Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
OKURLARA ilk kez 1977’de çıkan ‘Oturma’ adlı öykü kitabı, gönüllü ya da zorunlu göç eden insanların sarsıcı olduğunca, şiirsel öykülerini içeriyor. Göçün ellinci yılında ‘Oturma İzni’nin yeni basımını, bu öykülerden sonra seksenli ve doksanlı yıllarda yazılmış, ilk basımı 1998’de Güz Rengi adıyla çıkan on iki öyküyle bir arada sunuyor usta yazar bu kez. Yüksel Pazarkaya’yla Oturma İzni’ni konuştuk. Carlos Fuentes’in yeni öyküleri ‘Kaygı Veren Dostluklar’, ortaçağ gotik hikâyelerini günümüze yerleştiriyor. Altı “tedirgin” öykü var kitapta. Bu altı öykünün tamamı aynı şablondan çıkmış gibi görünse de korku unsuru her öyküde değişkenlik gösteriyor. Türkiye’de geniş bir okur kitlesine sahip, giderek dünya ülkelerinde daha fazla okura ulaşan ve elliyi aşkın yapıtıyla büyük bir külliyatı olduğunu bildiğimiz Orhan Kemal kayıp bir romanı ile karşımıza çıktı: ‘Yüz Karası’. Yine Orhan Kemal yine iyi bir roman... Chuck Palahniuk sıra dışı romanlarıyla yeraltı edebiyatını besleyen bir isim. ‘Ölüm Pornosu’ da Palahniuk’un aynı minvaldeki kitaplarından. Palahniuk, tabuları zorlayarak okuru arka sokaklarda bir gezintiye çıkarıyor. Bol kitaplı günler... Yüksel Pazarkaya’nın P ervasız Pertavsız ENİS BATUR Başkanın Adamları Jaspers Thomas Mann Schönberg Husserl n yıl aradan sonra (PD, s. 228), Thomas Mann’ın Dr. Faustus’un Günlüğü’ne döndüm, oradan asıl günlüğüne sıçradım, bir ayrıntının peşisıra saatlarca, sayfalar dolusu ilerledim, aradığımı buldum: Goebbels yönetiminde çıkan (1,4 milyon tirajlı) haftalık kültürel Nazi propagandası dergisi Das Reich. O Das Reich’ı incelemek gerekir.Onu hazırlayan, 1930’ların başka yayın organlarını da. TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Dikkatimi, on yıl önce, III. Reich dönemi sürgün/göçmen yazarlarının Amerika’da yaşadıkları bölünmeye yoğunlaştırmıştım. Döblin ve Torecht nefret ediyorlar Mann’dan, o da Brecht’i küçümsüyor, cahil sayıyor sözgelimi. İki kardeş, Heinrich ve Thomas, babaoğul, Thomas ve Klaus, anlaşamıyorlar. Arada kalanlar var: Adorno gibi. Hitler karşısında birleşememiş olmaları ürpertici bir durumdu. Peki, ya Das Reich’ta toplanan Alman yazarları, gazetecileri, aydınları? Hale’in The Captive Press in the Third Reich’ı yayımlanalı yarım yüzyıl olmak üzere, gözden kaçırmışız. Editör yazılarını Goebbels kaleme alır, yağar esermiş. Ötekiler, doğrudan propagandaya katılmıyorlarmış, böylece gönüllerini ferah tutabiliyorlar mıymış? Dergi, yabancı imzalara da yer açıyormuş, doğal: Faşizmin her ülkede beslemeleri vardı, Fransa gibi işgâle uğramış olanlarda da. İş, ‘iyi geçinme’ tasasıyla başlıyordu sanırım, ‘yer’ini ve ekonomik çarkını korumak adına. Farkına varasıya gırtlağına kadar bataklığa gömülenler, belki de yaptıkları seçimin içtenliğine kendilerini inandırmak zorunda kalıyorlardı. “Satılmış” sıfatı bana her zaman çok ağır gelmiş, görünmüştür. Zamanla, bunun gerçekten de olabildiğini fark ediyor, kabul ediyor insan. Muktedirlerin, gözü dönmüş Erk’in hiçbir davranışına, sözüne, kararına diklenemeyenler, varolanı görmezden gelenler günü geldiğinde bağışlanacaklarını mı varsayıyorlardı acaba? Satılmış hayır, bir süreliğine kiralanmış, devre mülk statüsünü benimsemiş olarak mı doğruluyorlardı kendilerini? Das Reich’ı incelemek gerekir. Onu hazırlayan, 1930’ların başka yayın organlarını da. Öyle ya, Madrid yürüyüşü öncesi, General Franco’ya “dört koldan ilerleyeceğiz, beşinci kol bizi içeride bekliyor” dedirten neydi? III. Reich düzeni ve yardakçıları Thomas Mann’ı (Heinrich’i, Klaus’u, Golo’yu), Hesse’yi, Brecht’i, Döblin’i, Zweig’ı, saymakla bitmez, “hain” ilân etmişti. Schönberg ya da Freud, dışavurumcu sanatçılar, Husserl ya da Jaspers “dejenere” sayılanlardan birkaçıydı, yapıtları yasaklanmıştı. Almanya, satılmışlar ve hainler olarak ikiye bölünerek 15 yıl geçirdi, her yeri yıktı yaktı, sonunda yerle bir oldu. Bir dolu okumuş yazmış insanın bundan bile ders çıkaramadığı bir dünyada yaşıyor olmak hazin. * Das Reich’la ilgili başvurduğum kaynaklardan birisi de Wikipedia’ydı. Üfleyerek okuyup değerlendiriyorum o sanal ansiklopedideki bilgileri, yazılış/kotarılış biçimi gereği tamıtamına güven duyulamayacak bir araç. Daha kötüsü, göndermeli düzeniyle, sizi hemen kuyusuna çekmesi! Oradan, Hitler’in tütün düşmanlığıyla ilgili maddeye sıçramadan yapamadım: Çevresindekileri tüttürmekten vazgeçmeleri için taciz etmekle yetinmiyor, bir “Yahudi komplosu” saydığı bu alışkanlıktan uzaklaştırmak için enikonu çaba harcıyormuş. En tuhafı, ordusundaki askerlerin sigara bağımlılığına içerlemiş olması bence: Tütünden ölecek kadar uzun yaşamalarını mümkün kıldığı söylenebilir miydi?! Konum bu değil ama. Geçen yaz, yurtdışında üç tren yolculuğu yaptım. Bütün yolcuların önünde, çocuktan yaşlıya, birer ekran vardı. Kimsenin dışarıyı seyretmediğini, gazete ya da kitap okumadığını görmek tedirgin etti beni. Geçmişte, Avrupalılardan gıptayla sözederdik: “Adamlar her yerde kitap okuyorlar”. Rahatlayabiliriz artık: İnternetten başlarını alamıyor, olmadı bilgisayarlarında oyun oynuyorlar. Genç kuşakta oran % 100’ü buluyor. Çevremde durum farklı sayılmaz. Er saatta başlayan hipnoz hali geç saatta bitiyor. İnsanların düşleri bile değişiyor olabilir artık, o yüklemeyle. Deniz kıyısındaki kahveye laptopuyla inen kişi tek bir dalga görmeden evine dönüyor. Kulağında ipod, bir martı sesi duymadan. Kimse boş oturmuyor mu şimdi? Bir de, ne çok konuşuluyor! Bazılarının bir kulağı cep telefonuna dönüşmüş. Nasıl boş oturulmuyorsa, sessiz de kalınamıyor anlaşılan. İletişim şüphesiz önemli, ama bunca araçlarına bağımlı kılmasında ölümcül bir yan yok mu? Sessiz sakin oturmak, hülyâ kurmak, düşüncelere dalmak, bakmak, bakışmak giderek yürürlükten kalkan fiillere dönüştü sanırım. Yalnızca hafifletici sebeplere dayalı bir yaşama biçimi kendini dayatıyor gitgide. Kimsenin kendi kendisiyle başbaşa kalmak istemediği bir hayat. Bizi kendimizde(n) bu denli ürküten, uzaklaştıran ne olabilir? İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Turhan Günay Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 Yerel süreli yayın Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1111 2 HAZİRAN 2011 SAYFA 3