05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

D E eğinmeler MUSTAFA ŞER F ONARAN Gezi Edebiyatı vliya Çelebi 1611’de İstanbul’da, Unkapanı’nda doğmuştu. Yıl 2011. Demek Evliya Çelebi doğalı 400 yıl olmuş. “Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü” (UNESCO) 2011 yılını “Evliya Çelebi Yılı” olarak benimsedi. Yeni yerler, yeni insanlar kendini yeniden tanımasına yarar. Bu gönüllü geziler insanın kendini keşfetmesine yol açar. “Akbük”deki gezi dosyası, şiire yansıyan gurbet ile sıla konularına ağırlık vermişti. HECE’NİN GEZİ ÖZEL SAYISI Ama gezi edebiyatı deyince; başta Evliya Çelebi’nin “Seyahatname”sini değerlendirmek olmak üzere, bu konuyu değişik boyutlarıyla ele almak gerekiyor. Geniş bir özel sayıyla bu konuyu HECE dergisi ele aldı. (HECE, Gezi Özel Sayısı, HaziranTemmuzAğustos, 2011). HECE dergisinin 500 sayfayı aşan özel sayısında “Kaynakçı”yı düzenleyen Yusuf Turan Günaydın diyor ki: “Geniş bir gezi edebiyatı bibliyografyası hazırlayabilseydik, hele gezi dergilerinin makale muhteviyatını bibliyografyamıza aktarabilseydik elinizdeki Özel Sayının en az dörtte birinin bibliyografya kısmından ibaret olması gerekecekti.” Aslında her edebiyatçı kendinden yola çıkar; bir yazı, bir şiir kimbilir nerelere götürür bizi! Her eser, bizi yeni bir serüvene hazırlayan yolculuk gibidir. HECE’nin özel sayısı bu yolculuğun bodinlenmek gibi amaçları aşan boyutları... Ama yol töresini bilmeden yolculuğu göze almak kolay değildir. GEZİ KİTAPLARI ARASINDA Gezi edebiyatına özgü bir biçem anlayışı var mıdır? Her yazar kendi biçemini kendi oluşturur. Anlatı bir bütün oluştursa bile, konu, biçemi biçimlendiren bir özellik taşır. Necati Mert, şiirlerle öykülerden yola çıkıp gezi edebiyatının değişik örneklerini biçem özellikleriyle ele alır. Ahmet Haşim’le Ahmet Hamdi’nin bir kenti anlatış biçeminde bir deneme tadı vardır. Kimi zaman yol notlarında nice kentler, nice insanlar unutulur da, küçük bir ayrıntı gibi görünen, Nurullah Ataç’ın anlattığı bir yalnız ağaç önem kazanır. Edebiyatın bütün türlerini etkileyen bir gücü vardır gezilerin. Şiirden öyküye, romandan tiyatroya, denemeden mektuba uzanan bir güç. Necip Tosun, halk öykülerinin anlatım özelliği olarak gezinin etkilerini yorumlarken edebiyatın ayrı bir alanını değerlendiriyor. Dilden dile dolaşan bu öyküler, ayrıntılarda değişime uğrasa bile, halkın acılarını, özlemlerini, sevi ilişkilerini gündeme getiriyor. Bu dünya gezgini; yaşadığı çağdaki Anadolu’yu, onun uzakyakın çevresini oldukça iyi tanıdı. Bir ülkeyi yakından tanımak kolay değildir. Yeterli bilgi birikiminiz yoksa, gördüğünüzü değerlendirmeniz de kolay olmaz. Goethe’nin sözünden yola çıkarsak; “İnsan bildiği kadar görür.” Bilen bir gezginin insana öğreteceği çok şey var. Evliya Çelebi böyle bir gezgindi. Onunla yalnız bir kenti değil, o kentin ruh yapısını, insanlarının iç dünyasını da tanımış olurdunuz. BİR GEZİ DERGİSİ Evliya Çelebi yılında gezi edebiyatını değerlendirmek gerekmez miydi? Evliya Çelebi’nin 10 ciltlik büyük eseri “Seyahatname”den yola çıkarak edebiyatın yarınlarına ışık tutmak uygun olmaz mıydı? Günümüz edebiyat dergilerinin de belli bir alanda ağırlığını koyması gerekir. Şiirin kapsamı geniş olduğu için şiir ağırlıklı edebiyat dergileri çoğunluktadır. Nedense değişik alanları kapsayan edebiyat dergilerine alışamadık. Akköy’de yaşayan bir edebiyat insanı, Güven Pamukçu, 12 yıldır “Akköy” dergisinin yayınını geliştirerek sürdürüyor. Güven Pamukçu “Akbük” adında bir gezi dergisi de çıkarıyordu. Ama yerel yönetimlerden destek göremediği için “Akbük” gezi dergisi, “Akköy” sanatedebiyat dergisinin eki olarak yayımlanmaya başladı. “Akbük”ün TemmuzAğustos 2011 sayısında Tuncer Uçurol’un düzenlediği “GeziGurbetSıla” başlıklı bir dosya var. Gezi, bir yerde gurbete düşmek, sılayı özlemek anlamını da gelir. Şiirimizin yükünü bu duygular çeker. “Her şair kendince bir Evliya Çelebi’dir, bir gezgin” diyen Hüseyin Ferhad’a göre: “Gurbet ve sıla görece kavramlardır. Kişiye, kişinin ruh haline göre değişiklik gösterirler. Kimine göre gurbet ‘Acı Vatan’dır: Almanya, Fransa. Kimine göre memleketinin dışındaki her yer. Halk şiiri gurbetle ırlanır, sıla, yâr özlemiyle.” Değişmeceli sözlerle şiire yansıdığı zaman, gezi, yeni anlam yükleri kazanır. Necip Fazıl’ın şiirinden bakalım yolculuğa: “Yolculuk, her zaman düşündüm onu; İçimde bu azgın davet ne demek? Oraya, nerdeyse güneşin sonu, Uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek.” Benim gibi uzun yolculuklara çıkıp, artık onların anısıyla yaşayanlar da var. Onlar için, gezi, odasına çekilip kendi içine, kitaplar ülkesine yolculuğa çıkmaktır. Doğduğu yere alışan insan için yolculuk her zaman yorucudur. Ama insan geziye çıktığı zaman kendinden kurtulduğunu sanır. SAYFA 22 15 EYLÜL miştir. Bu büyük eser 10 ciltte tamamlanmış, her cilt 2 kitap halinde yayımlanmıştır. Bu kapsamlı eserin 1. cildini Orhan Şaik Gökyay diliçi çevirisiyle yeni yazıya kazandırmıştı. Ancak “Seyahatname”nin bütününü, Yücel Dağlı’nın da emekleriyle, yayına hazırlayan Seyit Ali Kahraman olmuştur. Diliçi çeviride XVII. yüzyıl Osmanlıcasını, anlamı bozulmadan, dilin akıcılığı korunarak günümüz Türkçesine kazandırmak kolay bir iş değildir. Ayrıca anlatılan yerlere özgü değişik söz değerlerinin karşılıklarını bulmak gerekir. Diliçi çeviriyi yapan Yücel Dağlı ile Seyit Ali Kahraman diyor ki: “Giyecek, değerli taş, para birimleri, ağırlık ve uzunluk ölçüleri, savaş araç ve gereçleri, sivil ve askeri kurum, makam, rütbe, unvan, lakap, meslek, esnaf vb. isimlerinin çoğunun bugün birebir kelime karşılıklarını bulmak imkânsızdır.” Diliçi çeviriyi yapanlar da uygun açıklamalarla bu sorunu çözmeye çalışmışlardır. Diliçi çeviride Evliya Çelebi’nin biçem özelliği korunarak kolay okunabilir bir yöntem izlenmiştir. Evliya Çelebi önce İstanbul’u anlatmaya başlar: İstanbul sonsuzluktur. İş ilişkileri, sevi ilişkileri içinde bir sonsuzluk... Ama Evliya Çelebi, gücü elverdiği ölçüde dönemin dünyasını da görecektir. Söylenceye göre, düşünde Peygamber’i gören Evliya Çelebi olayı şöyle anlatır: “ ‘Şefaat Ya Resulllah’ diyecek yerde, ‘Seyahat Ya Resulallah’ demişiz. Kutlu zat, yüzündeki örtüleri açtıktan sonra güzel yüzünü gösterip gülümseyerek; ‘Şefaatim, seyahatim ve ziyaretim. Allahım ona (bu yolda) sıhhat ve selamet ver’ diye Fatiha dediler.” Evliya Çelebi, Sultan IV. Murat’ın yanında seferlere katılarak, mektup götürerek yolculuklara başlamış, sonra Anadolu’nun değişik yerlerine, 3 kıtaya doğru yolculuklarını sürdürmüştür. Evliya Çelebi’nin görüp anlattığı yerler yalnızca kentler değildir. “Seyahatname”; tarih, coğrafya, yaşambilim, dil, halkbilimi, toplumbilim, yaşama düzeni konularında bize dönemin dünyasını ayrıntılarıyla tanıtır. “Seyahatname”ye bir insan ormanı gözüyle de bakılabilir. DARALAN DÜNYA İnsan, 400 yıl önceki yerleri, oradaki yaşama biçimlerini öğrenmekle ne kazanacak, diye düşünenler olabilir. Evliya Çelebi’yi okurken anlıyorsunuz ki Anadolu yalnızca bir coğrafya değildir. O coğrafya yurt haline getirilirken nice ulu insanın ruh yeteneğiyle bütünleşmiştir. Yaşamanın içinden geçerken kendini eğiten öyle “ümmi” insan var ki, nice okumuşların onlardan alacağı dersler olmalı. HECE’nin “Gezi Özel Sayısı” Evliya Çelebi’nin gizemli dünyasını anlamamızı kolaylaştırıyor. Yıllar sonra Falih Rıfkı Atay Makedonya’yı anlatıyor. Yeni sınırlar coğrafyayı daraltmıştır. Sanki özgürlük de kalıpların içinde kalmıştır. Falih Rıfkı Atay’ın Makedonya’sında bir Arnavut diyor ki: “Bize eski zamandan bahsediyorsunuz. Şimdi otomobile binelim, on saat sonra sınırdayım. Kara listeler, gümrük, pasaport, karşıma aşılmaz bir duvar gibi çıkıyor. İmparatorluk devrinde kollarımı sallaya sallaya Mekke’ye ve Basra’ya ve Erzurum’a kadar giderdim.” Evliya Çelebi’nin anısı adına, sınırların kaldırıldığı, insanın sömürülmediği tek bir dünya özlemiyle... Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: yutlarını gösteriyor. Dünden bugüne gezi edebiyatı ele alınırken, M. Kayahan Özgül, eskil çağlardan günümüze doğru, söylencelerden gerçeğe kadar, edebiyatın değişik alanlarındaki gezi anlayışlarını “yürümek” olarak nitelendirir. Bir Çinli, sabırlı bir emekle, yola yayan koyulmaya bakar. Osmanlının en uzun gönüllü yolculuğu Hicaz’a doğrudur. Hint Okyanusu’nda zorlu bir yolculuk geçiren Yetim Ali Çelebi’nin şu dizesi ünlüdür: “Suyu bardakta demişler gemiyi dîvarda.” Vefa Taşdelen, yola koyulmanın felsefi boyutları üzerinde duruyor. Felsefenin ortaya çıkışını bir yol oluşturabilme, bir yolda olabilme çabasına bağlıyor. Doğaötesi, düşsel yolculuklardan bir ülkeye, bir insana uzanan değişik boyutları var bu edebiyatın. Bir yerleri görmek, tanımak, 2011 Bu halk öyküleri kahramanlarının hep birer yol serüveni vardır. Ahmet Mithat Efendi’nin romanlarını inceleyen İkbal Kural, gerçek gezilerden düşsel gezilere doğru, geniş bir arayışı değerlendirmektedir. Osmanlı’dan günümüze yalnız bizim edebiyatımızı değil, yabancı ülkelerin edebiyatını da gezilerin nasıl etkilemiş olduğu anlatılırken karşılaştırmalar yapma olanağı da bulunabiliyor. SEYAHATNAME HECE’nin bir bölümü, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’yle eski yazarların yolculuklarına ayrılmış. Evliya Çelebi yılı nedeniyle “Seyahatname” üzerinde özellikle durmak gerekir. Yapı Kredi Yayınları, 2003 yılından başlayarak Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ni Seyit Ali Kahraman’ın emekleriyle günümüz Türkçesine çevirme çalışmasına giriş Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1126
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear