Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
D Yüksel Pazarkaya eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Şu bizim İzmir kü Ahmet Tevfik Küflü çağdaş edebiyata önem verirken, toplumu aydınlatan temel kitapları çıkarırken, çocuk yayınlarına öncelik tanırken hep çıtayı yüksek tutmaya özen gösteren bir yayıncı olmuştu. “Çınar Yayınları”nı kuran Aydın Ilgaz’la “Kırmızı Yayınları”nı kuran Fahri Özdemir, Küflü’den çok şey öğrendiklerini anlatmak inceliğini gösterdiler. Kitabın yayına hazırlanmasında dil inceliklerinden bütün özelliğine kadar Bilgi Yayınları’na emek veren Sevgi Özel ile Biray Üstüner ustalarına son saygı için aramızdaydı. İlk kitapları hep Bilgi Yayınları’ndan çıkan Füruzan üne ulaşmada Ahmet Tevfik Küflü’nün kendine ne kadar destek olduğunu unutmadı. Vural Savaş, yalnız günümüzün anlamını değerlendiren kitaplarıyla değil, “biraderi can beraber” olarak hep onun yanındaydı. Muzaffer İzgü, başlı başına bir kütüphane olan kitaplarıyla Bilgi Yayınları’nı yaşatan bir yazar olarak “Açık Mikrofon”a konuştu. İkiz kızlarından biri, Sevin İzgü, babasının izini sürüyordu. Edebiyatımızın yüz akı Ayla Kutlu “yaratıcı ve öfkeli bir şövalye” olarak nitelendirdiği onu anlatırken “Ahmet Tevfik Küflü için yaşamak demek, kitap için soluk almak demekti” sözleriyle uğurluyordu. Kimler yoktu ki “Açık Mikrofon”a konuşan! Turhan Günay, Hidayet Karakuş, Mavisel Yener kültür dünyamıza kazandırdığı kitaplar için Ahmet Tevfik Küflü’yü saygıyla anıyordu. “Bilgi Yayınları” bayrağını kim taşıyacak? Kuşkusuz oğlu Bilgi ile kızı Elif. İncelikli, akıllı bir kadın olan Elif Küflü Elgin son konuşmayı yaparken Bilgi Yayınları’nın düzeyini koruyacağına inanıyordu. DEĞİŞEN ŞİİR Gideni uğurlar gibi üzgün değil, geleni karşılar gibi coşkun bir törendi bu! TÜYAP Kitap Fuarı’na yakışan bir tören. “TÜYAP Kitap Fuarları bir kültür şenliğidir” deyişim boşuna değil. Sıradan insanlar siyaset dedikodusuna meraklıdır. Sıra dışı insanlar şiire gönül vermişlerdir. Onların bir çıkar umudu, bir beklentileri yoktur. Ama kirli bir toplumu şiirin arıtacağına inanırlar. Yozlaşan bir toplumda şiir değişimi nasıl olacak? Değişen şiiri nasıl yorumlayacağız? Alıştığımız bir şiirden kurtulmak olanağı var mı? HAYAL dergisini yöneten Özgen Kılıçarslan böyle bir konuyu İzmir TÜYAP Kitap Fuarı’nda tartışma olanağı bulup bulamayacağımızı sordu. İzmir’de şiiri iyi bilen bir kültür ortamı vardı. Bu konuda Hüseyin Peker ile Sina Akyol’un desteğini istedim. Sine Akyol; “Şiir hisli sözler söylemeyazma sanatı değildir; dil aracılığı ile bir yapı kurma işidir” demesini bilen bir ozandı. Ama ağrıları vardı. Şiirin ağrıları hafifleten bir gücü olduğuna da inanalım. Hep yeni bir şiirin izini süren Hüseyin Peker’in dost ozan oluşuna, Altay Ömer, Asuman Susam, Muzaffer Kale’nin değişen dili nasıl yorumladıklarına güvenerek yola çıktık. Dağınık gibi görünse de, birbirini tamamlayan söyleşi tadındaki bildiriler gerçek şiiri görmeyi, şiirin ayrıntılarına inmeyi kolaylaştırıyorlardı. Cahit Külebi “Şiir Her Zaman...” der ya, günün yorgunluğunu alan, siyaseti kirini arıtan bir etkinlik olduğuna inanalım. “Değişen Şiir”in gücünü anlamaya çalışalım. İzmir TÜYAP Kitap Fuarı’nda 100’ü aşkın etkinlik vardı. Şiirin başka boyutlarını ele alanlar da oldu. Şiir tükenmez. Yeni bir söyleşi başka söyleşilere yol açar. Kitapları dolaşmaktan yorulunca bir etkinliği dinlemenin; bir ozanın, bir yazarın birikiminde dünyayı yeniden yorumlamanın tadını çıkarırsınız. Kendinizde biraz daha çoğalmanın ayrımına varırsınız. KAMERLER ÇIKMAZI Şu bizim İzmir’e gelişimin görünmeyen nedenlerinden biri doğduğum evi, “Kamerler Çıkmazı” dediğimiz bizim sokağı bir kez daha görmekti. O sokağa ağabeyim Âlim Şerif Onaran’ın adı verilmişti. Geçen yıl o tabela sökülmüş. Kimse de ne olduğunu bilmiyor. Nereden söz açıldı da bunu Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a söyledim, anımsamıyorum. Konak Belediye Başkanı’na durum anlatmış. Başkan Hakan Tartan da beni aradı. İşlemdeki birtakım eksikler yüzünden tabelanın çıkarıldığını, TÜYAP İzmir Fuarı zamanında takılacağını, benim de bulunmamın uygun olacağını söyledi. Konak Belediyesi’nin kültür müdürü ozan arkadaşım Namık Kuyumcu ayrıntıların insanıdır. Altımıza bir araba verip şu bizim İzmir’i şöyle bir dolaşmamızı istedi. Kadife Kale’den İzmir’e bakarken içimi bir üzgünlük kapladı. Leziz’in okuduğu İzmir Kız Lisesi’nin önünde Mahmut Turgut resimlerimizi çekti. Namazgâh’ta, Misakı Milli İlkokulu’nda öğretmenim Hilmi Dölek’i anımsarken, torunu Yaşar Aksoy’un İzmir’in belleği olduğunu öğrenirken, gerçek kimliğimi tanımaya başladım. Çorakkapı Karakolu’nun yanındaki kahvede çay içerken, akşam yemeğinden sonra bu kahveye tavla oynamaya çıkan babam Şerif Usta’yı anımsadım. Sonra tabelayı açma zamanı geldi. Sokağın başı birdenbire kalabalık. Hakan Tartan alışılmış bir siyasetçi söylevi yerine içtenlikli, doğal bir konuşma yaptı. Benim de bir şeyler söylemem gerekiyormuş. Ağabeyimi anlattım. Kendisine aldırmaz görünen, çok dil bilen, iyi şeyler yapmaya özenen, sinema sanatını bilimsel bir yapıya kavuşturmaya çalışan, Âlim Hoca’yı anlatırken sesim titredi. Mahmut Turgut resimlerimizi çekti. Bu bizim “Kamerler Çıkmazı”nda 20 kadar ev vardır. Yirmi dairelik bir apartman da çıkmaz sokak gibidir. Ama şimdiki apartmanlarda iyi komşuluk ilişkileri yoktur. Komşuların çoğu birbirini tanımaz bile. Bizim zamanımızdaki insanlardan kimse kalmamış. Çocukluk arkadaşlarımla karşılaşsaydım da, onları yaşlılıklarında tanısaydım. Eski zamanları ansaydık. Bizim aileye Kula’da Manavhasanlar denirdi. Şimdi doğdumuz evde amcamızın gelinlerinden Malahat Manav yaşıyor. Şu bizim İzmir’i “Kamerler Çıkmazı”ndan anlatmaya başlardım. O insanları unutmadım. Anılar sıcaklığını koruyor. Artık o sokak “Prof. Dr. Âlim Şerif Onaran Sokağı” oldu. O sokakta yaşayan ağabeyimle yeni bir boyut kazandı anılar. Ne diyordu Necati Cumalı? “Sönmüş yanardağlar, kaleler eteğinde Yüzyıllardır uyuyan şu bizim İzmir O âşık kadınları, levent erkekleri nerde? Sahiden yaşayıp göçtüler mi kimbilir.” İnsan okudukça, gezdikçe kendini yeniden keşfediyor, gerçek kimliğini tanımaya başlıyor. Yalnız bunun için bile İzmir’e gitmeye değmez miymiş? ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: zmir’den Ankara’ya göçümüz, 1952 yılında, Askeri Tıbbiye’nin İstanbul’dan Ankara’ya getirilişine yakın düşer. Arada bir İzmir’e uğrasak bile artık Ankara, doğduğumuz yer olmasa bile doyduğumuz yer oldu. Ama bir başka kente alışmak insanın doğduğu kenti unuttuğu anlamına gelmez. Kendimden kurtulduğum bir çocukluk, düşlerle yüklü bir yeniyetmelik zamanı nasıl unutulur. TÜYAP Kitap Fuarları bir kültür şenliğidir. Hepsine katılım olanağı bulamıyorum. Bu yıl İzmir TÜYAP Kitap Fuarı’na katılmak isteyişimin pek çok nedeni var. Görünen nedenler; onur yazarı değerli arkadaşım Yüksel Pazarkaya ile yayın kesiminin öncüsü Ahmet Tevfik Küflü üzerine konuşmacı olmam; İzmir’deki ozan arkadaşlarımla değişen şiiri yeniden değerlendirmemdir. Görünmeyen nedenler; doğduğum sokağı, yeniyetmelik yıllarımın İzmir’ini bir daha görmek istememdir. İ BİR KÜLTÜR ELÇİSİ Eski İzmir, Anadolu’nun değişik bölgelerinden gelen göçlerle yeni bir kimlik kazanmıştır. Ama yeni insanlar İzmir’i değiştirmemiş, içtenlikli bir hoşgörü ortamında İzmir’le bütünleşmiştir. Yüksel Pazarkaya Sivrihisar’dan göçen bir ailenin oğlu. Onun yaşama serüvenindeki kesitleri okurken pek çok ortak yönümüz olduğunu gördüm. Yeniyetmelik yıllarımın İzmir’inde dolaşır gibi oldum. Ben de Kula’dan İzmir’e göçen bir ailenin çocuğuyum. O, Yıldırım Kemal’de okudu, ben Misakı Milli’de. İkimiz de aynı liseyi bitirdik. Ben bitirdiğim zaman okulun adı İnönü Lisesi’ydi. O bitirdiği zaman Namık Kemal Lisesi oldu. Gülünesi bir çelişkidir: Liseye İnönü adını koymak için çaba gösteren beden eğitimi öğretmenimiz Mehmet Özbey’di. Aynı öğretmen 1950 seçimlerinde Demokrat Parti’den milletvekili seçilince okulun adını Namık Kemal’e dönüştürdü. Yüksel Pazarkaya ile aramızda 13 yıl uzaklık var. O, 1940 yılında, ben 1927 yılında Abdullah Efendi Mahallesi’nde doğmuşuz. Lisedeki öğretmenlerimiz hep aynı kalmış. Üstelik Fuat Edip Baksı gibi dostluğunu kazandığımız öğretmenlerimiz de vardı. Nef’i’nin dizesini değiştirip, “Şuara birbirini bilmemek insaf değil” derken, şiirle uğraşan öğrencilerine duyduğu yakınlığı belli ederdi. Yüksel Pazarkaya’nın babası terzi ustası, benim babam halı örücüsü. Annesi Esat Mahmut’u, Kerime Nadir’i okumaya meraklı. Annem eski yazıdan Reşat Nuri’nin Çalıkuşu’nu Kulalı ağzıyla okumaya alışmış. Ben tıbbiyeye askeri öğrenci olarak girmeseydim okuma olanağını bulamazdım. O Sümerbank’ın açtığı sınavı kazanmasaydı Almanya’da öğrenim göremezdi. İzmirli olmak, Ali Reis Mahallesi’nden yetişmek anlamına gelir. Yaşamanın içinden geçmek, çeliğe çifte su verilmiş gibi, nice güçlüklerle kendini sınamak demektir bu! Gerçek İzmirli hem güzel, hem akıllı bir kadınla evlenmenin yaşamayı kolaylaştırmak anlamına geleceğini iyi bilir. İnci Pazarkaya ile Leziz Onaran da seçilmiş kadınlardı. Yüksel, kimya okudu ama kültür elçisi olarak Türkiye’yi dünyaya tanıttı. Onun Almanya’dan yakın arkadaşı Deniz Kavukçuoğlu şiirden öyküye, oyun yazarlığından çeviri edebiyatına dek yazarlık serüveninin ayrıntılarını anlattı. Bense cerrahinin sıkıdüzeni ile yazarlık sıkıdüzenini tam olarak bağdaştıramadım. BİR ÖNCÜ YAYINCI TÜYAP 15. İzmir Kitap Fuarı’nda “Açık Mikrofon” adı verilen bir etkinlikte, yayıncılar kesiminin öncülerinden Ahmet Tevfik Küflü anıldı. Bu etkinliği benim yönetmemi istemişlerdi. Ahmet Tevfik Küflü ile 60 yıla yakın bir arkadaşlığım vardı. Bilgi Yayınevi’ni dişiyle tırnağıyla kuran, öleceği güne kadar işinin başından ayrılmayan, ilkelerinden ödün vermeyen bir gönül insanıydı. Bir bakıma ipek gibi yumuşak, bir bakıma onuruna leke sürdürmeyecek kadar dirençli ama kırılgan bin insan. Bilgi Yayınevi’nin 50 yıla yaklaşan yayın serüveninde, 80 yaşında işinin başında ölen Ahmet Tevfik Küflü’nün en büyük mutluluğu, kitabın özgürlüğünde yaşamaktı. “Açık Mikrofon”a konuşan yayıncılarla yazarlar vardı. Onu örnek alan yayıncılar kendi yayın siyasetlerini geliştirirken Ahmet Tevfik Küflü’den çok şey öğrendiklerini anlattılar. Çün Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 SAYFA 26 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1055