Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
RENKLER n SESLER n HARFLER AYTÜL AKAL n NİLAY YILMAZ n ÇİĞDEM GÜNDEŞ n MAVİSEL YENER n MUSTAFA DELİOĞLU Kitap Gölgesi ‘Kentleşmişsiniz, gözünüz aydın!’ Ahmet Günbaş, “Yayla Sineması” adlı gençlik romanında İzmir’in kent belleğine katkıda bulunuyor. r Mavisel YENER hmet Günbaş, çocuklar ve gençler için kaleme aldığı Miço Diye Biri ( 2002), Yaman Dostlar( 2011), Yitik Göl (2008) romanlarına bir yenisini daha ekledi: Yayla Sineması. Şiir, deneme, eleştiri ve öykü kitaplarının yanı sıra, pek çok antoloji çalışmasına da imza atan Günbaş’ın Yitik Göl adlı yapıtı, İzmir’in güzel semtlerinden Halkapınar için güzelleme niteliği taşıyan bir anı romandı. Servet adlı çocuğun yaşamından kesitler sunuyordu. Yitik Göl’ün devamı da diyebileceğimiz Yayla Sineması’nda, Servet’in gençlik yıllarına tanık oluyoruz. Servet, oyun çağını gölgeleyen pek çok hüzün yaşamış, ailesi geçim sıkıntısı nedeniyle kent merkezinden gittikçe uzaklaşmıştır. Mersinli’nin ardından Bornova Osmangazi Mahallesi’ne taşınırlar. Servet, Halkapınar’da yaşadığı büyülü günlerin masallarını özlemle anımsar. O zamanlar Bornova’ya doğru yürüyenlerin yolu üzüm bağlarından geçer; bağlar, bostanlara komşudur… Ekimde, dikimde, sulamada, çapada, hasatta onlarca insan gidip gelir atlı arabaların arkasında… Sardunyalar, karanfiller, fesleğenler, küpe çiçekleri, begonyalar, aslanağızları, horozibikleri “çimçiçek” gülümserler tek katlı evlerin avuç içi kadar bahçesinden. Ahmet Günbaş, çok eski zamanlardan kalma siyah beyaz bir filmin karelerini betimler sanki. Oysa yalnızca kırk yıl geçmiştir her şeyin üstünden… Servet’in doğa sevgisinin yanı sıra hayvan sevgisine de tanık oluruz romanda. Servet’in annesi ile babası vardiya usulü çalışırlar, vardiyalar karı kocayı ayırdığında daha da güçleşir Sokaklar etlenip butlanmadan, evlerinsanlar çoğalmadan sinemaya müşteri bulunmaz ki… Üstelik su ve elektrik de yoktur! Herkes sinemacıya “zırdeli” derken, bir tek Servet ona hak vermektedir. Sinema olsun da ne olursa olsundur onun için. “Yeter ki beyaz perdeye bir şeyler yansısın, düşlere sarılsın insan” diye düşünür. Servet’ten sorulur daha önce oturdukları yerdeki sinemalar. Üç kuruş bulduğunda sinemaya koşan bu çocuğun bir kasaya bezler gerip, mumlarla, çubuklarla Hacivat oynatmaya kalkıştığını bilen pek az kişi vardır. Sinema delisi Servet ile mahallede sinema açma hayalleri kuran adamın hayal yolculukları roman boyunca kesişecektir. Bakalım sinema gerçekten de açılacak mı, Servet düşlerine kavuşacak mı… FİLM ŞERİDİ GİBİ… İzmir’in kırk küsur sene önceki fotoğrafını koyuyor önümüze Ahmet Günbaş, film şeridi gibi akıp gidiyor görüntüler. Bornova, Basmane, Fuar, Fevzi Paşa Bulvarı, Alsancak Garı bir başka türlü o zamanlar. Günbaş’ın akıcı dilinden, pırıltılı, şiirli Türkçesinden okuyoruz geçmişi. Bir yandan da İzmir sinemalarına Servet’in gözündenruhundan bakıyoruz: “Birbirimize sokulduğumuz tek yerdi orası. Daha bir insan olurduk her film bitiminde. Yaşama tutkuyla bağlanır, zamansız hayal yolculuklarına çıkar, düş alıp düş verirdik.” Romanda adı geçen sinemaların yerinde yeller esiyor artık, Yayla Sineması’nı anımsayanlar öylesine az ki… Oysa, sinema salonları İzmir’in sokaklarına sıkışıp kalmış incelikler gibiydi, sosyal yaşantının önemli parçasıydı. Kentleri beton yığınına çevirenlere bir çift sözü var bu romanın. Yayla Sineması, İzmir’in kent belleğine katkıda bulunacak bir kitap. Bu romanı okuyan gençler belki de yaşadıkları mahallenin geçmişini, soluk aldıkları sokağın tarihini merak edip bilginin peşinde koşacaklar. “Kentleşmişsiniz, gözünüz aydın!” diyen Servet’in sözleri ışık olup düşecek yüreklerine. Onlar da tıpkı Servet gibi sorular ve ünlem işaretleriyle gezinecekler zaman tünelinde. İyi okumalar. n sihirlidegnekcumhuriyet@gmail.com *Yayla Sineması/ Ahmet Günbaş/ Yakın Kitabevi/ 110 s./ 2013/ 14+ A Ahmet Günbaş yaşam. Laka çayının kıyısına paralel beş sokaktan ibaret bu mahallede in cin top oynasa da günlerden bir gün tuhaf bir adam gelir, oraya sinema yapmak istediğini söyler. “Orta yaşlarda, tıknaz, kalın gözlüklü, kırçıl bıyıklı, alnı çatık kaşlarla kesilen seyrek saçlı bir adamdı.”(s, 25) Mahalleye gölge gibi gelip giden bu adamın adını bilen yoktur. Eskilerin söylediğine göre, çayın ötesine birkaç ev kondurulduğunda başlamıştır onun serüveni, “sinema” demiş de başka bir şey dememiştir. Gele gide yükseltir dört duvarı. Geldiğinde duvarlarla mı konuşur kimse bilmez. O mahallede sinema işletmek intihar gibi bir şeydir… RENKLİ KALEMLER Hazırlayan: Aytül Akal Yazarlara merak ettiğimiz soruları sorduk. Aslında bu yanıtları okurları da çok merak ediyordu; biz de hem sorduk, hem okurlarıyla paylaştık… Konuğumuz Nurgül Ateş. n Hangi türlerde kaç kitabınız var? Çocuk edebiyatı alanında, yayımlanmış on öykü kitabım var. Sizce çocuklar okudukları bir kitabı neden sever? Edebiyatın gücü, küçük büyük demeden her yaştan insanı sarmaya yetiyor. Bazen kendinden bir parça bulduğu, bazen belki hayal bile edemediği bir dünya sunduğu için… C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1247 Bir okurunuzla aranızda geçen sizin için hoş bir anı… Çocuklar, benim yazdığımı bilmeden bana kitaplarımı anlattıklarında çok etkilenirim. Bursa’da fuarda bir kız, Hayalet Postacı kitabımı gördü. Murat Bey’e, o kitabı defalarca okuduğunu, öyküyü rüyasında gördüğünü anlattı. Hâlâ gözlerimiz dolar o günü andıkça… Son okuduğunuz çocuk kitaNurgül Ateş bı... Gudrun Pausewang’ın “Haydutlar Okulu” isimli kitabını bitirdim. Küçük bir kızın yetişkinlere insanlığı öğretme çabasıydı. Şimdi çantamda Gianni Rodari’nin “İki Kere Doğan Baron”u var. n 9 O C A K 2 0 1 4 n S A Y F A 1 9