçülen yıldızın yoğunluğunun artması gibi kaygı, değersizlik hisleri ve depresif hisler de yoğunlaşıyor. Kaplan Bar’ın kapısı, Derman’ın bilinçdışı ile gerçek yaşamı arasında bir geçiş alanı. Kendisini güvende hissedebileceği, ne yapmış olursa olsun yargılanmayacağı, herkeste aradığı ama bulamadığı kabullenişi bulduğu bir ara alan. İç dünya ile dış dünya arasındaki sınır ne kadar incelirse içtekilerle dıştakiler o kadar iç içe geçiyor. Romanın en güçlü bölümü ise Derman’ın tam da bu zihinsel dağılmasını anlatan bölüm: Babanın ölümü, Kaplan Bar, alkol, cinsel dürtü, çocukluk anıları, fırın, sıcak ekmek, utanç hissi, paranoya, babaannenin ölümü, ellerdeki soğukluk… Yazar bu bölümde sağlam bilinçdışı bağlantılar kurmuş. Derman’ın babanın ölüsünü görmesi, ölüsü karşısında bile ufak bir çocukken yaşadığı korkuları hissetmesi, onun ruhsal olarak o yaşlara gerilemesine neden olur. Bunun baskısına dayanamadığı için Kaplan Bar’a gider, babası gibi sorunlarından kaçmak için alkole sığınır. Alkolün etkisi ile bastırma mekanizması gevşer ve cinsel düşlemler ortaya çıkar. Sonunda babaannenin ölü bedeni gibi kendi ellerindeki soğukluğu hisseder. Karakter ve yaşadıkları hakkında her şeyi öğrendiğimizi düşündüğümüz sırada yazar zaman algımızı tepetaklak ediyor. Süreci bir daha düşünmemizi istiyor. Bu sefer elinde jiletle oturan Derman’dan nefret edemiyoruz. Bize Derman’ı aynı yerde, aynı durumda bir daha gösteriyor ve bu kez farklı hisler uyandırıyor. Kendimizi sorgulatıyor. n Varlık ve Piçlik/ Hakan Akdoğan/ Aylak Adam Yayınları/ 166 s. K İ T A P S A Y I 1292 Babasızlık ve baba olamama sorunsalı Hakan Akdoğan’ın kaleme aldığı “Varlık ve Piçlik”teki kahraman Derman, geçmişiyle bir türlü hesaplaşamayan, geleceğini de yaratamayan arada kalmış bir karakter. Bu roman, ağır depresyonun altına gizlenmiş bir var oluş sorununu anlatıyor. r Gizem OZAN ASLAN oman üç katmanlı. İkisi bilinç yüzeyinde yaşanıyor. Birinci katman, mutsuz bir evliliği olan ve başarısız psikiyatrik müdahaleler nedeniyle uzun zamandır süren depresyon, reflü, anksiyete nöbetleri ve kanserle kendisini gösteren bedensel yüklere sahip topluma yabancı, köklerini kaybetmiş bir adamı anlatıyor. İkinci katman, Derman’ın kendisinden on dört yaş küçük, herkeste hayranlık uyandıracak bir güzelliğe sahip, işinde başarılı genç bir kadın olan Peri’yle ilişkisini anlatıyor. Derman, Peri’nin karşısında ise var oluşuna hâlâ bir anlam verememiş, değersizlik hisleri içinde kıvranan, duygusal açıdan bağımlı ve öfkeli olduğu için de çaresiz. Üçüncü katman, bilinç yüzeyinde anlamlandırılamıyor. Kökleri bilinçdışında Derman’ın ruhsal bütünlüğünü sıkıca sarmış baskısı ile parçalar durumda. Rüya içinde rüyalar, gündüz düşleri, cinsel dürtüler, gözetlemecilik gibi kavramların içindeki duvardaki kan izi, halı, fotoğraftaki el ve iğreti duran beden, babaannenin ölümü, ellerin soğukluğu, boğazdaki yengeç, ağızdan çıkan görünmeyen buhar, dedenin jiletleri, intihar düşlemleri gibi güçlü metaforlar... Eğer üçüncü katmanı çözebilirseniz ikinci katmanı anlayabilirsiniz. İkinci katmanı anlayabilirseniz birinci katmanda okuduğunuz kurgunun gerçekliğine ulaşabilirsiniz. “Piçlik” her zaman babasızlıkla ilgili. Bir babanın kanuni olarak çocuğa soyadını vermesi ve çocuğun ona “baba” S A Y F A 1 0 n 2 0 R diye seslenmesi gerçek bir babaoğul ilişkisi için yeterli mi? Derman, piç. Babası hiçbir zaman çocuğunun duygusal ihtiyaçlarını gözetmemiş, korkularını ve kaygılarını savuşturamamış, ona güvenli ve korunaklı bir içsel alan sunamamış. İĞDİŞ: BİR RUHSAL TASARIM Freud’un Oedipus Kompleksi Kuramı’nda, çocukların ebeveynleri ile özdeşim süreçlerini ele alır. Çocuk baba ile rekabet edebildiği ölçüde özgüven sahibi olur. Freud, çocuğun patolojik olmayan gelişimi için en uygun koşulun annesi ile babası arasındaki ilişkinin niteliğine bağlı olduğunu söyler. Anne ve baba arasındaki aşk ilişkisi, çocuğun babayı artık bir rakip olarak görmeyi bırakmasına ve babası ile özdeşim kurmasına olanak verir. Bu sayede çocuk erkek cinsel kimliğini içselleştirir. Cinsel nesne olarak da karşı cinsi seçer. Sürecin sonunda baba tarafından iğdiş edilme kaygısı da hafifler. Kendi babasıyla özdeşim kurabilmiş biri olarak ileri de “oğul” rolünden “baba” rolüne geçişi yapabilmek için gerekli ruhsal elemanlara da sahip olmaya başlar. Derman’ın hikâyesinde işler feci derecede yanlış gider. Baba hiçbir zaman rekabet edilemeyen, anne tarafından da arzulanmayan bir erkektir ve aslında Derman’ı çoktan iğdiş eder. İğdiş edilme aslında penisle ilgili değil, onun ruhsal tasarımı. Bilinçdışında bu sorunlarla boğulan Derman’ın testis kanseri olması, çocuk sahibi olmayacak olması da bu iğdiş edilmenin gerçeklik düzlemindeki ispatı. Derman karısına bir çocuk veremez. Ne bilinçdışındaki babayla ne de karısını hamile bırakabilen adamla rekabet K A S I M 2 0 1 4 edebilir. Karısı Oya’nın birlikte olduğu adam ona tek seferde iki çocuk birden verebilmişken rekabet mümkün mü? Derman o çocuklara öylesine değer vermektedir ki her gün sakal tıraşı olması gerektiğini söyler. Bebekleri öpemez bile, koklar sadece. Lacan, babalık işlevinin üç yönü olduğunu belirtir. Birincisi “simgesel baba”, “ata.” Kişinin annesinin ya da babasının babası. Derman’ın dedesinden kalan jiletlerle intihar etmesi bu noktaya gönderme yapar. İkincisi “imgesel baba.” Kişinin babayı nasıl içselleştirdiğidir. Üçüncüsü ise “gerçek baba.” Annenin işaret ettiği, sevdiği, “bu senin baban” dediği kişi. Tüm bu süreçlerdeki bozulma, Derman’ın ne oğul ne koca ne de bir baba olabileceğini düşünmesine neden olur. Sonunda elinde jiletle kedilerin bile vaşakla çiftleşmesine rağmen üreyebildiği bir dünyada hayatına son verecektir. Bunu bile beceremez. DEĞERSİZLİK HİSSİ Babanın baskısı, yarattığı korku, öngörülemeyen davranışları ve uyguladığı şiddet karşısında pasif bir anne var. Derman’ın özdeşim kurduğu şey, annesinin pasifliği. Bu sonuç bizi, ikinci katmanı açıklamaya da götürür. Aşırı idealize edilen, hayat içinde nefes alınabilecek tek alan olarak görülen Peri karşısındaki çaresizliğin kökeni buradan gelir. Freud bu ilişki biçimini “anaklitik nesne ilişkisi” olarak tanımlar. Bu ilişki içinde Derman aslında bilinçdışında bir türlü özdeşim kuramadığı, sevgisini hissedemediği babasının yarattığı değersizlik hissini tamire çabalar. Peri onu sevebilirse babası da sevebilir. Babası C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear