Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
İlhan Taşcı’dan “Gizli Tanıdık” ‘Gizli tanıklar birer piyon’ Araştırmacı gazeteci İlhan Taşcı, binlerce sayfalık dava dosyaları, belgeler ve “çok gizli” resmi yazışmalar ışığında hazırladığı yeni kitabı “Gizli TanıdıkKim Bu Gizli Tanıklar, Ne Anlatıyorlar?” raflarda. İncelemede yanıtını bulacağınız başlıca sorular ise şöyle: Başbakanın cezaevi arkadaşı gizli tanık, hangi tanıklıklarını anlattı? Abdullah Öcalan’ın çocukluk arkadaşı ve kara kutusu gizli tanık nasıl deşifre edildi? Hangi polis, savcı ve katil gizli tanık oldu? Gizli tanık, Ergenekon savcısını neyi açıklamakla tehdit etti? Gizli tanık başsavcının odasında kimlerle kadeh tokuşturdu? Hem sanık, hem tanık, hem de gizli tanık Osman Yıldırım, Danıştay saldırısı öncesinde kimlerle, neden görüşmek istedi? Gizli tanık olan cumhuriyet savcısı, kimler hakkında neler anlattı? Ergenekon ile Danıştay saldırısının birleştirilmesinin dayanağı olan sır görüşme nerede, kimlerin katılımıyla yapıldı? Taşcı’yla kitabı üzerine söyleştik. r Gamze AKDEMİR izli tanık olmak demek, atıp tutmak serbest demek gibi alenen... Son derece ciddiye de alınıyorlar malum! Kendi postunu kurtarmak adına atılmadık iftira, yalan da kalmıyor. Herkesten yalıtıklar bir de, avukat dahi giremiyor yanlarına... Müsamare gibi sergilenenenler. Şıracıbozacı misali... Aleni danışıklı dövüş, adı da adalete hizmet! Tanığın hakları pek mühim ama sanığın ne adı, ne hakkı yok! Türkiye’ye özgü bu gizli tanıklığın çerçevesini burada da özetle de olsa çizmek adına sorarsam nasıl birer enstrümandılar? En çok kimlerin işine nasıl ve ne kadar yaradılar/yarıyorlar? Herşeyden önce bu gizli tanıklar birer piyon. Onları kullananlarla aralarında “çıkar” ilişkisi var. Bu kimi S A Y F A 1 2 n 3 E K İ M G zaman bir parasal ilişki olabilirken, kimi zaman da sözde bildiklerini ya da kendisine “öğretilenleri” anlatması karşılığında özgürlüğünün pazarlığını yürütüyor. Bu insanlar zaten karanlık ve kirli sicillerin sahipleri. Dolayısıyla onların bu “onursuzluğunu” çok da görmemek gerekir. Ancak onları kullananlar, kullanmak isteyenler ve pazarlık masalarına oturanlar açısından gerçekten sorgulanması gereken ve sorulması gereken o kadar çok şey var ki. Pazarlık masasında karşılıklı oturanlar açısından duruma baktığımızda sanki gizli tanıkların yaklaşımı daha “onurlu” sonuçta. Çünkü onlardan kendi ellerine tutuşturulan, öğretilenleri mahkeme salonundaki sağır odada fütursuzca anlatması isteniyor ve onlar da anlatıyor. Onlar birer piyon. Gizli tanıkların kabarık suç dosyalarına, kişiliklerine, hatta anlattıkları mizahi öykülerine yer verdiğini ifade ediyorsun kitabında. Kitabı hazırlarken bu anlamda ne absürdlüklerle karşılaştın? Şunu kabul etmemiz gerekiyor. Gizli tanıkların zaten temiz insanlar olmasını beklemek ya da sicillerinin temizliğini 2 0 1 3 ummak hem işin doğasına aykırı hem de biraz safdillik olur. Şimdi tutup sübyancıyı gizli tanık yapıyorlar çarşaf üzerindeki lekeler için sırıta sırıta papağanım yapmıştır diyebiliyor. Mesele bu adamın hastalıklı hali değil ki, onun bu halini kullanan adalet sisteminin, yargının elden ayaktan düşmesi. “ERGENEKON’DA ONLARCA GİZLİ TANIK KULLANILDI” Gizli tanıklığın doğrudan doğruya Ergenekon soruşturma ve davalarına yönelik getirildiği görüşü nasıl da ve neden hâkimdi? Ergenekon davasının başlaması için geri sayımın başladığı günlerde Tanık Koruma Yasası çıkarıldığı için böyle bir izlenim doğdu. Ki bu izlenim, düşünce sonuna kadar doğru ancak eksik. Eksiklik de şu Ergenekon’da onlarca gizli tanık kullanıldı. Ancak Türkiyenin dört bir köşesinde üniversitelisi, liselisi, KCK’lisi, ötekisi, muhalifi, AKP iktidarından “olmayan” her kim var ve yargılanıyorsa mutlaka ama mutlaka dosyasına en az bir gizli tanık girmiş. Kitaptaki muradımız da bu noktada başlıyor zaten, mesele şu veya bu davada gizli tanıkların kullanılması değil, meselenin en derin olanı adalet mekanizmasının gizli tanıklığı, öte kilerini sindirmez, hatta ve hatta yok etmek için bir koçbaşı gibi kullanması. Gizli tanıklığın Türkiye’ye özgüsünde ne gibi orijinallikler ve elbet “istisnalar” söz konusuydu/söz konusudur? Yaklaşık yarım asırdır pekçok ülke, kendi sosyokültürel birikimi, suçceza eğilimleri pratiklerinde gizli tanık yöntemini uyguluyor. Özellikle de organize, mafya vari suçlar için ağırlıklı olarak başvuruluyor. Ancak öyle Türkiye’deki gibi cezaevinden, kahvehaneden adamlar toplanıp, ellerine tutuşturulan metinler okutturulmuyor. Gizli tanığın anlatımlarının bir sonuca yani suçun somutlaşmasına katkı sunması bekleniyor ve bunun sağlamaları yapılarak ilerleniyor. Bizdeyse gizli tanığın anlatımları, bırakınız doğruluğunu araştırmayı, neredeyse bir bilirkişi gibi kabul görüyor mahkemelerde. Uluslararası mahkemelerde genel kabul gizli tanığın anlatımlarının huzurda yani sanığın, sanık avukatının ve izleyicilerinin önünde anlatması benimseniyor. Nedeni de şu, gizli tanığın anlatımları sırasındaki jesti, mimikleri, tüm davranışları bile onun anlattıkları hakkında fikir verir. Zaten yargılamanın anlamı da buudur. Gerçeğe ulaşmak için bir anlamda mahkeme salonunda olayın canlandırılması. Gizli tanık mahkme salonundan ayrıltıdan sonra onun gizliliği başlıyor. Magazinsel boyutuyla sıkça Türkiye’de de ballandırılarak anlatılan estetik ameliyat başta olmak üzere pek çok uygulama gizli tanığın verdiği bilginin önemine göre onun korunması yönünde yöntemler devreye sokuluyor. Bizdeki tek kriter anlatması. Gizli tanıkların anlattıklarının belgesi, kanıtı, ispatı olması da şart değildir. Yeter ki, bir şeyler anlatsın da, ister uydurma olsun, ister düş ürünü; isterse de yarım yamalak bilgiye dayansın. Öyle olmasa bir davada, gizli tanık tanımadığını söylediği on sanık hakkında 35 sayfa dolusu ifade verebilir mi? Hadi diyelim verdi, birisi de çıkıp “ee kardeşim tanımadığını söylüyorsun bunca anlatımının kaynağı, dayanağı ne” diye sormaz mı? Maalesef Türkiye’de sormuyorlar. Bu kitabı yazarken binlerce sayfalık dava dosyalarını, ifade tutanaklarını belgelerini inceledim. Her çalışma masasının başına geçip de gizli tanık anlatım tutanaklarını okuduğumda yüreğim sıkıştı. Çünkü bir gizli tanığın anlattığının gerçek olmadığını bilmek için, anlamak için, farketmek için alim olmaya gerek yok, insan olmak, birazcık insanlıktan nasiplenmiş olmak, biraz da vcicdan sahibi olmak yetiyor. Hakikaten ben bu gizli tanıkları neredeyse sözlerini kesmeden saatlerce, günlerce dinleyen yargıç ve savcıların sabrına şaştım kaldım. ÖNCE GİZLİ TANIK, SONRA SANIK Bir cumhuriyet savcısı da gizli tanık olduğunu öğreniyoruz. Pek çok kişi hakkında ağır suçlamaları var. Bir savcı niye gizli tanık olur ki? Mahkeme, gizli tanıklara babalık yapıyor adeta değil mi? Soru soran, söz isteyen sanık, avukat ise yallah dışarı! Yani gizli tanık saçmalasa bile bir minareyi kılıfına uydurmaca, bir zevahiri kurtarmaca gayreti söz konusu. Bir de gizli tanıkların şovlarına da tanık olunuyor haliyle, savcıyı avukat sanıp K İ T A P S A Y I 1233 C U M H U R İ Y E T