Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Bir karşılaştırma Öteki romanı ve Lacan’ın öteki kavramı Öteki, 1800’lerin Rusyası’nın Başkenti Petersburg’da geçer. Bay Golyadkin, uşağı ve şehrin iyi bir semtinde evi olmasına karşın, içindeki nedenini bilemediği korkuyu aşamaz. Davet edilmemiş olsa da içeri kabul edileceğinden emin olarak gittiği üst sınıfa ait bir davette, kendisini içeri almama emri verilmiş olan uşakları atlatarak gizli gizli içeri girdikten sonra evden kovulunca, soğuk ve yağışlı bir gecede Petersburg sokaklarında yıkılmış biçimde dolaşırken rastladığı yabancının, giderek hayatına öteki olarak girişine şahit olacaktır. Kısa süre sonra da küçük Bay Golyadkinbüyük Bay Golyadkin diyalektiği, yani ötekiöteki diyalektiği soluksuz biçimde devinimine başlar. Bu, Lacan’ın Hegelci diyalektikle ele aldığı “öteki” kavramına son derece yakın bir diyalektik. Ë Mutluhan İZMİR ay Golyadkin öteki Bay Golyadkin’e şöyle mırıldanıyordu. “Nedir kişilikli olmak? Evet Yakov Petroviç, seninle benim kişilik sahibi olmamız ne anlama geliyor?” Belki de günümüz insanının kendisine çok sık sorduğu bu soruyu Yakov Petroviç Golyadkin, ismi, görüntüsü ve sesi kendisinin tıpatıp aynısı olan ötekine sorar. Öteki adlı eserde, giderek kentleşen toplumların kimlik sorunları içinde bocalayacak olan bireylerinin kimlik sorununu önceden sezerek, geleceği okuyan bir Dostoyevski’yi görüyoruz. Ancak dahice sezgilerin hemen anlaşılması güçtür ve bu nedenle de esere çok eleştiri gelir. Dostoyevski, “Onlar (eleştirmenler) sonunda öteki’nin gerçekten ne olduğunu görecek! Birinci sınıf bir fikri, ilk benim keşfettiğim ve benim bildirdiğim, toplumsal önemi bakımından gerçekten muhteşem bir tipi niçin bırakacakmışım ki?” diyerek eserine yönelik eleştirileri göğüslemeye çalışır. SAYFA 16 15 EYLÜL B ÖTEKİ VE “ÖTEKİ” Öteki, 1800’lerin Rusyası’nın başkenti Petersburg’da geçer. Bay Golyadkin, uşağı ve şehrin iyi bir semtinde evi olmasına karşın, içindeki nedenini bilemediği korkuyu aşamaz. Davet edilmemiş olsa da içeri kabul edileceğinden emin olarak gittiği üst sınıfa ait bir davette, kendisini içeri almama emri verilmiş olan uşakları atlatarak gizli gizli içeri girdikten sonra evden kovulunca, soğuk ve yağışlı bir gecede Petersburg sokaklarında yıkılmış biçimde dolaşırken rastladığı yabancının, giderek hayatına öteki olarak girişine şahit olacaktır. Kısa süre sonra da küçük Bay Golyadkinbüyük Bay Golyadkin diyalektiği, yani ötekiÖteki diyalektiği soluksuz biçimde devinimine başlar. Bu, Lacan’ın Hegelci diyalektikle ele aldığı “öteki” kavramına son derece yakın bir diyalektik. Bu diyalektik, bilincin kendisinin farkına varması ile başlar. Ancak bilinç kendisini, ilk olarak, kendisinin dışında yakalar. Bilincin kendini kendi dışında yakalayışı, kendini yeniden arayışla ve bir kez daha kendini dışarıda yakalamayla sonuçlanan çabaya yol açar. Çünkü bilincin kendisini her yakaladığı yer, özneye yabancı olan bir yansımadır yani ego özneye yabancı imgesel bir yansıma ile yapılan bir özdeşimdir. Özne giderek toplumsal düzenin simgelerinin belirlediği bir kendiliğin yakalanması amacına yönelir. Ancak toplumsal düzenin bu simgesel kendiliği de özneye yabancıdır. Toplumun yapısı, bu simgesel kimliğin özneye ne kadar yabancı olacağını belirler. Simgesel kimliğe çok yabancılaştıran bir toplum yapısı, toplumun öznesi haline gelmeyi zorlaştırabilir. Toplumun öznesi olmaya katlanamamak, öznenin simgesel kimliğini reddederek kilit altına alma çabasına neden olabilir. Lacan, ötekilerden geri yansıyan şeyi görmeden önce öznelerin tanımlanamayan şeyler olduğunu ancak bu yansımadan sonra öznelerin kendilikleriyle ilgili bir kavram geliştirebildiklerini belirtir. Dolayısıyla itkilerin kaderini belirleyen “öteki”dir. “Öteki”nin arzusu yani toplumun yasası, dilde kullanılan gösterengösterilen zinciri yoluyla çocuğa aktarılır. Bir özne, toplumsal düzenin öznesi haline gelerek kendi egosunu, Öteki’nin ideali doğrultusunda yargılanan bir nesne olarak ele almayı öğrenir. İşte bu tür bir ele alış, aslında bir yargılamadır. İmgesel büyük Bay Golyadkin’in sürekli yargılanma endişesi içinde olması da eserde suç ve vicdan teması ile işlenir. Bu nedenle özne kendi arzusu ile Öteki’nin arzusu arasında bölünmüştür. 2011 Öteki, öznenin içinde kendisini yargıladığı ideal ilkeleri temsil eden, toplumsal ötekidir, yani egoidealidir. Lacan, “egoideali, benimle simgesel ilişkisi olan ötekidir. Simgesel alışveriş insanları birbirine bağlayan şeydir” der. Dostoyevski’nin birinci sınıf fikri, Lacan’ın “öteki” kavramını, ötekinin toplumsal yapısını ve öznenin bölünmüşlüğünü tam yüz yıl önce Bay Golyadkin tiplemesi ile ortaya koymasıdır. Kitabın son sözünde Joseph Frank’ın öne sürdüğünün tam tersine “ötekinin nihayet maddileşmesi, Bay Golyadkin bu değerli toplantıdan alçakça dışlandıktan sonra” gerçekleşmemiştir. Öteki simgeseldir yani halihazırda varolan toplumsal kimliktir ancak bu kimlik “öteki”nin arzusunu kendi arzusu yapmakta yeterli olamamıştır. Arzuların ifadesinde ve doyurulmasında toplumsal yani simgesel kimlik yetersiz kalınca, imgesel düzene geri dönülerek kendi arzuları doğrultusunda yaşayan ve ötekinin arzusunu reddeden büyük Bay Golyadkin sahneye çıkar. İMGESEL KİMLİK Büyük bay Golyadkin mi, küçük bay Golyadkin’in ötekisidir, yoksa tersi mi? Aslında, ikisi de diğerinin ötekisidir. Toplumsal varoluşumuz Ötekiöteki diyalektiğinin sürmesi ile mümkündür. Yaşam küçük Bay Golyadkin için çok büyük zorluklarla başlar: Bir il merkezinde devlet dairesinde çalışırken haksızlığa uğraması sonrasında işinden olarak Petersburg’a yürüyerek gelen, burada uzun süre iş arayıp bulamayan, aç susuz kalan küçük Bay Golyadkin, büyük Bay Golyadkin’in o önemli toplan Lacan’ın vurguladığı gibi egomuz ötekinden bize yansıyan imgelerin oluşturduğu ve içinde yabancılaşarak bölündüğümüz bir yapı olduğu için, hepimiz gibi Bay Golyadkin için de maskesiz yaşamak mümkün olmayacak ve ısrarla takmak istediği büyük Bay Golyadkin maskesi, içinde bulunduğu toplumun yasasını temsil eden üst sınıflar tarafından kabul görmeyerek toplumdan dışlanacaktır. tıya alınmayarak kapıdan kovulduğu, felaket beklentisinin zirveye çıktığı günün ertesinde işe başlayan, sonsözde söylendiği gibi yüzleşilmek istenmeyen, bastırılmış bir kişilik parçası değildir, tersine öznenin kurtulmak istediği bir toplumsal kimliktir. Bay Golyadkin bir mektupta belirttiği üzere, yedi ay öncesine dek Alman asıllı bayan Karolina İvanovna’nın dairesinde kalan bir pansiyonerdir ve parasını sonra ödemek üzere ev arkadaşından Avrupa traş bıçağını ödünç alıp, parasını ödememiş dokuzuncu dereceden bir devlet memurudur. Bay Golyadkin aniden o evden ayrılarak kendisine bağımsız bir daire ve uşak tutmuş, maddi olanakları yüksek olan ve sanki toplumun daha üst tabakalarına ait birisi gibi yaşamaya başlamıştır. Büyük Bay Golyadkin’in ortaya çıktığı an budur, hayaldeki kimlik yani imgesel kimlik öne çıkmıştır artık. Mektup şöyle sonlanır: “Öte yandan, sözü dinlenir saygın birçok kimsenin anlattıklarıyla kendinizi başkentin dört bir yanında yeterince ünlü yaptığınız, bu nedenle de birçok yerde hak ettiğiniz tepkiyle karşılaştığınız halde, hâlâ bir şeyden haberiniz yoksa, sırası geldiğinde her şeyi öğreneceksiniz sayın efendim.” Demek ki aksine, büyük Bay Golyadkin, küçük Bay Golyadkin’in yerine geçmiştir. Ancak küçük Bay Golyadkin öteki olarak sık sık bu yeni imgesel kimliğin yaşamına müdahale eder ve bulabildiği her delikten bu masal dünyasının içine sızar. İçinde yaşadığı toplumun bu imgesel kimliği reddetmesi, simgesel öteki ile yeniden ve yeniden yüzleşilmesine neden olur. Simgesel öteki, imgesel öteki ile aşılamaz. İmgesel öteki, fantezilerdeki, hayallerdeki mükemmelleşmiş imgedir, ideal egodur. Varlıklı, kültürlü, başkent Petersburg’un yerlisi, başkentin tarihini yaşamış bir tarihi kimlik, ilginç, sanatsal yanı olan, onurlu, temiz yürekli, uysal, iyiliksever, görevine bağlı, daha yüksek rütbeleri hakeden bir insandır. İmgesel büyük Bay Golyadkin, şehirde dönemin varlıklı insanlarının kullandığı kupa arabası ile, uşağını da yanına alarak dolaşır, zaman zaman çok zengin bir insanmış gibi pahalı şeylerin satıldığı dükkânlara girip, pahalı alışverişler için uzun uzun pazarlıklar yapıp bir şey almadan çıkar, kendisini daha zengin hissetmek için büyük banknotları küçükleri ile değiştirerek cüzdanını şişirir, altı odalı bir ev için gerekli mobilyaların pazarlığını yapar. Toplumsal küçük Bay Golyadkin ise toplum içinde uygun kaçmayacak, ¥ ayrıca sosyetenin, genel olarak kiLacan ¥ ba me hazır, b lanan, d lık, ezil yönden çok acı ha çok “Küçük çıkıveri onun o Bay Go anda yo yadkin mura y Daha s kin’in h yadkin ğı halde olduğu toplulu da bulu nıtlıyor Her i gibi bir yevski b yadkin “Karşıl can’ın ö gibi. Ö dışarda yer değ tanımla açıdan olanı; ö şında o tanımla eder. L dışının için tas kökü “ şur. Bil “öteki” köken KON OLM Laca sırasınd ki”, ayn gılarınd de bize eden si olmakt dönem olma ça başarıs yali öte sinde a hayali ö laşarak özneler iç diyal de yaba kinin v Ego, öz oluşan olduğu luyla ve gesel te Dostoy Büyük nin kök On d aristok ya’da, Y olduğu numda düzen, yadkin kasının maya m yası, ba şan bir toplum mun sim te sade vardır. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1126 CUMH