05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Y eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Don Thompson’ın ‘Sanat Mezat’ adlı kitabını, editörü Ali Artun’la konuştuk Piyasa, aklın ve Tanrı’nın yerini mi aldı? hir ediliyor. İşte “sanathayat” dizisi de bu yaklaşımı temsil ediyor. 5001000 gibi küçük tirajlarla basılsa da bazı kitaplar beş, altı baskı yaptı. Sanıyorum “sanathayat”, aynı mahiyetteki kitapların yayınındaki tırmanışta da oldukça etkili oldu. Anladığım kadarıyla, Thompson’ın kitabının özgün adı, “12 Milyon Dolarlık Köpekbalığı: Çağdaş Sanatın ve Mark Rothko’nun “Beyaz Merkez” adlı yapıtı, 2007’deki bir Sotheby’s müzayedesinde 72,8 milyon dolara satılmıştı. Müzayede Evlerinin Tuhaf Ekonomisi”. Ama Türkçe basımda yon aracı durumuna gelmesi küreselleşmebu ad, altbaşlık olarak kullanılmış; kitap nin bir sonucu. Bugün artık bir metropolün “Sanat Mezat” adıyla yayımlanmış. Bunun pazarlanması için, diğer metropollerle rekanedenini açıklar mısınız? bet edebilmesi için sanatının da para etmesi, Kapak grafikleri kadar başlıkların da diküresel piyasaya endekslenmesi gerekiyor. zideki değişik kitapların birbirleriyle eklemÜstelik İstanbul bu konuda, Dubai, Delhi, lenmelerini göstermesi için çaba harcıyoHong Kong, Şangay gibi rakiplerinden olrum. O nedenle özgün başlığı kapakta korudukça geride. makla birlikte nadiren konuyu vurgulayan Benim kaldıramadığım, bütün bu müzakimi ekler yapıyorum. Bu defa da öyle oldu. yedeleşme girişimlerinin, bizde sanatın taBir de, “haraç mezat” deyişinin cazibesine, rihsel kutsallığı adına, sanata, sanatçıya ve anlam zenginliğine direnemedim doğrusu. kamuya bir hayır yapılıyormuş gibi sunul “Sanat Mezat” adlı kitapta, küreselleşması. Yaratılan havaya bakarsanız, sanki yüz meyle birlikte finans dünyasını yöneten speelli yıldır Batılılaşmak için çırpınan Türk sakülasyonun giderek sanatı da teslim aldığı, natı, sonunda Batılılığını satın alıyor. Ama bu süreçte müzayedenin sanatın değerlendine yazık ki Batılılaşmanın geçerliğini yitirdirildiği bütün öteki ortamların önüne geçtiği, ği çokkültürlü bir dünyada. sanat tarihi ve eleştiri üzerinde bir hege Bu olgu, yalnızca müzayede ortamıyla monya oluşturduğu anlatılıyor. Bu bağlammı sınırlı? Örneğin, sanat galerilerinde düda, uluslararası müzayede kuruluşlarının zenlenen sergilerden yapılan satışlar da aynı son dönemde çağdaş Türk sanatına da el atmekanizmanın bir parçası değil mi? masını nasıl değerlendiriyorsunuz? Spekülasyon, galerileri de diğer sanat Emlak borsası, elmas borsası gibi, sanaortamlarını da teslim alıyor. Artık bir eserin tın da borsalaşması, bir finans ve spekülashangi galeride sergilendiği, kimin bu eseri aldığı, yer aldığı koleksiyonlar kadar, kataloglar, haberler ve ilgili bütün yayınlar spekülatif olarak değerlendiriliyor ya da yaygın terimiyle, markalandırıyor. Hele bu eser bir müze koleksiyonuna girmişse ya da bir müzede sergilemişse fiyatı birden fırlayıveriyor. Yüksel Arslan’ın santralistanbul sergisinden sonra örneğin, böyle bir spekülatif tırmanma yaşadık. Kısacası sanat eserinin dolaşımındaki her durak onunla ilgili spekülatif bir etki doğuruyor. Üstelik bunun önüne geçmek ne sanatçıların ne de tacirlerin, küratörlerin, koleksiyonerlerin elinde. Artık bu iş, sanatın anlamlandırılmasının egemen bir boyutu. Ve tabii estetik normların silindiği, her şeyin sanat, herkesin sanatçı olabildiği bu koşullar fena halde manipüle ediliyor. Sanat yapıtlarının piyasanın dışında, piyasadan bağımsız bir yaşam sürmesi günümüzde mümkün mü? Bunun mümkün olduğu bir ortamın oluşması için ne yapılabilir? Sanat piyasasını incelerken, onun başta sanatı kilisenin ve sarayın himayesinden kurtardığını unutmamak gerekir. Modernizm ve avangard, galerileriyle birlikte örgütlenir. Ancak 19. yüzyıl sonunda sanat galerilerinin ve müzayedelerinin yükselmesiyle aynı zamanda ortaya çıkan modernist estetik bir yandan da piyasanın iktidarını yıkmak, popüler beğeniye bağımlı olmaktan kurtulmak için uğraşır. Öyle ki bu mücadele, 20.yüzyıl sanat ve edebiyatının başat bir estetik motifi haline geliyor. Modernizmin babası sayılan Baudelaire’in bu konudaki çaresizliğini ifade ettiği dizeleri hatırlayın; sonra dada performanslarını ve bütün performans sanatını, kavramsal sanatı, çevre sanatını, Arte Povera hareketini, Manzoni’nin konservelediği kakasını, Duchamp’ın şişelediği Paris havasını, Yves Klein’ın sattığı ve altın olarak tahsil ettiği bedelini Seine nehrine attığı “maddi olmayan alan”ları, hayali parselleri… Sitüasyonizmin önderi Guy Debord içinse sanat 1968 Mayıs’ında Paris’in ele geçirilmesidir. İşte sanat için hayati olan bu arayışın, direnişin sürmesidir. Deleuze, “sanat direnmektir” diyor. Şimdi piyasanın, aklın ve Tanrı’nın yerini aldığı söylenen çağımızda sanatın piyasa hegemonyasından özgür olduğu öne sürülemez. Ama ne sanatın, ne de sanat tarihi ve eleştirinin direnme gücünü yitirdiği de iddia edilemez. Ayrıca, kültürün özelleştirilmesiyle birlikte sanata yatırılan para inanılmaz ölçülerde şişmiş ve bu da bir grup müzayede zengini sanatçı yaratmıştır ama sanatçıların büyük çoğunluğu kamusal kültür polikalarının yürürlükte olduğu dönemlere göre fena halde yoksullaşmıştır. Buna karşın medyaya ve müzayedelere çıkmasa da sanat yapmaya devam etmektedir. on Thompson’ın, bir süre önce İletişim Yayınları’nın “sanathayat” dizisinden Sanat Mezat adıyla yayımlanan kitabı, kimi sanat müzayedelerinde spekülasyon ve manipülasyondan sıkça söz edildiği, giderek çağdaş sanatın hızla piyasalaştırıldığının ileri sürüldüğü günümüzde sanatın önemli bir finans aracına dönüştürülmesine köktenci eleştiriler yöneltiyor. Özgün adından da anlaşılacağı gibi (12 Milyon Dolarlık Köpekbalığı: Çağdaş Sanatın ve Müzayede Evlerinin Tuhaf Ekonomisi), Damien Hirst’ün, dev bir vitrine yerleştirilmiş 4,5 metrelik doldurulmuş bir köpekbalığından oluşan “Yaşayan Birinin Zihninde Ölümün Maddî İmkânsızlığı” adlı yapıtından yola çıkan Thompson, uluslararası sanat piyasasına gözüpek bir yaklaşım getiriyor. “Finans dünyasını yöneten spekülasyonun giderek sanatı da teslim aldığını” ileri süren Thompson’ın kitabını, “sanathayat” dizisinin editörü ve Galeri Nev’in kurucularından Ali Artun’la konuştum. D on Thompson’ın “Sanat Mezat” D kitabı, İletişim Yayınları’nca sizinadlı editörlüğünüzde yayımlanan “sanathayat” dizisinin 21. kitabı. Bu dizinin temel yaklaşımından söz eder misiniz? 1980’lerde baş gösteren “tarihyazımının krizi” sanat tarihinin geleneklerini de parçaladı. Bundan sonra giderek piyasaya odaklı bir sanat yazını oluşmaya başladı: Sanatla finansı birleştiren ve giderek “sanat yönetimi” disiplinini oluşturan yayınlarla, tarihi adeta müzayede fiyatlarının yazdığı bir popüler veya “güncel” tarih. Yani, gazetelerin sanat sayfalarını her geçen gün daha fazla işgal eden ve sanatı magazinleştiren bir tür. Ancak sanatı tarihsizleştiren ve eleştiriyi tasfiye eden bu egemen yazın karşısında yeni bir sanat tarihi çığırı açıldı. Bu çığır, 19. ve 20. yüzyıl eleştirel düşünce geleneğini, Marksizmi, Frankfurt Okulunu, ’68 sonrası Paris filozoflarını, vb. sanat düşüncesiyle eklemliyor, çok güçlü olan formalist tarihi parçalıyordu. Şimdi bu sayede, estetik modernizmin ve avangardın tarihi yeniden yazılıyor. Romantik devrimle başlayan sanatın büyük özerkleşme hareketi keşfediliyor. Bu hareketin zamanımızda nasıl çözüldüğü teş6 14 NİSAN Emlak borsası, elmas borsası gibi, sanatın da borsalaşması, bir finans ve spekülasyon aracı durumuna gelmesi küreselleşmenin bir sonucu olduğunu söylüyor Ali Artun. SAYFA 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1104
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear